''hatta daha çok, daha saf seviyorum. artık hiçbir kusurun yok. hergeçen gün daha da mükemmeleşiyorsun. canım acımıyor değil ama bu acıyı seviyorum. içinde sen olan herşeyi seviyorum. başka kimseyle beraber olmayı bile düşünemem, düşüncesi bile kötü. artık üzülmüyorum herşeye, sabretmeyi öğrendim. insanlara aldırmıyorum, söylediklerine yaptıklarına kırılmıyorum. sanırım bende büyüyüyorum acıyla beraber. asla kızgın, kırgın değilim sana hatta teşekkür etmeliyim sana çok şey öğrendim sayende. sessizlik ve sensizlik. o kadar derin bir yolculuk ki. nihayet anladım: sevda çıkmaz yollarda yürümektir, kavuşmaktan çok özlemektir. belki bırakıp gitmesen bu kadar güzel olmazdı bu aşk.'' şeklinde devam etmesi alternatiflerden biridir. alternatiflerin farklı yorumlar ile çoğaltılması mümkündür. bununla beraber söylem özünde sevginin karşılık beklemeden cereyan eden bir eylem olduğunu vurgular. alışveriş olmaktan öte karşılıksız bir bağlanma duygularını verme eylemidir. bencilliğini unutmuşlukla insanların bencilliklerini hoş görmeye uzanan sözdür. *
özdemir asaf' ın sensiz isimli şiirinde geçen bir cümlenin değişik hâli* .
şiirin tamamı ise şöyledir.:
Sensiz de denizi seyredebiliyorum.
Hem dalgaların dili seninkinden açık.
Ne kadar hatırlatsan kendini boş. Sensiz de seni sevebiliyorum.
Hep boş konuşurduk hatırlar mısın, bula bula,
Karşılaştığımız zamanlarda.
Sen, sevgiden şımaran çocuk,
Ben şaşıran budala.
"ah bilsen... nasıl da eziğim!.." diye devam eder hiç harekete geçmeyi göze alamamış platonik için...
yahu, insan niye korkar ki sevgisini paylaşmaya? bu mudur sevgi? bu mudur aşk? bencillik midir başlıktaki gibi? hayatta insana en çok yakışan, o sersem halini en güzel hale getiren şeydir aşk. insana gelince... insan, zaten dün ne yediğini hatırlayamayacak halde artık. zaman; su değil, şu yeni çıkan iki elini de soktuğunda anında ellerini kurutan cihazın kurutma hızında artık!
durma! hayatta en beğendiğin yönlerini hatırla. ve toparlan!
"git, konuş bence." sözü geyik değildir ey okuyanlar! konuşmaya cesaret edememek diye bir şey yok!
bu, soğuk suya girmekten korkmak gibi bir şey. atacaksın kendini o suya! evet, donacaksın. tir tir titreyeceksin. elini ayağını kontrol edemeyeceksin çırpınırken. nefesin kesilecek, su yutacaksın (yani saçmalayacaksın) belki de... ama n'oldu? atladığın yere bak. evet, çok kısa bir süre önce oradaydın. şimdi sudasın. en önemli aşamayı geçtin bile. suda çırpındıkça kendini tanımaya başladın, çırpınmalarını kontrol etmeye başladın. nefes alış-verişin de daha sakin. git gide daha da hakim oluyorsun suya...
tabi, bu konu sadece su örneğiyle ifade edilemez. insan faktörü var sonuçta. peki, insanlar nasıl atar korkularını? n'aparlar da iletişime geçerler. pek çoğunuz "konuşarak.." diye içinizden geçirmişsinizdir.
doğru... konuşarak. ama "doğru konuşarak!" bu nasıl mümkün peki?.. "doğru bakarak!" evet!.. göz göze gelmeden gönül gönüle nasıl gelsin ki? içten bir merhaba, sıcak samimi bakışlarla başlayacak bir diyaloğa kim, neden karşı çıksın ki?
şimdi bir sürü mazeretler çıkacak karşıma. bunların çoğu özel koşullar, ters anlar... bunların denk gelmesi tabi ki mümkün ama kendine inanırsan -yani, aşık olmuş olmak için değil de karşındakiyle gerçek bir paylaşıma girmeye hazırsan- güvenirsen güven verebileceğine, sabır ve istikrarın varsa neden tekrar denemeye değmesin ki?..
okuyan, şimdi senden ricam başlığı tekrar okuman. tüm bunları okuduktan sonra kafanı biraz karıştırdıysam ne mutlu bana.
Ben seni sensiz de sevebiliyom ama yetmiyor diyorsan eğer
"Sen gittikten sonra yanlız kalacağım
Yanlız kalmaktan korkmuyorum da ya canım ellerini tutmak isterse"
Ellerini tutmak istediğinde aciz kaldığın içini yakan sevgi türü
"artık yapamıyorum. artık çok sıkıldım. artık olmuyosa bırakıyorum. ve artık zaten baştan pes ediyorum. çünkü benim de bir hayatım var ve senin peşinde heba edemem. mutlu günlerim olmalı. insan kendi için yaşarsa kendi olamaz. ben senin için de yaşayamam ama. senin aklın zaten başkasında ya da belki kimsede değil ve tabii bende de değil. zorlamanın alemi yok. karşılığın varsa zaten kendin gelirsin ki yok. bunu biliyorum çünkü bunu öğrendim artık." denilesi. karşılıksız aşk diye birşey olmaz. mutlaka karşılık bekler insan. mutsuzluğun nedeni de zaten o karşılığın olmayışıdır. bu arada platondan da nefret ederim. türlü sevgi içinden herkesin yaşadığını seçmenin anlamı yok olmuyorsa hele.
aşkın en yürek isteyen bölümüdür. sadece platonik aşk için değil çok uzak olan sevgili içinde söylenebilir. onun varlığını 2 günde bir sesini duyarak ve günde bir gelen o tek mesajda hissetmek insanın içini acıtır. sadece acıtmaklada kalmaz kalbin en kuytularına kadar işler. biz kısaca buna özlemek deriz. oysa bu tek kelime ifade edebilir mi ki o duygunun hissettirdiklerini?
görmediğimden değil.
yanımda olsan yine özlerdim ve bil ki bunca sevmem senden değil.
gitsen benden ben gidişini bile severdim.
aramızda hep aynı fark; sen gitmeyi bilirsin, ben sevmeyi.
aşkın en güzel kısmı;
aşık olunduğunun anlaşılması ile söylenmesi arasında geçen süredir der bazıları. ama en güzel anı platonik aşkın söylenip somutlaştığı andır gerçekte.
birini onsuz sevmek mümkün de olsa bile.