2008 yılında 2 takımın lisansını almakla havalara uçan oyunu oynamaktansa gerçekçi bir futbol dünyasına dalmayı yeğlemiş asil duygunun insanıdır. atari oyunu lan pes!
oyunlar gerçekçilikleri ölçüsünde güzel olsaydı, oyun diye bir şey olmazdı. en güzeli, gidin halı sahada maç yapın delikanlılar denirdi bu durumda. fifa oyunları sanattır oysa. sanatsaldır. bir kere saçma sapan bütün hataların, world class uyuzluklarının karşınızda bir kompüter olduğunu hatırlatması, bu yüzden kimi zaman işe john connor yaklaşımı sergileminize yol açar. bilgisayara karşı oynarken, gelecekteki makinelerin ne kadar sinir bozucu olabileceği hakkında tahminler yaparsınız. ayrıca daha çok yalnızlığı çağrıştırır bana fifa. pes ise daha kolektif bişeyler kokuyor. elinde joy sticklerle tepinen çocuklar gibi.
ben pes oynamam diyen fifacı güzel bir alışkanlığın kurbanıdır.
pamuk elleri öpülesi, badem gözleri yalanası, kiraz dudakları öpül... tamam tamam abarttım, ancak futbol oyunları arasında gözümde evlatlık çocuktan farkı olmayan bu, lisanslı takımları bile bulunmayan ve ruhsuz bir spikere sahip oyunu sevmeyen, sevmediği için oynamayan insandir. pamuk elleri öpüles...
+ fifacı ge bakim buraya .
- geldim abi.
+ ne diyorsun sen ?
- ben pes oynamam abi..
+ ne demek lan pes oynamam !!
- abi şey işte...
+ şeyi meyi yok. yarın play station'u da alıp bize geliyorsun.
- tamam abi.
pek çok takımı ararken gördüğü salakça isimlerle oynama keyfi kaçtığından nostaljiden vazgeçmeyen yurdum insanıdır. joistiksiz oynar, klavyeyle oynar ama yine de zevk alır. gelenekçidir.
muhtemelen hayatında daha önce pes oynamadığı için böyle diyen sonradan pes e dönen insan. pes i ilk oynadığında tükürdüğünü yalamamak için "pes güzel de takım isimleri berbat" "cristiano ronaldo insan değil süperman olmuş" ya da "sesler kötü" şeklinde mazeretler öne sürer, en sonunda da "pes miş fifaymış farketmez, maksat eğlenmek" diyerek çift taraflı gilette gibi pes e bağlar olayı. aslında kızmamak lazım, bilmemek ayıp değil...