hepimizin en az bir kere içinde bulunduğumuz ve mutlaka tattığımız anlardır.
içten içe saçma bulduğumuz bir şeyleri o an olması gerektiği için, beyin kalp çatışmasının herhangi bir anında ama en çok da asla yapmam dediklerimizi gün gelip yaparken, mutlu da olsak memnun da olsak bir an durup içimizden "napıyorum lan ben" deriz. mutlaka deriz. bunlarla değişiriz bununla büyürüz.
-4 yaşımdayken kardeşim doğduğunda yerimi alacağından korktuğum halde ona deli gibi şevkat duyarken,
-13 yaşımda ilk kez aşık olduğumda sapanımı, çakımı bir kenara atıp üstüme başıma olması gerektiği gibi özen gösterirken,
-sadece adını bildiğim biri için heyecanlanırken, ağlarken, onun yoldan geçmesini beklerken,
-onu 5 sn gördüm diye deli gibi mutlu olurken,
-berbat geçecek ilk randevum için anneme yalan söylerken,
-ilk biramı aldığımda,
-ilk sarhoşluğumun başında,
-tanımadığım bir sürü insanla gece boyunca içerken,
-sırf birini unutayım diye biri ile buluşmaya giderken,
-lise müdürünün odasında,
-ailemle yaşadığım şehirdeki üniversiteyi tercihlere yazarken,
-o üniversiteyi kazanınca, fakülteden ilk girdiğimde, hiç de alışık olmadığım bir ortama girince,
-ben değişmeyeceğim deyip onlar gibi davrandığım arkadaşlarımla bir çok kez,
-benimle hiç ilgisi olmayan konserlerde en önde dururken,
-sevgilimi olur olmadık şeylerde kıskanıp kıskançlıktan deli olurken,
-sonunda hiç bir bok olmayacağını bile bile, defalarca bana taban tabana zıt insanlarla birlikteyken, gerçekten severken, mutluyken, benimmiş gibi hissederken, özlerken, onlar için bir şeyler yaptığımda çoğu kez üstüne "salaksın"ı da ekleyip,
-babamla tartışırken,
-hiç de sevmediğim halde siyasi bir grupla 5 günlük uykusuz yürüyüşe çıkarken,
-slogan atarken, en çok slogan atarken,
-broşür dağıtırken, halay çekerken, polisten kaçarken, bunu yaparken gerçekten eğlenirken,
-sevgilim varken birinden hoşlandığımda kendimi iyice sorgulayıp kendimi hayal kırıklığına uğrattığımda bunu nasıl yaparım düşüncesiyle,
-bir barın tuvaletinde bilmem kaçıncı biramdan sonra,
-sevmediğim insanlarlayken,
-akşam arkadaşlara diye evden çıkıp ertesi gün öğlen evimde gözümü açınca,
-staj için resmi giysiler alırken, giyinirken,
-ayakkabılar ayağıma vurduğunda,
-kaç yıllık arkadaşımla sarhoşlukla bir akşamlığına sevgili olduğumda,
-çok iyi tanımadığım insanlarla hiç de kısa olmayan yolculuklara çıkarken,
-kısa ama güzel tatillerde,
-bir zamanlar karşı olduğum şeylerin hepsini bünyesinde barındıran sevgilimin hemen hemen her anında,
-bir yalanla herkesi kandırıp sevgilimle tatile çıkarken otobüste,kalacak yer ararken, bulunca,
-gereğinden fazla çok çok çok fazla dokunmuşsam ki artık o sadece dokunmak değilken,
-deli gibi mutlu başka bir canla uyurken yanımda gözleri kapalı yatarken,
-kendi öğretmenlerim gibi öğrencilere bağırırken, hatta aynı şeyleri söylerken hani biz farklı olacaktık diyerek,
-bir kaç gün önce ayrılıktan konuştuğumuz sevgilimin akrabaları ile tanışırken, onlarla oturup çocuklardan konuşurken...
hep ben ne yapıyorum dedim. hep... ama yaptım ve hayatım oldular. bazen nefret etsem de, hayatım ki onlar benim, onlar "ben"im...
dalmış gitmişken hayatın keşmekekeşine, o an çok saçma bir şey yaptığınızı sıçrayarak farkettiğiniz ve ağzınızdan direk "naabıyorum la ben" dökülen anlardır.
oldum olası toplum içinde hareket ederken yürürken konuşurken rahat davranamam ben. Böyle zamanlarda farkında olmadan kovalayan varmışçasına hızlı yürümeye başlarım. Bu cümleyi tam da o zaman söylerim işte.
küçüktüm. köyde balkondan dedemi köstekli saatinin arka kapağını bir kütüğün üstünde takmaya çalışırken izliyordum. kapak birden yere düşüverdi. dedem eline çekici alır almaz köstekli saati parçaladı. beş saniye kadar durup kapağı yerden tekrar aldı ve saati tekrar tamir etmeye çalıştı.sonra yine bir an durdu saati fırlattı gitti. her halde budur.
insanın kendinden ödün verdiği, farkındalığının yok olup gittiği anlardır. bir anlık uyanış sonunda mantık devreye girer. akıllardan "ben ne yapıyorum?" sorusu geçer.
tavan arasında damper motoru bağlarken tavan kaplamasının kırılıp aşağıya düştüğüm 1 saniyelik süreç içerisinde dediğim bir cümledir.
ben bunun için mi fakülte okudum? şeklinde bir soru da pleks zemine çarptığım anda aklıma gelmiştir.