Kadın vücudunu meta olarak gören ve gösteren kavramlardan ben uzak durmaya çalıştıkça..
Bir gün Sevinç Erbulak..
Bir gün Ayşenur Arslan, kafayı çıkartıp, “Biz burdayız” diyorlar..
Başkalarına “anne-babası”ndan aldığını iddia ettiği “yaşam görgü, bilgisi”nivermeye kalkışan Sevinç hanım kızımızın annesinin “zani”, babasının “zampara” olduğunu, kendi anlatımlarından size aktarmış, çelişkiye dikkat çekmiştik.
Bugün de, başörtü yasakçısı Ayşenur Arslan’a bir bakalım.
Hangi kanalda olduğunu bile bilmiyordum, internet sitelerindeki haberlerden gördüm, Medya Mahallesi isimli programını Halk TV’de yayınlıyormuş.
Son programlarından birisinde, ekranda Türkiye-isveç futbol maçının öncesindeki seremonide, futbolcuların önünde 11-13 yaşlarındaki çocukları gösterirken...
Kırmızı görmüş boğa gibi, Arslan ablamız bağırıyor:
“Günümüzün karesi; küçücük kız çocukları.. Bunlar ilkokul çağında çocuklar. Bunlar başları örtülü çıktılar. Sadece başları değil.. Çünkü, aslında bu bir şeyin simgesi.. Aklın örtülmesinin simgesi.. Başka başka şeylerin simgesi..”
Oysa ekrana yansıttığı fotoğrafta, tam bir özgürlük görüntüsü var.
Kızlardan ikisi başı açık, ikisi örtülü, bir de erkek çocuk var..
Kimse kimseye, “Başını aç” da demiyor, “Ört” de demiyor..
Ama rahatsız olmuş, MiT’çi anne-babanın kızı Ayşenur Arslan..
28 Şubat’ın darbeci sürecine katkılarını yakinen bildiğim için, önceden de bir vesile ile yazmıştım.
Şimdi kısaca özet vereyim..
Kim bu Ayşenur Arslan?
Gerçekten, “aklı önceleyen” biri mi?
Yoksa.
“Ahlaki seviyesizliği” önceleyen birisi mi?
Ayşe Arman’a verdiği röportajdan aktarıyorum.. Soruyor adaşı:
“Medyadaki duruşunuzu ‘pavyondaki bakire’ye benzettiğiniz doğru mu?”
Cevap veriyor, başörtüden rahatsız olan Arslan:
“Evet. Türkan Şoray pavyondadır, bir kilo makyaj, takma kirpikler, ağır bir sigara bulutu, erkeklerin o felaket bakışları... Ama o bir şekilde temiz kalmayı becermiştir, bakiredir. Ben de medyadaki tüm bu kirlenmeye rağmen, ilkelerime bağlı kalmaya çalışıyorum.”
“Pavyondaki kadın ne kadar düzgün ise.. Ben de o kadar düzgünüm” demek istiyor Arslan..
itiraf ediyor..
Pavyonu..
Bir kilo makyajı..
Takma kirpikleri..
Sigara bulutu altındaki erkeklerin felaket bakışlarını..
itiraf ediyor ve artık böyle bir tabloda..
Kim, ne kadar “düzgün” kalabilirse..
“Ben de o kadar düzgünüm işte” demeye getiriyor..
•
Bunların sabahtan akşama kadar, “medya pavyonu”nda nasıl dansettiklerini bilmeyen iyiniyetli kardeşlerim..
Onların her yaptıkları haberde, kendi ideolojilerinin izdüşümleri olduğunu bilmeyen, dürüst okuyucularım..
Diyecekler ki: “Kadın ilkeli bir duruşu temsil ediyor olamaz mı?”
Buyrun, “ilkeli gazeteci”yi, en yakınındaki, yıllarca beraber çalıştığı bir mesai arkadaşından; Tamer Demirkan’dan öğrenelim:
“Akşam bülteninde editörlük yapıyorum..(..) Birden, masamın üzerine bir belge bırakıldığını fark ediyorum. (..)
Masanın üzerindeki ‘belgeye’ bir göz atıyorum. Aydın Doğan’ın aldığı krediler. (..) Bu metinden yararlanılıp Doğan grubuna karşı ‘haber’ yapılacak.(..)
Metni geri veriyorum.(..)
Pazartesi, Ayşenur Arslan’ın odası. (..)Aramızda aşağıdaki konuşma geçiyor. Neredeyse kelimesi kelimesine.
- O haberi neden yapmadın?
- Çünkü o tür haberler yapmanın bizim işimiz olmadığını düşünüyorum! Metnin haber değeri yok ve ben bir haberi sadece patron istiyor diye karşı tarafa saldırmak için yapmayı kendime yakıştıramıyorum! (..)
- Peki şekerim kim yapacak o zaman? Kiminiz ekrana çıkmamak için Amerika’lara kaçıyor (Ali Kırca’yı kastediyor) kiminiz ‘Kirli haber yapmam’ deyip elini çekiyor! Ben mi yapacağım! Siz temiz prenslersiniz de ben mahallenin o..pusu muyum!”
•
işte böyle..
Başörtülü iki tane kızı görünce..
Yerinde duramayan..
“Aklı örtüyorlar” diyerek hakarete başlayan Ayşenur Arslan..
Zannetmeyin ki, kendi aklı ile hareket ediyor..
Nasıl ki, hortumcu Cem Uzan’ın yanında çalışırken, onun talimatı ile Aydın Doğan’ın aleyhine haber yapıp, patronuna şirinlik sergiliyorsa..
Aydın Doğan’ın yanına geçtiğinde ise, bu sefer Doğan’ın rakiplerine aynı saldırıları yapmakta hiçbir sakınca görmüyorsa..
Şimdi de..
Uzan’ın da, Doğan’ın da yanında çalışırken üst patron konumundaki “şeytan”ından talimat alarak..
“Örtülü kızlara” sataşıyor.
Dün, Uzan’a muhalif iken de.. Uzan’ın yanında iken de..
Dün, Doğan’ın yanında iken de, Doğan’ın aleyhinde iken de..
Değişmeyen tek ilkesi vardı: “Örtülü kızlara karşı çıkış!”
Tek vazgeçilmezi vardı: “Dindar insanları tahkir etmek!”
Şimdi bugün de, o “değişmez” ilkesine uygun hareket ediyor..