ebu talip oğlu ali'ye -allah ondan razı olsun- ait bir cümle. aslında çok açık ne demek istediği, ama üzerinde düşünülmesi gereken bir derinliğinin olduğunu yadsımak da aptallık olur. özetle, bunu diyebilmek için allah'ın her yerde olduğunu idrak edebilmiş olmak gerek en başta.
ne yani allah'ı hepiniz görseydiniz ozaman inanacakmıydınız. bu sebebin arkasına sığınılamaz. ta ki siz gözünüzün önünde olup bitenleri bile göremezken bunu mu görüp inanacaksınız. mümkünse siz inanamayın.
bulunduğunuz odada fil var diyorsam bu benim sav'ımdır ve ispatlamakla ben yükümlüyümdür , eğer bulunduğunuz oda da fil yok diyorsam ispatlamam gereken bir şey yoktur zaten oda da filde yoktur , fakat hem odada fil görülmediği halde fil var diyerek fil adına ceza kesip seni asıp kesiyorsam ve fil'i göremediğin için yine seni suçluyorsam bu sefer olmayan fil'in ayağının altındaki de sen oluyorsun.
bir şeyin varolduğunu ispatlamak onu var kabul edenin görevidir , retedenin değildir.
şunun şurasında ne kaldı inanman için. hani ne olur ne olmaz diye kelime-i şahadet getirseniz ya ölüm sizi aniden yakalamadığı zaman, hasta yatağınızda can çekişir haldeyken? deneyin lan ne kaybedersiniz?
haklısın kardeşim dedidiğin evrenin varlığı allah'ın kanıtı olamaz olduğu için haklısın, durağan ya da sonsuz evren fikirlerinin big bang'a ters düşmesine rağmen bu terslik kararlı mı değil mi bilemeyeceğimiz için haklısın, hayallerinde tanrının şu an ki evrenini aşanlar var, o halde ya eksik kitaplar, ya da insanlar. tanrının mantıksal gerekliliğini bir türlü bulamadım ama nasipse güzel bir kafa ile spinozanın etiğini okuyacağım.
- ben gözümün gördüğü hiç bir şeyden korkmam!
+ allahı görmüyorsun.
- o zaman allahtan korkarım.
+ şeytanı da, meleği de görmüyorsun o zaman onlardan da korkuyorsun.
- hayır onları görüyorum onlar senin senin içinde.
+ peki allah bizim içimizde değil mi onu niye görmüyorsun.
- hayır göremiyorum çünkü biz onun içindeyiz!