egoist bir tanrının söyleyebileceği söz olsa gerek bu. neden bilinmek istiyorsun ki, ihtiyacın mı var buna, egonu mu tatmin etmek istiyorsun yoksa? en güçlü, en mükemmel, en akıllı sensin, neden küçük insancıklar yaratıp bilinmek isteyesin ki dimi? bilmeyeni de cehennemde sonsuza dek ızgara yaparsın bu kadar da merhametlisin (!). kısacası her tanrı gibi hayal ürünü ve insan yapımıdır, bu söz de ona atfedilmiş sözlerden yalnızca biridir.
nasıl bir mantıkla söylendiği anlaşılamayan sözcük öbeği. evvela müslümanların ağzına pelesenk olmuş ''allah bütün insani sıfatlardan münezzehtir'' cümlesini hatırlatayım. şimdi ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim sözünün altındaki anlam kadar insani bir cümle bilen varsa beri gelsin. neyse bazıları sözlüklerde entry avına çıkmışken fazla uzatmayıp bir alıntıyla bitireyim.
--spoiler--
"bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
hadis-i kudsi diye birşey yoktur ki, yaratıcıya atfedilen bu söz de gerçek olsun.
ayetlerde karşılığı olmayan bir çok şey , kuran'a eklenemeyen bir çok düşünce,
-kutsal söz- gibi uydurma sözlerle dinin içine yerleştirmeye çalışılmıştır. bu tip sözlerin en iddialısı -kainatı senin yüzüsuyu hürmetine yarattım- demesidir ki allah'ın, bu kesinlikle tevhid inancıyla bağdaşmayan, kuran öğretisine karşı bir iftiradır. dini , dinin peygamberini kullanarak yozlaştırmak isteyen, muhammed'e insan ve nebi olmanın dışında ilahi dereceler vererek, tıpkı hristiyan dejenerasyonunu yaratmak isteyen zümreler , islam'ın kişilerle yaratıcı arasında bırakmadığı boşlukları , yeniden açmak için , önce islam peygamberine bir nevi tanrısallık atfetmiştir. sonra peygamber adına başka birileri, uydurma kutsal sözlerle bu tanrısallığı insan ile yaratıcısı arasında maalesef cehaletten oluşan boşlukları doldurmak için kullanmıştır. konu bundan ibarettir.
haklı da bence. bu dünyada çocuklara kıyanlar, savaş severler tanınmak bilinmek istiyor, "nane nane" diyenler meşhur olup biliniyorken bence o da haklı.
haklı da;
"hayır neden yani? tamam, ademle havva varsın olsun hadi. günah işlemişler kovulmuşlar cennetten o'na da tamam. neden biz bu dünyaya geldik ki? kime sordular? ben niye çekeyim ki ademin cezasını? Bana ne? iyi olan her şey suç, güzel olan her şey günah. madem kader belli, madem kader var, orospu olsa biri suçu ne? bence saçma! hem bu lafta çok büyük bi kibir var" demiştik zamanında bizde. güya kendimizce millete hava attığımız zamanlarda (ki takriben fi tarihi bu) bu lafı duymamızla aynaya baktı bazıları. ben baktım misal.
ene senin sıfatına ben. kibire bakar mısın? onca "bu lafta kibir varmış"! breh breh breh. muazzam düzende muazzam kibir sahibi kim bi bak bakayım? kendi kitabında sadece 3-4 yerde "ben" diyen yaratıcı ve her boka "ben yaptım" diyen biz! bi de bana kibir kimin oyuncağı? sonra, kitabında ilk "oku" diyoR ya sana, okudun mu? sindirdin mi? anladın mı sonra? hayır! ee daha ne mahlukat?
hastayım şu, "kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek" olayına girip salıverenlere. hani şu; "her şeyi bilen allah neden kötü olaylarda şah damarının orda size sizden de yakınım deMESine rağmen, yarattığı bebelerinin başına kötü olaylar geldiğinde müdahale etmiyor? neden, kaderi o yazıyorsa buna karşı çıkmıyor? yoksa yanmamızı mı istiyor? Yoksa sizin inandığınız yaradan acı çekmenizden zevk mi alıyor?" de. de de duyduk. yeminle kral adamsın.
iki yol sunulmuşsa sana, duruyorsan iki yolun tam ortasında, içine de üflemişse hür iradeni ve demişse sana "hadi bebem ilerle" eee daha ne?
ne kadar yukarı çıkarsan çık bakış açın daha da genişler adem bebesi. 10. katla 100. kattan bakan bi adamın bakış açısı kata göre değişir di mi?
yok olduğunda var olacağını, var olduğunda yok olacağını, geçmişini geleceğini, şimdi ki seni, bilen yaradanın kaçıncı katta olduğunu, geleceğine ve geçmişine baktığını düşün sonra! ama asla, senin hür ifadene karışmadığını, sen, yol ayrımında durup yukarı baktığında, sana bi kez bile müdahale etmediği gerçeğini, sana sadece iki yol sunduğunu ve gerisini sana bıraktığını göz ardı et tamam mı bebeğim?
aha işte seni burada hayvanlardan ayıran özelliğin giriyor ya devreye? ee hadi kullan, durma!
öyle bi muhteşem yaratmış ki kurban, yeni doğmuş bi bebeğe bak sonra. ya da eksi 25 derece soğukta burnundan içeri girecek havanın beynini anında şoklayacağını düşün, ya da bırak ya düşünme burun vermiş işte mis gibi klima!
ya da hayatında hiç görmediğin birini hayal et. genç ve erkeksen bi kadın misal. ( kızlar siz hayal etmeyin zamanla ya brad olur o ya da sawyer o hayal. ehe) hiç görmediğin, tanımadığın bilmediğin o tipi, anlık olarak hayal etmeye çalış.
1 saniye bilemedin 2 saniye sonra yüzlerin sana hep tanıdık olduğunu göreceksin. bi türlü atamayacaksın kafandan tanıdık simalari, geçiş olmayacak bilinmeyen suratlara. aha işte sen, kusursuz yaratılmış beyninle bile hayal edemiyorken, bırak düşünmeyi bi güç yaratmış zamanında!
ha buna sen istersen "evren" de istersen "rastlantısal süreç evresi", ben buna allah diyorum kardeşim.
ve bilinmek istemesinin nedenlerini uzakta değil yarattıklarında arıyorum.
Karışma! Nasıl ki ben karışmıyorsam senin özgür düşüncene, sen de benim kutsalım saydığıma laf etme kardeşim. Sesini duyayım dediğinde uzaklara düşen gök gürültüsüne kapatmadım ben kulaklarımı. Mucize ol o halde de inanayım sana dediğimde yeni doğmuş bi bebeği görmemezlikten gelmedim! Bana dokun o halde dokun da varlığını anlıyayım dediğimde elimin üstüne konan kelebeği itip terslemedim!
dip not: o değil de "kibir" demişken, picasso bile bi boka benzemeyen tablolarının altına gururla imzası atıyor ya "ben yaptım" dermişcesine ve milletten saygı kazanıyor ya o koyuyor lan adama.