haklı da bence. bu dünyada çocuklara kıyanlar, savaş severler tanınmak bilinmek istiyor, "nane nane" diyenler meşhur olup biliniyorken bence o da haklı.
haklı da;
"hayır neden yani? tamam, ademle havva varsın olsun hadi. günah işlemişler kovulmuşlar cennetten o'na da tamam. neden biz bu dünyaya geldik ki? kime sordular? ben niye çekeyim ki ademin cezasını? Bana ne? iyi olan her şey suç, güzel olan her şey günah. madem kader belli, madem kader var, orospu olsa biri suçu ne? bence saçma! hem bu lafta çok büyük bi kibir var" demiştik zamanında bizde. güya kendimizce millete hava attığımız zamanlarda (ki takriben fi tarihi bu) bu lafı duymamızla aynaya baktı bazıları. ben baktım misal.
ene senin sıfatına ben. kibire bakar mısın? onca "bu lafta kibir varmış"! breh breh breh. muazzam düzende muazzam kibir sahibi kim bi bak bakayım? kendi kitabında sadece 3-4 yerde "ben" diyen yaratıcı ve her boka "ben yaptım" diyen biz! bi de bana kibir kimin oyuncağı? sonra, kitabında ilk "oku" diyoR ya sana, okudun mu? sindirdin mi? anladın mı sonra? hayır! ee daha ne mahlukat?
hastayım şu, "kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek" olayına girip salıverenlere. hani şu; "her şeyi bilen allah neden kötü olaylarda şah damarının orda size sizden de yakınım deMESine rağmen, yarattığı bebelerinin başına kötü olaylar geldiğinde müdahale etmiyor? neden, kaderi o yazıyorsa buna karşı çıkmıyor? yoksa yanmamızı mı istiyor? Yoksa sizin inandığınız yaradan acı çekmenizden zevk mi alıyor?" de. de de duyduk. yeminle kral adamsın.
iki yol sunulmuşsa sana, duruyorsan iki yolun tam ortasında, içine de üflemişse hür iradeni ve demişse sana "hadi bebem ilerle" eee daha ne?
ne kadar yukarı çıkarsan çık bakış açın daha da genişler adem bebesi. 10. katla 100. kattan bakan bi adamın bakış açısı kata göre değişir di mi?
yok olduğunda var olacağını, var olduğunda yok olacağını, geçmişini geleceğini, şimdi ki seni, bilen yaradanın kaçıncı katta olduğunu, geleceğine ve geçmişine baktığını düşün sonra! ama asla, senin hür ifadene karışmadığını, sen, yol ayrımında durup yukarı baktığında, sana bi kez bile müdahale etmediği gerçeğini, sana sadece iki yol sunduğunu ve gerisini sana bıraktığını göz ardı et tamam mı bebeğim?
aha işte seni burada hayvanlardan ayıran özelliğin giriyor ya devreye? ee hadi kullan, durma!
öyle bi muhteşem yaratmış ki kurban, yeni doğmuş bi bebeğe bak sonra. ya da eksi 25 derece soğukta burnundan içeri girecek havanın beynini anında şoklayacağını düşün, ya da bırak ya düşünme burun vermiş işte mis gibi klima!
ya da hayatında hiç görmediğin birini hayal et. genç ve erkeksen bi kadın misal. ( kızlar siz hayal etmeyin zamanla ya brad olur o ya da sawyer o hayal. ehe) hiç görmediğin, tanımadığın bilmediğin o tipi, anlık olarak hayal etmeye çalış.
1 saniye bilemedin 2 saniye sonra yüzlerin sana hep tanıdık olduğunu göreceksin. bi türlü atamayacaksın kafandan tanıdık simalari, geçiş olmayacak bilinmeyen suratlara. aha işte sen, kusursuz yaratılmış beyninle bile hayal edemiyorken, bırak düşünmeyi bi güç yaratmış zamanında!
ha buna sen istersen "evren" de istersen "rastlantısal süreç evresi", ben buna allah diyorum kardeşim.
ve bilinmek istemesinin nedenlerini uzakta değil yarattıklarında arıyorum.
Karışma! Nasıl ki ben karışmıyorsam senin özgür düşüncene, sen de benim kutsalım saydığıma laf etme kardeşim. Sesini duyayım dediğinde uzaklara düşen gök gürültüsüne kapatmadım ben kulaklarımı. Mucize ol o halde de inanayım sana dediğimde yeni doğmuş bi bebeği görmemezlikten gelmedim! Bana dokun o halde dokun da varlığını anlıyayım dediğimde elimin üstüne konan kelebeği itip terslemedim!
dip not: o değil de "kibir" demişken, picasso bile bi boka benzemeyen tablolarının altına gururla imzası atıyor ya "ben yaptım" dermişcesine ve milletten saygı kazanıyor ya o koyuyor lan adama.
hadis-i kudsi diye birşey yoktur ki, yaratıcıya atfedilen bu söz de gerçek olsun.
ayetlerde karşılığı olmayan bir çok şey , kuran'a eklenemeyen bir çok düşünce,
-kutsal söz- gibi uydurma sözlerle dinin içine yerleştirmeye çalışılmıştır. bu tip sözlerin en iddialısı -kainatı senin yüzüsuyu hürmetine yarattım- demesidir ki allah'ın, bu kesinlikle tevhid inancıyla bağdaşmayan, kuran öğretisine karşı bir iftiradır. dini , dinin peygamberini kullanarak yozlaştırmak isteyen, muhammed'e insan ve nebi olmanın dışında ilahi dereceler vererek, tıpkı hristiyan dejenerasyonunu yaratmak isteyen zümreler , islam'ın kişilerle yaratıcı arasında bırakmadığı boşlukları , yeniden açmak için , önce islam peygamberine bir nevi tanrısallık atfetmiştir. sonra peygamber adına başka birileri, uydurma kutsal sözlerle bu tanrısallığı insan ile yaratıcısı arasında maalesef cehaletten oluşan boşlukları doldurmak için kullanmıştır. konu bundan ibarettir.
nasıl bir mantıkla söylendiği anlaşılamayan sözcük öbeği. evvela müslümanların ağzına pelesenk olmuş ''allah bütün insani sıfatlardan münezzehtir'' cümlesini hatırlatayım. şimdi ben gizli bir hazineydim bilinmek istedim sözünün altındaki anlam kadar insani bir cümle bilen varsa beri gelsin. neyse bazıları sözlüklerde entry avına çıkmışken fazla uzatmayıp bir alıntıyla bitireyim.
--spoiler--
"bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
egoist bir tanrının söyleyebileceği söz olsa gerek bu. neden bilinmek istiyorsun ki, ihtiyacın mı var buna, egonu mu tatmin etmek istiyorsun yoksa? en güçlü, en mükemmel, en akıllı sensin, neden küçük insancıklar yaratıp bilinmek isteyesin ki dimi? bilmeyeni de cehennemde sonsuza dek ızgara yaparsın bu kadar da merhametlisin (!). kısacası her tanrı gibi hayal ürünü ve insan yapımıdır, bu söz de ona atfedilmiş sözlerden yalnızca biridir.
kudsi hadisi.
ancak belirtmeliyim sözlükte özellikle bu saatte bu tür başlıklar görmek umut verici gençler. bahsi geçen ifade bi parça kabul edilebilir. ülkenizde "sen olmasaydın alemleri yaratmazdım" "evren hz muhammed in yüzü suyu hürmetine yaratılmıştır" şeklinde, diyanetin bile reddettiği safsatalara inanan milyonlarca davar varken... sizler... yok yok ağlamıyorum, gözüme bişiy kaçtı.
yaratıcının, okunduğu sırada bünyede her ne yapılıyorsa bırakılıp intihar etme isteği doğuran sözü. ibadetleriniz, planlarınız veya hayatı anlamlandırma çabalarınız hiçtir demektir bu. siz beni bilmeyi isteyemezsiniz, ben bilinmek isterim; sonra sizi ve bilme isteğinizi yaratırım. ve istediğim zaman, istediğim ölçüde, istediğim kişiye istediğim kadar bildiririm kendimi.
peki bilenlerin konumu nedir? bilmeyenlerden fazlaları veya eksikleri var mıdır bu durumda? tabii ki de aralarında hiçbir fark yoktur!
bilen de yok, bilmeyen de. sadece yaratıcı var ve onun kendini bilmek istemesi meselesi. o kendini biliyor ve bildiğini sahneletiyor. sahneletmek zorunda değil. bunu ispat edeceği kimsesi yok. kendinden başka. orgazm hissinin yaratılması buradan gelir belki de. defalarca, durmaksızın yarattığı evrenindeki akış sergileniyor. şekspirin hamleti nasıl sergileniyorsa yüzlerce yıldır, bu da öyle.
Bu bir temsildir, idrak edebilmek için bir kıyastır.
Aslında istemek değil de muradetmek kullanılsa bir derece daha iyi olur ama yine de kafi değil.
Ene diye bir kıyas unsurumuz var ki ilahı idrak etmek için en önemli denge unsurumuzdur. Ve evet bazen kendinden pay biçmen gerekir.
Her güzellik sahibi güzelliğine müştak aşıklar ister,
Her iyilik sahibi ihsan etmek ister,
Her kemal sahibi kendine hayran kullar ister,
Her rezzak açları, her şafi elbette ki hastaları, hastalıkları ister...
Bu bir temsili dengedir.
Türkçe düşünmek, hatta temel kavramdan uzaklaştıran her hangi bir dilde düşünmek bile hatadır. Bu bir mantıktır. Tevhiddir.
bir kere tanrı bilinmek istese kendini saçma sapan kitaplarla tanıtmazdı.
hadi diyelim bu aklı tanrı verdi, akılla inanç arasında nasıl bir bağ olabilir?
tanrıyı anlamak demek doğayı anlamak demek olur ki, eğer tanrının bir kitabı varsa o da doğanın kendisidir. bu yüzden saçma sapan ibadetler etmek yerine doğayı çözmek, bilinmeyene cevap bulamak ibadet olması gerekir.
tanrının bir sırrı varsa o da doğada gizlidir çünkü, mistik saçma sapan şeylere kendini kaptırıp gerçekten kopmak yerine doğanın yasalarına bağlı bir şekilde gerçekçiliği kaybetmeden onu anlamak lazımdır.
akıl soru sorar, akıl arar ve din aklın cevaplaması gereken soruları barındırmıyor. din bir kere akla terstir tanrının amacına da terstir, düşün ilk insan kendini bir tanrının yarattığını bilse ve ona tapsa tanrı hakkında ne bilir?
oysa bu insan araştırsa, aklını kullansa, her tarafı incelese daha iyidir.
din hazır cevaptır ve insanları kolaya kaçırtıyor. amaç saptırıp boş şeylere yönelmesini sağlıyor.
dindar insan her şeyi çözmüş gibi ölümden sonrasına hazırlık yapıyor, oysa esas hazırlık yapması gereken şey burası ve burada olan bilinmezlikleri çözmek.
cennete sonsuz bir zevk gibi tamamen kendini tatmin etme üzerine kurulu bir anlayış bence kimseye bir katkı sağlamaz.
eğer bu evrende tanrı var ve bilinmek istemişse onu bilmek ve anlamak gerekir buna katılıyorum ama onu bilmenin yolunun inanç veya din olduğuna katılmıyorum.
Allah adına uydurulmuş bir sözdür. Aslı astarı yoktur. Bu söz başka bir minval üzere söylenmiş bir sözdür.
Bu söz aslında peygamberin şahsıyla alakalı özel bir cümledir. Evet nasipsizler Anlayamazlar. sizler Ebedi olarak nasipsiz kalacaksınız ne mutlu bizlere.
bilinmeklik iki kısımdır.
1-rahmani akıl sahiplerinin yapabileceği rabbi bilmek.
2-kendi acizliğini görüp kendini ve kulluğunu bilmek.
içindeki istidadına göre herkes rabbini bilemez zaten bu noktada ancak mürşidi kamiller (veliler) yani peygamberlerin (a.s.) varisleri allahı (c.c.) hakkıyla bilir. buna örnek şu ayeti kerimedir ki:
insanlardan, dabbelerden (beden türleri - ırklar) ve en'amdan da (hayvansı özellikler) renkleri muhtelif olanlar var! Allâh'tan, kullarından ancak âlimler ("Allâh" ismiyle işaret olunanı fark edenler, Azametini bilenler) haşyet duyar! Muhakkak ki Allâh Aziyz'dir, Ğafûr'dur. fatır (35. sure) / 28
bize göre olan yani avam tabakasındaki insanlar kulluk üzere yaratılmış ve donanımlandırılmıştır.
avama işaret eden ayeti kerime ye örnek :
Sen yine de, Kur’ân ile öğüt vermeye, tebliğe devam et. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.
Ve ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Ve ben onlardan ne rızık istiyorum, ne de beni doyurmalarını.
Muhakkak ki Allah’tır bütün varlıkların rızkını tam olarak ve tam zamanında veren, kâmil kuvvet ve iktidar sahibi olan.
zariyat 55-56-57-58
öte yandan kamil yani rabbini hakkıyle bilenlere örnek ayeti kerime ise:
Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir. ahzab-72
buradaki emanetten kast edilen rabbi tanımak, bilmek ve ona göre hareket etmektir.
o halde taşıyamayacağını bildiği halde insanoğlu niye sorgular durur hayret verici olan budur.
sen işine bak allahın (c.c.) işine niye haddin olmadan karışıyorsun ki ? bak işine (!) o mercimek büyüklüğündeki aklınla mı çözceksin bazı şeyleri ?
Allah'ın Herşeyin Başlangıç Sebebi olan O sözü.Şüphesiz ki Kainattaki yaratılan her olgu Bir nedensellik içindedir.En büyük imtihan ise Allah'ı Görmeden iman etme dirayetini Gösterebilmektedir.önemli olan nokta iyilik Ve Kötülüğün Epik Mücadelesinde Hangi tarafta Yer aldığımız.