kimseye karşı güleryüzlü değilim, hep sert bakışlı olduğum için soğuksun diyen kaç kişi çıktı karşıma. umursadım mı hem evet hem hayır. umursadım acaba ben mi sorunluyum, umursamadım çünkü toplum öyle istiyor diye kimseye maymunluk yapamam. sürekli, durmadan düşünen bir insan olarak sorguladım kendimde var olan soğukluğu. o an anladım ben soğuktum ama sebebi vardı; diğer insanlar gibi bir yaşamım yoktu sıcak, olayı dramatize etmek gibi oldu. şöyle düzelteyim, onların gördüğü gözlerle görmüyordum ben birçok şeyi...
hayat can acıtıyordu, sevmiyordu beni, hep kötü olanları hissettiriyordu bana. pembe gözlüklerim yoktu benim, ne umudum ne huzurum... boşboşdu herşey benim için, yaşadığımız bu sistem için yapılan herşey bomboşdu. hatta en sevdiklerim bile... uzun süre nefret ettim herkesten herşeyden, suçladım. sahip çıkamadığım ne varsa onlarda gördüm daha çok delirdim, hıncım arttı. özelim hep saklıydı kimse bilemedi, kapalı bir kutuydum. sadece özel hayatıma girenler ve çıkanlar... başka sesim çıkmazdı, bahsetmezdim yaşadıklarım için. hiç kimseyi deşifre falanda etmedim, yalnızdım. hayatımda çok insan oldu, olmaya da devam ediyor ama ben hep yalnızdım. kalabalıkların içinde yalnız, olmadı, olmayınca olmuyor işte. söylüyorum ben değil hayat soğuk...
önceleri soğuk ama sonra insan alışıyor.
insan morga bile alışıyor.
sevdiğinin artık olmayacak olmasına mesela.
yağmurun yağmasına, ellerinin donacak derecede buz tutmasına. insan bir yerden sonra bir şey hissetmiyor.
ben değil hayat soğuk. o yüzden içimde hep annemin ördüğü kazak. o yüzden eldivenlerimin içinde ellerin hani diye soruşum.
ben değil hayat soğuk. dilimi değdiriyorum yokluklarına.
yapışıyor.