yine vahdettin'e ait olamayacak bir söz... ama aslında bunlara ihtiyatla yaklaşmak gerekiyor. çünkü işgal altındasın, bazı göz boyama hareketleri yapacaksın. "defolun buradan üniversiteler bizimdir" diyemezsin.
gelelim işin diğer tarafına...
ingiltere başından beri osmanlı hakkında iki başlıdır. biri, başbakan lloyd george'un başını çektiği sevr'ci görüş, ikincisi lord kurzon ve churcill'in başını çektiği lozan'cı görüş... ingiliz genelkurmayı ve askeri erkanı da tamanen bu ikinci görüşe mensuptur. hatta lloyd george'un "türkiye'yi yok etmeme mani olacak tek güç ingiltere genelkurmayıdır" dediği bilinir. balfour adlı israil'in mimarı ünlü bakan da lloyd george'un fikrindedir.
lord kurzon aralık 1918 seçimlerinde ingiltere'nin dış işleri bakanı oluyor. daha bakanlığının ilk günlerinde ettiği bir söz var - müthiş bir öngörü veya plan:
--spoiler--
- türkiye hakkında fazla hayalci olmamak gerekir. türkler de pekala "kendi encamını tayin" (self determination) hakkından yararlanacaklardır. bağımsız bir türk devleti kurulacaktır. başkenti bursa veya ankara olacaktır. yüzölçümü avusturya'nın üç misli ve ispanya'dan daha büyük olacaktır.
--spoiler--
kazım karabekir anılarında albay rawlinson'dan söz eder. bu albay, lord ckurzon'un yeğenidir. ingilizler adına erzurum yöresindeki denetleme birliklerine komuta eder. kazım karabekir'le ve erzurum'da olduğu sırada atatürk'le bir çok defa görüşmüştür. kazım karabekir'in dediğine göre, laik bir cumhuriyet kurmayı düşünmeleri halinde ingiltere'nin kendilerini destekleyeceğini söylüyor ve buna teşvik ediyormuş.
lord kurzon'un yardımcısı kidson yine 1919'da, atatürk'ü londra'ya çağırarak barış görüşmelerini onunla yönetmeyi teklif eder. istanbul'u artık bütünüyle safdışı bırakmak gerektiğini söyler. lord kurzon da yunanlılar'ın izmir'de yaptıkları vahşetten sonra, her türk'ün mustafa kemal'i desteklemesinin doğal olduğunu açıklar.
general milne, mustafa kemal'i durdurmak için trabzon'u işgal etmek gerektiğine ilişkin bir rapor verir. ancak, ingiliz hükümeti bu raporu benimsemez. bunun üzerine milne de tavır değiştirerek, ocak 1920'de, "istanbul'un önüne konulacak çok ağır barış şartlarının mustafa kemal'i güçlendireceğini söyler. mart 1920'de istanbul işgal edilir, oradaki bütün osmanlı ileri gelenleri tasfiye edilir, meclis-i mebusan kapatılır. ve aynı yılın temmuz'unda istanbul'un önüne sevr konulur.
ingiliz genelkurmay başkanı sir henri wilson da hükümetine sunduğu raporda, yapılacak en doğru hareketin, mustafa kemal ile dostluk kurmak ve onunla anlaşmak olduğunu savunur. 1921 başında istanbul işgal komutanı general harrington da, hükümete benzer bir rapor sunar ve işgale artık son vermek gerektiğini söyler.
churchill ise, sovyet tehlikesine karşı mustafa kemal ile dost olmak gerektiğini, 1920'den itibaren başbakana açıkça muhalefet ederek savunur. 23 kasım 1920'de ingiliz hükümetine şöyle bir muhtıra verir:
--spoiler--
-Güçlü, dayanıklı ve gerekli Türk ve Müslüman kuvvetlerini kendimizden uzaklaştırmamak için Mustafa Kemal ile anlaşmalı ve Türkiye ile iyi bir sulh yapmalıyız. Böylece bizim için çok önemli olan Rus emellerine karşı Türk engelleri stratejisini ihyâ etmiş oluruz.
--spoiler--
churchill daha sonra basın yoluyla da aynı muhalefetini sürdürür:
--spoiler--
Dünyanın en Türk düşmanı ve en Bolşevik dostu (ekmeğine yağ sürücü) devleti olmak üzereyiz. Bence bunun tam tersi olmalı; 19. yüzyılın muhafazakâr politikasına geri dönmeliyiz
--spoiler--
yine:
--spoiler--
Mustafa Kemali Bolşeviklerden koparmak için ona tavizler vermekten çekinmeyelim. Sulh yapalım, böylece Büyük Oyun zamanındaki (19. yüzyıl) eski ingiliz politikasına geri dönmüş oluruz. Tek çıkar yol budur!
--spoiler--
mustafa sagir adında bir hintli vardır. ankara'da aval aval dolaşırken yakalanır ve atatürk'e suikast düzenleyeceği iddiasıyla idam edilir. o da idamından önce verdiği mesajda, islam ülkeleriyle lişkinin kesilmesi gerektiğine dikkat çeker:
--spoiler--
-«Eğer ingiltere, Anadolu'daki hareketin, Afganistan ve Mezopotamya'daki mücadeleden vazgeçtiğine kanaat getirirse, derhal bir antlaşma olabilir; ama buna inanmadıkça harb sürer. ingiltere, Anadolu'yu ingiliz himayesinde görmek istiyor. Ancak bu takdirde Türkiye'nin islâm politikasını fiilen kontrol altına alabileceğini düşünüyor.»
--spoiler--
yani böyle şeyler vardır. bugünlük bu kadar yeter...raakip saaya çıkmıyor da, dadı da olmuyor da...
"Eğer ingilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim
(Moustapha Kemal)"
millet ingilizlere yaranmak icin birbiri ile yarismis sanki.
son padişah vahdettin'in ingiliz hayranlığı ve uşaklığını ifade etmek üzere verdiği, 15 Temmuz 1919 tarihli* bir beyanatı;
Ben daima ingiltereye hayranlık besledim ve daima ingiltereye dost bir siyasetin destekçisi oldum; biz ingiliz milleti ile hükümetinin insaf ve insanlık duygularıile adaleti temin için bize yardım edeceklerini ümit etmekteyiz