ben cevrecinin daniskasiyim

    1.
  1. başbakana yakışmayan cümledir. ama başbakanlıkta ona yakışmadığına göre sorun olmaz.
    çevreciymiş...
    10 ...
  2. 14.
  3. tayyib hükümeti tarafından yasalaştırılmak istenen taslak. orman vasfını yitirmiş (bilerek yakılan) orman arazilerinin imara vesaireye açılması için satılmasını öngören bir yasa tasarısı.

    ormanı yak, bekle, 2b yasasi çiksin. parti ilçe başkanı ve belediye başkanıyla iletişimini kur, sonra o arazinin üstüne ne istersen onu kur.

    bağımsızlığını sattın amerikaya bop eşbaşkanı olmak için
    ülkeni sattın 2. beş yıl daha amerikanın kucağında oturabilmek için,
    karşılığında gemicikler yüzdürdün, müridlerin pek dişli çıktı.
    yedin doymadın,
    annen para eder mi bilmem ama eğer etse kesin satardın.
    onurunu satılığa çıkartmışsın
    alan çıkmıyo maalesef çünkü beş para etmez.
    8 ...
  4. 18.
  5. - ben çevrecinin daniskasıyım.
    - evet sayın başbakanım danis...
    - çevreyi çok severim ben, pastaların keklerin pandispanyasıyım.
    - e? ö? evet sayın başbakanım pandisp...
    - o ağaçları kesip evimde saklıyorum, neymiş efendim ağaçlar kesiliyormuş, yalan.
    - evet efen...
    - kafaların lepiskasıyım.
    - sayın başbakanım iyi mis...
    - galatasaray milan baros'u almış diyorlar, git bi bak bakalım.
    7 ...
  6. .
  7. sadece daniskasıyım kısmı doğru olan başbakan cümlesi.
    7 ...
  8. 22.
  9. kıymetli başbakanımızın enfes bi aforizması daha. ''çevreciler napıyo ki? boş boş işlerle vakit harcıyolar. çevreci benim. hatta ben çevrecinin daniskasıyım!'' demiş beni kendimden geçirmiştir.

    ormanların katledilmesine sesini çıkarmayan adamdan daniska değil olsa olsa patiska olur. e bu lafı eden de bi patiska değil mi zaten? hani şekil şekil falan...
    5 ...
  10. 15.
  11. gölgelerin gücü adına, güç bende artık tadında bir söylem olmuş. bir de yapılan icraatlara göz atmak lazım tabii, hani iktidarda bulunmamış partilerden ellerinde olmayan yetkiyle yapmaları beklenen.

    maksat burada kesinlikle günümüzdeki iktidara çamur atmak değil; aslında onlar da sütten çıkmış ak kaşık değiller fakat hafızamda yer edinmiş olan hiç bir partinin veya hükümetin de bu yönde dişe dokunur bir proje hazırlamış olduğunu hatırlamıyorum.

    her yeni iktidar kendi siyasi görüşünü kitlelere yayma telaşı içinde kaptırıp gidiyor, burada hangi siyasi görüş doğru veya yanlış önemli olan o da değil; zira fikirler gelip geçicidir, değişirler, bambaşka şekiller alabilir ama baki olan iktidardeyken verilen hizmettir.

    büyük millet meclisi tarihine kısa bir süre için göz atarsanız göreceksiniz ki, mevcut olan hemen her ideolojiyi temsil eden en az bir parti bulunmuş hükümette. e peki, cumhuriyet'in kurulduğu tarihten bugüne kadar olan sürede hangi dönem kısa zamanlı bile olsa halkın genel refahının tatmin edici hale geldiğini, toplumda kültürel yozlaşmanın önüne geçildiğini veya doğayı korumaya yönelik projelerin ele alındığını söyleyebilirsiniz ?

    eğer körükörüne bir görüşü savunmuyorsanız cevabınız hayır olacaktır; bu da demek oluyor ki iktidar döneminde halka verilmiş olan hizmetin o zaman için geçerli olan güncel siyasi görüşle bir alakası yok, zira başa gelen herhangibir hükümet tüm vatandaşlara karşı sorumluluk sahibi olarak göreve gelir ki maalesef hiç biri bunu bırakın karşıt görüşü içerecek biçimde, kendisine oy veren yandaş kesimi bile tatmin edecek biçimde başaramamış.

    devlet dediğin ne işe yarar, akla gelen belli başlı maddeleri sıralayalım:

    ülkeyi iç ve dış tehditlere karşı korur, halkın refahını geliştirecek faaliyetlerde bulunur, vatandaşlar ve kurumlar arasındaki ilişkileri hukuk çerçevesinde düzenler vs vs...

    farkettiyseniz tüm bu maddeler insanın maddi ve manevi olarak gelişmesine yönelik, kısaca medeniyet dediğimiz şeyi bir adım ileriye taşıma amaçlı maddeler.

    peki tüm bu olgular, içinde cereyan edebilecekleri bir ortam bulunmadığı takdirde gerçekleşebilir mi sizce? kısacası, doğa dediğimiz şey bir gün yok olursa eğer devlet, millet, ülke var olabilir mi?

    aslında doğa açısından korkmamızı gerektiren bir durum yok, zira tabiat kendisine karşı vefasız davrananları bir şekilde bünyesinden arındırıyor. doğa için endişelenmek yerine esas kendimiz için, insanlığın devamı için endişelenmemiz gerekir. insanoğlunun varlığından önceki 5 milyar sene süresince de doğa varlığını değişen tezahurlerde sürdürdü, ve varlığını sürdürmek için de insanoğlunun desteğine ihtiyacı en ufak derecede yoktur.

    çevreci olmak da bu bağlamda, doğanın varlığını sürdürmeye yönelik değil, hiddetlenen tabiatın afedersiniz insanoğlunun ağzına sıçmasını önlemeye yönelik bir kavramdır.

    tarih boyunca varolmuş hangi siyasi akım olursa olsun, hepsinin temelinde üretim sonucu elde edilen gelirin insanlara dağılımına dair fikirler vardır. görüşler arasında yaşanan çatışmaların ana sebebi de pastadan pay kapma arzusudur. kısaca tüm bunların hepsi, tamamen insan beyninin yaratmış olduğu kuramlardır. yalnız bu fikirler uğruna nice insanlar ölürken hiç kimsenin aklına da, tüm bu nimetleri sunan tabiata yönelik önlemler almak gelmez. aslında ufak bir kesim bu konuları düşünür, ama onlar da yaygaracı topluluk olarak hor görülürler. sonuçta tek bir insanın ömrü, tüm doğayı mahvedebilmek için fazlasıyla kısadır; yetersizdir. ancak yüzyıllardan beri biriktirdiğimiz tahribat artık ciddi sonuçlar doğurmaya başlamıştır. yumurta kapıya dayanmayı geçmiş, tamamiyle geçmek üzeredir.

    yalnız bu koşullara rağmen hala, ''yarından banane, ben bugün cebimi doldurabildiğim kadar doldurmaya bakarım, yarattığım tahribatın sonuçlarıyla gelecek nesiller uğraşsın'' diyenlerin varlığını görmek de cesaret kırıcıdır. üstüne üstlük bu denli bencil bir görüşe sahip olanların da, dünyadaki gücün çok büyük bir kısmına sahip olması, daha bir karamsarlığa itici etmendir.

    kaba bir yaklaşımla söyleyebiliriz ki, bugün türkiye cumhuriyeti'nde yaşamakta 70 milyon insandan hiçbiri bundan 150 yıl sonra hayatta olmayacak. ve şunu da varsayalım ki, bu 70 milyon insan ölene dek ülkenin üzerine sihirli bir değnek değdi ve ülke içinde herkes kardeşçe yaşamaya başladı, kişi başına düşen gelir 50bin dolara çıktı; fakat tüm bunların karşılığında üzerinde yaşadığımız toprakları ve doğayı korumayı yönelik bir önlem alınmadı. emin olun ki böyle bir kalkınma yaşamayacağız ama
    nefes alacak temiz hava, içilebilir temiz su, tarıma elverişli verimli toprak israfı bu hızla devam ederse, bizden 200 yıl sonra yaşayanlar bizi saygıyla değil, nefretle anacaklar.

    şimdi bir ülke düşünün ki her yıl kıbrı adası büyüklüğünde verimli toprağını erozyon sonucu denize kaybediyor, her yıl bir öncekinden daha büyük miktarda ormanlık alanı yangın sonucu küle dönüşüyor, atıkların birikimi sonucu oluşan çöp dağlarının sayısı gün geçtikçe artıyor, enerji üretimini karşılayabilmek için kurduğu termik santrallerle tabiatın düzeninin bozuyor, kömür kullanımı sonucunda kış gecelerinde insanlar sokakta nefes almakta zorlanıyorlar vs vs...

    sen mevcut durumu iyileştirmek bir yana, daha kötüye gitmesini engelleyemzsen, torunlarımızın torunlarına yaşanabilecek alanlar bırakamazsan, onların geleceğini güvence altına alamazsan nasıl çevrecinin daniskasıyım diyebilirsin ki?

    eğer ben, her sene bir adet fidan bağışında bulunursam, toplu taşımayı kullanmaya özen gösterirsem, gereksiz yere enerji kullanmazsam çevreci olurum ama bunları bir başbakan yaparsa , tüm bunlar onu çevreci yapmaya yetmez. bir birey olarak yeterli olabilir ama bir başbakanın çevreci olması için devletin ele alacağı ve sadece bu hükümetle sınırlı kalmayacak uzun vadeli projelerin hazırlanması, tedbirlerin alınması gerekir.

    enerji konusu da bunların başında gelen en önemli hususlardan birisidir elbette. ve bu konuyla ilgili gerginlik yaratan nükleer enerji de düz olarak bakıldığında gerçekten de, mevcut tüm enerji kaynaklarından hem daha verimli hem daha zararsızdır. ammaaa, zaten bu konuda endije yaratan enerji kaynağının kendisi değil, nükleer yakıttan enerji üretme sürecini kontrol altında tutması gereken insan unsurudur.

    nükleer enerji üretiminde en ufak bir insan hatasının ne gibi sonuçlara yol açabileceğini çernobil'de tüm dünya olarak gördük maalesef, ve daha üzücü ve bir o kadar da düşündürücü olan ise, tehlike yoktur diyerek bir bakanın televizyonda çay içmesi oldu. bakın herhangi bilinçsiz bir vatandaştan bahsetmiyoruz, koskoca bir ülkenin bakanından bahsediyoruz. aradan geçen 20 sene içinde, ogün o çayı milyonların gözü önünde içen zihniyet çok büyük bir değişime mi uğradı ki, şimdi biz nükleer enerjiye şüphesiz yaklaşalım? hadi onu geçelim, bundan 2 sene evvel istanbul'da çok sıkı denetim altında saklanması gereken radyoaktif madde, halkla iç içe bulunan bir varilin içinde bulunmadı mı? sizce bu, dikkatsizlik sonucu yaşanmış bir istisna denilerek geçiştirilecek kadar önemsiz bir ayrıntı mı?


    söz konusu tesisi kurmak ve denetim altında bulundurmak için yeterli bilimsel birikime sahip olduğumuzu ve nükleer enerjiye sadece ekonomik açıdan bakmayarak tüm yönleriyke ele almaya hazır olduğumuzu söyleyebilir miyiz?
    4 ...
  12. 30.
  13. >ben çevrecinin daniskasıyım
    <tamam daniskasın da...
    >ben feci çok manyak çevreciyim
    <tamam söz san...
    >oy istiyorum oy oy oy eller havaya.
    4 ...
  14. 16.
  15. (bkz: biz bosta gezen cevreci degiliz/#3871672)
    sen palavracinin daniskasisin evet $eklinde cevap verilesi onerme.
    4 ...
  16. 2.
  17. kasımpaşa lehçesiyle söylenmiştir. mahalle dilidir.

    ee ne de olsa o da halktan biri (!)
    4 ...
  18. 12.
  19. 2B yasasını çıkaran tayyibin çok farklı bir daniska yönüydü ki, şimdilerde greenpeace üyelerine bile taş çıkartacak laflarla toplumun kasıklarını gıdıklamaktadır. hani böyle sözlükte dikkat çekmek için başlık açan tipler var ya..a.q. onlardan biri kesin başbakan bu ülkede.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük