Umutları
Hayalleri
Sandığınızdan daha iyi olabilmek için
Yok ben bir şey yapmadım..
Hepsi onların suçu.
Ben n'yaptım ki?
Sadece onlara kandık.
Bizi kandırdılar
Değer verdim
Yani öyle sandılar
Seni söyledim
Kandılar
Seni onlarla kandırdım
şiir yazma yeteneğim olsaydı yazıp istatistiğe ithaf edeceğim şiirin sonunda diyebileceğim cümleler olacaktı "ben bu şiiri sana yazdım" ama şiir yazamadığıma göre bunların hiç biri olmayacak sevgili sözlük.
Hummalı bir sensizlik ardı,
Güneş toplar ışığını
Çeker gider, bakmaz yüzüme..
ihtimallerin seni doğurduğu günlerde
Küçük hesaplar getirisi büyük sessizlikler,
Patlatır kulaklarımı..
Saçlarıma sensizlik dolanır
Ellerimde, ellerinsiz bir fakirlik
Yüzümde sen olmadan koca bir hissizlik
Işığı göremeden uzar gider günler..
Tanrı bir dövme misali işler seni derime,
Sonra o bile çeker gider,bakmaz yüzüme..
sana doğru yürüyorum
yollara bakmadan.
kimseyi görmeden, umursamadan.
gözlerim açık, şuurum da
korkmadan yürüyorum.
bizi koruyana şükrediyorum.
yollar tükendiğinde
dizdiğin dualara tutunuyorum.
her yer yeşil oluveriyor kolayca..
tövbelerimi bozmanın cesaretiyle
tutuyorum ellerini.
içimde sonsuz mutluluk
ve az sonra bırakmayı bilmenin erdemi.
sana soyunuyorum
hırçınlıklarımı, dikenlerimi,
güçsüzlüklerimi, hüzünlerimi.
bizi kavuşturana şükrediyorum.
sana sarılıyorum, sen oluyorum.
her yer mavi oluyor kolayca.. **
yigit ozgur esprisiydi bana sana baglayan,
okudugun uykusuzdu geceleri aglayan,
ben duymadim o duydu geldi bana yar dedi
senin mina korum sen misin yan bakan?
içinde hayat olsun diye
ben bir tek seni istedim
keşke ve yine keşke
o masum gözlerde
ölümsüz aşkı
sonsuzluğa merhabayı
uzakta ki yakına bulaşmayı
işte o cesareti
geri dön diye bekleyen
boş kalmış elleri
pişmanlık diye bağıran
sen kokan nefesini
kucağımda bir yığın
meyvası ayrılığın,
ben yine geleceğim
benim küçük meleğim.
o ela gözlerinde
parlıyacak bir inci,
ve bütün sözlerinde
kavuşmanın sevinci *
özledim sesini ne olur konuş
bir gül açtır zamanların ötesinden
karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel
gök mavisinden, deniz mavisinden
bana bir şarkı söyle
gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum
bir baksana ne haldeyim deli divane
yaralıyım, çaresizim umutsuzum
bana bir şarkı söyle
yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt
dökül karanlığıma ışıklar gibi
al beni, en uzaklara götür
sesin, aksın içimde bir pınar gibi
bana bir şarkı söyle
bütün renkleri kat birbirine
buram buram bir turuncu getir geçen yazdan
bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi
hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan
bana bir şarkı söyle
yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin
kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı
işte öyleyim, kapkarayım bugün gel
en hüzünlü sesinle, en dokunaklı
bana bir şarkı söyle
bütün o yalnız gecelerde, bütün o banka kuyruklarında, her yudum suda, insanlara her bakışında, her nefeste, bütün o kendine söylediğin yalanlar da santim santim ölürsün.
ve adına da hayat dersin.
ben her gün kendime gün gelecek her şeyin çok daha güzel olacağı yalanını söylüyorum.
her gün ama her gün ölüyorum aslında
ne yapıyorum?
kimim ben?
nerde nasıl yaşıyorum?
diye defalarca soruyorum kendime ve hep aynı cevabı alıyorum.
içi boş, ruhu yalanla dolu kocaman bir dünya da her gün aşk denilen yalanla kendimi avutuyor her nefeste, her sigaranın sonunda ölümü bekliyorum.
biliyorum
ölüm sebebim aşk olacak.
ve bir gün yaşamaktan vazgeçeceğim bütün o yalanları.
ben sadece tek gerçeği;
aşkı yaşayacağım, bana tekrar geldiğinde
bazılarının intiharı on saniye sürer...
benimki seneler sürdü...
hala da bitmedi.
her gün şiddetini arttırarak benden daha çok şey koparıp götürerek devam ediyor
bir an önce geri gel
aşkın yalan olmadığını göster
bir an önce geri gel
ve her gün ölen beni
kurtar!!!
ve bil ki
eğer bir gün ölürsem
beni soğuk bir istanbul sabahında
istanbul da bir çam ağacının altına
istanbul da; benim için aşkın başlayıp bittiği yere
gömecekler
arkamdan ne ağlanacak, ne yas tutulacak
kurtuluşu oldu diyecekler
artık özgür diyecekler
beni soğuk bir istanbul sabahında
en sevdiğim şehirlerden birine
benim için güneşin son kez battığı yere
istanbula
en kuytu en bilinmez yere gömecekler
özleyeceğim tek şey;
sen ve kokun olacak!
şimdi olduğu gibi
hani istemeden ağlamak var ya;
gözyaşlarını tutamayıp, iradeni kaybedip
ağlarsın ya hani hüzünlü günleri hatırlayıp.
ayrılık günlerini...
ama yok ağlamazsın ki sen.
ağlayamazsın.
insafsızca terkedersin sadece.
yaşanan onca şeyi bir kalemde silersin.
unutursun o ilk öpücüğü
değeri yokturçünkü senin için.
ne bir damla gözyaşının
ne de ilk öpücüğün...
sevebilirmisin kimseyi,
benim seni sevdiğim gibi?
düşünmene bile gerek yok
sevemezsin çünkü
ne aşk ne sevgi
anlayamazsın ki bunları
oyundur senin için
vakit geçirmektir
sevmediğin halde seviyorum diyebilmektir.
sakın unutma;
eğer benim seni sevdiğim gibi
severse biri seni,
gözlerinin içine bakıp aşkım derse...
kapa gözlerini birkaç saniye
o lafı söylemeden önce düşün biraz
sadece düşün.
bazen kendimi kaybetmiş buluyorum
gözlerim dalıyor gidiyor uzaklara
sigaram bitiyor farkında olmadan
elim yanıyor? kalbimin acısını unutuyorum
acı veriyor artık seni sevmek,
ama unutmak zor bunu bilmen gerek
ben seni unutamam hep sevdim sevdicek
gözlerinde kaybolmak yok olmak istiyorum..
seni üzüyorum diyerek ayrıldın benden
gülüşünü nasıl gizliyorsun bir anlayabilsem
benden uzakta beni mutlu mu ediyorsun sanarsın
sen yoksan ben sadece pis bir liboşum. *
karanlıkta sevdim seni
aşkın mıydı düşümdeki
patlatırlar enseni
aklımca sevdim
çaresiz değildim, çare sizdiniz
entri girdim, kızdınız
neden hala yalnızdım
ellerim mi bomboştu
nane likörü hoştu
insan hepsini içer mi
( (bkz: ben bu şiirimde iyice zırvaladım))
bundan bilmem kaç yüz gün önce ateşe verilmiş
arabesk günler geceler kaçmıs genzimize
tanrıdan habersiz
bir gün çıkıp gelir bakarsın
hayatı sıfırlanmış mazimiz
zamansız düşmüş yüzüme
arka bahçedeki nefesinin izi
sinsi hastalıklar etrafımda
sürgün eder dizi dizi
yokluğun bir roman
iki nokta üst üste parantez ve düz çizgi...
çok sevdim seni,
deliydim delicesine sevmeme gerek kalmadan
çok sevdim seni deli ruhumla;
sen ve ben ayrı bir parçaydık
farklı yerlere ait olan,
farklı denizlerde, farklı esintiler arayan...
ben çok sevdim senin güzel gözlerini,
oysa o gözler artık duvar gibi;
ama o güzler görmesem de
her zaman görmüş gibi hissettiğim gözler...
çok sevdim seni,
hiç hesapta yoktu sevmek
fırtına gibi çıktı,
bitmek bilmedi,
bitti bitecek bekledim hep
gemilerin sessizliğinde... *****
is bu siir anlasilacagi uzere kavusmamanin hayra yoruldugu bir iliski icin yazilmistir. uzun yillar sevgili olunan, ancak daha sonralari baskasiyla evlenen, evlilikte umdugunu bulamayan eski sevgilinin isteklerine cevaben yazilmistir. (bkz: saygilar kuzen)
gözlerimde taşıyorum koca okyanusu
bitmek üzere balıkların gardiyan öfkesi
burası gerçekten karanlık ve vücudum benek benek
her gün duvara bir çentik deriye bir benek
anlaman gerek cezamı çekiyorum
E.B.
su giriyor kapının altından köpekbalığının diş izleri üstünde
kocaman burnum düşecek kırk gün oldu belki daha fazla
anlaman gerek peşpeşe geliyor adımlarım
E.B. mıknatıs misali seni de çekeyim
yunuslara uzatalım gamzeni
ücret bedelimiz olsun
derinliklerde inci-mercan evrimini tamamlayalım
E.B.
yok işte binlerce sen düfüzyon mu sanki üzerime yağan hatıraların
yok bu başka bir şey:
özgürlüğe giden tutsaklar-esir şehrin insanları belki de demirden gözyaşları
bu da değil taa en baştan almak lazım
delikanlının beyaz bir lamba altında oturuşu hepsini tamamlar bakarsın
E.B.`
anlaman gerek`
ya toprağa tükürmek ya beline kadar suya düşmek
kıskıvrak bu son bakış anlaman gerek
kaçbin tane çizik acısı beş dakka yakıyor
E.B.
kurtuldum diyemiyorum
ilk doğum sancısı da kalıyor göbekte
ama seni hangi gök bıraktıysa tanrısı benim
anlaman gerek böyle kolay bitmeyecek
E.B.
seni her mevsim hasat edeceğim
ambarlara kitlemeyeceğim
Züğürt Ağadan biliyorum
atıma binip hayalini kovalayacağım
biraz yavan biraz ıslak ekmekle seni hep seveceğim...