bir öğrencinin eğitim hayatı boyunca mutlaka aşırı sağcı, aşırı solcu ve orta görüşlü eğitimciler ile rastlaşması gerekir. bir çok değeri doğrusuyla yanlışıyla öğrenen öğrenci, içlerinden mantıklı olanları vatan ve millet yararına kendine görüş olarak benimseyebilir bu sayede. bunlar deneyimdir.
Belki bundan iyisini görmedik yine de bize bu sahip çıktı kötünün iyisi olduğu için buna veriyoruz diyeceksin ama tüm bu olanlar karşısında yine mi aynı olacak kararın?
Mersinden bindiğim dolmuş beni adana otogarına getirdi. Ve ordan yüreğire. Önümdeki ilk dörtyol dolmuşuna bindim, yıllardır görmediğim, beni ben yapan dayımı görmek için. Önümde bir kız oturuyor. Başında vişne çürüğü renkli bir örtü. Saçlarını kapatmak için. Hareket ediyor araç sallanarak. Habire gıcırdıyor bir parçası. Bir taraftan yağmur yağıyor, neredeyse her 10 kasım günü olduğu gibi. Bir amca biniyor yolda, elinde bir gazete. Gazetede bir resim. Üzerinde atatürk. 10 kasım ya, olmazsa olmaz. O gün herkes atatürkçü! Amca kızın yanına oturuyor. Vişne çürüğü örtünün altındaki. Birden celalleniyor amca ve "şu cahil yobazlar neden sevmez bu koca adamı" diye bağırıyor ve elindeki gazeteyi kızın gözüne tutuyor. Kız sakince kulaklığını çıkarıyor ve "efendim amcacım" diyor. Adam tekrar ediyor cümlesini. Kız yine sakin. "nedir yobazlık" diye soruyor amcaya. "işte bu dinciler, yobazlar" diyor amca. Kız hâlâ sakin. Ben neredeyse enseden yapıştıracam amcaya ama. "yobazlık" diyor, "kimseye saygı göstermeden kendine saygı beklemektir.yobazlık, kendisi dışında var olan yaşamı reddetmektir." sonra sakince takıyor kulaklığını vişne çürüğü renkli örtüsünün altında kalan kulaklarına.
Çocukluğum geldi bir anda aklıma bu konuşmanın ardından. Babam sormuştu bir gün arkadaşlarıyla içip sohbet ettiği bir esnada "ecevitçi misin türkeşçi misin" diye. Daha küçüğüm, okula bile gitmiyorum. O kadar çok "türk" duymuşum ki o güne kadar "türkeşçiyim" dedim. içinde türk vardı sonuçta. Ve ne mutluydu ona! Babam sanırım "türk" değildi. Yoksa o tokadı esneme yapıştırmazdı!
Sonra biraz büyüdüm. Okul tatile girdi. Köye gittik her yaz olduğu gibi. Beni ben yapan dayımın yanına. Uyumuşum yolda ve uyanmışım sabaha. Dayım yoktu. Eski insanlar hayata erken başlıyorlar. Ama oyun vardı. Top, misket, meyve hırsızlığı, tekerlek sürme, portakaldan arabalar... Kir pas açlık yorgunluk... Ama hep oyun. Derken bir ses. O zamanlar korkmuyorum tabi o sesten. Çünkü en fazla koyun kesiyorlar allahu ekberden sonra. En azından benim bildiğim bu. Hep beraber camiye namaza. Heyecanla koşuyoruz tüm mahalledeki çocuklarla. Yarım yamalak kılıyoruz namazı. Zaten namaza gitmiyoruz aslında. Beraber olmaktan başka bir amacımız yok çocuklarla. Tam camiden çıkıyorum ki, dayım! "ne işin var senin burada" diyor, kaşları çatık. "tuvalete girdim dayı.vallahi, sadece tuvalet" diyorum korkarak. Ve başımı öne eğip evin yolunu tutuyorum.
Sonra kardeşim geliyor aklıma. Önce okul yolu var önünde. Okul zamanı, evden çıkarken uzun olan etek, okula kadar kısalıyor birkaç karış. Küçük karış ama, çocuk karışı. Sonra eve dönerken geri uzuyor. Yine birkaç karış. Çocuk karışı. Köye gidiyoruz kardeşimle tatilde. Bu sefer de cami yolu var önünde. Ancak durum biraz farklı bu sefer. Evden çıkarken etek kısa duruyor. Ve boynunda bir fular. Yürüyoruz beraber. Yürüdükçe etek uzuyor. Fular boyundan yukarı, saçlara doğru çıkıp sarıyor saçların etrafını. Giriyoruz camiye. Başlıyor hiç anlamadığımız bir dil ve hiç bilmediğimiz garip yazılardan oluşan eğitim. Anlamıyoruz ama onca çocuk olunca etrafta, mutlu oluyoruz. Okul gibi ama değil de. Neyse, bitiyor burası da ve eve dönüş yoluna çıkıyoruz. Kardeşimin eteği kısalmaya başlıyor. Ve baş örtüsü boynuna düşüyor. Yeniden fular oluyor.
Bunları düşünürken hep soruyorum kendime 'ne olurdu rahat bıraksaydık şu çocukları' diye. Bir kere deneseydik. Bir kere. Bu benim eleştirimdir aileme. Biraz geç kalmış olsa da. "Sen" sakın geç kalma. Kardeşimin başındaki örtüyü aşağı indiren "el", senin boynunda durması gereken örtüyü de yukarı çıkarabilir. Bana "vallahi tuvalete gittim" dedirten "gözler" sana "vallahi inanıyorum" dedirtebilir. Ve kardeşimin saçındaki bezi fular olmaya zorlayıp beni de 'tuvalet'te tutana direncim galip gelir her zaman, kabul görür. Ama sen daha çok çabalamalısın. Zira "soyun"mak her zaman "giyin"mekten zordur. "giyin"mene yardım edenler, "soyun"mana izin vermezler.
Artık bu ülke özgür çocuklarını yetiştirmelidir. Özgür ülkenin özgür çocukları olmalıdır. Çünkü özgür çocukları olmayan ülkeler özgür olamazlar.
- nerede nöbet tutan bir asker görsek "iyi nöbetler, şafak kaç.." dediğimiz askerimiz, şerefimiz. şu günlerde az yada çok bir bir şehit ediliyor.. "gık" çıkaran yok..
- barzani akp kongresinde onur konuğu.. daha acı olanı ise barzani konuşma yapacağı sırada salonda yankılanan "türkiye seninle gurur duyuyor" nidaları.. ülkemizin yarısı tarafından..
- heykeli dikilen alex, bir kaç gün sonra kapı dışarı ediliyor.. en sevdiğimiz başkan tarafından..
- maaşa zam diye inim inim inleyen memuruna, işçiye, emekliye inat elektriğe, doğalgaza zam.. en çok oy alan parti tarafından
- üç kuruş parayla, bin türlü sıkıntıyla okumaya, okutulmaya çalışılan gençlere ve ailelerine inat harçlara zam.. en çok oy alan parti tarafından..
dicle ve firatin besledigi kadim topraklarda yasamanin verdigi o buyuk onur ve somurgeci zihniyetlere karsi girisilen direnc kuskusuz esi benzeri olmayan bir mucadeledir cunku yasamanin diger adi direnmektir. Barisin ve kardesligin hukum surmesi ve bunun daimi olmasi temennisi ve umuduyla .
haline üzülüyorum.sen maaşına zam yapılmasın, seyret!doğalgaza, elektriğe, suya, benzine, ekmeğe zam gelsin, seyret!insanlar açlıktan ölsün, seyret!işçi kardeşlerimiz yerin altında ve üstünde ölsün üç kuruş için yansın, seyret!bazı insanlar boş yere hapis yatsın, seyret!şehitlerimizin kemikleri sızlasın, seyret!ama iş FANATiKLiK MANYAKLIĞINA gelince yak yık ortalığı!!! SEYRET GÜZEL ÜLKEM, UYUTULMANA DEVAM ET, RAHAT UYU!BiR GÜN UYANDIĞINDA iŞ iŞTEN GEÇMiŞ OLACAK!"
emeğimin karşılığını alamadığım ülkem,düzene uyanları mağdur düzenden bi haberleri mağrur yapan ülkem,kendi askerini polisini koruyamayan,yeri geldiğinde yere göğe sığmayan ülkem,insanların hayatlarıyla oyuncak gibi oynanmasına izin verilip pardon diyen ülkem,30 bin şehide sebep olan adamı yedirip içiren ülkem.
(bkz: bir başkadır benim memleketim lay lay lay lay....)