bugün

gak gak gubarak gubarak gubarak gak. Oku oku adam ol büyük ol.
ben öylesine yazı yazmam.
Hayatımın acayip kritik bir haftasındayım.

Ama canım fethiyeye gidip yamaç paraşütü yapmak istiyor.
Bilgisayarımı kırdım. Bu aralar hiçbir şey yolunda gitmiyor, sürekli bir şeylere zarar verip sorun çıkarıyorum. Yeter artık deyip kendimi pencereden atmama çok az kaldı hissediyorum sözlük.
karnım acıktı, mutfağa gideyim de bir şeyler hazırlayayım.

mutfaktan gelirken bir şey isteyen var mı?
instagram dan biri takip piliz dedi. Neden dedim. E ben seni ettim dedi. Etmeseydin o zaman dedim. E hızlı hızlı birilerini takip ediyordun, karşılıklı takip etmiyon mu dedi. Ne alaka AMK ben istediğim kişileri takip ediyom sadece dedim.
Ve ben kendi cehennemimden dünyayı izlerken, insanlar anlamsız koşturmalarına devam ediyor. Tıpkı herkes gibi kendi anlamsızlığıma büyük anlamlar yüklüyorum. Bir iki adım geri çekilip baktığımda en az sizin kadar hiçlikte olduğumu görüyorum.

içim sıkılıyor, ruhuma eziyet eden bir şeyler var. En karanlık gecede sokakları arşınlamak istiyorum. Ama sizler, sizler sessizliğinizle yitip gidin ruhumdaki çorak topraklardan.

Burada bana bile yer yok, anlamıyorsunuz. Sizler anlamıyorsunuz.
bulutlu bir havaydı oysaki..

Karşıtlıkları bünyesinde barındıran bir dalga misali , hep gelgitliydi düşleri..

Bir gerçeklik miydi bu yoksa umutsuz yüzlerden akan sahte gözyaşları mıydı..

Aklından geçen böyle bitmezdi belki de,
Ve belki de anlamsızlığını unutmuş olmasıydı, düşlerinden sakin adımlarla uzaklaşmasıydı..
her şeyi çok güzel yapıcam ilerde göreceksin. tek sıkıntım kendimi yalnız hissediyorum sürekli ama aradığı böyle aman ses olsun etrafımda değil. öyle çok insan var. sadece vakit geçirmek için can attığım birileri olmasını isterdim. bu sevgili gibi bir şey değil. mesela melek le oynarken de öyle hissediyorum. abim eve gelince de çok mutlu oluyorum. artık yapamayacağım sanırım ama preciousla vakit geçirirken de öyle hissediyorum. başka da bi yerde hissedemiyorum zaten.

bazen hayal kuruyorum. kapatıyorum gözlerimi. burası benim ilerdeki kendi evimmiş. hava kararınca işten çıkmışım, dışarda biraz dolana dolana eve gelmişim. yemek yapmaya üşenmişim, abur cubur, atıştırmışım bir şeyler. sonra uzanmışım yatağıma. ellerimi de başımın arkasında birleştirmişim. kapatmışım gözlerimi... çok da fazla bi şey istemiyorum aslında bence.

hep derim, zaten muhtemelen gelecek benim hayallerime uymayacak. uymuyor yani, bu zamana kadar uymadığına göre.. nötr kalmaya da razıyım, eksilere düşmeyeyim yeter.

bazen ilerde ne olacağını çok merak ediyorum. (#31430622) bunu editliyorum her sene de editlemeye devam edeceğim. dördüncü sene çok şey değişmiş olacak. yani umarım öyle olur. geçen kantinde dediler "eee, sen galiba neresi çıkarsa çıksın gideceksin. beklemeyeceksin.." aynen öyle. ben mezun olup da çalışmadan babamla aynı evde iki dk bile durmak istemiyorum. şimdi bile para isterken utanıyorum. az bi şey fazla harcasam iki gün hint fakiri gibi geziyorum.

keşke birazcık olsun birileri için değerli olabilseydim. herhangi birileri. ben diğerleri gibi umursamaz olamıyorum be sözlük. gamsız olamıyorum. unutamıyorum da. yapılan hep boğazımda bi yumru olarak kalıyor. hayatımda bir yumru olarak uzun süre varlığını koruyacak bir sürü insan olmaya başladı. bir sürü dediğim de üç beş işte. bana çok geliyor. babama kırgınım. anneme de. bi kaç kişi daha var. bunlar beni yoruyor.

istiyorum ki artık bütün bunları bi kenara bırakıp okulumla uğraşayım. mesleğimi yapayım hakkıyla. en azından gece rahat uyuyabilerek. ama olmuyor işte. böyle böyle düşünceler gelip yerleşiyor insanın kafasına çıkmıyor uyuyana kadar. uyutmuyor hatta. keşke duyguları ve anıları dondurabilseydik.
Gururumdan sana yazamıyorum.
kızgınlığımdan da kendime yazamıyorum.
anlatacaklarım da öylesine değilken nereye ne yazacağımı bilemedim.

kimseye söyleyemiyorum ama seni çok özledim.
Magnan abi bisey icat ettim siire biraz benziyo ama tam da degil gibi.
En sevdiğim akşamlardan, ne sıcak ne soğuk, ortalık sakin. Arada ürperiyor insan ama rahatsız edici değil.

Aslında iyi hissetmeliydim ama rahatsızım bir miktar. Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok, yalnız hissediyorum. Bu rutin zaten.. ve bugün mesleğimle ilgili bir soruyu cevaplayamadım. Utanç verici. Ne mesleki tatmin ne duygusal ne maddi.. her taraf biraz eksik.

Ha tabi çözüm aramak gerek. Yazın yine hastaneye gidicem. Tatil falan yok. Gerek de yok zaten. Sevmiyorum tatilleri. Tek başına tatil güzel olmuyor. Ev aynı ev, aile rutin. Sadece takvim değişiyor. En azından bir şeyler öğreneyim.

Abim evlenecek. Eşi iyi biri. Yapmacık değil sadece. Sanırım önyargılı davrandım. Biraz abimi kıskanmış da olabilirim.

Işe başlasam keşke. O zaman herşey nasıl olacak merak ediyorum. ama korkuyorum da. Ya beceremezsem diye.

Biraz da yalnız kalmaktan korkuyorum. Sadece arkadaşlarım olsa da yeter aslında. Karayip korsanları var. Sinemaya gidelim dedim abime, bi türlü fırsat bulamadık. 2016 Dan beri takip ediyorum ne zaman çıkack diye. Şimdi de gidesim gelmiyor.

Liseyi çok ama çok özlüyorum. Muhabbetlerin ders üzerine değil de günlük rezillikler üzerine döndüğü günleri. Sürekli birilerini özlüyormuşum gibi hissediyorum. Haftasonu precious ı aramalıyım. Onu da kıskanıyorum. Yurt arkadaşlarından.. bencillik bu yaptığım ama elimde değil. Abimi de kıskanıyorum. Hatta bazen babamın tarlasını bile kıskanıyorum. Keşke benim de kaçacak bir yerim olsaydı.

Aslında düşününce ilkokulda hayal edemeyeceğim kadar güzel bi hayat yaşıyorum şu an. Küçük speedy şimdiki bana hayran hayran bakardı. Kendini de olduğundan daha ezik hissederdi. Keşke onu şimdi görebilsem. Süper güçleri olmadığını ama sandığından daha başarılı olduğunu, insanları o kadar da önemsememesini içinden geldiği gibi davranmasını, herşeyin ilerde daha güzel olacağını söyleyebilsem.

Yazın resim yapıcam, mısır yetiştiricem, hergün koşup, hastanede hocaların peşine takılıcam.

Tarih çalışmam gerek. Bu konuda berbatım. Ve kitap okumak. Çam devirmemek için.

Herşey daha güzel oluyor ama benim umduklarım hiç olmuyor. Umarım yine umduklarım olmasa da herşey daha güzel olmaya devam eder.

Bir kedi almalıyım. Anneannemin "o kadar sevimli ki, insanın öpesi geliyor." dediğine göre ki kendisi klasik bir teyzedir, bana da iyi gelir herhalde. Kendime iyi gelecek bir şeylere ihtiyacım var.

Özledim.. kimi ya da neyi özlediğimi bilmyorum..
yaptığım ve yapma olasılığımın olduğu, beni ben yapan her şeyden iğreniyorum. insanların üzülme sebebi olmanın borcunu nasıl ödeyeceğimi bilmiyorum. birinin gözünden akan yaşın hesabını nasıl vereceğimi bilmiyorum.

kendimden iğreniyorum. her durumda haklı çıkan bir karaktere sahip olmaktan da beni şımartan toplumdan da iğreniyorum. yağmurlu ve nemli bir akşamda önemli evraklar taşırken çamurlu suyun içine düşmeyi ve o sırada oradan geçen bir araba tarafından iliklerime kadar ıslatılmayı hak ediyorum. kendimden iğreniyorum.
bütün gün mezarlıkların neden aydınlatılmadığını düşündüm.
Yalnızken yemek yiyemediğimi fark ettim.
Oynamazsan kazanamazsın.
Aşk; ofsayt bayrağının kalktığını görmeyen futbolcunun tribünlerle paylaştığı gol sevincidir.

http://mbsadam.blogspot.c...enzer-fena-halde.html?m=1
Korkudan bir köşeye oturmuş düşünüyordu sadece kalbindeki boşluğu..

Bulutluydu aklı kendini bildiğinden beri, güneşi hiç doğmamıştı..

Hep renksizdi düşleri, umutsuzluğu derindi..

Geçer dese de geçmiyordu sessizliği..
Kalbindeki..
Yalnız kuş sütü eksik olan bir masada akşam yemeği yiyorsunuz. Kolunuz yanlışlıkla bir kadehe çarpıyor ve kadeh tuzla buz oluyor.
çok sıcak.

çok çok sicak .
“şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim” diye düşündüm.

Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.

Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.

Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi. 
Hatırladım.
Müziği de ayarladım. 

Geldiler.

20 yaşında ben, 
35 yaşımda ben, 
40 yaşımda ben ve 
bugünkü ben dördümüz.

Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

Yatıştırayım dedim.
“Sen karışma moruk” dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

Evin de içine ettiler. 

Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine …
görsel
Sanırım herşey giderek tersine dönüyor. Ben mi yaptım? aslında tam sayılmaz. Ben istemedim yani, planlamadım. Ama hoşuma gidiyor.

Ne değişik insanlar var. Çıkarcı insanlar. Ulan küçücük çocuktum, minicik kalbim vardı. Neden o zaman değil de şimdi kardeş olduk. Sen de çocuktun, kim kandırdı ki seni bende daha değerli olduğuna dair.

"Bizim bizden başka kimsemiz yok, yeni anladım."

geç oldu be yavrum. Benim için sen yoksun artık. Yoldan geçen insan ne kadar kardeşimse o kadar kardeşimsin. Üzgünüm, böyle olsun istemezdim. Benim bir tane kardeşim var.

Ben kötü bi insan mıyım? belki de. Iyi ya da kötü unutamayan bi insanım.

Ben seni düşünürken sen kimi düşünüyorsun acaba? canın sağolsun..

Ağzum bozuldu bi kaç gündür. Bok falan diyorum. Anneme dedim demin "sabahtan sıkarım kireç çözücüyü, akşama kadar ne bok yerse yesin artık yumuşar mı akar mı?" Güldü ama yakışmıyor be öyle şeyler.

Yeni yıkanmış nevresimle uyuyorum. Büyük final! müthiş final! yumuşatıcı çok gzel kokuyor. Kokulara karşı hassasiyetim var. Neyse. Valeria çıkar, perde kapanır. Iyi gecelerrrr..

(Alkış alkış alkış)*
Tozdum topraktım rüzgarına bile direnmedim.
buranın iç mimarı tam bir mal.