ailemden çook uzaklara düşmekten ve öylece bir ömür geçirmekten aşırı aşırısı korkuyorum. ayrılıklardan, gidişlerden çok korkuyorum. acı haberlerin gelmesinden, benim yetişememe ihtimalinden çok korkuyorum. allah insanı korktuğu ile sınarmış bundan da ayrı bi korkuyorum... ikici konuya gelecek olursak, o her gün sınandığım bir durum. kalbim kimseye böyle atmadı yıllardır, kimseye de böyle yanmadı. bir efkar aldı yürüdü bugün zerre uyku yok. neyse görüşürüz.
saat 19:40. aklimda bir dunya sorun. hic tanimadigim ve tanimayacagim yazarlar ile burada bir seyler paylasiyorum. kendimi tam verebiliyormuyum? hayir. belki bazi seylerden uzaklasmak icin buradayim. hayat cok zor. kaybettiklerinizin acisi gecmiyor. ne kadar uzaga giderseniz gidin. olmuyor. her seyi dogru yapiyorum derken, bir ses geliyor, hayir yanlis yapiyorsun. ne yapmam lazim o zaman. daha ne yapayim.
Insanin buyuk bir hayali olmali ugruna savasacagi belki de umudu olmali ya da beklentisi belki de diger insanlardan bir sey beklemeli insan belki de onlara guvenmeli tirrt gec bunlari.
nedense arada bir umutsuzluk doğuyor içime.ne konuda , ne için , neden olduğunu da bilmediğim bir umutsuzluk olması daha da karamsarlığa itiyor beni.belki de adlandırabilsem çözümüne daha net odaklanabilirim ama bilmiyorum ki işte.bazen insanlarla konuşurkenki en ufak bir samimiyetsizlik bile benim dünyaya karşı beklentilerimi köreltiyor ; hayatı basitleştiriyor gözümde.
öylesine yazılan mesajlar , öylesine sorulan sorular, öylesine verilen cevaplar...öylesine...
bu hayatı öylesine yaşamaksa en zoruma gideni işte...bunu hissettiğim an hemen bir çılgınlık yaparak dengelemek istiyorum hayatımı aklımca...
ama bazen bu umutsuzluğa , verip de karşılığını alamadığın değerler de ekleniyor.bir insana değer veriyorsun kendinden bahsediyorsun , hayata bakış açını anlatıyorsun , bir nevi kalbinin en değerli kapılarının anahtarlarını veriyorsun .. ama sonra anlıyorsun ki bu tip anahtarların kopyası olmaz , olamaz ,olmamalı...zaten çilingiri de sensin bu kalbin, kimseye vermemelisin bunu hakettiğinden emin olmadan diyorsun.
sonra yeni bir kararsızlık ; gönülden geçmeyen sözler samimiliği öldürüyor deyip içim bir huzursuz oluyor , bu da bizi en başa döndürüyor.kısır bir döngüyle karşılaşıyoruz en sonunda...
belki de ben veremiyorum o samimiyeti karşıya da farkına varamıyorum.bunu da düşününce karşıyı suçlamanın adil olmadığı geliyor aklıma yine bir kararsızlığa , bilinmezliğe doğru yol alıyorum...
ne kadar alakalıdır bilmem ama her samimiyetle ilgili bir şeyler düşünmeye kalksam ahmet hamdi tanpınarın saatleri ayarlama enstitüsü adlı eserinde geçen hayri irdalın okuyucuyla arasındaki olması gereken bağdan bahsederken kullandığı cümleler gözümün önüne gelir:
''Çünkü ben Hayri irdal, her şeyden evvel mutlak bir samimilik taraftarıyım. insan her şeyi açıkça söylemedikten sonra neden yazı yazsın? Bu cinsten kayıtsız ve şartsız bir samimilik ise behemehal bir süzme, eleme ister. Siz de kabul edersiniz ki, her şeyi olduğu gibi söylemek mümkün değildir. Sözü yarıda bırakmaktansa, vaktinde iyi tasarlamak, okuyucu ile behemehal anlaşacağınız noktalan seçmek gerekir. Çünkü samimiyet tek başına olan iş değildir.''
Hayatımda ikinci defa bir kızı reddettim. pişmanım gibi. ben ki reddedilmeyi çok yaşadım, o duyguyu bilirim. ama bir gün benim de reddettiğimi görebilmek şaşırmama sebep oldu. yine de içim rahat değil. Çünkü ortada üzülen bir taraf var. şimdi bu gece yastığa başını koyduğunda "neden" diyecek kendi kendine.
tipimi mi beğenmedi?
fikirlerim mi saçma geldi?
aklında başka biri mi var?
birileri mi zorladı benimle tanıştırmak için?
baştan beri istemiyor muydu, yoksa beni görünce mi değişti kararı?
ben o kadar çirkin miyim?
Allah'ım bu olsaydı bari.
kahretsin ya hiç şansım yok!
ne zaman oldu ki?
şerefsiz.
sen kimsin lan beni reddediyorsun?
piç kurusu, asıl ben senden ilk başta hoşlanmamıştım zaten.
hep Ablamın suçu. bok vardı girdi araya.
yok yok. Kendime dürüst olmam gerek. en azından burada.
hayırlısı buymuş. Allah yolunu açık etsin.
Oha ağlamayacaksın herhalde. hem de bunun için.
o seni düşünmüyordur bile.
aman banane ya. yeni gün yeni umut.
ya değilse?
biliyorum, Buna benzer onlarca cümle kuracak ve soru soracak. ben de çok sordum bunları kendime. ama son cümle hep aynıydı.
olmasada olur, olsa süper olur
olmasi için uğraşması gerek
o ugrasmiyo hiç bişey olduğu yok
ama olablrde.
olduğunu varsayalım suan mükemmel olur gibi geliyo fakat olduğu zamanlarıda gördük. pekde iç açıcı olmadı
yinede güzel şeyler olmalı.
yani bi amacı olacak değil ya her yazının. veya birine fln olacak değil ya. yalnızlıga hiç olmaz zaten. ölesine yazıyrum. belki elimin klavyede gezmesi hosuma gidiyo. sebepsiz yere. nası olsa kelimeler fln tıkanıp kalıyo bi yerden sonra. kelimelere yazık. yetemiyolar işte bişilere.
türk kadınından asla duyamayacağınız sözler diye bir şey yapmışlar.
"tabiki eski sevgilinle görüşebilirsin"imiş biri de.
kendi söylüyor bunu demek ki gavat.