sabah 10 da içmeye başlıyorum son 15 gündür mutluyum sanırım biraz da alkolik oldum. entry tam anlamıyla subjektif olmaması için seda sayan'a helal olsun diyorum teşekkürler efem.
az şey bilmek, hatta hiçbir şey bilmemek isteği göğüs kafesimin içindeki o avuç içi kadar et parçasını öylesine tekmeliyor ki şuan, bütün kan dolaşımım durup, burada, bu cümleleri yazarken ölebilirim.
ağaçları sevmedim ben. sevseydim eğer dallarından sapan yapmazdım. hayvanları da sevmedim ben. sevseydim yaptığım o sapanla öldürmezdim el kadar serçeleri. sevseydim hiçbir şey bilmemek için böylesine coşkulu bir arzu duymazdım.
bilmiyorum, hesapları karıştırıyorum sanki, bildiğimi sandıklarımın doğruluğunu sürekli sorgulayarak hiçbir şey bilmediğim sonucuna ulaşıyorum. hem bir şeyleri doğru bilseydim eğer, göz kapaklarım bu kadar ağır olmazlardı. sana neden ....... dediğimi, iki harften oluşan bir kelimenin bir hikayeye doğru ne diye sürüklendiğini, sorularımdaki anlamak istemediğim anlamsızlığı da bilmiyorum.
akşamlar hep bir şair ağlaması gibi,
hele geceye döndü mü saat, ödüm kopuyor sokaktaki seni düşündüğümde.
uzak burası.
adını kulağına fısıldayabileceğim kadar uzak!
ağırlandığım bir odada,
ağır bir sen oturmuşsun üzerime,
nefesim oralarda mı hâlâ?
ben giderken geç olsun!
seni nerenden öpeceğimi bile bilmiyorken!
her sabah saat yedide uyanmak zorunda olmama rağmen her akşam içmeyi , gezmeyi bir şekilde başarıyorum. kimi zaman sıkıntıdan,kimi zaman keyiften, kimi zaman hoş sohbetten. neyse elhamdulillah bugünü pas geçtik. içimden bir ses böyle bitmez bu okul diyor , diğeri koy götüne rahvan gitsin her türlü diyor. en iyisi ikincisini dinlemek sözlük, eğlen coş.
anlamıyorlar...
anlatıyorum ama senin gibi anlamıyorlar.
engelli bir şarkı gibiyim
ne notalarına düzgün basabiliyorum hayatın
ne de gür bir sesle söyleyebiliyorum içimdekileri.
sabah olacak diye korkuyorum.
karanlıktan kaçıyorum.
olsan, gece geceliğini giyer öyle çıkardı karşıma
ve sabah hep günaydın diyerek başlardı...
BAZEN RASTGELE OLUR, SÖZ DÖKÜLÜR iNCi TANESi OLUR, ÖYLESiNE.
HATıRLASANA,
DÜŞÜNÜRKEN OLUR YA HANi
KAĞıDıN BiR KÖŞESiNE KARALAMACA.
iSiMDiR
GÖLGEDiR BELKi,
BELKi BiR TARiH
TEK BAŞıNA.
ÇiZiK
ÖYLESiNE.
SıKıŞıR KALBiN
ÖLESiYE
ÖYLESiNE.
soğuk!
aramızdan biri kımıldasa öleceğiz
beni öpmezsen donacağız
bu aşk!
gidersen ;eğer bunu başarırsan,hayat yüzümüze çiğnediği sakızı patlatacak..
yalan.
hiçbir zaman olmadığını söylüyoruz.
hadi inkar et!
biz birbirimize düştük etraf kalabalık
başımızı kaldırsak vurulacağız
gideceğiz gitmesine de son otobüs gelmedi daha..
küfredersek biber sürecekler ağzımıza
iyisi mi acıtarak sevişelim
yalandan söyleyelim hislerimizi
nasıl olsa çoktan defnettik birbirimizi.
bir gün yine kerhanede karıya girdim tak kapı açıldı pezosu geldi bunun oğlum napıyorsun dedi. şaşırdım dedim evlenecez biz!!! adamı bir kızı dürtüklenen baba tipine benzettim. sonra dedi ki parçaladın sermayeyi zaten bundan hayır gelmez daha al götür dedi. neyse şanım duyulmuş işte bir şekilde. kerhaneden kurtulmak isteyen karılar artık beni arıyorlar...
illa karaktere aşık oluyorum diyosan, annenle babanla veya ne biliyim yakın dostlarınla filan evlen. Çünkü senin karekter olarak en begendin insanlar onlar. Erkek kadın ayrımına karekteri sokuyorsan zaten dış görünüşü ön plana atmış olursun.
Ayrıca insanlar karekterlerini filan seviştirerek haz almıyorlar, realist olun biraz, bende düşündügün gibi bir dünya olsun isterim ama kurtulması gerekiyor insanın hayallerinden
Siz istediginizi dile getiriyorsunuz ben olması gerekeni. Bu yüzden size insanlar romantik banada şekilci der. Ama hepiniz gözümde çok komiksiniz. Hatta hatta bir örnek.. insanlar karekterlere aşık oldukları için evlendikleri gece gerdege girerler zaten :7 Ah ne şaçma sapan insanlarsınız ama..
insanlar karektere aşık olsaydı, özlem duyan veya aşk acısı çeken şarkılar olmazdı dünyada. insanlar aşık oldukları insanlar tarafından aldatılıyor, yalanlarla kandırılıyor. şiddet bile görüyorlar. yinede vazgeçemiyorlar sevdiklerinden. ne yani insanlar kendilerine kötü davranılmasına, yalanlar söylenmesine filan aşıkmı oluyor. off ne düşünceliyiz. aşık oldugun insandan dahada iyi insanlarda var, onlarıda tanısan onlaradamı aşık olucaksın ne yani, veya aşık oldugun karekteri bir bangledeşlide sergilese onadamı aşkım diyeceksin! sadece dürüst ol tabiata!
şu an inanılmaz derecede sinirliyim. yüz tonluk bir grönland balinasının altında kalmış gibiyim. öyle bir basınç var üzerimde. oturdu şerefsizim içime oturdu. avazım çıktığı kadar bağırmam lazım yoksa patlıyacağım.
ben de bu yazıyı sırf bu tarz başlıkları sabote etmek için yazdım.
"asgdgyeenncöllsljsfreşşşdmfgııtpeğidçömcx"
bu tarz yazı yazmaya ihtiyacı olanlar veya sadece yazmak isteyenler bana kızmaya hakkınız yok, ben de bunu yapmak istedim.
doğdum,çocuk oldum ve büyüdüm büyüyen sadece bedenimdi bense hala aynı hayalperest çocuk..
yaşlı bir bedenle içinde büyütmeyi beceremediğim bir çocuk olarak öleceğim.
geçti, gitti...
bir yol vardı,
sondu,
o yol da denendi bitti... şeytanlara sofralar hazırlandı.
azap geldi, masanın baş köşesine yerleşti.
bir yudum şarapta sarhoş olan kin duyan adam,
gecenin köründe ayaklandı.
şeytanlarla pazarlığa oturdu.
onu sattı
bedenini kirletti.
bin yıl geçti sanki üzerinden,
bin kamyon ezdi sırtını
bin küfür edildi
küçük bir kızın elinden düştü vesikalık fotoğraf
akla vesikalı kadın gibi gezen sevgili geldi.
aşk kasık ağrılarından
erkekliğe doğru süzüldü.
günah gibi değil,
özür gibi değil,
şeref gibi değil,
insan gibi değil
oyun gibi, aktı gitti.
Sahte gülücükler vardır... Bazen de içten ağlamalar... Aslında hiçbirşeyi tam yaşayamayız. Tam gülecekken yaşadığımız iç acıtan anlar gelir aklımıza
tam ağlayacakken de bizi mutlu eden şanslı olduğumuzu hissettiren şeyler gelir... Ama biliriz ki her zaman, bir gün bizde mutluluğa ereceğiz... Tabi bildigimiz çoğu şey gibi buda yanlış değilse...
Sadece düşündüklerini yapmak her zaman doğru olmaz hissettiklerinide yapmalısın bazende gördüklerini iyi
kavramalisin ki gerçekleri farkedebilesin.
Sadece yaşamak değildir hayat bazende yaşatmaktır. Sevgiline, dostuna, bebeğine, kardeşine kime olursa olsun bazende yaşatmaktır.
--spoiler--
bazı insanlar gerçekten sihirlidirler.
aranızdan bilmem kaç yüz kilometre, kaç aşk, kaç yabancı,
kaç cümle, kaç şarkı, kaç öpücük geçmiş olursa olsun.
onlar unuttuğunuz şeyleri hatırlatırlar size.
sıcaktırlar.
dışarıdan bakınca salt kaos görünürler.
içlerinde ise saçını okşayarak uyutmak isteyeceğiniz
hüzünlü bir çocuk saklıdır.
asla sizin değillerdir, ama hep sizinledirler.
en çok ihtiyacınız olduğu anda ortaya çıkar,
ufacık bir hamleyle her şeyi yoluna sokarlar.
onları sakın kaybetmeyin.
--spoiler--
herhangi bir seferden kendi başına, hür iradesiyle "ki hayatı boyunca öyle bir özgürlük oluşmamıştır" karar vererek ayrılamayan, esir olan, velhasıl sadece esir olmak fiilinde varlığını ortaya koyabilen biriydi... biriydi, kayıp, olmasının olmamasından hiçbir farkı olmayan, olmamış, olmak istemeyen biriydi. biriydi, birileriyle yaşayamayan, birileri içine girdiğinde bütün sığınaklarını tek tek g...ezdiren ve sonra tek hamlede mat edilen biriydi. zafer ve mağlubiyet; olması veya olmaması önemli olmayan şeylerdi onun için. sadece şeyler için, şey yapıldığını, bu cümle içinde kullanılan şeyin yaşamak olduğunu bilirdi, bilirdi de bilmek bazen bilmemekten daha kötüydü. kötülüğün olduğu yerde hep bir insan parmağı, hep bir kan, hep bir gözyaşı olurdu, bunu da bilirdi. biriydi, sadece bir olmak isteyen, bazen de keşke hiç olmasaydım diyebilen, olmak ve olmamanın mesele olmadığını düşünen biriydi. akşam üstleri bitişik yazıldığında ortaya çıkan anlamla, ayrı yazıldığında ortaya çıkan anlam anlamsız. anlam kadının kalbinden akıyor, anlam bacaklarına çarpıyor adamların, o kuru kalabalığın. anlam ayıp ediyor bazen, canı fena halde dayak istiyor. bir yumruk yetmiyor ki, bir kurşun lazım, ya da iyi bir gök gürlemesi. ölmek, ölmemek, tıpkı sevmek ya da sevmemek gibi. biriydi, çiçek kokularını ezberlerdi, papatya severdi, az yemek yerdi. biriydi, severek bütün oyunu bozmuş, yaşanılası tüm geleceği yakıp yıkmış biriydi... bu sefer kafiyeler denk gelmeyecek! bu sefer, bu seferden dönmeyeceğim. sefer olacak her yan, yön, yer!"
uzaktan ışıkları gözümü almaya başladı, ardı sıra geçen otomobiller arasında zor bela sıyrılmaya çalışırken nihayet vardık. vücüdumu bileklerimden yukarıya doğru ilerleyen bi sızlama kapladı, kulaklarımın yanmaya başladığını hisseder gibiyim. bu soğuklar insanı mahveder dereceye ulaştı bu gün. hele soğuk ortamdan sıcak bi ortama geçmeyesiniz adeta bedeninizdeki buzların çözüldüğü hissine vardırıyor, ah şu yürüyen merdivenler yürümez olsaydıda kendi adımlarımzla çıkıp biraz ısınsaydık.. etrafıma bakındığımda o donuk bakışları farkediyorum bi ara, insanların içine kaplayan mutsuzluk, umutsuzluk ya da soğuktan mıdır bilinmez ama dünya umutsuz insanlar terminali haline gelmeye başlar gibi olduğunu düşünürken aksine çoşkuya ve neşeye sahip insanların bakışlarınıda topluyordum.birbirine gülümseyen yüzler,ardı sıra birbirini takip eden huzur dolu mimiklerede şahit olmuyor değildim. oradan oraya koşuşturan insanlar, bi mağazadan çıkıp bi diğerine giren insanlar.dört ayaklı sandalyelerinin üzerinde servisini beklerken el ele tutuşup gözlere bakılan o manidar bakışan insanlar. oturalan o masalar acaba bunların gibi kaç bakışmalara, sevgi sözlerine, belkide kaç hararetli kavgalara tanık olmuştu ki.. yine bu fotoğraf çekinme meselesi afiyetli bi yemek yedirmedi, durmadan yanıp sönen flaşlar başımı kaldırıp poz verme niyetinde olan, beğenmeyip aynı pozda ısrar edenlere bakmak sıkıcı olmaya başladı. aslında sıkıcı olan olan o değildi, buzsuz ve asidi kaçık bir kola..