Kalbim yerinden fırlayacak gibi, gurur dersen erkeğin el freni. Ben Onun beyaz atlı prensi olmayacaktım ama O benim şeffaf şemsiyeli prensesim olacaktı.
büyük gerilemeler yaşadığımızda belirli direnç noktaları oluşuyor. herhangi biri işe yaramadığında bir sonraki muhakkak daha güçlü oluyor. Eğer bu hala olmadıysa çok daha iyisi olacaktır. uyanık olun.
Memnun oldum Sezar. Ben de Kleopatra Kuşbakışı. Ve elimi sıktı. O an Ankaranın tam 11 noktasına yıldırım düşmüş olmalıydı. Şimşekler çakıyor ve gök gürüldüyordu. Şiddetli esen rüzgar şemsiyeyi Kleopatranın küçük, güzel ellerinin arasından uçurmuştu. Şemsiyenin uçmasıyla birlikte aynı yağmurda ıslanıyorduk. Ve Kleopatra artık yağmurla daha güzeldi. Şemsiyenin uçtuğunu görüp şemsiyeyi bize getiren halk kahramanı ise şemsiyeyi verdikten sonra ortamdaki bütün elektriğin ortasından geçerek kısa süreli bir kısa devre yaptırmıştı ilişkimize. Aynı aşka yelken açmamıştık ama aynı yağmura şemsiye açmıştık
hayatımda çok acı şeyler yaşamadım henüz. büyük darbeler felan almadım. ancak bır yorgunluk, kırgınlık var üzerimde. kime olduğunu dahi bilmediğim bir öfkem, nefretim var. bazen çok amaçsız sevinçlerim, kahkahalarım var. ancak tek bildiğim kendimi hissetmiyorum şu sıralar. koca bir boşluktayım. ne istiyorum ne istemiyorum neyi seviyorum neyi sevmiyorum hiç bilmiyorum. dolayısıyla şu sıralar hayatım amaçsız biraz. sadece öylesine yaşayan biri haline geldim. oysa ben hayat sevinci dolu bir insanım, mutlu olmam gelecek için güzel şeyler düşünmem gerekiyor. peki beni bu hale getiren şey ne? şimdiye dek hep güzel bir yaşam sürmem mi? bir şeyler eksik, şuan ise ihtiyacım olan tek şey o eksiği doldurabilecek olan sensin...
"kaçta uyursan uyu belli bi saatte uyanma" tipi bi hastalık var mı arkadaşlar? anasını avradını keseyim, saat kaçta yatarsam yatayım alarm kurulmuş gibi 4 civarı uyanıyorum, saat 7 ye kadar sözlükte dolanıyorum, sonra tekrar uyuyabiliyorum. arada bi 3 saat falan kalıyorum öyle. hayır, alkol aldığım zamanlarda at gibi uyumam gerekirken dahi bu şekilde oluyor. ne çeşit bi rahatsızlık bu anlayamadım la.
dünya yaşanılacak bir yer değil, 25 yaşındayım 35i görmeye mecalim yok, haberlerde öyle ölüm haberleri duyuyorum ki afedersiniz boku bokuna ölenlerin haddi hesabı yok, 60-70 yıl bir ömür yaşayıp bir ev bir araba almak için bi yerlerimi yırtmak istemiyorum. insanlar o kadar dünyalık peşine düşmüşler ki değil lira kuruşların hesabını yapıyorlar ve son olarak tahammülsüzlük ve cinnet geçirme vakaları kopsa da kıyamet gitsek...