Yine yağmur yağıyor ve bu sefer gök cidden fena gürlüyo. Yarına bekleyen baba gibi çalışılmamış bir sınav.
içinden hiçbirşey yapmak istemeyen bir insan.
Sınav bitsede gezsek tozsak.
Okul bitsede denize girsek.
Yine sıkıldığım zamanlardan birgün.
Sabahattin ali nin betimlemeleri kadar sahici bir sigara dumanı. Rengi kırmızı.
Her şey gri, deniz hariç.
Ben burada, zaman hızla yanımdan geçerken ve insanlar bu beyhude uğraşlarında kaybolurken, ben burada, gökyüzü bir aydınlanıp bir kararırken ve omzuma konan kelebeklerden biri daha beni terkederken, ben burada, bir şarkı başlayıp bir şarkı biterken, müslüm baba tanrıya şarkılarını söylerken, harbiden lan, müslüm baba dinleyen bir tanrı, kopan kayışım, ah benim güzel kedim, cidden bir tek atıyor mudur tanrıi müslüm baba dinlerken, zira müslüm baba rakısız gider mi be azizim.
Sevmelerde beceriksiz, kullukta beceriksiz, kaçmalarda ve uyumalarda beceriksiz. Bir rüya ile bir sela.
Ben hayal kurarken varım, rüya görürken varım, şarkı mırıldanırken, düz çizgide yürüyemezken varım, rakıda varım, bir sabah ezanının sahiciliğinde varım,secdeye inen alında varım, bir havvanın elmasında, ademin omurgasında, ben toprakta varım. Korkularımda varım. Ben yaşamda yokum. Dünya da hiç yok.
Bir anda beyne hücum eden tüm ucu yanık hatıralar, hepinizin amına koyayım. Sevgiler.
Nietzsche. Oh be bakmadan yazdım. Artık ben de bir entelim. Fular da taktım mı tamamdır.
Sen de duydun mu?
Çok zeki olduğum kısmını geçecek olursak.
Karanlıkta kımıldayan şeyleri vurun. Vurun ki karanlıklar aydınlansın. Dolunayı vurun.
Benim koridordan ışık sızan odam, perdeyle daima saçaş halimdeki balkon kapım, korkak desenli halım ve bu melodiden rahatsız olmayan kitaplarım.
Bir kurban bayramıydı. Mangaldan başka bişey düşünmediğim bir an Telefonum çaldı. Arayan o.
Hayatımda mutlu olabildiğim sayılı anlardan biriydi. Konuştuk, sohbet ettik. Şu an o'nun beni aradığı o yerdeyim. Çok garip bir duygu. Buraya yılda bir gün ya da birkaç yılda bir kez gelebiliyorum. Gözlerim tam o noktaya bakınca aklıma hep o geliyor. O'nun aradığı an geliyor.
Artık umrumda mı? Hayır! Ama aklıma geliyor işte.
selam sokak lambası. ben geldim yine. her zamanki buluşma saatimizde gelemiyorum artık, kusura bakma. nasılsın? ben mi? ben iyi değilim. yolunda gitmiyor işler. en yakın arkadaşlarımdan birini de kaybettim, gerçekleri öğrendi o da. yaptığım hatanın bedelini ödedim aslında. söylediğim için pişman değilim. en doğrusu buydu. şimdi ne mi yapacağım? bekleyeceğim yine her zamanki gibi. başka neyi iyi yapabiliyorum ki zaten... umudumdan başka kaybedecek bir şeyim kalmadı artık. onu da kaybedersem yaşamanın ne anlamı kalır ki? o gemi gelecek sokak lambası, inanıyorum.
Şuan kalabalığın sesini duyamıyorum, hafif esen rüzgarı, güneşin verdiği ısıyı hissedemiyorum, renk renk çiçeklerin kokusunu alamıyorum, ağzımda çiğnediğim sakızın tadını alamıyorum. Sadece aldatılmayı, kandırılmayı, sadakatsizliği, ihaneti görüyorum. Bal mumundan heykellerden tek farkım; içimde taşıdığım öfkem, yaşadığım hayal kırıklığım, özlediğim insanlık.
önümüzdeki günlerde yine sabahları kalkıp kendimi yürüteceğim oraya buraya. mümkünse yürüyen merdivenleri tercih edeceğim. birkaç bir şeye tahammül edeceğim, başka birkaç bir şeye karşı da büyük mutluluk duyacağım içimde. birkaç gün ayın on dördünü bekleyeceğim. çünkü abiler ayın on dördü daha geçmemişse, ayın on dördünü beklerim. dolunay vardır, gözlerimiz hazır; gece bulutsuz olursa bakarız, içimize serinlik gelir.
Envai çeşit ürüne sahip mağazalar kadar karışık, %50ye varan indirimler kadar saçma durumdayım. Araba lastiğinde uyuya kalmış kedi gibiyim, bir fark edenim yok ve birazdan öleceğim. Banka reklamlarında oynayan imam gibiyim, doğruyu savunup yanlışa teşvik ediyorum. Çamaşır makinasında unutulan tek çorabın diğer teki gibiyim, bir yarısını yolda bırakmış tek başına da işe yaramaz. Anlat da biz de gülelim diyen öğretmen gibiyim, sinirden ne dediğinin farkında olmayan. Düdüklü tencere gibiyim, zararsız ama patlamaya hazır. Gülhane Parkında ki ceviz ağacı gibiyim
entry giremiyorum sözlük, her şeyde fazla kasılıyorum. iyice kasıntı biri oldum çıktım. kendimden nefret etmeme yeter bir sebep sanırım. bir de şöyle bir durum var,ben ki ortamın rahat kişisi olarak anılırdım. noldu bana anlayamıyorum. şunu öğrenmiş oldum ayrıca,sen insanlara nasıl yaklaşırsan,onların da sana öyle yaklaşacağını düşünüyorsun.
ne kadar çok seviyorsan, o kadar çok tolerans gösteriyorsun. ne kadar çok tolerans gösteriyorsan, o kadar çok yaralanıyorsun.
hayatınızda "her şey" diye nitelendirebileceğiniz bir insan bulmak o kadar zordur ki, öyle birini bulduğunuzda yapışırsınız o kişiye adeta.
kötü şeyler yaşadığınızda bile, önemsemezsiniz fazla. devam edersiniz birlikte.
bir nevi bağımlı gibi olursunuz.
ayrı tutarsınız, özel sayarsınız, özel hissedersiniz, kimse için ya da hiçbir şey için o insanı değişmezsiniz.
aileniz gibi görürsünüz.
hayatınızın her alanına, herhangi bir sıfatla oturabilecek insandır o.
ama;
bazen her şey öyle süt liman gitmez.
bazı hareketler gözünüze çarpar.
bazı sözler takılır aklınıza.
açıklama gerekmez.
açıklama yetmez.
yolun sonuna geldiğinizi bilirsiniz. daha öncekilerde olduğu gibi..