eskilerde yaşamak isterdim.
ispanyol paçanın moda olduğu zamanlarda...
kadınların yanağına sahte benler yaptığı
kabarık saçların , abartılı makyajların olduğu.
bir plakta güzel bir ud taksimi dinlemek;
gideceğim bir seyahat için tahta bavuluma eşyalarımı koymak isterdim.
her şeyin bu kadar kolay olmadığı
ilişkilerin hemen tüketilmediği
birbirinden haber alabilmek için çırpınan sevgililerden olmak isterdim.
yaz helvası. pek sevmem. ama irmik helvasına bayılırım düzgün yapıldığı takdirde. sütlü kahveyi severim de latteyle aram o kadar yok. şiir severim ama okuduklarım daha çok düz yazı. hem şiir okumaya cesaretim de yok bu aralar. sevgilimle ayrılsak da beraberiz durumu var. iyi mi kötü mü bilmiyorum. kışlık montumm iyice yıpranmış, bu aralar ucuzlamıştır, alsam mı? kafam güzelmiş hayırlı olsun. oysa hiç içmeden saçmalıyorum bugün. bu gece.
Ben bir daha ölürsem, işte bir daha ölürsem, yalnızca bir lanet olası kez daha ölürsem..
Cümle bir yere bağlanamayacak kadar ölümlü.
Ben de bir yere bağlanamayacak kadar dağılmışım.
Bi eşiktesin
Ama ne olduğunu o eşiği geçmeden göremiyorsun.
intiharın eşiği de olabilir, iflasın eşiği de, yeni bir dönemin eşiği de .
Ama hep bir eşik işte
anlatıyorlar, anlatıyorlar, anlatıyorlar... ne yapacağımı bilmiyorum. ne söyleyeceğimi de.
ben de gitmek istiyorum diğerleri gibi. öyle bir gitmek düşünün ki ardıma dönüp bakmak bile istemiyorum. küçük bir çantayla, hayallerim ve yaşayamadıklarımı yaşayabilme umudumla sonunu bilmediğim ama güzel şeyler umduğum yolda adım adım ilerlemek istiyorum.
yeni şeyler keşfetmek istiyorum. rüzgarla birbirine çarpan yaprakların tasvirini çok okumuşsunuzdur, ben de yapmak istiyorum o tasviri mesela. yaşayarak yazmak istiyorum renklerini, kokusunu, seslerini...
yürürken kimseye söyleyemediklerimi, anlaşılmamışlıklarımı anlatırken sesim yankılansa fena mı olur? ilk kez yaşamış olurum böyle bir şeyi, "ne güzel" der gülümserim sonra. anlattıkça, sesim yankılandıkça alışırım o güzelliğe. içimde birikir huzur.
nasıl bir yol olduğunu bilmiyorum, nereye çıkar, sonunda nelerle karşılarım inanın hiç bilmiyorum. sadece yürüyorum, bazen yoruluyorum, oturup dinleniyorum. sonra tatlı bir uyku tutuyor ki sorma.uyuyorum huzurla,derken uyanıyorum.
ne var biliyor musunuz? dinlemeden, sürekli bir şeyler anlatan insanlar.
anlatıyorlar, anlatıyorlar, anlatıyorlar... ne yapacağımı bilmiyorum. ne söyleyeceğimi de.
ben aslında öylesine yazmalara, öylesine konuşmalara, öylesine susmalara, öylesini gülmelere gelemeyen bir insanım. Ama aslında öyle olmadığımı anladım zamanla. Yani aslında hiç bir şeyin öylesine olmadığını anladım. '' öyle ise herşeyin bi anlamı olmalı '' dedim. öyle yada böyle anlam çıkarmaya başladım herşeyden. öyle çabuk geçti ki zaman, dönüp şöyle bi baktım kendime.. Sonra durdum ve dedim ki; - o değil de, fok balıkları çok yalnız ya...