ben bu yazıyı öylesine yazdım

entry2643 galeri30
    587.
  1. 9 gün ne çabuk geçti ya. pff..
    1 ...
  2. 588.
  3. seviyorum ulan seni. gerekirse anfinin ortasında yapışıcam dudaklarına 70 kişinin ortasında. şu bayram bitsin bi hele.
    1 ...
  4. 589.
  5. ölenle, ölünmez mi? emin misin?
    1 ...
  6. 590.
  7. karşımdasın işte...
    bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    tıkandığım o an,
    elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
    ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi... *
    8 ...
  8. 591.
  9. askorbik asitin potansiyometrik tayiniymiş. bıktım artık ben bunlardan usandım. zerre zevk vermiyor bana. beni eline alan aldığı yerden daha aşağıya bırakıyor. özür dilerim eralp söz vermiştim ama cidden salak mıyım ne? ben niye hep ağlıyorum niye? bi yolu olmalı bunun bi çıkışı olmalı artık çok sıkıldım. tam iyi oluyorum artık iyiyim derken hiç iyi olmuyorum. ben haddimi bilmiyorum ama haddimi bildiriyor insanlar. sıkıldım artık valla çok sıkıldım çok çok çok çok! ona yazık buna yazık, e ama bana da yazık. gözyaşlarıma da yazık. he bi de söylemeden edemiycem, millete çamur atıp durup da sonra kendi de aynısını yapan insanlardan nefret ediyorum. ben insanlardan nefret etmezdim ne ara böyle nefretle doldum bilmiyorum. işime gelmeyen herkesten nefret eder oldum. of yıldız sen de bu gün niye aradın ki beni. ağla ağla mahvoldun, ağlayacak adam mı yoktu başka geldin bana ağladın! bi de rüya gördüm dün gece, upuzun bir mektup elime gelmiş nasıl seviniyorum. ama mektubu yazan kişi bana asıl duygularını yazdığı kısımları karalamış en alta da değişik değişik fotolarını eklemiş. diyorum ki ben bu karaladığın yerleri okuyabiliyorum, okuyamadığımı mı sanıyorsun. hepsini de okuyorum çok da mutlu oluyorum. sonra valizimi toplayıp kaçmaya kalkıyorum evden ama kaçtığım ev benim evim değil, kaçmak istediğim yer de asıl kaçmak istediğim yer değil. sonra birden kalbim acımaya başlıyor. rüyada be rüyada! rüyada bile kalbim acıyor ağlıyorum. diyorum ki artık kaçamam, çünkü benim gönül kuşum artık kafesine geri döndü, bir başka kafese uçtu uçacak. ama sonra... neyse işte sonrasını da tam hatırlamıyorum ama inanılmaz mutsuz uyandım bu rüyadan. elim aylar öncesinden gitmemiş olan haplara gidiyor, bi tane içsem azıcık huzurla uyurum belki. ama tam bu esnada bu defa diğer arkadaşım arıyor. ya hu proglamlandınız mı noluyor bu gün size. sakın içme o hapları bak aman diyim falan diyor. ankaraya gel diyor konuşuyor da konuşuyor. ben yollara çıkmaktan, yolları kaybetmekten yoruldum artık. ümit etmek yok bundan sonra. ne zaman elimi ümitle bi şeye uzatsam o soluyor kuruyor. en iyisi yara izleriyle yaşamayı kabul etmek. nerede kalmıştık, heh askorbik asitin potansiyometrik tayini.
    9 ...
  10. 592.
  11. ya gel ya git gelgit yapma diyorum kendi kendime ama bi kararsızlık nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça yaşıyorum karar verebildiğim tek şey bu oluyor hep en son.
    6 ...
  12. 593.
  13. Göç ederdim her gün bedenimden,Başka ruhlara değip azaltmak için kaygılarımı...Dört insan olurdum,

    ve bir deli!
    3 ...
  14. 594.
  15. her şeyden kolayca gerilir bir hal aldım. hayatta bir amacım yok çok çaresiz hissediyorum. mücadele etme isteğimi kaybettim. bunun nedeni nedir bilemiyorum. başım ağrıyo. o orda bişeyler yaparken ben burda ahmak gibi duruyorum. beni bekle diyo akşam çıkıcaz dışarıya. küfrediyorum. kendi başımı alıp biyerlere gitmek istiyorum. yine onu bırakmak istiyorum... yaptım iki kere, olmadı. ikinci kere birleştik biz. o kadar bağlandım ki hem nefret ediyorum,bıkıyorum hem de istiyorum... ayrıca arkadaşım yok. arayacağım kimsecikler yok. hayat çok sıkıcı. bu gencecik yaşımda nelerle uğraşıyorum. ben de sıradan olmak istiyorum. sıradan kız arkadaşlar, sıradan dedikodular... bunlardan nefret etsem de razıyım artık çünkü ihtiyacım var bunlara da... başım ağrıyo artık başım... yeter diye bağırıp gitmek istiyorum. hayata yeniden başlamak istiyorum ben çünkü bi zaman önce öldüm şimdi ise çürümekteyim... ayrıca kadın kimliğimden de kurtulmak istiyorum. basenlerimi eritmek için yüzmeye başladım. erkeklerin bana bakmasını istemiyorum. beni bi vücut olarak görmelerinden de tiksiniyorum. bu beni utangaç biri haline getiriyo. dışardan her şey çok güzel gözüküyo güzel bir okul güzel kız ve fena olmaya bir erkek arkadaşın var olması... öyle değil işte öyle değil...
    5 ...
  16. 595.
  17. çocukluğumda aptal aptal totemlerim vardı benim, totem miydi neydi tam bilmiyorum da gerçi. saçmalıyordum işte.
    abim böyle rengarenk kartlar yapmıştı ama neden yapmıştı hatırlamıyorum. o kartları ters çeviridi, sevdiğiniz renk gelsin derdi. ben de içimden, mavi gelirse annem beni seviyor falan derdim, hakikaten maviyi çekerdim ve inanılmaz mutlu olurdum annem beni seviyor diye. bunu da bu gün akşam eve dönerken alakasız bi şekilde hatırladım ama onu sonraya saklıyorum. çocukluğumda kalmak istiyorum biraz.
    ne diyebilirim başka, heh şey; mesela köye giderdik yazları. erik yerken elimdeki son erik en tatlısı olursa babam beni seviyor derdim. hakikaten o erik nedense en tatlı olurdu, babam beni seviyor diye çıldırırdım mutluluktan.
    denize giderdik, istiridye kabuğu bulursam abim beni seviyo falan işte. yalnız şu an fark ettim de hep sevgi üzerineymiş benim bu totemsilerim.
    her neyse, bu kadar çocuklukta kalmak yeterli bence. nerdeyse 4 aydır hiç çocukluğumla alakalı konuşmamıştım, onu da fark ettim şu an. hatta ağustosta eve gelen eski aile dostlarımız bu küçükken şöyle derdi böyle yapardı dediklerinde tahammül edememişti. çocukluğuma bile küsmüşüm meğer.
    e birine gönlünü her şeyiyle verince, geri almak uzun sürdü tabi.
    vay be.
    aklıma dün laboratuvarda arkadaşlarıma eter'i görünce "bu eter hepimize yeter" esprisini yaptığım geldi. allahım o nası gülüştü ya, durdum buna neden bu kadar güldüklerini düşündüm.
    çünkü ben hiç gülmemiştim yani. tabi moralim de çok bozuktu, neden bilmiyorum hep somurttum. nedeni vardı da, somurttum işte aman neyse. durdum bir an, acaba bunlarla arkadaşlığımı gözden geçirmeli miyim dedim. hoş ben de o iğrenç espriyi yaptığıma göre onlarında benle olan arkadaşlıklarını gözden geçirmeleri gerekir öyle değil mi?
    yani özetle ben kötü espri yapıyorum ve benim arkadaşlarım da arkadaşlıklarının gereği olarak güldüler. yani tam körler sağırlar birbirini ağırlar durumu. tabi bunu şu an söylüyorum. dün burada bir arkadaşıma, mutsuzluğumu, olan biteni anlatamazken, bu ayrıntıyı da anlattım. o da canım benim, çünkü onlar sen gibi depresyonda değiller, dedi. işte sen de bunu okuyorsan eğer şu an bilmeni isterim ki, bu kadar gülmelerinin sebebi, benim depresyonda olmam ya da onların depresyonda olmaması gibi sebeplerden değilmiş. bunun tek bir sebebi varmış, o da epoksi. işte bu madde bally gibi ama ondan daha uçucu, aynı kokuda bir madde. dün onlar sürekli gülüyorlardı, çünkü sürekli epoksiyi kullanarak deney yaptılar. bu gün de ben o maddeyle deney yaptım ve her eşye güldüm her şeye. öğle arasında yemek fiyatlarını kemençe gitarla şarkılar söyleyerek protesto ettiler ve bildiğin sarhoştum ben, paso güldüm. bağıra bağıra eşlik ettim. dahası öğleden sonra laboratuvarda yanımda hoca olduğu halde şarkı mırıldanıyordum ki, koluma çimdik attılar fark ettim.
    bu gün aslında epoksiden ziyade beni mutlu eden şey, insanların benden aldıklarını söyledikleri pozitif enerjiydi. demek ki sözlerin etkisi bundanmış. ama cidden güne güzel başlamıştım, çoğu kişiye günaydın mesajı attım mesela. sonra okula gittim, laboratuvara giderken, 5 yıldır arkadaşım olan recep'i gördüm. bu dönem dedi, kula gelirken içim buz gibiydi. çok mutsuz hissetmiştim, hala bu okulda ne işim var, bitse de şu doktora gitsem demiştim, dedi. sonra bi çay alıp soluklanmak sitedim ve güzel gülüşünle sen geldin, "recep nerdesin kaç haftadır ya, o laboratuvarındaki somurtuk kız recep daha gelmiycek dedi. numaran da yok bende ulaşamadım sana" deyince içim ısındı yeminle, o gün gelmesen okulu bırakabilirdim mavi, dedi. insanlardan böyle şeyleri duymaya ihtiyaç var sanırım. öğleden sonraki derste, bazı arkadaşlar, hocam şurayı anlamadık dediklerinde bizim adanalı hoca, atarlanıp, "beni nerenizlen dinliyonuz" dedi, kızlara hem de. ben aynı şeyi alık gibi üç defa sordum, tatlım neden anlamadın, dur geliyim senin bilgisayarından bakalım, dedi. hatta ben o gazla erken çıkalım hocam, dedim ki asla buna izin vermez, "seni mi kırcam, işi biten çıksın" dedi. vays bee, düşün yaa yılların hocası "seni mi kırcam" dedi bana. neyse abartmayalım, dadından yinmezdi o an.
    sonra yine geçtim laboratuvara, zaten laboratuvar dediğim de tamirhane gibi bi yer yani, ama inanılmaz mutluyum orada. ne biliyim, mesela tüm kitaplar üstüme düşecekmiş gibi duruyor, hiçbir kimyasalın yeri belli değil, bi koyduğunu bi yerde bulamıyorsun, dolabım desen tekmeyle kapatıyorum. simetri hastası gelse, ani kalp kriziyle direkt ölür ama bana mısın demiyor bende. tam beş kişiden, bana pozitif enerji veriyorsun lafını duydum. daha ne di mi?
    sonra o boş laboratuvarda düşünmeye başladım. son 4 aydır yaşadıklarımı, üç ay boyunca duraksamadan her gün ağlayışlarımı.
    şaşkınlıkla düşündüm bu gün, her gün nasıl ağladığımı. hayatımda hiç beklemediğim bi şekilde birini sevdim. kimseye açmadığım kadar gönlümü açmıştım ona, kimseye söylemediğim kadar her şeyimi söylemiştim. kimseyle gülmediğim kadar güldüm, konuştum, dertleştim, şakalaştım. içime işledi resmen. geçmişten geldi, günüme otağ kurdu, alıştırdı kendine, her günümün onunla geçmesine.
    "seni hayatımda istiyorum ama..." işte bu "ama"ları "ama"dan önce kurduğu bu cümleyi hep yok etti, hep sildi. evet ben de bencillik ettim, yok saydım söylediklerini görmezden geldim. ama hep mümkündüm onun için hem imkansız. sonuç olarak gitmek istedim ve günlerce ağlamayı yüreğimde onu hep yaşatmayı göze alarak gittim. bununla beraber her şey de benden gitti. önce mutluluklarım, neşem, enerjim. gece gündüz sabah akşam hep ağladım. hayatıma girmeye çalışanlar oldu, izin vermedim.
    bir tanesi hariç. şiirler yazan bir adamdı, onu sevebileceğimi, hele gönlüm başka birindeyken sevebileceğimi hiç düşünmemiştim.
    bir gün hep ağladığım o bankta ağladım.
    sonra simit aldım iki tane ,ayran aldım. ona benimle sahile gelip simit yiyip ayran içer misin, diye sordum.
    kabul etti. geldi, elimi tuttu, yanımda simit yedi, ayran içti. o gün sahil bambaşka güzeldi; kızıllık su yeşili gökyüzü mavisi her şey denizin üstünde toplanmıştı.
    birden ağlamaya başladım. ben iyi olacak mıyım, diye sordum ona. "tabi ki iyi olacaksın, hem iyisin zaten" dedi. o gün sevdim keratayı, o gün sevdiğimi de söyledim. o günde sonra alışmaya başladığımı da fark ettim.
    ama hayatımda kimseye davranmadığım kadar ona hırçın davrandım, ona kızdım, köpürdüm astım kestim. en sonunda da kırdım ve gitti.
    sanırım son iki üç gündür buna da üzüldüm. sonuçta evet, her şey olacağına varır, sıkılıp usanmışsa gitmeli zaten. ama kırdım ya, ona üzüldüm ben.
    her neyse.
    artık başa döndük, o yine şiirler yazan adam...
    bu gün ne ağlamak vardı ne bi şey.
    akşam eve dönerken, otobüse bindim.
    geçen ay mıydı neydi, otobüse binince bu gençler bana neden yer vermiyor modunda biniyordum, sanırsın 80 yaşındayım.
    bu gün bindim, oturdum bi yere. sonra bi teyze bindi, yanımda oturan gence baktım, vay utanmaz dedim, yer verdim. arkadan bi yağuşuklu kalktı bana yer verdi. sonra bebekli bi kadın bindi, ben ona yer verdim. özetle otobüste 6 koltuk mu ne değiştirdim.
    sonra şehrimde meşhur bir avm var, onun önünden geçerken dışında yanan neon ışıklar söndü. mavi yanarsa dedim, hem de yalnızca parlak mavi yanarsa dedim... dedim işte içimden bi şey ve parlak mavi yandı. yandı valla, uçtum resmen sevinçten.
    annem sevdiğim yemekleri yapmış, erkek kardeşim bana hediye almış vs vs. bu gün için çok teşekkürler allahım...
    5 ...
  18. 596.
  19. 597.
  20. lay lay lom galiba sana göre sevmeler...
    2 ...
  21. 598.
  22. keşke ekonometri diye bir ders olmasaydı sözlük.
    0 ...
  23. 599.
  24. şurdan bir tiren geçiyooru kiiğ
    ben tırene bakıyorumu kiiğ
    trenin üzerinde bir yazı yazıyor kii
    o da doğu ekspıresıiiymiş kiii
    tren içinde bir güzel varrı ki
    ama ben güzeli tanımıyorum kiğ
    ben de mahsıs tırene binıyorum ki
    ondan sonra istanbul haydarpaşada ınıyoruz ki
    bende mahsıs kendimi bi köşeye giriyorum kii
    mahsat tanışmak için ki
    ondan sonra o da trende iniyor ben de iniyorum ki
    kendimi mahsıs deydiriyorum dıyor ki önüne bahsana diyör.
    2 ...
  25. 600.
  26. Süzme peynir yok deme anne diye başlayan sütas reklamına deli oluyorum. AQ o ne ya yeter. Reklamcılık bitmiş.
    2 ...
  27. 601.
  28. egoları altında enkaza dönenlerdense, özgüvensizliğin hafifliğinde özgürlüğü bulanları tercih ediyorum artık.
    2 ...
  29. 602.
  30. 603.
  31. "… çürüyüp giderdik üzgün bir coğrafya atlasında"
    1 ...
  32. 604.
  33. cuma akşamı oley. kafam da güzel. yarın da iş yok. e daha allahtan belamı mı istiyorum. he bide pazar derbi var. tadından yenmez bu hayat.
    0 ...
  34. 605.
  35. Öğrendim ki dünyanın dönme hızındaki yavaşlama nedeniyle 1 dakika çok nadiren 61 saniye sürermiş. O dakikanın bana gülümsediğin ana denk gelmesi için dua ediyorum.
    0 ...
  36. 606.
  37. sanırım içimde bir jukebox var ve duyduğu her kelimeden şarkı üretip saatlerce dilime doluyor. hatta "ne kadar iğrenç" dediğim şarkıları bile ezbere biliyorum.
    0 ...
  38. 607.
  39. altta çalan fon müziğin sonuna gelirken yazı yazmak aklıma geldi. dinlediğim şarkının izlediğim klibinde binlerce kişi arasında yalnız başına eğlenen bir insan gördüm. o insan gibi hissediyorum şu anda kendimi, yalnız sorun var o eğleniyor, ya ben? ben neden eğlenemiyorum? neden bu can sıkıntısı? neden kendini bilmez bir mide öküzü geziyor içimde? neden durduk yere garip şeyler hissediyorum? neden eğlenemiyorum lan binlerce kişi arasında olan o yalnız adam gibi? neyim eksik lan benim ya da ne eksik bende?

    olayım ve amacım ne lan benim bu dünya da? neden yaşıyorum içimde ne zaman gelip gittiği belli olmayan bir öküzle? neden bunları buraya yazıyorum? neden bu saatte normal insanlar gibi yatıp uyumuyorum?
    neden lan neden?

    müzikler neden yara açıyor içimde? neden anılar geliyor hep aklıma? neden bu anılar, hep kötü olanından? niye gamsız kuzenim gibi kafayı vurduğum anda uyuyamıyorum? neden yatağın içinde saatlerce dönüyorum?

    neden acıların en büyüğünü ben çekiyorum? neden dışlanıyorum lan ben? arkadaşlarım beni neden aramıyor? ben neden hep onları arıyorum? dostum dediğim adamlar nerede ulan? benim hiç mi dostum yokmuş? hepsi mi yalanmış ulan hepsi mi ?

    çalan fon müziği ağzıma sıçıyor şu anda ve ben bu yazıya bir son veriyorum.

    dinledikçe düşünüyorum, düşündükçe kafayı yiyorum... yine gece gece aklımda deli sorular.

    1 ...
  40. 608.
  41. beğenmek ile hoşlanmak, aşık olmak, sevmek falan hepsi ayrı anlamlara geliyor sanırım.
    0 ...
  42. 609.
  43. 610.
  44. 611.
  45. Ben bu entryi öylesine girdim.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük