--spoiler--
lan beyinsiz aptal ergenler, kafamı bozmayın alayınızı sikertirim burda, hadi siktirin gidin aranızda eyleşin şimdi
--spoiler--
susuyosak adabımızdan, kızı kadını rezil etmeyelim diye, kafamı bozmayın e mi, durduk yere kalbinizi kırdıtmayın, hadi bakiim..
Sevgili sözlük, benim entrylerimi kısa buluyorsunuz fakat kısa cevaplar verilecek entrylere ben destan yazamam ki.
Anlatacaklarımı öz ve kısa tutmak istiyorum. Ayrıca belirtmek isterim ki uzun yazılar bazen göz yorar. Kısa cümlelerde derin anlamlar barınır.
- sevgili yazarlar bazılarınızın hangi kafayla açtığını bilmediğim başlıklar var, o başlıkları fikfik.
- yanında saygıdan bahsedilmez yazarlar, özenin yazdığınıza. kelimeleri yan yana dizmek cümle kurmak değildir, böyle bir cümle kurgusuna sahip entry' lerinizi fikfik.
- anketinizi, ruh halinizi, dinlediğinizi, yediğinizi, içtiğinizi fik fik.
Yıllar sonra bulunan bir kayıp..
Peki insan hiç sahip olmadığı bir şeyi kaybı olarak nitelendirebilir mi?
belirsiz..
ve habersizlik, o şeyi "yok" eder mi? varlık farkındalıkta mı gizlidir? varlık, onu görmekle mi şartlandırılır?
ya kendi varlığın? kendi varlığın da ne kadar bilinirsen o derece mi "var" olur? ne kadar haberdar olunursan varlığa değer katan şeyler de o ölçüde çoğalır mı?
... ya da herhangi birinin haberinde olmak yeterli midir yeterince "var" olmak için,
yoksa sadece belirli bir kişinin sizi bu boyutta "var" yapması mıdır yeterli olan?
düşün..düşün..
üstüme gelmeyin yazmışım üstte, demişim, belirtmişim, kaçmışım, cevap vermemişim, daha ne yapıyım? kendi canınızın iyiliği için, saçma sapan şekilde bulaşmayın olur mu.
bak ibne sana büyü yaparım ve tutar, sktir git peşimden, defol..
bu akşam iyi değilim, bunu anlayan bir kişi yok mu?? ben herkesi anlamaya çalışırken neden kimse zerre anlamıyor benim ruh halimden? yeter be, bu kadar bencil olmayın!
merhabalar herkese,
1 günlük aradan sonra kaldığım yerden yazmaya devam ediyorum arkadaşlar. 3 günlük süre içinde gördüm ki kötü olayları anlatmak iyi olayları anlatmaya göre daha çok prim yapıyor. neyse ben kaldığım yerden devam edeyim biraz daha geriye doğru götüreceğim sizleri ve askere gitmeden önce çalıştığım iş yerinden bahsedeceğim.
askere gitmeden büyük bir şirketin çağrı merkezinde çalışmaktaydım. burası benim için iş deneyi anlamında ilk büyük yerdi bundan önce hep ufak tefek yerlerde çalışmıştım. başlarda çalışmak zevkliydi ama çok sürmedi tabi ki; çünkü sabahtan akşama kadar papağan gibi aynı cümleleri kurup duruyorsunuz önünüzde bir konuşma metni onun dışına çıkmanız yasak karşı taraftaki insan size ne kadar farklı cümle kursa da onu hep sizin istediğiniz cümlelere zoraki çekmek zorunda olduğunuz ve sonuçta karşı tarafın delirip ya size sövmesi yada telefonu kapatmasıyla sonlanan görüşmeler. o yüzden artık çağrı merkezlerini aramıyorum, arasam da ivr da ilgili tuşlamaları yapıp kapıyorum çünkü herhangi bir çağrı merkezi personelinin yapacakları çok çok sınırlıdır.
boşuna arayıp nefesinizi tüketmeyin yada küfretmeyin. şu da var tabi ki karşınıza çıkan personelin bilgi seviyesi de önemli gerçekten yaptığı işe ne kadar hakimse sizin probleminizin çözülme olasılığı o kadar fazla buda birazcık şansa gidiyor. toto oynamak gibi bir şey bence çağrı merkezlerini aramak. neyse konuyu fazla dağıtmayayım ben 3.5 yıl çalıştım bu iş yerinde.
büyük bir yerde çalışmanızın dezavantajı başka bir işe geçmek istediğinizde ya onun kadar büyük yada daha büyük bir yer istemenizdir bu da pek kolay olmadığı için çoğu zaman işten atılana kadar yerinizde saymaya mahkumsunuzdur, eğer arkanızda bir dayınız amcanız yoksa. 1.5 yıl boyunca çağrı aldım Türkiye'nin yarısıyla konuşmuşumdur. telefonda birilerine bir şeyler tarif ederek bir şeyler yaptırmak ne bela ne zor bir işmiş ben burada anladım.
neyse her şey bir yana içer de kocaman bir operasyon alanının içinde yaklaşık 1000 kişi birlikte çalıştığınız bir yer düşünün. gününüzün 7.5 saati aralıksız konuşuyorsunuz ve gürültü havasızlık yanında aboneyle bağırıp tartışan çalışma arkadaşlarınız, sinirden kriz geçirenler vs. her şey var. hani ben şuan ki iş yerimden önce bu çalıştığım yeri dünyanın en büyük bok çukuru olarak düşünüyordum ama şuan ki iş yerim burayı sollamış durumda orası da ayrı bir konu.
böyle büyük yerlerde çalışınca şunu görüyorsunuz kimin eli kimin cebinde yada götünde belli değil. hatta işin çivisi çıkmış evlidir yapmaz dediğiniz kişiler bu işi daha rahat yaptıklarına şahit oluyorsunuz. millet bir yolunu bulsak da birimizi götürsek diye fırsat kollar olmuş. 1.5 yıl çağrı aldım demiştim 1.5 yıl sonunda benimde hala anlayamadığım bir şekilde çalışma performansım uygun bulunup kalite birimine terfi ettirildim ama keşke ettirilmez olaydım. 1.5 yıl abonelerle uğraştım kalan 2 yıl içerideki insanlar ile uğraştım zira kalite birimi içeride verilen hizmeti ölçen ve insanların maaşlarına etki eden salak saçma bir birimden ibaret. kalite biriminde çalışanların tek arkadaşları kendileri olabilir çevrenizdeki herkes artık size karşıdır ve sizi düşman gibi görürler sonuçta siz işinizi de yapsanız onlar bunu düşünmezler çünkü siz onların alacağı parayı kestiriyorsunuz bir yerde. iyi polis kötü polis gibi bir şey bu.
olayın koptuğu yere gelirsek içinizdeki bazı arkadaşlar bu yukarıda saydığım sıkıntıya düşmemek için işini doğru yapmayıp operasyondaki arkadaşlara şirin görünmek için kalitesiz çağrıları da kaliteli gibi gösterince siz oluyorsunuz dünyanın en kötü insanı. bir kişi operasyonun ortasında dövmek istedi beni bazıları ise telefonla tehdit edip öldürürüm seni bile dedi. şimdi soruyorum size bir işiniz var ve sizden bir şeyler yapılması isteniyor ama yaptığınız bu iş ile iyi ile kötüyü ayıracaksınız mutlaka arada hatalar yapılacaktır ama işin kolayına kaçıp size verilen yetkiyi kötüye kullanmak mıdır doğrusu yoksa verilenleri harfiyen yapmak mı?
cevabını vereyim eğer çalıştığınız yerdeki müdürünüz veya şefiniz her neyse arkanızda duramıyorsa sizi kollayamıyor ise sizin işinizi harfiyen yapmanızın hiç bir önemi yok sıkıntıya düşersiniz canınız sıkılır arkadaşlarınızdan olursunuz olay bu kadar basit. mevkiniz yükseldikçe ayağınızı yerden kesmek isteyende arkanızdan iş çeviren de o oranda artıyor en iyi mevki sadece kendinizden sorumlu olduğunuz mevkidir her zaman.
neyse şimdilik bu kadar ama daha devam edecek çağrı merkezi maceralarım....
dün kaldığımız yerden devam ediyoruz. bugün biraz daha geçmişe gidip birazda iyi şeylerden güzelliklerden bahsetmek istiyorum sizlere 2 gündür iç karartıcı sıkıcı şeylerden bahsettim hep ama hayat sadece bunlardan ibaret değil tabi kide. insanın her günü yada her anı böyle geçmiyor. şuan ki çalıştığım yerden bir önceki iş yerim özel bir yazılım firmasıydı ve bende oraya yine yazılım uzmanı olarak başlamıştım.
tesadüfün böylesi güzeldir ki ilk iş günümde çok sevdiğim ama uzun zamandır görüşmediğim ve bağlantımın koptuğu ilkokul arkadaşımla da tekrar burada görüşmek nasip olmuştu çok mutlu olmuştum uzun yıllar sonra tekrar bir aradaydık. çalışma ortamına gelince ufak bir operasyon alanı vardı ve toplamda 30 kişiydik ama herkes kendi işinde gücünde, çalışma anında ortama derin bir sessizlik hakim oluyordu; yani bir programcı için bulunabilecek en ideal şartların hepsi vardı hele birde çevrenizde kafa dengi anlaşabildiğiniz ve aynı dili konuşabildiğiniz insanlar varsa değmeyin keyfinize tadından yenmiyor. zevkle gidip geliyorsunuz işinize her gün.
işe benimle birlikte toplam 7 kişi başladı. işe başlayan diğer arkadaşlarla da kısa zamanda kaynaştık herkes birbirine yardımcı olmaya başladı birinin yapamadığını diğer yardımcı olup ya yapıyor yada ona yaptırıyordu sonuçta yazdığınız program ortak bir uygulama olduğu için sorun olmuyordu. çözülemeyen bir problemde herkes kafa yoruyor problemin çözümünde herkesin bir payı muhakkak oluyordu. tabi bu durum kısa süre sonra diğer arkadaşlara batmaya başladı sonuçta ortam içinde bir grup çok iyi anlaşıyor ve aralarından su sızmıyorsa birileri mutlaka bu duruma çomak sokmak ister bu hep böyle olmuştur doğa kanunu gibi bir şey.
ufak ufak saldırılar sataşmalar olmuyor değildi yada şikayetler ama herkes birbirinin arkasını kolladığı için hiç bir noktada kolay kolay açık vermiyorduk kısacası kafamız rahattı çünkü biliyorduk ki birimiz bir hata yaparsa mutlaka içimizden biri bunu kapatır. ben bu ortamı şuan ki 28 yıllık yaşamımdaki ne yazık ki bir kez yakalayabildim belki ben çok şansızım bilemiyorum ama okul hayatımdan bu yana hep çevremdekiler böyle kenetlenmeyi başarmış olup bense hep bir araya gelemeyen grup içerisinde kalmış olurdum bu sefer tam tersiydi ama ben kenetlenen grubun bir üyesiydim. bunun tadı, zevki yaşanılan o duygu bence kelimelerle tarif edilecek bir şey değil.
2 gündür size yalanın, dolanın, adam satmanın hatta safhada olduğu bir yerden bahsettim bundan önceki iş yerlerinde de çoğu kez bununla karşılaştım ama bu iş deneyimin çok farklıydı. tabi her güzel şeyin uzun sürmediği gibi buda uzun sürmedi sonunda üst yönetim işi bok edince bende istifayı basıp şuan ki işime geçtim. şuan hala eski ortamı özlüyorum, oradaki arkadaşlarımı özlüyorum belki bir daha öyle bir ortam hiç yakalayacağım bilemiyorum tabi bunu zaman gösterecek ama şuan bir ışık gözükmüyor her yer karanlık.
umarım herkese böyle rahat bir çalışma ortamı ve çalışma arkadaşları nasip olur çünkü o zaman gitmek istemediğiniz o iş yerine keyifle ve isteyerek gidiyorsunuz ama bunlar dediğim gibi kelimelerle anlatılacak şeyler değil ancak yaşayarak tecrübe edebileceğiniz duygulardır.
herkese hayırlı cumalar olsun diliyorum.... pazarın ertesinde görüşmek dileğiyle.
dün kaldığım yerden devam edeyim yazıma. konuya geçmeden önce belirtmek isterim ki yaşanan ve anlattığım bu olaylarda mutlaka benimde hatalı olduğum, yanlış düşündüğüm veya davrandığım anlar olmuş olabilir; çünkü kimse dört dörtlük değil veya sütten çıkma ak kaşık değildir kendi içimde özeleştirimi yapmasını da çok iyi bilirim.
Bugünde biraz kendi bölümümde ki arkadaşlarımdan bahsetmek istiyorum sizlere. şuan çalıştığım ortamda kendi birimim ile birlikte 3-4 birim daha var ve minik ofislere bölünmüş büyük bir alanda çalışıyoruz. işe ilk başladığımda insanların davranışlarını çok yadırgadım çünkü kimisi işini elinden almışım gibi davranıyor yada dövecek gibi bakıyor yada kimisi bir gün konuşsa diğer gün sanki hiç konuşmamış gibi davranıyordu. belki bunda onların yıllardır aynı yerde çalışmış olmalarının etkisi de vardı, bilemiyorum ama hiç bir iş yerinde karşılaşmadığım ilginç bir tutumdu alışmam ve onları anlamam biraz zaman aldı diyebilirim. zaman her şeyin çözümü diyorlar ya işte o geçen zamanda kendinizi nasıl anlattığınız ve ortama nasıl adapte ettiğinizin de çok önemi var bence.
evet dünde belirtmiştim bizim bölümümüzde toplamda 7 kişi var normalde benim düşüncelerimde yatan az ve öz olan her zaman iyidir ve nerede çokluk orada bokluk diye boşuna dememişlerdir. ama gelin görünki bizdeki azlık daha bir bokluklara sebep olmakta. herkes kendisini bir vazgeçilmez, bir işinin ehli sanki o gitse onun yapacağı işi yapacak başka adam kalmamış bu dünyada ve iş yapılamadığı için de iş yerinin batacağı havalarında dolanıyor ortalarda. yaklaşık 10 yıldır özel sektörün içindeyim belki çok fazla deneyimim yok ama biri gitti diyede bir iş yerinin battığını henüz görmedim mutlaka onun yerine birisi gelir ama iyi ama kötü.
bir işe yeni başladığınızda yapacağınız işi bilemezsiniz evet bir eğitim alıp gelmişsinizdir o noktaya kadar ama okuldan direk kabloyu beyninize takıp şu işi yapacaksın diye beyninize yükleyip göndermiyorlar malesef bu yüzdende size bir eğitim verilmesi yada yapacağınız iş hakkında biraz bilgiye ihtiyacınız vardır. bunu öğrenmenin acılı ve acısız tarafları vardır. acısız tarafı basit zaten paylaşımcı bir iş arkadaşına sahipseniz size oturur her şeyi nasıl yapacağınızı güzel bir şekilde anlatır ama bizde malesef böyle olmadı acılı bir eğitim süreciyle karşı karşıyaydım kimse doğru düzgün bir şey anlatmıyor hatta sorduğun sorulara bile tam olarak yanıt alamamakla karşı karşıya kaldım. bunu görünce bende benden sonra işi yeni biri başlarsa o acı çekmesin diye oturdum mini bir eğitim dökümantasyon hazırladım.
yukarıda bahsettiğim havadan mı yoksa ben bu bilgiyi paylaşırsam elimdeki işi de başkasına kaptırırım ve ben işe yaramaz duruma gelirim korkusumudur bilemiyorum ama onu sor, bunu sorla geçen 1-2 aydan sonra işe adapte olabildim. o zamandan sonrada durum pek değişmedi zaten yeni bir şeyleri öğrenmek hep acılı oldu ve oluyor. konuyu çokta dağıtmayayım az olan iyidir demiştim niye iyidir biliyor musunuz bir kere kendi içinizde birlik olursanız, paylaşımcı olursanız birbirinizin götünü kollarsanız kolay kolay kimse dışarıdan size müdahele edemez müdahele etmek yemez. ikincisi kafanız rahat ve mutlu çalışırsınız işinize severek gidip gelirsiniz çünkü günün çoğunu iş yerinde geçirirsiniz ve gün gelir ailenizden çok bu insanları görürsünüz ben bu ortamı bir kez şuandaki işimden önceki yerde yakalayabildim çalışmaktan da çok zevk aldım ama bu iş yerimde her şey tam tersine ilerliyor herkes bir açığı olasa onu bir kullansam onu bir satsam diye adamın gözüne bakıyor.
yardımlaşma en azami seviyede tutuluyor herkesin bildiği kendine altın kendine yakut paylaşım, arka kollama, arka çıkma, birlik olma yüzde beşi geçmez dibe vurmuş durumda. zaten ilk yazımı okuyanlar bu işin böyle olduğunu en başından anlamışlardır. birde dokunmadan geçemeyeceğim yaklaşım tarzı son derece kötü insanların size yasak olan şeyleri siz yaptınız mı tamam bittiniz öldünüz demektir ama onlar yaparsa sorun yok bunu belirttiğiniz zamanda sizden kötüsü yok gene kuralları ve işi bilmeyen hep sizsiniz hep onlar işi çok iyi biliyorlar sanki iş yerinin temelini onlar atmış bu iş yerinin kural kitabını onlar yazmış gibiler anlayamıyorsunuz. kendinizi ezdirmemek için yaptığınız her girişimde daha beter bir eziyorlar sizi daha beter bir soğutuyorlar iş yerinden.
şimdi diyorsunuzdur yok canım böyle bir şey olur mu hacı sen naptın abarttın kekini de kabarttın diye ama en ufak bir abartma yok, o zaman şunu diyorsunuzdur allah yardımcın olsun diye valla ben çok yaşamam herhalde arkadaşlar buradaki geçirdiğim sinir ve stresle bakalım nereye kadar gidecek merakla bekliyorum.
bugünlükte bu kadar olsun yarın yine kaldığımız yerden devam edicem.
Çok uzun olmamakla birlikte 1 veya 2 aydır sözlüğe takılıyorum ve çoğu entryim 1-2 cümleyi geçmez ama gördüğüm ve okuduğum kadarıyla insanlar burada birazda içlerini döküyorlar belki çoğu atmaca belkide çoğu doğru bilemiyorum ama bende uzun uzadıya bir şeyler paylaşmam gerektiğini düşünüyorum.
Ben bu mesajı çevremdeki siz insanlara yazıyorum arkadaşlar. iyi okuyun ve biraz olsun beni anlayın belki o zaman bu yozlaşmış ikili ilişkilerden kurtulur, birbirinizin arkasından konuşmayı bırakır ve arkadaşlıklarınızın kıymetini bilirsiniz.
Genelde herkes çocukluğundan başlar olayları anlatmaya ama ben sondan başa doğru gitmek istiyorum izninizle, şuanda özel bir hastanenin bilgi işleminde çalışıyorum ve yaklaşık burada 1000 in üzerinde bir personel bulunmakta benim birimimde de toplam 7 kişiyiz.
Büyük yerlerin genel problemi olan dedikodu, birinin arkasından kuyusunu kazma veya onu çıkarları uğruna kullanma burada alabildiğine ileri boyutlarda daha öncede büyük bir yerde çalıştım ve yukarıda saydığım nedenler yüzünden oradan kurtuldum diye şükrederken daha beterinin içinde buldum kendimi. Şuanda kendimi dört duvarın arasında sıkışmış gibi hissediyorum kimseyle iki kelime konuşamadığınız gibi yan yana bile duramıyorsunuz zira saniyesinde adınız çıkıyor; çok şükür evli değilim ki bundan fazla etkilenmiyorum ama en çok koyan insana tanımadığınız insanların değilde tanıdığınız, sizi anladığınızı düşündüğünüz ve arkadaşım diye baktığınız insanların bu lafları çıkarması ve sizin kuyunuzu kazması; hemde bir hiç uğruna sadece laf olsun torba dolsun ben prim yapayım da ona ne olursa olsun aman banane demek için.
Bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir arkadaşlık, bu nasıl bir insanlık ben anlamıyorum artık aklım almıyor bir yerden sonra zaten düşünmeyi bırakıyorsunuz; çünkü düşün düşün bir yere varamıyorsunuz veya çevrenizdekilerin kişiliğini de değiştiremiyorsunuz. Normal olarak konuştuğunuz bir kız arkadaşınızın olması pek olası görünmüyor böyle yerlerde biriyle havadan sudan sohbet edemiyorsunuz çünkü hemen bana yazıyor moduna giriyor millet. Hakkımda o kadar çok şey yazılmış ki ben bile duyunca hayretlere düşüyorum sonra diyorum kendi kendime ben ne abazan, ne sapık, ne onun bunun çocuğuymuşumda bilmiyor muşum arkadaş!
Amacım sadece güzel bir arkadaş grubu oluşturmak iş çıkışı belki grupça sinema, yemek veya bowling felan yapmak kısacası eğlenmek ve güzel vakit geçirmek hepsi bu ama şunu görüyorum ki insanlarla konuştukça her şey am göt meme olmuş abi. Millet ya sikini düşünüyor ya amını başka bir derdi kalmamış. Hee bide "Facebook" denilen illet bir şey var kafayı ona takmış herkez. Facebook'tan birini silince arkadaşlıkta bitiyormuş. Bu nasıl bir eşleştirme ne salak bir yargı aklım almıyor. Ulan bundan 4-5 yıl öncesine kadar böle bir illet yoktu o zaman neyden silince arkadaşlık bitiyordu Telefon rehberinden mi(!).
Şuanda çalıştığım yerdeki insanlara feci takık durumdayım kendimi tamamen içe kapamış durumdayım mola saatlerinde bile ya tek başıma takılıyorum yada çıkmıyorum bile çalışmaya devam ediyorum. Tabi bu bende panik atak ve deprosyanlara sebep oluyor zira çok kendi içine kapanınca bu sefer gene üzerine geliyorlar çünkü kendi söylediklerine inandıkları için ondan bundan ayrılmış ve acı çekiyor durumuna düşünüyorsunuz. Yani kısacası ne yaparsanız yapın göte giriyor şemsiye açılmıyor.
Konu biraz dağıldı ve karma karışık anlattım kusura bakmayın ama özel olarak tek tek olaylara ileri ki yazılarda giricem şimdilik böyle kısa bir başlangıç yapıyım dedim.
Sabah sabah kafanızı siktim kusura bakmayın herkesten özür diliyorum...
yaşamış ve yaşıyor olduğum hayata dil uzatıp kulp takanlar, sözüm size. o dilinizi kökünden keser götünüze sokarım, biliyor musunuz? bilmiyorsunuz, daha önce öğrenenler gibi sizde öğreneceksiniz...
Evet ben bu yazıyı gerçekten size yazıyorum.
Yeter lan yeter adamı okumaktan soğuttunuz.
+Sen ne okuyorsun?
-Fotoğraf abi.
+Nasıl fotoğraf okuyorsun la?
-Fotoğraf Bölümü işte abi. Çekim yapıyoruz.
+Ne çekimi mesela?
-Genel çekimler abi ama ben moda fotoğrafçısı olmak istiyorum.
+Çıplak karı, kız çekiyorsun değil mi lan?
-.....
Bunun gibi onlarca muhabbeti yaşatıyorsunuz bana.
Evet kadın ve kız çekiyorum ama sevişmiyorum onlarla.*
gerçekçi olduğum anlaşıldığı gün göreceğiz hiç bir şey değişmediğini, çünkü o günün bugünden farkı olmayacak. insanlar "nato kafa nato mermer." ben ne yapayım.