odamda varlığın hiç eksik olmuyor,
üzerine topladığın arkadaşların sinirimi hoplatıyor,
öldürmekten bıktım, üremekten yılmadın,
söyle sivri neden böyle oluyor?
evimin bütün camlarına sürgülü sineklik taktırdığımdan beri, çok görüşemiyoruz can cağızlarım. sanmayın ki sizleri unuttum. ara sıra camın önünden geçerken hareket de çekmesem hiç karşılaşamayacağız. ama sizleri unuttum sanmayın.
oğlum o emdiğin kanı kullanmayacaksan niye emiyosun sapık mısın?
emdikçe emiyosun sonra uçacak takatin kalmıyo bir parmaklık işin kalıyor. valla elimde kendi kanımı görünce ona üzülüyorum patlatasım gelmiyor ağzını burnunu. akıllı ol karşılıklı anlaşabiliriz.
"sivrisinekler de eskisi kadar rahatsız etmiyor beni. onlar da fazla uğraşmıyor benimle. bu hareketsiz ve çevreye ilgisiz adamın üstüne çok konmuyorlar; ya da hemen uçup gidiyorlar. belki de onlara ilgimi yitirdiğim için gücendiler bana. duvarda, tavanda öldürdüğüm sivrisineklerin kan lekelerini sayıyorum. ne hırsla öldürmüşüm zamanında; yapışıp kalmışlar. bazı lekelerde yanılıyorum. kalkıp bakıyorum: yuvarlak, koyu lekeler. kim bilir ne? eskiden bir sivrisineğin vızıltısı uyandırırdı beni. havalar ısındığı halde, geceleri hiç vızıltı duymuyorum şimdi. karanlıkta, uyumadan, tetikte onu beklediğim halde sivrisinekleri duymuyorum. duyularım zayıflamış olmalı." Oğuz Atay- Tutunamayanlar