" gitme lan ne olur gitme. bak bir yaz boyunca sövdüm, kovaladım. ama gitme. her sene ağustos ayı bitmeye yakın değerini anlıyorum. çünkü sen gittiğin zaman anlıyorum yazın bittiğini, kaba etimizin donacağını anlıyorum." derim.
sevgili sivri;
senden gerçekten bıktım. her gece uykumu bozmandan nefret ediyorum. sanki evde bir tek ben varmışım gibi gelip beni buluyorsun.
en kötüsü de özellikle sağ kolumu ısırman. biliyorsun orayı ısırınca ağladığımı, canımın yandığını niye yapıyorsun? senin de çocuğuna bu eziyeti çektirsinler emi.
seni öldürünce duvarda iz bırakmana anlam veremiyorum, kay aşağıya doğru kalma o duvarda. senden hiç bu kadar nefret etmemiştim.
burada yazıma son veriyorum ama bir teklifim var.
benimle hep dalga geçen, hiç ısırılmayan babamı ısırırsan sana bir gecelik beni ısırma hakkı veririm, ama sadece bir gece! sonra çek git.
hoşçakal sivri...
bak kasım geldi la, git oğlum (*aslında kan emen bütün sivrisinekler dişidir.) mal mısın la, mal mal hareketler, uçmalar, kaçmalar, git yazın gel arkadaş.
odamda 4 tane karasinek var .
ne zaman keyif verici maddemi tüttürsem kafamın üstünün önünde 5 er dakika periyotlarla daireler çizip geri hepsi aynı yere tekrar konuyor .
hakaten çok akıllı hayvanlar efenim .
muhattap alınmak istenmese de duyulan acıyı dile getirmek için yapılacak olan küçük itirafın giriş cümlesi niteliğindedir.
ışığı kapatınca, kulağımın dibinde kanıma susadığını hevesli vızıltılarınla utanmadan söyledin. sonra da ben uykuya dalınca acımasızca kanıma girdin. kan kardeşi falan olacağımızı sanma. başka canlar yakmaman için canını vereceksin. bunu hak ettin.
Onun bunun kanını emip bana gelmeyin efenim.
Ya benle başlayın, ya da ihtiyaç duyduğunuzda beni bulmayın. Kimbilir ne izler bıraktı sizde? Kimbilir kaç hastalık taşıyorsunuz eski iştahlarınızdan kalma...