şimdi ben bu yazıyı yazarken sen yatağında mışıl mışıl uyuyorsun. sana sarılıp seninle uyumak vardı diyorum bende, seni öperek uyandırmak vardı, içime sokarcasına sarılmak vardı, kalbimin en dibine hatta. hep bir şey söylemek istedim sana bir türlü fırsat olmadı. biliyosun bizim ilişkimiz mesafeli bi ilişki. herkesin 'amaaan bırak ya öyle ilişki olur mu' dediği ilişkiden. her şeye rağmen herkesin sevdiğinden daha çok seviyorum seni orası ayrı sevgilim. heh diyeceğim şeye gelelim. hatırlıyor musun sen kulağını yeni deldirmiştin bende merak etmiştim fotoğraf atmıştın sende bana. ama sadece kulağını çekmiştin bi de sakalların falan çıkmış. ben en çok senin sakallarındaki beyazlara dokunmak istedim. sakllarındaki beyazı bile çok seviyorum adam. şimdi sen uyuyosun, hep benden önce uykuya dalıyosun, olsun aşkım seni izlediğimi falan düşün. ama benden erken kalkıyosun. ben uyurken bu yazdığım yazıyı okuyacaksın ve muhtemelen güleceksin bana. saçma gelmeyecek yazdıklarım ama gülümsetecek seni, biliyorum. seni seviyorum sakallarına kır düşmüş adam.
Bugün 1 yılı devirdik birlikte sevgilim. Bu mektup aşkımın sembolik hediyesidir. Ve Bir yıl sonra sana bunu okutacağım.
ilk elimi tuttuğun an geliyor aklıma, ilk "seni seviyorum" deyişin ve dudaklarımızın ilk buluştuğu an bundan tam 1 yıl önceydi..
Bir yıl evet, henüz taptaze ama bu bir yıl içerisinde yaşadıklarımızı başkaları 5 yıl içinde yaşamıyorlar.
iyi günlerimde, Zor günlerimde Elimden tutup beni sensiz bırakmadığın için teşekkür ederim sevgilim. iyi ki varsın. iyi ki kalbimin sahibi sensin.
Her gün yeniden aşık oluyorum sana. Bana "gülüşüm" diye seslenişin çınlıyor şu an kulaklarımda.
Ahhh Bir an önce saat 8 olsa da kavuşsak.....
bana resmini göndermişsin sebebini bilemedim. Buna pişmanlık mı denir. Senden tek dileğim hastanede beni yanlız başıma bıraktığını hatırla ve bir daha karşıma çıkma.
En kötü günlerimde gelip beni hayata bağladığın için, beni sevmekten hiç vazgeçmediğin için ve özellikle sadece sevgilim değil aynı zamanda en yakın arkadaşım, sırdaşım olduğun için seni çok seviyorum. En çok seviyorum. Ulan seviyorum seni be!
Seni seviyorum senden ayrılmak bunu hiç eksiltmedi seni daha çok özlüyorum artık tek değişen bu hayatımda. Aramızda halledebilirdik veya bana iki sene daha zaman verebilirdin o zaman böyle olmazdı. Neyse zaten hiç halim yok.
öyle güzel bakar ki gözlerin
kırptığın an özlerim.
Bu yazımı okuyacağımı biliyorum. Okuduğunda bir mesaj at ve "efmukl" yaz bana. Bir anlamı yok bu cümlenin. öyle deney gibi bir şey yaptım işte. Hadi mesaj at bekliyorum.
Hayat seninle güzeldi. Seninle anlamlıydı. Bütün güzelliklerin sebebi sendin. Bu arada çok da güzeldin. Öyle güzeldin ki; o an ölmek pahasına seni öpebilirdim.
Eee efenim madem böyle bir başlık var anlatmadan geçemeyeceğim. Belki de çok değersiz eski sevgilim bu yazıyı okur, bilemeyeceğim. Her neyse. Anlatacağım şeye geçiyorum.
Kalbur saman içinde, develer berberken falan internet üzerinden bir kızla tanıştım. Kızla tanıştığım anda içime gereksiz bir heyecan doldu. Sanki onun için ölebilirdim. -Fakat sonradan anladım ki hiçbiri gerçek değilmiş. Hissettiğimiz her duygu koca bir yalandan ibaret.- Tanıştığım kızın numarasını alıp "whatsapp" üzerinden konuşmaya devam ettim. Onu çok seviyordum fakat küçük mü küçük bir engel vardı. Aramızda 10 saatlik bir yol vardı. Ben izmirde o ise istanbulda oturuyordu. Onu sevdiğimi söyledim. O da aynını söyledi. Fakat benden bir şey istedi. Istanbula gelmemi. Ben de bir yıl boyunca okulda yemek yemiyerek, dolmuşa binip para vermeyerek gerekli parayı biriktirdim. Gittim. Hayatımın en güzel anıydı. Salaktım. Her şeye bir aptal gibi inanmış, o kadının büyüsüne katılmıştım. Onu uzaktan gördüğüm an, yüzümün kırmızı olduğunu hissettim. Sonra o geldi. Koşarak. Kadıköy sahilinde saniyelerce sarıldım. Belinden tutup çevirdim. Sonra yürüdük saatlerce. Sonra bi parka oturduk, yoğurtçu parkı. Ben onu orada öptüm. Hayatımın en büyük riskiydi. Ama o da karşılık verdi. Ben sevdiği için karşılık verdiğini sanmıştım. Sonradan öğrendim sırf Öpüşmek için öpüşmüş. Ayrıldıktan sonra itiraf etti. Her neyse, ben, dünyanın en büyük aptalı her şey bana toz pembe. Onun beni sevdiğini falan sanıyorum. Neyse aradan bir kış daha geçti. Ben yine gideceğim istanbula fakat küçük bir problem var. Annesi beni istemiyor. Ben de dedim ki "tanışayım annenle" olur dedi. Tanıştık. Kadın harbiden çok iyi biri. Hala bayramlarda mesaj atıyorum. Kadın beni çok sevdi. Her şey mükemmel sanıyorum ben yine. Dünyanın en aptalıyım. Yalnız bir şey farketmiştim. Biraz farklıydı o. Bir şey itiraf edemiyor gibiydi. Ben izmire döndükten sonra söyledi. Aldatmış beni. Okulda bir arkadaşıyla. Çocuk onu öpmeye çalışmış o da karşı koymamış ihtiyacı varmış. Yalan mı değil mi bilmiyorum. Ama ben en güzel duygularımı onunla boşa harcadım. Unutmadım, unutamadım. O aldatmaktan zevk alan hasta biri, ben de çok seven paranoyak biriyim. Hayatta en kötü şey bir paranoyağın, paranoyasının doğru çıkmasıdır. Ben bu itiraftan sonra ayrılmadım, antidepresanlara gömüldüm. Şimdi anlıyorum. Hayatta en değerli şey kendim. Hiç kimsenin mutluluğu benimkinden önemli olmamalı. Fedakarlık sadece evlat için yapılmalı.
Fakat kimsenin anlamadığı bir şey var. Ben bir daha kimseyi öyle sevemeyeceğim. Hiç kimse beni bir daha o kadar mutlu edemeyecek. Şimdi karşıma çıksa, yüzüne bakmam. Bunu içten söylüyorum. Tek istediğim acı çekmesi. Hayatımda hiç kimseden nefret etmediğim kadar ondan nefret ediyorum. Çünkü bana yalan söyledi. Hem de hayatımdaki en büyük yalanı.