ben bu yazıyı sana yazdım

entry31061 galeri293
    680.
  1. bu benim hayatım,
    daha önce hiç olmadığı kadar.

    bunlarda rüyalarım,
    daha önce hiç yaşamadığım.

    biri bana dokunsun,
    sanırım uyuyorum.

    bunlar benim sözlerim,
    daha önce hiç dile getirmediğim.

    ve bu yazı senin,
    daha önce yazmadığım.
    5 ...
  2. 679.
  3. ben bu yazıyı sana yazmak istemedim aslında. bir bitiş gibi hiç okunmayacak bir yazı bir iç döküş. sonun başlangıcı olsun istemedim hiç, senden habersizce başladığım hiçbir şeyim olsun istemedim. her şeye seninle başlamak istedim... hayata, yeniden nefes alır gibi yeniden doğmuş gibi, yeniden yaşamak gibi senin varlığınla bütünleşmiş ben gibi olsun istedim her şey. ama mümkün olmadı şimdi sensiz nefesim daralıyorken soluğum çıkmazken sensiz bir alemdeyim haberin olmadan sana anlatıyorum kendimi. oysa oturup dinleseydin keşke beni başka yerlerde başka şeyler aramaya itmeden önce. sana anlatırken beni baksaydın gözlerime çarşıda dolaşırken annesinin elinden tutmuş bir çocuğun bakışı gibi şevkatli ama ürkek, meraklı ama çekingen tavırlarla. ne çok konuştuk oysa ki herkes hakkında, kendimiz hakkında tüm hayatımız hakkında. sanki her şeyi yazmıştık yeni baştan bir romanın beyaz sayfaları gibi başlamıştı tüm hayat hikayeleri kahramanlarımızın. elimden tutup beni de o masala dahil ettin. ve inandırdın bir masalın gerçek olabileceğine. her masalın bir sonu mu var ? neden başladıkları gibi devam edemiyor hiçbir şey, neden ellerim sen tutmazken bu kadar soğuk, ve neden yastığımın senin olmayan yüzü yok gibi, göz yaşlarımın ıslattığı tarafı hariç...

    pamuk şekerinin o yemediğimiz tarafı gibi yarım kaldı her şey. belki hala yaşanacak şeyler var. belkide yazılmamış hikayeler var sen ve bana dair. henüz yazamadığımız ve hiç söylemediğimiz seni seviyorumlar var. oysa o kadar çok sevdimki seni, gözlerinin içine bakıp söyleyemediğim o kadar çok an olduki. ve sen de bakarken aynı ifadeyle belki de içimizden söylüyorduk tabu kelimelerini. sanki söylersen o anın büyüsü kaçacakmış gibi...

    her anında aynı güzellikte yaşanılan bir hikayenin devamını neden getiremedik biz. henüz yazılmamıştı son söz. ve sen hiç okumayacak olduğun bir hikayenin başrolündeyken...

    ben bu yazıyı sana yazdım sevgili. bunun gibi milyonlarcasını da içime yazdım , kalbimin orta yerinde hiç söylenmemiş sözlerin arasında duruyor okunmamış hikayelerim. hiç okumayacağın onlarca hikaye yazdım sana ... okusan da ben olduğumu bilmeyeceğin, okusan da içindekinin sen olduğunu anlamayacağın yazılar yazdım sana... belki bir gece anlatırım sen uyurken binlerce km lerce uzakta.
    5 ...
  4. 678.
  5. ilk gecemi yaşamak istediğim tek erkektin, çektin gittin. çok özledim sonra ben seni, sonra geldin, sonra yine gittin ve ben yine çok özledim seni ve yine geldin ama yine gittin ben yine çok özeldim seni.

    her geldiğinde ardına kadar açtım kapımı ve hiç hesap sormadan aldım yine hayatıma seni fakat sen yüzsüzce gidip geldin ve ben yüzsüzce yine aldım hayatıma seni.

    en son yine geldin ve ikimizin bir hayali vardı ''bir gececik bile olsa birbirimize sarılıp uyumak'' hatırladın mı dedin, ''hiç unutmadım ki'' dedim ''işte o hayalimizi gerçekleştiricez'' dedin, ben mutlu oldum ama sen yine gittin.

    ben seni sevmeyi bıraktım, ilk gecem olmandan vazgeçtim, özlemlerim bitti, sevgim bitti.

    ama sana...
    8 ...
  6. 677.
  7. geçen gün ben demeden evden gittin ya inan ki çok makbule geçti. muhteşem bir gece geçirdim aylar sonra. tahammülü imkansız birisin çünkü. üstelik evde olduğumuz için de cüretkarlaşıp bağırmaların cabası. aramızdaki ilişki berbat bence. iki hayvanın birbirini yeme mücadelesi gibi.

    üstelik anlamamak üzerine kurulmuş bir ilişki.

    ben fc barcelona maçını seyrederken, ikide bir tv nin önünden geçmen bardağı taşıran son damla oldu üstelik. bir hakaretti bu. demiştim ben basit bir adamım diye. ettiğin küfürlere genelde kayıtsız kalmam bu yüzdendi.

    eski olan şeylerin daha güzel olduğunu durmadan söylemenden bıktım açıkcası. 70'lik bir nene gibisin. eski olan her şeyden nefret ediyorum ben. olayların içeriği ne olursa olsun. gitmiş ve gelmeyecek olmaları yetiyor bana. sakarya'ya inip kokoreç falan yerdik senle. evet yerdik. sonra yürürdük. ama artık hoşuma gitmiyor bunları yapmak. eski diye tekrar zevk alacağımı sanman büyük aptallık.

    arkadaşlarından da bıktım anasını satayim. hepsi , aptal gözlere ve mimiklere sahip aptal insanlar. umumiyetle gece bize gelmeleri canımı sıkıyor. tabuydu monopolydi. sıkıldım. kendimi evli gibi hissediyorum. midemi bulandırıyorlar. devamlı gülüyorlar. bu kötü bir şey benim için. samimiyetsizliğin ifadesi. kahkaha atıyor olsalardı saygı duyardım. zira o acılarını gömme şeklidir insanın. ama tebessümlere tahammülüm yok. orta olan her şeye tahammülüm yok.

    senle biz imkansız bile değiliz. bence beni aldatmaya başlasan iyi edersin. belki o zaman git diyebilirim sana. zira ben seni aldatalı baya oluyor.
    10 ...
  8. 676.
  9. aylar oldu durup düşünmedim uzun uzun. sadece hayatın akışıyla yaşamaya devam ettim. düşünmeye ve uygulamaya yer yoktu. komünist bir sistem gibi sadece olanla ilgilendim, gerekeni yaptım. böylece geçti aylar ve geri dönüp bakmama bile gerek kalmadı, huzurla uzun süre sonra yeniden tanışmış, kendi çizdiğim çizgiler içinde kendi kurallarımla yaşamıştım. hepimiz hayal etmez miyiz aslında? kendi sınırlarımız, kendi kurallarımız ve kendi seçtiklerimiz... insanlar genellikle kendi seçtiklerini yaşarlar, yaşayamayanlar da kadere bağlarlar. aslında tam anlamıyla öyle değildir. çünkü seçtiğiniz bir şey sonrasını hiç ummadığınız şekilde etkileyecek ve siz de asla dönüp önceden aldığınız karardan dolayı bu durumda olduğunuzu farketmeyeceksiniz. bu kaçınılmazdır, bu hayattır.

    sigara dumanı ve kahve kokusuyla bezenmiş bir hayat. neden bu ikisi bu kadar önemli olur birdenbire? evet belki hayatımda hep vardı kahve ve sigara, ama şimdi bir farklı, daha bir değişik yerde duruyor. bir şeyle veya bir insanla bağı olabilir mi? tabiki! aslında her şey zincirleme gelişmez mi? önceki bir hareketin sonucudur bu olsa olsa... geçmişte üzerinde durmadan aldığınız bir karar, ve seçtiğiniz doğrultuda gelişen olaylar...

    basit bir şekilde başlar her şey. ve sonrasında çok daha komplike bir şekilde gelişmeye devam eder. kaçmak istemezsiniz, yediremezsiniz kendinize. çıkış yolu ararsınız ama bulamazsınız. bu da kaçınılmazdır, aslında tam anlamıyla hayattır.

    kariyer ve hayatın geri kalanı arasında ince bir çizgi vardır ve bu ikisi çok güzel dengede durur terazide. biri iyiyse diğeri bok gibidir mutlaka. ha ama ne vardır? sinir bozucu insanlar vardır ikisini bir arada götürmeyi başarırlar. köşede sıkıştırıp dövesiniz gelir bazen böylelerini. çok mu sert geliyo kulağa? aslında o kadar da sert değil.. sürekli aynı şeyi görmek, gözünüzün önünde her şeyin yaşanması daha bir sinir bozucu olur çoğu zaman ve kaldırmakta zorlanmaya başlarsınız..

    kariyerimin belki en parlak dönemindeyim şu anda. binbir türlü sınavın arasından sıyrılıp istediğim okula, istediğim ortama kapağı attım. önümüzdeki 7-8 seneyi garantiye almakla kalmadım, üstüne iki üç diplomayı bile cebe koyma fırsatı açtım kendime. memnun olmalıyım değil mi? memnunum zaten bunun nesinden memnun olmayım? ama bir şey var bir şey eksik..

    lanet bir şekilde problem yaratıyorum kendi kendime. problemsiz hayatta duramıyorum, bir şeyler beni sinirlendirmeli, çıldırtmalı, bağırıp çağırmalıyım, sinirden bir şeyleri fırlatmalıyım. ve bunu yaratmak için de kariyerim yeterli olmuyor. ne kaldı peki geriye? hah! sihirli sözcük: aşk!

    işte kahve ve sigaranın arkasındaki şey! sadece birini görebilmek için elinizde bir kahve ve sigarayla kapı önüne çıkmak, dahası saatleri harcamak, yetmiyormuş gibi de olan şeylerin çok kısa sürmesi, ama küçük şeylerin etkisinin çok büyük olması... günlerce motivasyon sağlayan, soru sorduran, cevap aratan bir hayat. beklentiler ve getirisi olan hayal kırıklıkları. işte bunlarla dolu bir hayat, yani kaçınılmaz olan...

    kendi kendime yaratıyorum bunları evet. bunlar benim seçimlerimin sonucu. yalnız hissettiğim için bir çıkış arıyorum. aslında yalnız olduğum falan da yok, etrafımda bir dolu insan var ve sıcaklar bana karşı. insanlar tarafından sevilmek ve dahası bunu hissetmek çok ayrı bir his. ama o da bir yere kadar yardım ediyor işte.

    tek bir kişi insan hayatını nasıl değiştirebiliyor işte. motivasyonum, çalışma isteğim, hayata bağlılığım tek bir kişinin bir hareketiyle tavana vurabiliyor. pozitif enerjiye bu kadar mı bağlı olunur? ben bağlıyım ama işte... ağzımı açıp ona şu cümleyi söyleyebilmeliyim bir gün:

    you make me want to be a better man.

    neden suskunum peki? neden her şeyi dan dun söyleyen bir adam olmama rağmen böyle bir sessizlik var? sorun yaratmazsam çözümün anlamı olmaz ki! biraz canım yanmalı, biraz çaba göstermeliyim...

    tek bir ters hareketin bana nerdeyse 2 gün kaybettirmesine ne demeli peki? 2 koca gün!!! öncesinin tabiki etkisi var. rezalet bir gece, bolca alkol ve sonrasında algılarınızın en zayıf olduğu anda, en savunmasız olduğunuz anda bok gibi bir tavır... ben seçtim, ben yaşıyorum, katlanmak zorundayım...

    arkadaşımın bana söylediği cümle çınlıyor kulağımda sürekli: you're a perfectionist!

    ne kadar doğru! kendi sınırlarım içerisinde mükemmeli arıyorum...

    ama bu dört dize saatlerdir kafamda dönüyor...

    if you'll only, if you'll only say yes,
    whether you will's anybody's guess.

    god, only god knows i'm trying my best,
    but i'm just so tired of this loneliness...

    ve belki önümdeki birkaç ay tek bir sözcüğe bağlı...
    sadece seçmem gerekiyor. başka bir şey yok...

    helsinki-kasım 2008
    7 ...
  10. 675.
  11. --spoiler--
    dinle sevdiğim!

    bu sana son seslenişimdir...
    sanma ki ölüyorum,
    seni öldürüyorum içimde, tek bildiğimdir...

    durdum!
    kabuk bağladıkça kanayan bir efkar içimde...
    ki gece perde perde iniyor
    yakılan anılarımın üzerine...
    ve sen giderken geriye kalan masum bir çaresizlik,
    emanet aldığım çocuğun öksüz gözlerinde...

    sustum!
    sensizliğin özetini çıkarırken odamda,
    yalnız bir sevda,
    yalnız bir adam,
    yalnız bir yalnızlıktı, benim yaşadığım...
    ve bütün gitmelerinin ardından
    oturup ağlıyordum, saçma.

    tükendim!
    ne yüreğimde o eski sevda,
    ne gözlerimde çaresiz bir bakış var...
    biraz geç olsa da
    alıştım yokluğuna...
    ve öznesiz bir sevdaydı bu benimkisi
    ki sen küllendikçe palazlanan bir ateştin bir zamanlar
    şimdi ise;
    unutuldukça harlanan bir korsun
    ve artık;
    hatırlamayacağım seni ne olursa olsun...
    --spoiler--
    11 ...
  12. 674.
  13. SEN...

    Sen, hayatıma aniden girip yüreğimin en derin yerine saplanan bir prensessin.. Seninle yaşamayı yeniden öğrendim.. benim hem sevgilim, hem arkadaşım, hem annem, hem de meleğimsin.. beni bir melek gibi bütün kötülüklerden uzak tutuyor, bana sevgili olmanın en mutlu tatlarını veriyor, bana bir annenin bebeğine baktığı gibi bebek gibi bakıyor ve her derdimin ilacı sen oluyorsun.. senden önce yaşamanın tadına varamıyordum.. soğumuştum artık hayattan.. Her şey anlamsız geliyordu bana.. Ama SENi tanıdıktan sonra yaşamın ne demek olduğunu anladım.. Yaşam SEN demekmişsin.. sensin yaşam olmuyormuş.. Başka insanlar nasıl yaşıyor çözebilmiş değilim.. Senin bu mükemmeliyetin olmadan yaşamak bana göre mümkün değil.. yaşansa da onun adına yaşamak denmez bence.. çünkü yaşamak, sen olduğun zaman gerçek yaşamaktır..

    Sen, sürekli yanımdan ayırmak istemediğim canımın bi parçasısın.. sen olmadan yaşayamayacağıma eminim.. benim hayatımı renklendiren, yaşama sevincimi getiren tek kişi sensin.. her sorunuma ilaçsın.. senle olduktan sonra hiçbir acı benim gözümde büyümüyor çünkü sen hepsini unutturuyorsun bana.. senin yanında o kadar mutlu o kadar huzurluyum ki bu huzuru hiçbir yerde bulamam.. sen benim bir tanemsin.. yanımdan hayatımın sonuna dek ayırmayacağım tek varlığımsın..

    Sen, benim özelimsin.. her şeyi ilk seninle yaşadım.. AŞK kelimesinin anlamı ilk sende öğrendim.. Benden başka kimsenin AŞKın anlamını bildiğini düşünmüyorum çünkü AŞK, SEN'sin.. Sen aşkın kendisisin.. Senin adın aşk.. sen bi tanesin.. hayatıma girdiğin andan itibaren öyle anlamlı bi mutluluk varki içimde, bunu hiçkimse bozamaz.. ne olur sen de bozma bu mutluluğu.. sonsuza dek benimle kal..

    Sen, öldükten sonra da yanımdan ayırmayacağım tek değerlimsin.. sen her şeyimsin anla artık.. sen yanımda olmasan da, sana dokunamasam da hissedemesem de nefesini yine de aşığım sana.. ne kadar uzak olsan da kokun hep geliyor yanıma.. hayalini aklımdan bi an olsun çıkarmıyorum.. hayalin olmadan yaşamak mümkün değil bana göre.. sen hep aklımdasın.. sen hep yanımdasın.. sen benim canımsın, kanımsın..

    Sen, gururumu hiçe sayabileceğim tek kişisin.. küs olduğumuz dargın olduğumuz zamanlar bile seni delilercesine seviyorum ve aşığım.. bunu hiçbir zaman hiçbir şey değiştiremez zaten.. sen kalbime öyle bir yerleştin ki, istesen de çıkamazsın artık çünkü kalbime hapsettim seni ve kaçış yolun yok.. artık ebediyen benimsin.. benimlesin.. yanımdan ayrılmayı aklından bile geçirme.. ne kadar seni göremesem de her zaman seninleyim..

    Sen, soluduğum nefes, ısındığım güneş, yaşadığım dünyasın.. her şeyde sen varsın.. biraz değil her şeyimin tamamı sensin.. nasıl nefes almayınca yaşayamıyorsa insan, ben de seni yanımda hissetmeyince yaşayamıyorum.. nasıl güneş olmayınca iliklerine kadar donuyorsa insan, ben de seni kaybetme korkum olduğu zaman donuyorum böyle.. nasıl dünyadan başka bir yerde hayat yoksa, benim için de senden başka hiçbir yerde hayat yok.. sen benim her şeyimsin bitanem..

    Sen, önceden dinlediğim anlamsız şarkılara anlam katansın.. Senin sayende dinlediğim her şarkının her sözü bana yeni anlamlar veriyor.. O kadar anlam yüklü birisin ki.. Ama senin bu anlamlarını anlatmak için kelimeler, cümleler sarfetmek yetmiyor.. Sen bambaşka bir şeysin.. Seni çözmeyi kimse başaramaz ama ben çözdüm.. Sen yüreğimin tek sahibisin.. TEKSiN..

    Sen, beni ben yapan tek şeysin.. sen olmasan ben de olmazdım.. beni yanından hiç ayırma.. sana muhtaç ellerimi sakın bırakma.. ihtiyacım var sana.. seni her şeyden çok seviyorum sevgilim...
    6 ...
  14. 673.
  15. canım annem.. ellerim gitmese de, canım hiç istemese de ben bu yazıyı sana yazıyorum. biliyorum korkuyorsun, kendin için değil bizi hayatta yalnız bırakacağın için. biliyorum geceleri ağlıyor ama kimseye belli etmiyorsun, bizi üzmemek için..biliyorum içinde olup biten herşeyi hissediyor ama görmezden gelmeye çalışıyorsun, güçlü durmak, yenilmemek için. söz veriyorum anneciğim, seni o illetin kollarına, soğuk, buz gibi soğuk nefesine teslim etmeyeceğim.. etmeyeceğiz. söz veriyorum anneciğim, sen kazanana kadar bir dakika olsun seni bırakmayacağım. saçların yeniden çıkacak anneciğim, birlikte tarayacağız, ayağa kalkacaksın, gezip tozacağız. öğretmen olacağım annecim, sen benimle gurur duyacaksın. daha torun seveceksin, onun büyümesini izleyeceksin. yaşayacağımız birsürü şey var anneciğim. ben bu yazıyı sana yazdım anneciğim, iyileştiğinde birlikte okuyup hayata gülümseyelim diye.. seni çok seviyorum annecim.
    17 ...
  16. 672.
  17. 671.
  18. kalbim etten bir organ sadece
    kalbim yüreğim olur,
    sen gelince...
    6 ...
  19. 670.
  20. Küçük bir çocugun başka birisinin dudaklarını öpmenin nasıl bir his olduğunu sorduğuna şahit oldum.
    Daha yaşamadığı güzelliklerin düşleriyle uyuyabildiğini anladım.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Hepimiz babalarımızdan, dedelerimizden 80'li yılların aşk hikayelerini duyuyoruz.
    '' Bütün ilişkiler zamanla rayına girer. '' diye söylenirlerdi bizlere.
    Şimdi her şey daha farklı, gençler sabırsız ve aşklar değersiz.
    Çıkmak diye bir kavram var, oğlan kızı sever, çıkma teklifi eder, beraber yemekler yenir sinemalara gidilir kaçamak öpücükler verilir, bir süre sonra birbirlerinden sıkılırlar ve ayrılırlar.
    Bu ne bir aşktır ne de sevgidir.
    Bizim neslimiz teknoloji aşinası, aşkların kıymetini bilmeyen ve hormonlarının doğrultusunda yürüyen bir nesil.
    Belki benim çevrem sadece böyle fakat büyüklerden ve sokaklardan kulaklarımıza gelenler de bu yönde.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Bunlar yaşandığında insana keyif vermelidir.
    Aşkları ve öpücükleri yaşamak için mücadeleler verilmelidir.
    Bu tür şeyler mücadele verilmeden kazanıldığında anlamı kalmaz.
    Bu yüzdendir Aşık Veysel'e aşk nedir dendiğinde '' oğlan kızı sever, kavuşamaz aşk olur. '' diye cevap vermesi.
    Dudakların birleştiği vakit gözler kapatılmalı, boyun sağa eğilmelidir.
    Dudakların birleştiği vakit her şey unutulmalı ve sadece dudaklara konsantre olunmalıdır.
    Ölümle başlayıp aşk ile biten yazılar gibidir yaşamak.
    Her an ne olacağını, karşımıza kimlerin çıkacağını ve kimlerin dudaklarıyla öpüşeceğimizi önceden kestiremeyiz.
    Aşklar ve öpücükler için acele etmemek gerekir.
    Olacaklar zaten olur.
    5 ...
  21. 669.
  22. içimde bir deniz var ki sorma gitsin. boğuldum boğulacağım. yutacak beni bu dünya sonunda. çocukluk anılarım depreşiyor, korkuyorum. can simidimi, ağladığım omzumu, gözyaşımı öperek silen, sabah sıcacık bir gülümsemeyle uyandıran adamı çok özledim. varsa bir hatır, kaldıysa kıyıda köşede gel nolur. gel ve kurtar beni.
    6 ...
  23. 668.
  24. sadece günler geçmeye devam edecek.
    insanların acı çekmesini bekleyemem benim için.
    her şey yaşandı ve bitti cümleleriyle dolacak cümlelerim,
    sohbetlerim. günlerim...
    günlerimin tek eksik yanı sen olacaksın.
    bu bana koymayacak mı peki.
    derbeder olacağım.
    ama alışacağım sensiz olmaya.
    hiç bir zaman ''sensiz olmaz'' demedim.
    demiyeceğim de.
    ama ben günden güne öleceğim.
    belki seni unutacağım zamanla.
    belki de sürekli beynimi kemirecek hayalin.
    ama bu benim sorunum güzelim.
    yeni sevgililerim olacak.
    tekrar aşık olacağım.
    sürekli içimde bir yeri kemirsen de sen
    ben tekrar aşık olacağım.
    güzel kızlarla birlikte olacağım.
    seveceğim.
    sevileceğim.
    bir süre sonra ''sen'' tamamıyla çıkmış olacaksın hayatımdan.
    belki bir artık olarak yaşayacağım
    ama sadece kendime kalacağım emin ol.
    ağlamayacağım.
    ama bu gülmemi de gerektirmez.
    kısacası yaşayacağım.
    kafayı bozup sarhoş da olacağım.
    sonra kusacağım.
    ama hiç birinde sen olmayacaksın.
    sen zaten olmadın.
    sen bir dumansın.
    ve son nefesimi çektim dün gece.
    hoşçakal...
    5 ...
  25. 667.
  26. hiçbir yerde , hiçbir zaman, hiçbir anda yanımda olmayan sen,hep uzağımda gülümserken ağlayan karelerime, kahraman olmaya çabalarken kendi dilinde, harcadığın zamanı farketmedin asla...oysa en çok güldüğüm zamanlarda olmanı istedim yanımda, çünkü yalnzıca senin yanında gülebilirim gerçekten değil mi?mutsuz olamayacağım sanırdım fi tarihinde,oyunlarına ayak uyduruşum bu yüzdendi belki...belki çok şey getirdin zihnime,ya yüreğimden götürdüklerin...yoldan geçenher adamın yüzünde aradım seni, uzunlarını yakmış arabaların içinde,karşı pencerede,üst katta...uzanabileceğim ama asla dokunamayacağım herhangi bir yerde...karşıma çıkan hiç kimseye aldırmadım,sadece seni anlattım ama anlayamadım...seni anlatırken anlarım belki diyeydi bütün çabalarım...seviyor da söyleyemiyor demedim hiç,sevmiyor dedim direk ve bunu kabullenerek seni sevmeye devam edişimdi beni en çok kendime soğutan,küçük şeylere sevinmeyi,basit şeylere gülmeyi, bir kedinin kucağımdaki mırıltısını hayra yormayı kısaca basit yaşamayı öğrendim,başkalarının yanında ağlarken utanmadım hiç...gülümsemeyi de ihmal etmedim,gecelerin değil gecenden öteye gidemedim,ben hiç dolunay olmadım örneğin...benim için sıradan değilsin en azından bu gece sesini duymayı beklerdim...hayal kırıklarım yok artık,hayal kurmuyorum çünkü...olmayan birşey kırılabilir mi? bu gece yanımda olmanı herşeyden çok isterdim,tüm sadeliğinle,hediyesiz,pastasız,mumsuz,sadece kollarının arasında bir dakika koklayabilmek seni,iyi ki doğmuşum diyebilmek için...annem sancı çekmezdi bu saatlerde o zaman,havai fişekler patlardı gözlerinde doktorların...ben sana hamile kalırdım ama acılar doğurmazdım bu kez...iyi birşeyler olurdu işte...biraz inanırdım mutluluğa...evet aşk aptalların acizliğidir,aptal olduğunu kabul edenlerin ise yüceliği...seni sevmeye devam edeceğim,bu günlerimi,aylarımı,yıllarımı en önemlisi anlarımı alsa da,beni sevmediğini bilerek seni sevmeye devam edeceğim.bugünü unutmayacağım yalnız,hepsini unutsam da bir tek bunu unutmayacağım ve bu gün için yalnızca bugün için affetmeyeceğim seni, çünkü ben doğacağım bu sabah diğer sabahlardan farklı bir sabah olmayacak,çünkü gözlerimi yine karanlığa,yokluğa,yalnızlığa,doğmak istemediğim bir dünyaya açacağım,sıradan bir gün geçireceğim, özel olduğumu hissetmeyeceğim, gözlerini göremeyeyeğim örneğin...ben hiç kuğu olamayacağını bilen çirkin ördeğin...hiç kimsenin olmayacak ama senin de olamayacak ben...hiçbir zaman sıcak ülkelerine göç edemeyeceğim,bir gün herşey gibi ben de biteceğim...ne yazık ki yine üç noktalara ve senin için anlamı olmayan yazılara kendimi hapsedeceğim,yerden yere vuracağım aşkı,ulaşamadığım ciğere mundar diyeceğim...sonra seni birden bütün kalbimle isteyeceğim,bunu sana söyleyeceğim ve -gitmem gerek- diyeceksin.ben yine de seni sevmeye devam edeceğim...diyorum ya bugünü hiç unutmayacağım,şu yazıyı yokluğuna yazdığımı da,bugün doğduğumu unutacağım ama bunu unutmayacağım...bir gün ben de olmayacağım...-nasılsın- diyeceksin.-iyidir,ne olsun aynı- diyeceğim.iyidir ne olsun aynı!
    9 ...
  27. 666.
  28. Ölümün insana çok tatlı geldiği anlar olur
    Yeni bir hayata geçiş yapmak isteriz.
    Tanrının bizi kollayacağına inanırız da ölümü seçeriz.
    insanlar üzer, insanlar kırar bizi ve bunu kendimize yediremeyiz.
    Bilinçaltımız adeta tecavüze uğramıştır bizi üzen insanlar tarafından.
    Ve kelimelerle dökeriz içimizi.
    Birer gözyaşı olur hislerimiz.

    --

    aşktan korkuyorum, aşık olmaktan korkuyorum.
    nasıl bir şeydir başka birisinin dudaklarını öpmek.
    nasıl bir duygudur allahım onunla ele ele gezip şarkılar söyleyebilmek.
    güller kırmızı, menekşeler mor.
    ve ben gene on yaşındaki o masum çocuğum.
    ve ben gene küçük mutluluklar peşindeyim.
    tanrım oradan bizim bu hikayelerimize ve yazdıklarımıza bakınca gülüyor musun kullarına?
    aynı ona onu sevdiğimi söylediğimde bana güldüğü gibi alaycı mı gülüyorsun yoksa küçük bir tebessüm mü tanrım?
    nasıl bir şeydir başka birisinin dudaklarını öpmek.
    sen hiç öpüştün mü allahım?
    yoksa yapmaz mısın sen öyle şeyler?
    yarattığın kadınların, yaratırken düşündüğünden farklı cisimler haline geldiğini düşündün mü hiç?
    onlar beni ağlatıyor, yazıyor musun günahlarına?
    5 ...
  29. 665.
  30. içinde küçücük kaldığım büyük bir anlamı var hayatının biliyorum ve herkes başka bir şey istiyor senden... Herkes için bir cevap bulmak zor, taşımak zor bazen soruların-sorunların ağırlığını... Bir bilet diyor insan içinden bazen sadece gidişi olan... Bırakmak, kaçmak ya da her neyse adı... Çıkıp vucuduna uzaktan bakmak istiyor ve işler yoluna girene kadar asla içine girmemek... Seni anlıyorum, anladım hep... Çünkü sadece dinlemedim, hissettim ben, kısa kısa anlar için sen olmayı denedim, yoksa bu kadar kolay kabullenemezdim seni yanımda istediğim tüm anlarda, yatağımın içine girip kadın-erkek ya da her ikisine dair kitaplar okumayı...

    Zor... Büyümek değişmek ve her aynaya baktıgında farkettiğin yeni yeni seyleri göze alarak bir sonraki gune başlamak zor... Ben hala kartondan bebeklere kağittan elbiseler yapmak isterken, başkalarının artık senden gerçeğini istediklerini bilmek, spor ayakkabılarla korkuluklardan kayarken, topuklularla yırtmaca dikkat ederek 4 kat inmek zor... Sarıldıgım tek erkek babamken şimdi birinden çıkıp arada bir onun sarıldıgı gibi sarılmasını istemek zor... iste bu yuzden yazıorum ben, yazdıklarımla yüzleşip duruma alışıyorum...

    Sana gelince... Neden bu kadar imkansızlığa rağmen içimde hala aptalca umutlar tasıdığıma, kocaman istanbul'da bir sürü insan arasında yürürken neden bir yerlerden çıkışını beklediğime gelince... Susup kalmıorum... Biliorum sebeplerini... Hergun onlarca aldıgım karardan birisin sen... Sen benim her sabah bugun artık bir şeyleri yoluna sokmak zorundayım deyip, sonra bi bardak kahve ve sigarayla bunlardan vazgeçişimsin, kendimi ödüllendirdiğim zamanların en guselisin... Bugun de içimde kalsın, bunu yarın sabah düşünürüm...
    7 ...
  31. 664.
  32. yazi yazmanin zevkine ulasmis ve hislerini en guzel sekilde ifade etmek icin yazilmis yazi.
    4 ...
  33. 663.
  34. kalbim sana atıyor, bildin mi?
    6 ...
  35. 662.
  36. bu yaziyi ben sana yazdim;

    gelecegi cok fazla düsünmek yerine keske bugünleri cöpe atmasaydın, olasılıklarla degilde keske en gerceklerle ilgilenebilseydin. keske bu kadar cok sevipte sevmekten bu kadar korkmasaydın. keske bunları buraya yazmıyor olsaydım..
    4 ...
  37. 661.
  38. bugün ayın 26'sı..
    herhangi bir ayın.
    ve bilmiyorum..
    biliyor musun...
    4 ...
  39. 660.
  40. 659.
  41. 658.
  42. ben bu yazıyı sana yazdım!

    en güzel uykularda gözlerimden akar ölümün soğuk yaşları.her damlada seni öldürür tekrar diriltirim.en güzel hayalleri kurarım ağlamadığım, mutlu olduğun!hep uyurum yokken sen yanımda ve saçmalarım yanımda olmadığın her anda!

    dengeziliğin dibine vurmuş aşklarda bi üzülür bi sevinirim ölüyorum diye.kurtulmak acıdan yada vazgeçmek bu sevdadan.zor, çok zor!vazgeçilmez acı, vazgeçilmez sensizlik.zor, sana yazı yazmak zor! aşka yazmak çok zor! varlığından bihaber seni sevmek çok acı!

    aşk..

    ve aşk umutsuz! aşk çok inatçı!

    bu yazıyı sana yazdım!

    defterler dolusu mektuplar sonsuz aşka, sayfalar dolusu yalvarış.bi inat uğruna aşk!
    ve var olmayana canveriş, haykırış. ölü bir beden aşka hediye.ve neşe dolsun içi diye, çürümüş umutlar! düşüncenin her zerresinde aynı hayal! ve hep aynı mavi gözler.aynı bakış içinde, aynı yüzler! ve değişmeyen hisler.acı veren öpüşler ve acı veren gülüşler!

    ne olur özgür bırak acıları!

    hep aynı renkler, mavi düşünceler içinde mor-siyah geceler.ve gecelerde aynı düşler, aynı hayaller.mor-siyah gecede mavilikler içinde.ve boğulmak aşkın içinde.sevmek birini ölümüne,delicesine.nedenini bilmeden,sorgulamadan, hiçbi şey söylemeden..bir şey bilmeden.ve mor gecede olabilmek iki siyah gölge, iki siyah beden.

    mor...
    siyah...

    uyumak, unutmak için! ve unutmak her güzelliğe rağmen, en güzel.yanlış aşklar, yanlış gölgeler mor gecede.yanlış sevmeler, tamamen hata!dengesiz ve itiraf edilmiş platonik aşklarda.aynı ten! aynı renk rüyalarda, mavi! ve denizi görmek uzanan sozsuza.aynı mavi ve aynı gözyaşları.her damla öldürür ve tekrar diriltir insanı.ve inceden esen yel mor gecede, iki siyah gölge düşüncede, en güzel, en masum uykular içinde...

    uykular çok güzel...
    6 ...
  43. 657.
  44. ben bu yazıyı sana yazdım

    adınla kımıldıyor diye dudaklarım
    hayalinle bölünüyor diye uykularım
    baktıgım yerde gözlerin
    dokundugum yerde diye ellerin
    ben bu yazıyı sana yazdım

    bir düştü evvelce gördüğüm
    ugruna tenimi ateşe sürdüğüm
    binlerce doğup binlerce öldüğüm
    sensin diye bu denli sevdiğim
    ben bu yazıyı sana yazdım

    kar altında bir çiçek
    karı delip boy verecek
    kokusuyla gönle girecek
    sensin diye mecnun edecek
    ben bu yazıyı sana yazdım...
    6 ...
  45. 656.
  46. "p.s.: iyi bok yedin." yazılarak cevaplanacak edebi olmayan edepsiz yazı türüdür.
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük