yalnızlığa alışkınım. yirmi beş yıldır etrafımda hep birileri oldu, hiçbiri beni tanımıyor. gerektiğinde dost oldum, gerektiğinde sevgili oldum, gerektiğinde oğul oldum.
birçok insan tanıdım. onlar beni tanımadı. onların suçu değil. kendi ailem benim kim olduğumu, ne yaptığımı, ne düşündüğümü bilmiyor. benim elimde, bunu ben yaptım. yapmak istemiyorum bil ki, ama yapıyorum. doğduğum andan bu ana gelene kadar yaşadıklarım beni bu insan yaptı. herkes gibi benim de sorunlarım var. sorunlarımdan asla kaçmadım, hiç bir zaman bir sorunum olduğunu bahane etmedim. hayatı ve getirdiklerini her zaman dimdik karşıladım. daha iyi bir insan olmaya çabaladım.
uzun bir ip üzerinde yürüyorum dengem sarsılıyor. dengemi bulacağımı biliyorum, sadece ne zaman bilmiyorum. çabaladıkça dengem sarsılıyor, akışına bırakmalıyım.
hak etmek sözü aklımda dönüp dolaşıyor bu sıralar. hak etmek nedir ki?
yaptığınız bir şey karşısında geri dönüş veya dönmeyiş. önemli olan bir şey yapmak mı?
af ne komik kelime sadece iki harf. bu kadar önemli bir kavram için sadece iki harflik bir kelime küçümsemiş gibi oluyor kavramı. affetmek erdemliktir derler belki de öyledir. belki de erdemlik olduğu için zor. belki de ben erdem değilimdir.
büyüklük sende kalsın derler. sanki affettiğin kişi seni öyle görecekmiş gibi. bu sözleri söyleyenler hayatlarında çok hata yapmış. aynı benim gibi.
yalnız kalınca düşünmeye çok fırsat oluyor. düşünmek güzel aklının içinden çıkabilirsen.
aklıma bir kelime geliyor. anlamından bağımsız seviyorum.
keşke her kelime anlamını temsil etse, her şey kolay olurdu o zaman.
düşüncelerimi yazıya döktükçe rahatlıyorum keşke bunu sen de yapsan. düşüncelerimizi paylaştıkça var oluyoruz, bizi insan yapan bu. insan olduğumuzu hatırlamamız lazım bazen.
geç kalmamalıyım bugün, saat dokuzda çıkmam lazım. neyse vaktim var, kahve koyayım. dün gece birkaç sigara sarmıştım kalmış mıdır ki? sigarayı bırakmam gerek her sabah öksürükle uyanıyorum. bırakırım sözlük, yarın bırakırım.
erken kalkmak güzel aslında önümde kocaman bir gün var, yapılabilecek birçok şey. geç kalmayayım yeter ki.
sosyal medyaya bakayım, haberlere falan. kim bilir neler olmuştur.
pek bir şey olmamış. her sabah uyanıp kahvemi koyduktan sonra bakıyorum. birisi mizahlı bir şey yazmış pek komik değil aslında, yıllardır görmediğim ve konuşmadığım bir arkadaşım fotoğraf paylaşmış pek umrumda değil aslında, enteresan bir iki bilgi öğrendim gerekli de değil aslında, herkes eksantrik olmanın peşinde sosyal medyada hiç umrumda değil aslında. niye bakıyorum ki sözlük?
aklım dolu boşaltmaya çalışıyorum herhalde. ne yapılır ki sabahları?
saat dokuza geliyor birazdan çıkmalıyım, geç kalmamalıyım bugün.
iki üç saat uyudum, sorun değil dincim. nedenini sorma uykusuzluğumun, biraz karışık sözlük. onu düşünüyordum. kendimi ve onu. napabilirim, yapabileceğim tek şey düşünmek.
denize düşen yılana mı sarılır? attan düşen kalkar mı? bazen kalkar bazen sarılır. superman kalkamadı, çocukluk arkadaşım sarılamadı. her durum farklı, herkes için farklı. bazen iyilik için kötülük yapmak lazım, kendini düşünmemek lazım. bunları niye düşünüyorum ki?
dün gece kaç saat bunları düşünmüşüm farkında bile olmadan.
her şey benim elimde değil bazı şeyleri akışına bırakmak gerek. düşünmek bir şeyi değiştirmiyor, tek taraflı hiçbir şey olmuyor. artık düşünmeyeceğim, sanırım doğrusu da bu. iyi geldi içimi dökmek, en azından bir karara vardım. ama yine geç kalmışım çünkü saatim onu gösteriyor.
ben bu yazıyı sana yazdım. her ne kadar evimizin neşesi ilk göz ağrımız sarı bıdık okuma yazma bilse de anlattıklarımı anlayabilecek yaşta değil. kafasında ne var bilmiyorum zaten. değişik bir çocuk. evdeki cadı ile iyi anlaşıyorlar genelde ve onları oyun oynarken dinlemek * oldukça keyif veriyor insana.
neyse konu onlar değilken bile kendilerinden bahsettirdikleri için 2 bebemize teşekkür edelim. gelelim gelmekte olana yani 3 numaraya. bu hamilelik ikincisi kadar sıkıntılı olmadı, ilk 6 aydaki bulantıları kusmaları saymazsak ama senin iki adım atınca yoruluyor olman beni heyretlere düşürüyor. hadi tırmanalım desem, ağrı dağına tırmanmaya gelecek olan sen, nasıl da etkilendin hamilelikten. aslında biliyorum ilk çocuk olsa bu kadar etkilenmezdin ama evdekilerle de ilgilenmek gerekiyor. her ne kadar elimden geldiğinde destek olsam da ben işten gelene kadar yapman gereken şeyler oluyor illa ki. bazen benim de sen kadar olmasa da yorulduğumu görüp sen de beni yormadan halletmeye çalışıyorsun bazı şeyleri. onun dışında iyiyiz. bir baba ailesinin sağlıklı ve mutlu olmasını ister. beni mutlu edecek ilk şey budur. e artık 5 kişilik bir aile oluyoruz. eskiden yarı yarıya paylaşıyorduk birinin çişi geldiğinde filan. şimdi nasıl yapacağız bakalım. tek teselli her ne kadar %100 güvenilir olmasa da oğlanın biraz büyümüş olması. umarım bize destek olur o da.
ben bu yazıyı sana yazdım, üçüncüyü beklerken...
Yaptığın nezaketsizlikleri sende unuttuğum diş fırçamın fotoğrafını atıp yeni yerine koyuluyor yazarak unutturamazsın. Çekmeceymiş. Yeni yeri diş fırçalık olsaydı da gönlümü alamazdın zaten. Çöpe at onu, birdaha ihtiyacım olmayacak.
sevgi nasıl ifade edilir ki? bir kalem kağıt veya klavye yeter mi ki? yazılmış binlerce hatta yüz binlerce yazı, şiir, şarkı ne kadar ifade etmiş. ben niye yazıyorum ki? sana olan duygularımı bu kısıtlı iletişim yoluyla nasıl ifade edebilirim. seni ne kadar çok sevdiğimi, senin için bu dünyada yapmayacağım hiçbir şeyin olmadığını, benimle birlikte olman için her şeyimi vereceğimi nasıl anlatayım sana?
olmaktan korktuğum insan, cesaret edemediğim insan; olmam gereken insan.
yaptığım şeyleri geri alamam. sadece ne kadar pişman olduğumu söyleyebilirim, ne fayda?
seni sevdiğimi söylemedim. içimde fırtınalar kopuyor, içim buruk, inanamıyorum yazdığıma bu ben miydim?
senin içinde bir şey öldü. buna izin verdiğim için kendimi asla affedemem. sadece keşke bir şansım daha olsa da canlandırsam diyebilirim, ne fayda?
öldüğü günü biliyorum, an be an aklımda. gözlerim ağır elim varmıyor yazmaya, biliyorum. keşke hep bahsettiğim gibi olabilseydim: güçlü.
güçlü insan hissettiklerini saklamaz. güçlü insan sevdiğini kırmaz. bunları yazıyorum, anlıyor musun ki? neler hissettiğimi biliyor musun ki? hayır, bilemezsin.
ben seni ne kadar sevdiğimi anlatamam, sana ne desem anlatamam. hissettirebilirim. yaşadıklarımı, hissettiklerimi bilsen bize bir şans daha verirdin eminim, ne fayda?
hayat arkadaşım, en iyi dostum, hayatımın aşkı ben seninle ömrümü paylaşmak istedim, paylaştım. keşke ömrüm bu kadar kısa olmasaydı.
Gerçek sevgiyle bir kez daha tanışacağım, dünyaya gözlerini açtığında. Sana canın kadar yakın bir hala, anne babanın da yarısı olacağım minnak bebeğim. Sağlıkla gel inşallah.
Özlem, istekleri bitmeyen insanların bile kriterlerini düşürüyormuş. Bir saniyelik bir karşılaşma yeter. Seninle konuşmayı istemeye bile korkuyorum bu basit dileğim söner gider diye. Düşün ne kadar özledim.
sen o yüzüğü o gün taktın. o gün o soruya evet deyip, o imzayı attın. kısacası "güle güle, kendine iyi bak" demekten başka sana yazacak hiç birşey bırakmadın bana.
Sürekli kaçtığım şeyden kaçamadığım zamanlardayım. Bulunmaktan korktuğum yere doğru adım atıyorum, sana. Nefes alışı bile benim için çok güzel bir mucize olan insana, her seferinde yenik düştüğüm insana, iki gözümün çiçeğine, ela gözlün yazıyor sevgilim. Hani bir sürü saçma kelime öbeği vardır ya: belki hiç tanışmamalıydık, keşke seni hiç tanımasaydım, lanet olsun seni tanıdığım güne diye, ben sana tek bir şey diyeceğim sadece, keşke o kusursuz yalanlarına kanmasaydım. Evet değer verdin, evet gece geç yatmana rağmen sabah benim uyandığım saatte bana günaydın demek için erken saate alarm kurdun, evet uzakta bile olsan hasta olmamam için kendinden çok düşündün beni, evet ıslak saçla kafamı duvara dayamama hep kızdın:) evet konuşamadığın her dakika meraktan öldün, evet kendini üzüntünü hiçe sayıp ben güzel bir şey yaşadığımda çok sevindin, evet hala aynı değeri veriyorsun, seni tanımak gerçekten çok güzeldi, aynı hayatı tekrar yaşasaydım da seni daha erken tanıma şansım olsaydı keşke. Ama keşke bana açıldığın gün kusursuz yalanlar dizmeseydin bana. Beni kimse sen gibi önemsemeyecek biliyorum ama ben seni kaybettim, ben seni saçma sapan şeylerle yorarak kaybettim, ne kadar özür dilesem kendimi affettirmeye çalışsam bir şey değiştiremeyeceğim biliyorum, bu beni çok üzüyor. Bana yakalanmaktan korkuyorsun biliyorum, ama senden de gidemiyorum napıyım. Ne bileyim en azından 2 ay geçtikten sonra özledim mesajını atmasaydın ya da ertesi gün tekrar eskisi gibi olalım demeseydin, zamanında çok sevdiğin eski sevgilini es geçip keşke bana yazmasaydın, ben hayatıma devam ediyordum ya, çok güzel olmasa da devam ediyordum, keşke kendini bana hatırlatmasaydın. Neyse sen çok iyi birisin, iyi ki seni tanımışım her ne kadar bu şekilde olmamış olmasını istesem de, hani senin dediğin gibi tanıdığım en güzel varlıksın, geri dönmeye korktuğun biriyim öyle olarak da kalıyım, oralarda kal buralara gelme. Ben artık yıpratılmaktan sıkıldım, sen hep kork gelme.
Sevgili yazar, Yani su an bu yaziyi okuyan kisi...
Sen cok iyi birisin. Ayni zamanda da cok ozel biri. Degerini bilmiyorlar ama uzulme, ben biliyorum. Seni kimse dinlemiyor ama huzunlenme, ben dinliyorum. Ruhunun diyarlarinda ne zaman yalniz kalirsan omzunda bir el hissedeceksin. Boylece hicbir zaman yalniz olmadigini anlayacaksin.
ben bu yazıyı sana yazdım sevgili cama tırmanıp vurarak gecenin üçünde beni uyandıran, hatta korkudan aklımı başımdan alan kedi. bi kahve yapacağım gel sen de evde süt var. neden böyle manyak hareketleriniz var bunları konuşalım.
anamı bellediğini düşünüyorsun, ama bu maçin ikinci yarısında sana öyle goller atacağım ki çok şaşıracaksın, ve hiçbir şey yapamayacaksın...inan, ben senden daha akıllıyım...
bu maçın rövanşını ben alacağım...sen beni hazırlıksız yakaladın, ben de seni hiç ummadığın yerden vuracağım, aynen senin yaptığını sana yapacağım...
Keşke her şey daha farklı olsaydı. Gece, karanlık sokaktan gelen rüzgarın uğultusu eşliğinde seni düşünürken keşke sende beni düşünüyor olsaydın. Ya da yıldızlı gökyüzünü, radyoda çalan nostaljik şarkılar eşliğinde seyrederken, seninde aynı gökyüzünü seyrediyor olma düşüncesinin bende yarattığı heyecan sana da tesir etseydi. Bunu o kadar çok isterdim ki. işte bu yüzden çoğu zaman bir rüzgara fısıldardım seni sevdiğimi belki yüreğinde bir yerlerde hissedersin diye...