bugün

Bende bu yazıyı sana yazdım.
Sen aşkı çok ağır yaşamayı prensip haline getirmişsin. Güzel sözler yok. Varsa yoksa "büyük sözler söylemeyelim, büyük adımlar atalım" vecizelerin. Eyvallah, haklısın ama sevildigimi (eğer dediğin gibi gerçekten seviliyorsam) görmek istiyorum. Sürekli mesajlaşmamız nasıl doğanın işleyişine aykırı olabilir. Bu ne derin düşünceler, bu ne kılı kırk yarma sonucu oluşmuş tabular. Belki şuan içimde krateri genişleyen müstakbel bir yanardağ var ve o yanardağ bir gün patlar. Unutma; ateş yanar ama söner de. Devam et böyle umarım beni kaybetmek zorunda kalmazsın.
Bu hayatta başıma gelen tüm kötülükler senin koruma kalkanından çıktıktan sonra oldu... senden sonra o kadar çok ağladım ki dönüp arkama baktığımda kendimi etrafı okyanusla çevrili bir adada buldum .. kimselerin ulaşamadığı bir kara parçasında hapsolmuştum etrafım kırgınlıklar ve pişmanlıklar ile doluydu.. zamanla sular duruluyor derler ya ne sular durulabiliyordu ne de yolunu bulabiliyordu kendini kaybedip boğulan gene ben oluyordum.. Üstelik beni doğuran yüce kadının bile elinden bir şey gelmiyordu..
Aynı sahil şeridinde birbirine bir kaç şehir uzakta iki insan olmamız önemsiz idi çünkü sen bana bir sevda uzakta idin artık ki bu binlerce kara parçası uzaklık demekti bilirsin Coğrafya bilgim de kötüydü kayboldum sevgilim... ben zaten hep kaybolurdum bazen seni de kaybederdim kızardın hafızamın zayıflığına .. şimdi görsen sevgilim o kızdığın hafızam her bir ayrıntıyı aklında tutmakta ve tabi bunda benim payım da büyük... her günümüzü her konuşmamızı tekrar tekrar düşünüyorum zamana yenilmemek için büyük bir kavga veriyorum. Deliriyorum sevgilim hem de çok Deliriyorum ne kadar zor olduğunu bile bile sırf bu acım bir nebze olsun gitsin diye adımı unutmak istiyorum, tüm sevdiklerimi, doğduğum toprakları unutmak istiyorum yitirmek istiyorum hafızamı sonra vazgeçiyor ve inançsız düşüncelerime inatla kızıyorum... bazen diyorum ki onla geçirdiğin o dört yıl silinsin gitsin ama benim bu hayatta yaptığım tek dört dörtlük şey seninle olan sevdam..beni en çok yoran ise senin sayende tutulduğum hayata senden sonra boyumun erememesi. keşke ulaşamadığım şeylerde beni omzunda taşımasaydın öğretseydin sevgilim ,yerlerden yukarılara çıkmayı öğretseydin bana ki sen yokken de olsaydı hayat , yollar olsaydı yürüdüğüm , sevdiğim ağaçlar ya da..ağlamaktan ve gün tüketmekten başka yaptığım başarılarım olurdu o zaman. Senin şu an kurduğun mutluluklar gibi ilişkilerim olurdu.. ben hiç kuramadım sevgilim sadece kurguyu kafamda oluşturuyordum hayat veremiyordum , veremedim sevgilim.. ortalık mezarlık oldu başka ruhlar gidip bedenlerini bıraktıkça daralan benim ruhum oldu.. temizleyemedim sevgilim çünkü çok dağıldı.. bir yerden sonra inan çağırsak özge abla bile toplayamazdı eminim durumu anlamışsındır.. sahi özge abla ne alemde? Hala ingiltere'de mi? Ben de gideceğim bir gün buralardan soğuk bir ülke istiyorum sevgilim. izlanda diye düşündü idim ama sonra Finlandiya'da karar kıldım.. aşkımın yangını oralarda söner diye umut ediyorum sanma ben sadece sana olan yangınımı hisdedemeyecek insanlar istiyorum bizim dilimizi bilmeyen aşkın dili olmaz diyorlar ya vardı sen yazdı idin onu onlar bilmez kendi insanımıza kolay açıyorum hislerimi onlara biraz çekimser olacağım sevgilim.. botni Körfezini buldu idik seninle haritada bak belki oraya da giderim .. senden gidemiyorum ya onun dışında her yere giderim gibi geliyor..konu ise okula hiç gelmiyor. . Çok başarısızım sevgilim.. en büyük hayallerimden birini senin sayende elde ettim ama senden sonra ona bile hevesim azaldı..gene de zaman zaman mutlu ediyor beni .. o ve ben sana teşekkür ediyoruz bizi biraraya getirdiğin için, fedakarlıkların için...

hayatını uzaktan da olsa izlemeyi kesmedim annemle en büyük tartışmalarımızdan biri bu oldu mesela.. seni hatırlatacak hiçbir somut eşya yok inan evimde, her bir şey içimde soyut ama somut olacak kadar açık..
seni iyi görüyorum .. Kırmızı gömlek giymişsin mesela çok şaşırdım. Sadece mavi, lacivert tonları giyen beyaz ve siyahtan vazgeçmeyen bir adamdın.. hayatın renklendiği için mi geçtin kırmızıya sevgilim. Bir gün bana tüm abartılı giyinen insanlar içlerindeki mutsuzluğu gizlemek için dışını güzelleştirir demiştin. Hayatında renk mi azaldı sevgilim kırmızılar mı bitti aşkın mı yetmedi gidip kırmızı gömlek aldın? Çok yakışmış .. çok zayıflamışsın ama yüzün hala canlı gözlerin ise ışıl ışıl. . Hiçbir hevesin tükenmemiş sevgilim hayat senin gözlerini ışıl ışıl güldürürken ,benimkini göz yaşlarım ile ışıl ışıl etmiş. Sıra en zoruna geliyor sevgilim.. ellerine ... ellerin sevgilim başka birinde.. delirmez misin lütfen sevgilim!!! Başka birini nasıl sevgiyle sarıyorsun . Onun ben olmadığımın farkına varır mısın hemen .. sevgilim.. ah sevgilim.. beni hâla sevdiğini ya da hiçbir şey olmasa bile bazen bizi özlediğini bilmek için tan vaktinden sonraki tüm vakitlerimi verip geceyle sandala binip kaçabilirdim.. ve bu sır olarak kalırdı sadece zeus'a anlatırdım belki o da dayanamayıp hera'ya söylerdi. Ama hepsi bizim aramızda kalırdı.
içimde bir parça kaldı senden ve o parça fazlalık değil boşluk hissi yaratıyor sensiz hayat doluyor sevgilim Üzgünüm ama doluyor arada çok güzel günlerim de oluyor. Ama içimdeki o boşluk hiç dolmuyor ben tamamlanamıyorum .. eksik yaşıyorum sevgilim eksik olarak öleceğimi bilerek gün gelince senden hiç haber alamayacağımı bilerek belki de bunu hiç umursamayacağımı düşünerek yaşıyorum...
ve sabaha karşı terasta güneşin mi tuzlu göz yaşlarımın mı yaktığına karar vermediğim gözlerimle denize bakıyorum her gün senin de aynı denize baktığını da bilerek ve seninle bir daha aynı sevdaya bakamayacağımızı acı acı hissederek.. ben seni hala çok seviyorum hatta eskisinden de çok ve bu sabah senden sonra "seni seviyorum." Dediğim her adamdan Özür diliyorum ve senden de.. vakti zamanında sana sevgimi böyle yoğun hissettiremediğim için... kendimden de Özür diliyorum her gün sen varmışsın gibi yaşayıp yıprattığım bedenim ve ruhum ne olur beni affedin...
yine uyandım, yeni uyandım...
lanetler okuyarak etrafıma, aptal bir gün yine başlıyor diyerek...
sevgiye yalvarırken, sevgisizliğe katlanırken, sabah güneşiyle birlikte, koşarak uzaklaşılmış cennetten,
vurulmuşum kanatlarımdan, uçan bir kuş gibi silinerek aşağıya düşmüş, acı çekmişim...

bahar gibi gel sevgili,
bahar gibi, çiçeklerinle açarak sevgilim, vurulmuş sineme bir alın yazısını da sen iliştir,
nefret etmeyeyim yazgımdan, her günü seninle bedenlere sığmadan geçireyim. nefret etmeyeyim,
dünyamdan, senden, senin aşkından, bütün dünyayla savaşırken, güçler birliği yapalım sevgilim,
sen yasa beni, yürüt beni, sadece bırak kendimi yargılayayım. dünyamın bütün sevgisi senin olsun.
sanki ben büyük pers imparatoru kiros'um da, sen de tomris ece'sin, sana dünyayı vereyim diyorum,
sadece benim olmanı istiyorum, ama sen beni öldürüyorsun. sadece, öldürüyorsun.

ölümsüzlüğümü yaşıyorum şu an, aşkım ölümsüz ve bu aşkı yaşadıkça ben de ölümsüzüm.
peki ben bu ölümsüzlüğü yaşarken sen styx'e yaklaşmıyor, ölümsüz olmuyorsun,
sen öldükçe de ben, üzülüyorum, seni ölümsüzlüğe götürecek her yolu deniyor,
ve buenos aires'te bahar* gibi bir müzikle seni sarmayı deniyorum.

nefeslerimiz, karışmamış daha, camları buğulandırmamış. savaşçı görüntümüze ıslaklık kazandırmamış,
sert bir müzik gibi içten içe almış yakmış sinelerimizi, ve bizi uzaklaştırmamış birbirimizden.

artık birbirimize yakınlaşalım, belki yollar senindir ama yarlar benimdir,
serhatler benimdir, ama, kalbim benimdir.

korkmuyorum sana sevgimi söylemekten...

https://www.youtube.com/watch?v=H0zNF83Evqs
Hoşcakalma zorlu sevdam boşluk da kal ki bana yaşattıklarını sende yaşa, benim umutsuzluklarıma sende düş belki beni o zaman anlarsın. Unutmadan merak etme hiç olmadığım kadar iyiyim bu aralar. Sayende denize düşmeden de yılan sarılmayı öğrendim.
Bahane edip gittiğin o yollar...
kendini tatmin edecek istekleri karşındakinden bekliyorsan sende aynı şeyi yapacaksın...
sen anca kendini kandır.
korkak bir adamım ben

senden korkmayı nasıl ihmal ettim

bilmiyorum.
Sen benim için yarım kalmış bir hikâyesin sonun ikimizcede boyle olmasini istediğimiz ve üç noktayla biraktigimiz. Oysa ben senin için belki de daha en basindan bitmiş bir hikayeydim. Arka sayfasini okuyupta begenmedigimiz kitaplar gibi birakilan. Şöyle bir bakiyorumda yasanilanlara yarim yamalak, eksik, tamamlanmamış. iste sirf bu yüzden yaziyorum su an yazdiklarimi. Tamamlanmamisi tamamlamak. Bir turlu vedalasamadigim içimdeki sen ile vedalaşmak için. Küçücük şehrin iki yakasında birbirimizi gormeden, görsek dahi görmemezlikten gelerek yasamak ne garip bir şeymiş. Oturdugumuz kafeye yeniden gitmek. Kahkahalar attigimiz yollarda simdi haybeye yürümek. Şerefine diye kaldirdigimiz o birayi yeniden ictigimde bogazima saplanmasi ne garip... Şebnem ferahin sarkisindaki gibi sil bastan başlamak gerek bazen... Hayati sifirlamak diyor ya. Simdi oyle yapmak,gerekmiş belkide. Ama tanirsin beni. Sevmem ben sifirdan,baslamayi. Sevmem oyle unutup hic olmamis,gibi davranmayi. Sadece yapilmamisi yapmak için yazdim onca şeyi. Vedalaşmak için...
Olurda birgün bu kucucuk şehirde tekrar karsilasirsak bir selami eksik etmeyelim diye.
Hoscakal Gülünce ruhumda mutluluk yayan güzellik. Ve tessekur ederim oyle baktigin için... O kahve'rengi gozlerinle...
hayvan gibi şii yapıyosun ya.
Bu haplar bi harika biliyon mu?
şu an çok uzaktasın galiba,
duymuşsundur belki ben baya uyumsuz ve çekilmezimdir, sense her şeyiyle kusursuz biri.
ben bilgisayar telefon ders ve üniversite çemberinde biri olduğumdan senin kadar istisnai bir insana değer veremedim o kadar somurtkan davranmak saçmaydı...
senin gözlerine bakmaktan ne kadar utansamda hergün sana yakın olduğum anlar olduğunda seni uzaktanda olsa dinliyip tanıyabildim birazcık yada ben öyle zannediyorum.
belki beni hiç dikkate almadın belkide tam tersi ama her ne kadar platonikte olsa sana değer veren biriyim bilmeni isterdim...
Hayatımın dönüm noktası olduğun için,
Hayatima mutluluk ve neşe kattığın için,
Bu güne kadar haykırmak isteyipde haykıramadığım isyanları,
Dünyaya haykırmama yardımcı oldugun için,
Bütün mutsuzluklarımı soyleyebildiğim için,
Ve hayatımda oldugun için,
Sana sonsuz teşekkürler Sözlük dünyam...!!!
teşekkürler..!

Uludağ Sözlük....!!!!!
sabile. elbette ki suyunu cikaracagim. bu arada bulutlar ve yagmurlar icin tesekkur o lanet olasi lg telefonu aldirdigin icin de senin a.ina koyim. hala sinirlerim zipliyor telefonsuz kaldim senin yuzunden.

sen gel cikaricam bunlarin acisini senden. optum cucum.
hayat dediğin gelip geçici. koyduğum yerde değilsin. seni görmek isteyipte göremiyorsam yaşamanın ne anlamı var? ben bir tek seni gördüğüm zamanlar mutlu olduğumu hissettim. söndü kimi zaman mutluluğum. bazı zaman hiç bitmeyecek sandım. sevgili ben galiba olgunlaştım. yalnız kaldığım zamanlar gözlerimin dolduğunu hissediyorum. sonra aklıma " erkek adam ağlamaz" sözü geliyor. frenliyorum kendimi. olmak istediğim yerde olamıyorum. hayat şartları. ben bir tepede davul çalıyor, ışıkların ardında gizlenmiş fersiz gözlerimi sana doğru çevirip haykırıyorum..

-bugünde bitti. insanlar uyuyor. galiba bir tek şu harabe evin içinde gözleri parlayan kedi birde ben uyanığız. sende benim gibi ışıkların arkasında gizlenmiş, kirpikleri kapanmaya yüz tutmuş bir sitenin içinde uyukluyorsun. ben bir davul, bir tokmak ve bir çubukla seni bursa' nın tepelerinden selamlıyorum. sen her şeyden habersiz kapanmaya yüz tutmuş uzunca kirpiklerini ovuşturuyorsun. sırtı terli bir davul vakti aklıma sen geliyorsun. maksat insanları uyandırmak değil mi? daha sert vuruyorum tokmağı davula. daha çok kızıyorum. kızdıkça efkarlanıyorum sevgili. derin bir gecenin içinden çıkıyorum. davulumla ıssız karanlıkların ardında bitmek bilmeyen özlemimle yürüyorum. yürüyeceğim. şimdi gidiyorum. sen uyu. hastalanma sakın. keşke ölümün sen hariç sadece tüm insanlar için acı bir gerçek olduğunu söyleyebilseydim. fakat gerçek bu ya günün birinde sen de öleceksin. sakın olmasın. daha seninle işim bitmedi. lazımsın bana. şimdilik evlerin arkasında gizli bir hayalsin. geleceğim yanına bir vücut içine bürüneceksin. ben yine mutlu olacağım. ağladığım zaman kaybedeceğim. şimdi gidiyorum sevdiğim. ne tuhaf. sen 5 senelik bir hikayeden habersizsin. yine ne tuhaf sevgili.. sen aslında beni hiç sevmedin. ölünceye kadar da sevmeyeceksin..

kuytu evlerdeki karanlıkların aydınlığa dönüştüğü ışıl ışıl bursa manzarasında gece bitiyordu.. allah'ın muhafaza ettiği davulcu olay yerinden ayrılıyordu..
kalbimin kapılarını pencerelerini sıkı sıkı kapattım. içerde sadece sen varsın ve oradan çıkmanın da imkanı yok. ruhum küçük bir kedi yavrusu ve sen o kedi yavrusunun en sevdiği oyuncağı, yün yumağısın. seninle kalbimi oylamak çok güzel ama bir gün başka bir kedi yavrusu gelir de o kapıları pencereleri açar içeri girerse bırakırım seninle oynamayı, sana aşık olmayı. O kedi yavrusunu alır içeri onunla oynarım, sevişirim onunla büyürüm. biliyorum sen beni sevmiyorsun zaten bu yüzden kedi yavrusu değil de benim yün yumağımsım. Tek başına seviyorum seni, tek başıma oynuyorum seninle çünkü sen cansız gibi hiçbir şeye karşılık vermiyorsun. ama dedim ya olsun ben seninle kalbimi oylamayı da çok seviyorum.
Bana yaptıklarından sonra hala senin yüzüne bakıyorum. Vaz geçemiyorum senden her ne kadar nefret etsem de. Sanırım yediremediğimden ama hala seni seviyorum ve bunu da bilsen keşke.
kadının sol omzunda,
terk edilmeyi bekleyen bir misafirim,
üstümdeki yükün ağırlığını unutmuş,
kapıyı çaldım.
kimse açmadı.
bir daha çaldım.
kimse açmadı, yine.
parmakları üzerinde dönüyordu dünya,
o gece beni fark eden tek şeyin sensörlü lamba olduğunu biliyordum.
üstümdeki yük daha da ağırlaşıyordu,
bir kadın merdivenlerde oturuyordu,
yakmadığı sigarasını elinde tutuyordu,
cebimden sigaramı çıkardım,
"ateşin var mı?" diye sordum.
"evet" dedi.
"madem ateşin var neden karanlıkta oturuyorsun?" diye sordum.
cevap vermedi.
sigaramı yaktı, kendininkini de yaktı.
yüzünde bir gülümseme yürüdü,
parmak uçlarım karıncalandı.
sigaramı düşürdüm merdivenlere,
kadın ayağa kalktı,
sigaramı ezdi ayaklarıyla,
sağ gözümü kaybettim,
parmaklarım kaskatı kesildi,
tırnaklarım ağrıyordu,
merdivenlere oturdum,
günlerden eylül gecelerden ise çarşambaydı.
üstümdeki leş kokusunu alabiliyordum,
kadın rahatsız oldu,
elleri, elleri ve ayakları,
tam önümde duruyor ve kesiliyordu.
gece ve kan pıhtısı.
yok bu gece.
yok bu kan.
o merdivenlerde kadına fısıldadım,
ölmek için zaman istedim kadından,
onun yanında ölüyüm,
gelin ve parçalayın cesedimi,
acıya acı olmuş bir dokunuşla geceyi,
ve aldanışla merdivenleri köprü sanarak,
onun yanında basamağım,
üstüme çıkıyor dualar,
bulaşıcı bir hastalık gibi kanımı akıtıyorum,
her kirpiği bir işarettir kadından,
bunu çocukluğumda biliyordum,
doğmadan ve hiç yaşamadan anlamsız,
ve şeftali ve vişne...
uykusuz bir nefes bulandı gözlerine,
kapıyı çalıyorum tekrar,
açan bir kadının cesedi,
susamış ve terk edilmiş,
gördüm ben o kadını,
dağın tepesinde oturup manzaraya sövmüştü,
yüzüme dokundum,
kesik dudaklarımdan artan bir ıslaklık,
ruhuma dokundu,
siyaha döndüm ve hareketsiz duruyorum,
nefes alışlarımı duyuyor kadın,
üzerime öksürüyordu nefretini,
hasta bir kavmin gelişi ve yıkılışını biliyor,
ne biliyorsan söyle,
kadın birden yaşlandı,
beynim buruştu,
felç geçirdim,
öldüğü merdivende gökyüzüne değen bir renk bırakmıştı,
bir dokunuşla utandıracak beni
içime zehir olan bir aldanışla bağıracak
kadına söylendim.
Nasıl da mayhoş gövdede yokluğu ikimizin,
kadın ölüme kavuştuğunda yorulur,
ve hep nefret ettiği gibi kalacak.
göz kapakları dünyaya açılan bir kapı,
göz kapaklarını çaldım,
açmadı,
göz bebeği ölmüştü,
taştan bir göz bıraktım,
bir arı kovanına attım,
6 ayrı yerde 6 farklı şekilde konuşan kadına baktım,
seslerini duydum 6 farklı tonunun birleşmesini,
aldatıldım,
mezarımdan çıktım aynaya baktım,
yüzüm değişmiş,
bir nefret işleniyormuş gibi çıkan gürültüye kesildim,
aşk ona kavuştuğunda temizlendi,
bana söylemek istemediği her şeyi mırıldandı,
dua ettim ona,
son nefesiyle irkildi,
vücudu buharlaşıyordu,
mavi bir duman yükseldi,
kör oldum,
oturdum baş ucuna,
"merdivenlerden" bahsettim,
oraya gittim,
kayboldum.
o bir daha gelmedi.
ben bir daha kapıyı çalmadım.
camdan bir kadın gibi öldü, buğuluydu...
cam kenarında sevdim bir süre,
camdan dudaklarıyla yüzümü kanattı,
sanırım öpmek istemişti.
Senin her sözcüğün, benim göğüs kafesimi çiçek bahçesine dönüştürürdü.
(bkz: buban nabuy)
Geri zekalı.
Kendime gelemezken, sana nasıl gelebilirdim.
Yataga kendimi yuzustu atip, ellerimi yastigin altina soktugum an hissettigim o huzur gibi ol sana dokundugumda, her kimsen, ne zaman seni bulacaksam, ne zaman sevebileceksem seni, o zaman da orada ol...
v.çocuk
merhaba, ben geldim yine, yeni bir sevgiyle.