Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir,
Sen kaç köşeli yıldızın,
Fabrika dumanların da resmin,
Kirli temiz haritaları doldurmuşsun...
Hatırası ve geleceksin bir iç deniz gibi,
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun...
Benim geçmiş zaman içerisinde yan gelip yattigima bakma,
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim ,
Birtakım köşen bile ayrilmamisken bana
Var olan olacak olan bütün köşelerin sahibi benim!
Ya sevgilim amkoduğumun çocuğu sen niye instagramda başka karıların fotoğraflarını beğeniyosun o beğenen parmakların tek tek kırılsın inş. Ben sana kıskancım demedim mi gavat oç.
Babam 16 yaşına kadar deniz görmemiş bir çocukluk bıraktı bana.. kırık bir "Pinokyo" bisikletten gizlice bakarak kontra "BMX" bisikletlere özenmek sonra.. Ekmeğe hep ben gittim, eve gelirken almayı unuttuğu sigarasını market raflarında aramaya da, Ki cins bir marka sigara içerdi babam, bulmadan dönemezdim.. Tüm sınavlara yalnız gider, yalnız dönerdim; sıkı yönetim altında yaşayan annemin "sen yaparsın" okşayışları olurdu sadece sırtımda.. Her zaman da babamın sınava gireceğim okullarda önceden keşif yapmadığı içindir, iki saat erken giderdim, adres sora sora.. Akşam ezanından sonra dinler, periler fink atardı bizim mahallede. Babam yalan mı söyleyecek ? Çıkmazdık top oynamaya, misket yuvarlamaya.. Babam 16 yaşına kadar deniz görmemiş bir çocukluk bıraktı bana.. Yüzmeyi bilmem bu yüzden. Hiç babamın kollarında yatay durumda su yutmadım ben herhangi bir denizden, çocukken. Kullanılmış kitaplardan bana ait olmayan notlar ezberler altını çizmediğim halde kullanılmış orjinalinde altı çizik cümlelerle fikirler bilirdim inceden.. Pijamayla girdiğim beden eğitimi derslerinde rezil olurdu babamın vurdumduymazlığı, oralı olmazdı bir süre sonra görüntü alışkanları. Gerektiği kadar görmezden gelinirdi yanaklarımın mesken tutmuş kırmızılığı çuvaldızla ayakkabı dikilmeyi abartırdı yırtıklarım.. Yeni modeller üretirdi annem dike dike ayakkabılarımı.. Tabanları için yapabileceği pek fazla birşey yoktu da, iklimin ibne ılımanlığına kızmak gelirdi hep dışımdan.. Yağmuruda pek sevmem bu gibi sebeblerden.. Uzak uzak okullarda okumak istemediğimi söylesemde, duyamıyacak kadar dibimde olurdu babam.. Yürüye yürüye, okul yollarında bıraktım çocukluğumun yarısını bu yüzden.. Kahvenin önünden geçmem için yalvarırdı bazen yorgunluğum.. Yorgunluğum yüzünden yolu kısaltma zorundalığım, çağıran sesi hep görürdü beni geçerken. Giderdim mecbur.. Kulağımı uzatırdı saçma sapan bir gözünün üzerine kaş var meselesi yüzünden.. Bazen kafamla birleştiği yerden yırtılır kanardı kulağım.. Ama canım, annemin içi kadar acımazdı hiç.. 16 yaşının sonunda denizi görüp görmeyeceğime pişman oldum bir gün. Eşşek derisidir babamın kemeri, milim milim bir çocukluğum.. Babamı kaybettim ben, üç ay önce hiç girmediği aramızdan ayrıldı, nasıl oluyorsa.. Şimdi mezarına gidip gidip çiçeklerini, otlarını suluyorum, bildiğim bir kaç duayı ediyorum, bilmediklerimin üzerine basmıyorum.. Babamı hiç kazanamadığım kadar kazandım şimdilerde, ölüp gerçekten benimle olduğu için kime minnet duymalıyım bilmiyorum.. Tüm bağışlamalarımın ipini çözdüm, babamın ruhuna hediye ediyorum.. Ve sanırım herşeye rağmen onu çok özlüyorum..
Bir Yaprağın Hikayesidir Bu;
Zamanın birinde tek varlığı sarıldığı ağacı olan bir yaprak varmış. Hergün ağaçla dertleşir dünyayı izlermiş uzaktan. Günlerden bir gün bir rüzgar esmiş derinden yaprak şaşkın, içi titremiş, korkmuş, sarılmış ağaca. Çünkü biliyomuş kapılıp giderse rüzgara dönüşü olmazmış bir daha terkettiği ağaca. Rüzgarda bunu bilir gibi her gün daha sert esermiş. Aşk bu imkansızı sever ya. Bizim yaprak da her gün yolunu bekler olmuş rüzgarın. Sonra Bir gün Önce Sesini Duymuş , Sonra Kokusunu. Öyle içten, Öyle derinden Esmiş ki sanki gel der gibi. Dayanamamış Yaprak Atmış kendini rüzgarın kollarında yavaş yavaş süzülmüş dünyaya ayaklar altına. Rüzgar yine başka ağaçlara uçmuş ama olan bizim zavallı yaprağa olmuş.
hani küçükken annemin kendi elleriyle yaptığı o büyülü renkli vişne reçeli var ya...o hep seninle kavuşma anını beklerdi en derin hüznüyle...
sen o soğuk ve çiğ görünümünle sahip olduğun iticiliğine rağmen kolay yumuşamandan dolayı belki de sürekli kanayan bir vişne reçelinin aşkına mazhar oldun... hiç aklına gelmemişti belki de sevilebileceğin, hiç beklememiştin belki böyle bir aşkı...bundan dolayıdır ki vişne reçeliyle ilk kez buluştuğun o bir dilim ekmeğin nefis kokusunu hiç unutamamış ve yıllar sonra o ekmeğin üzerinde hangi reçelle buluşsan , ekmek kokusunu duyduğun anda ılgıt ılgıt kanayan vişne reçeli aklına gelecek hep. yanıp bitmiş ama dumanı kalmış bir sigara gibi kendin yok ama kokun var bir haldesin şimdi...eksiksin,tamı yaşadığın için bütün buluşmalar yarım sana... sana...