uzun süre kullanılmış, bir çınar ağacının altında binlerce sohbete kulak misafirliği etmiş, yüzlerce güzel anıya şahitlik etmiş, yaz günü buz gibi bir limonata içerken üzerine çokça oturulmuş, üzerine bir minder atılmış, boyaları akmış, yıpranmış, bir köşesi tamamen kopmuş, ihtiyaç sahibi bir ailenin alması için çöp kutusunun yanına bırakılmış, kimsenin dönüp bakmadığı, ilgilenmediği ve evine almadığı bir ahşap sandalye gibi hissediyorum kendimi bazen.
kimsenin ilgilenmemesi sorun değil, sen ilgilenseydin yeterdi bana. oysa, senden beni hayatına al, arkadaşım ol, can yoldaşım ol gibi şeyler istemedim hiçbir zaman. kırk yılın başında bir tebessüm, bir bakış, bir günaydın, bir merhaba yeterdi bana.
türkiye'de hak ettiğin değeri hiçbir zaman görmeyeceksin. hiçbir zaman herkesin tanıdığı, yolda insanlar tarafından durdurulup selfie çekilen, odası ödüller ile dolu olan bir yazar olmayacaksın. böyle bir isteğin olduğunu da zannetmiyorum. çünkü, seni tanıyorum. yüzümüz, fiziğimiz, hayatımız, ailelerimiz, isteklerimiz, aşka bakış açımız çok farklı olsa da ruhumuz birbirine çok benziyor.
sen benim için bodrum'a giden şehirlerarası otobüste yan koltuğuma oturan, yüzüne bakmaya kıyamayacağın kadar güzel, üzerinde çiçekli bir elbise, altında bembeyaz spor ayakkabılar, sırtında bir çanta olan, uzun boylu, beyaz tenli, nefis kokan, narin elleri olan, yol boyunca kulağında kulaklık, elinde bir kitap veya dergi olan, kendisine bir soru sorsun da aralarında birkaç cümlelik bir sohbet geçsin, molada aşağıya insin de sigara yakmak için ateş istesin ve bunu yıllarca hoş bir anı olarak saklasın diye bekleyen adamın ilgisinden habersiz, varlığından bihaber olan genç bir kızsın.
yani bitanem, seninle tanışma ihtimalimiz, türklerin mars'a giden uzay aracı yapma ihtimalinden bile daha düşük. çünkü, günün belirli saatlerinde özellikle de uyumadan önce seni düşünen, bu karşılıksız aşkı yıllarca sürecek olan ben, seninle tanışmak istemiyorum.
sen benim için radyoda çalan güzel bir şarkısın; bahar ayında sokakta yürürken rüzgarla beraber burnuma gelen hoş bir parfüm kokususun; sabah kahvaltıdan sonra kendime gelmek için balkonda sigara eşliğinde içtiğim kahvesin - ki bu anı günün en güzel anı olarak görüyorum - haftada bir, üşenmezsem birkaç meze eşliğinde, üşenirsem mezesiz içtiğim rakısın; etkisinden yıllarca kurtulamadığım bir kitap, bir film, bir şiirsin.
sana ulaşmanın bu güzel, bu mutluluk dolu, bu heyecan dolu büyüyü bozacağını biliyorum. sen bu halinle beni hayata bağlayan, siyah-beyaz yaşamıma renk katan hoş bir ses, hoş bir kitap, hoş bir makalesin. bir hayal kahramanısın. bu büyü bozulursa beni hayata bağlayan en kritik damarlardan biri kopmuş olur.
Mustafa;
Benim senden platonik hoşlandığımı bildiğine rağmen benle alay ettin bana kibirli davrandın hep beni ezmeye çalıştın bana ara sıra kötü davrandın. Ama asıl ezik olan sendin. Ben seni gerçekten manevi olarak karşılıksız sevmiştim. Yetim olman fakir olman aramızdaki yaş farkı bahane değildi. Bunu sende biliyordun. Boş boşuna sana üç senemi verdim. Boşu boşuna senle otobüs bekledim bana otobüsün ne zaman geleceğini dijital ekranda yazmasına rağmen soruyordun, ben de salak gibi can ata ata cevap veriyordum. Gittim iş yerini buldum, 118 18 den ev numaranı buldum, kardeşini whatsappa ekledim, oturduğun gecekonduyu buldum, adına face açtım adına instagram açtım. Sen ise gittin songüle ve minibüsteki bakıştığın o kızla aramızdaki herşeyi bitirdin. Bundan sonra sende artık herkes gibisin.
aradan 14 yıl geçti ama ben hala seni o ilk gün gördüğüm gibi delicesine seviyorum. seninle hayal kurmaya bile kıyamazken bugün fark ettim ki zaten hayallerinde ben yokmuşum. senin için basit bir ilkokul arkadaşı olarak kalmışım. zaten ne bekliyordum ki; sen zengin kızı ben fakir oğlan; sen tatillerde ingiltere'ye giderken ben köyümde kuzularımın başında güneşin altında senin aşkından kavrulup gidiyordum. sen bu sene mezun olup avukat oluyorsun ben ise halen bitiremedim mühendisliği, sen hayata atılırken ben senin aşkından yolları eskitmeye, mecnun olmaya devam ediyor olacağım. başkasıyla denedim ama olmadı. başkaları bana deliler gibi aşık olmuştu ama sen öyle içimi doldurmuştun ki başkasına yer vermedim veremedim.
az önce mesajlaştık, sen yine umursamaz tavırlarla cevaplar verdin hiç sormadın bile beni. artık senle bir daha konuşmayacağım artık bitti her şeyi bitirdim senin aşkın dışında.
Sırıtınca çok çirkin oluyorsun biliyor muydun? Çünkü gerçekten gülmüyorsun hiç bir zaman. Içinden gelmiyor gülmek. Çünkü o kıçını tekmelese de sen başkasına aşıksın. Bu yüzden bana gelmiyorsun biliyorum. Bakışlarından anlayabiliyorum. Sen o mükemmel gözlerinle etrafa dondurucu bakışlar atarken ben yüzündeki ciddiyetin güzelliğinde boğuluyorum. Ama nereden bileceksin ki. Anlamamazlıktan gelmek işine geliyor. Sen çoktan unuttun belki ama bomboş metroya ben oradayım diye binmemek için "çok dolu bu ya" dediğini, bana asansörün kapısını açışını ve bakışlarını asla unutmayacağım. Bir kaç hafta sonra ayrılacağız. Ama sen hep aklımın bir köşesinde olacaksın. Seni seviyorum.
kalbime öyle bir ket vurdun ki; ne önümü görebiliyorum ne senden öncesini hatırlıyorum. eğer bir bakışın beni bu kadar yaktıysa, elimi tuttuğunda tüm şehir yanacak demek ki.
beni işe almak için uğraştın o kadar patronla konuşurken heycanlanmıyım diye karşıdan göz kırpıp işaret yaparak rahatlattın teşekkür ederim. sen çok tatlısın.
ya hani arada bir sen sağa sola bakarken ben hep sana baktığım için göz göze geliyoruz ya.nasıl mutlu oluyorum böyle koşa koşa gelip boynuna sarılmak geliyor içimden. içim bir tuhaf oluyor. sen gülünce gülüyorum. üzgünsen bende üzülüyorum. aşkın en masum halidir platonik aşk dokunmadan hissetmektir.*
seni diğerlerinden farklı kılan bana ayrı bir heyecan veriyor olmandı. seni gördüğümde sanki enerjiyle dolup taşıyordum. bana karşı bir gülümsemen benim tüm günümü olumlu etkiliyordu ve mutlu geçiriyordum. ve şimdi gidiyorsun seni sevenden habersiz sessizce. seni sevdiğimi söyleyemedim ama hissettirdim sanmıştım, yanılmışım. şunu unutma ki yaşadığım sürece sen hep aklımda olacaksın. sen hiç beni düşünmesende...
bilmiyorum, belki bu yazıyı hiç okumayacaksın. sadece sana olan sevgimi yazmak istedim. sen benim seni sevdiğimi hiç bilmezken ben hep gelecek hayallerine dalardım. olmaz demezdim neden olmasın derdim. şimdi öyle diyemiyorum. sen gidiyorsun çünkü. suç senin gitmende değil benim sana olan platonik sevgimde. çünkü senin hiçbir şeyden haberin yok. içimde gizli sana olan sevgi. ve elveda diyorum yine sessizce duymayacağını bile bile...