Sevgili patronum, bana vermeyi taahhüt ettiğin(sözleşme yapmadık gerçi) maaşımdan neden 50 TL eksik maaşımı hesaplıyorsun? Hayır tanıdık olman nedeniyle ben sana "şu kadar maaş istiyorum" diye şart da sunmadım. "Ne verirsen" dedim. Sen "şu kadar" dedin, "tamam" dedim. Kesinti yapmışsan söyle de ne olduğunu bilelim.
Bu maaşa, 12 saat çalışabilecek başka bir amele bulabilecek misin bilemiyorum, lakin ben bu işe kalıcı gözle bakmadığım için, boşta gezmeme adına, kendi paramı kazanma adına mecburen "evet" dedim. Ama uzun soluklu olmayacak bil istedim.
Bize maaş vermediğin her ay için çok güzel dualar alıyorsun bil istedim.
Bir de başıma "müdür" diye diktiğin adam maalesef hiç birşey bilmiyor ama ona benim maaşımın 3 katı para veriyorsun, zaten sigortayı da asgariden yatırdığın yetmiyormuş gibi rapor aldığımda da hemen primimden ve maaşımdan kestin. Sonra vay efendim biz niye battık vay efendim niye iflas ettik diye ağlama bak yanlışların burda yazıyor.
Ayrıca maaş yatırmayıp bizi parasızlıktan kıvrandırdığın günler odanda noel baba misali "ho ho ho" diye gülüyorsun ya, seni boğazlamak istiyorum.
biliyorum yaşlısın beynin sulandı belkide, belki başka sorunların ama neden ben neden sinirini benden alıyorsun bunun için mi maaş ödüyorsun amına koyim mazlum ben mi oluyorum neden hep bir bağırıp çağırma işinide sikeyim senide sikeyim bıktım senin bilgisayardaki sorunlarından bilmiyor olabilirsin ama bu kaprisler ne . offff
saçıma ak düştü siktir olup gidiyorum tez vakit :(
+ buyrun x bey
- buraya gel
kapı açılış efekti.
+ buyrun
- bu outlook ne işe yarıyor
+ posta gönderimi için x bey
- peki nasıl gönderiliyor
+ bilmiyorum x bey hiç kullanmadım ama onun yerine mai..
- ya ben burada yollamak istiyorum kardeşim
+ söylediğim gibi bilmiyorum
- tamam çık.
az önceki yaptığı toplantıya istinaden patrona söylenemeyen yazıya dökülerek patrona ithafen yazılan yazılardır.
sayın patron ;
seni ve karını insan olarak seviyoruz tamam iyisiniz hoşsunuz da; şu biz almanya da yetiştik, disiplinliyiz ayaklarını bırakın artık. burası türkiye maalesef sizin alman disiplinli çalışma şartlarınız bize uymuyor. bizim de türkiye de alışmış olduğumuz bir standart var kardeşim bizim çalışma şeklimiz de size uymayabilir. o zaman ya tazminatlarımızı verip bizi işten çıkarın ya da bizim alıştığımız çalışma şartlarımıza uyum sağlayın. ne düşündüğünüzü biliyorum ben; eşek gibi bizim şartlarımıza uymak zorundasınız diye düşünüyorsunuz amma- velakin öyle bir zorunluluğu kendimizde hissetmiyoruz. ben sırf evime yakın (20 dakikalık mesafede), cumartesi - pazar tatil, kongrelere gittiğiniz zamanlarda fazladan izin yaptığımızda maaşımızdan düşmüyorsunuz, maaşlarımızı günü gününe yatırıyorsunuz, sigortalarımızı düzenli ödüyorsunuz, bsyramlarda yılbaşında ikramiye veriyorsunuz, çalışma arkadaşlarımdan özellikle bir tanesini çok seviyorum, burada rahatım diye çalışıyorum bu işte. o sebepten mütevellit sen de de para bok buradan kazanacağın paraya ihtiyacın olmadığını bal gibi biliyoruz. Altında porsche' n ve diğer lüks arabaların, emrine amade şoförün, dağıtsan bile bitmeyecek kadar çok paran, yüzlerce evin, arsan, belki bizim hiç sahip olamayacağımız kadar çok imkanın var demem odur ki şurada ağız tadıyla çalışmaya çalışıyoruz bunu bize çok görme, verdiklerini ağzımızdan, burnumuzdan fitil fitil getirme, yaptığını hakk hayra geçmez, verdiğin parada da gözün var sanırım çünkü hiç bereketi yok hemen bitiyor para, kıyıya köşeye atamıyoruz, birikim yapamıyoruz o derece yani düşün sayın patron. ayrıca bir huzur vermedin be her şeyi eleştiriyorsun hiçbir şeyden memnun olmuyorsun bu ne kendini beğenmişlik her şeyi ben bilirim ben yaparım havaları. bazen kızlarla kendi aramızda konuşuyoruz'' acaba hepimiz birden istifa ediyoruz'' desek ne yaparsın diye? gerçi s.ktirin gidin dersin o kadar da egon tavan yapmış. ama sizden ricam lütfen bizi germeyin, çalışma şevkimizi kırmayın, iş yerine olan bağlılığımızı azaltıyorsunuz yapmayın. şuradan kazandığınız ihtiyacınız olmayan para için bizim gönüllerimizi kırmayın bu dünyanın ötekisi de var.
onca işi bana yükleyince ne oluyor sanki? diğerlerine daha az maaş mı veriyorsun ?
herkes alacağını alıyor fakat bütün işleri ben yapıyorum. bunu başarabiliyor oluşumdan dolayı bazen seçilmiş insan olduğumu düşünüyorum.
sana inat bir gün laboratuvarı patlatacağım.!
o koltukta fazla oturmayacaksın biliyorsun değil mi? sen ağlamaklı bir şekilde s.ktir olup giderken, arkandan keyifle güleceğim. yazmak bile öyle mutlu etti ki, gerçekleştiğinde ki sevincimi tahmin edemiyorum.
müslümanım diyemezsin. deme güzel kardeşim deme. yüzde yüzden fazla kar koyabiliyorsan yapma bunu. bize yalan söylemeyi tembihleyebiliyorsan ben seninle aynı dinden olmak istemiyorum.
sen neden böylesin? sen neden insanları bezdirmek için elinden geleni yapıyorsun? senin neden bir dediğin bir dediğini tutmuyor?
3 kuruş maaş veriyosun, onu da arada keserek veriyorsun, sesimizi çıkarmıyoruz. sabahları seni gördüğümüzde moralimiz bozuluyor.
ofis arkadaşın birinden gelmeyeceğini duyduğumuzda, bunu günün en güzel haberi ilan ediyoruz. hani herşeyi en iyi sen biliyosun ya,
peki bunlardan haberin var mı? 700 kişilik şirkette, hakkında iyi konuşan biri var mı bakalım? hoşuna mı gidiyor sevilmeyen müdür olmak?
abi sen insanların çalışma isteklerini kırmaktan zevk mi alıyorsun? sen nasıl bir adamsın ya? haksızlk yapmak kanına işlemiş senin.
fakat bunların hepsi fitil fitil gelir burnundan. ilahi-adalete güveniyorum ben. bir diyorsun ki bana sormadan iş yapmayın, bir de diyosun ki kendi başınıza iş yapabilin. ne yapalım biz şimdi? ama nizoş böyle demiştiniz de sıkıyorsa. valla bıktım senden de, bu şirketten de, müşterilerinden de.ben ömrümde bu kadar saçma salak işleyen bir yer görmedim. 3 kuruş zam yapcam diye ödünüz
bokunuza karışıyor. be göt herif, yapma zam falan, geçtim ben bunlardan, ama düzgün davran, insan yerine koy. bir kahveyi esirgiyorsun
çalışanlardan. çayın içine atılacak fındık büyüklüğündeki limonu kıskanıyorsun. sen neden kullanıyorsun limon? senin miden altından mı?
kaçıncı sınıf işçi muamelesi görüyoruz sayende. daha yazmak istediğim neler var da, ben seni alla'a havale ediyorum.
sınıf gibi ofiste, öğretmen kılıklı oturmuş karşımıza, bir de göz ucuyla bize bakıyor, çalışıyor muyuz diye. hee çalışıyoruz merak etme.
bok çuvalı nolcak.
- türkiye deki ofisimiz avrupa daki şirketlerimize göre 3 kat ciro yaptı diyorsun.
- 2 kişi ile türkiyeyi idare ediyoruz elin almanyasın dan.
- pazartesi - cuma 8 - 18 arası çalıştırıyorsun.
- geçen sene şirket olarak 45 milyon Euro ciro yaptık diyorsun.
ne demeye daha fazla çalıştırıyorsun, izinlerimizi kesiyorsun, izin, noel ve paskalya maaşlarını kesiyorsun ipne? götümüzü mü yırtalım yani? ya beni 2 seneye kadar türkiyeye gönderir orada çalışmama müsade edersin, yada siktiri çeker türkiye de kendime bir iş bulurum.
almancam var, ingilizcem var, türkçem zaten bu ikisini 3 e katlar.
canım patronum, sevgi pıtırcığım!
sen nasıl mukaddes bir adamsın ki böyle insanın sadece çalışma şevkiyle kalmayıp yaşama hevesini bile söndürebiliyorsun. sayın kültür abidesi, bak bu seni son uyarışım hayat o gözlüklerinin altından baktığın kadar kolay olmuyo herkes için.
yine günümün bütün enerjisini aldın götürdün tebrikler sana. sorsan "herşeyi ben yapıyorsam siz niye varsınız burda", sormasan "burda herşey benden sorulur kafana göre yapamazsın". ne istiyosun, neyin kafasını yaşıyosun be adam sen? yalnız şunu bilesin ki burda herkes senden nefret ediyo işçisinden personeline. ofiste arkandan konuşulanları, içimizden geçenleri duymak bile istemezsin. argoya yeni kelimeler bile türetiyoruz ofisçe senin için. ayağını denk al aslanım yoksa kafandaki o iki tel de kalmayacak bak.
neyse sen karşımda otururken yazamıyorum daha fazla. kib canım öpüyorum bye.
(ohh be rahatladım valla)
sevgili patron.
tam 5 ay içinde beni bursa, istanbul, sakarya, antep ve izmirdeki işlere yolladın. ve ben hep elimde 15 kilo valiz, sırt çantam ve küçük bauvulumla o otogar senin bu otogar benim dolandım durdum. artık bana da bir araba verme zamanın gelmedi m balım? zira ben elimde valizle dolaşmaktan nefret ederim.
bu yaziyi 15 yasimda; satis elemani olarak* bir ozel magazada ilk calisma seruvenimin buyuk bir bolumunun icine eden patronuma yaziyorum. para biriktireyim de finlandiyaya gideyim diye bir askla calismak icin yanip tutusan o zamanlar bebe halimi nasil da ezmistin! hele ilk baslarda mallarin fiyatini ezberleyemedim diye bana o koca bulasik yiginini nasil birakmistin hatirlar misin hee?! bana gicik gidiyorsun diye forumdaki herkesin duymasini saglayacak kadar bagirmani da eklerim. ama en azindan simdi bakiyorum da, iyi ki bana oyle davranmissin be patron. oyle olmasaydi belki de simdi boyle olamazdim. fakat yine de o yasattigin gunleri hic unutamiyacagim. eger bir gun patron olursam, nasil davranacagimi az cok ogrettin ex-patron. not: duydum ki magaza kapanmis, isten atilmissin, oh olsun demiyorum da hani anladin sen onu...
anladık, çalışanlarına bi güzellik yapmak için kahvaltıya götürmek istiyorsun bizi, çok güzel. buna bi lafım yok. peki kendime ayırabildiğim tek günü, pazarı seçmek zorunda mısın bunun için. madem kıyak geçicen cumartesi götür. haftanın 6 günü görüyorum zaten seni. çocuklar bu cumartesi çalışmayalım kahvaltıya gidelim de mesela. hadi sen akıl edemedin, ben söyledim sana cumartesi gidelim diye onu kabul etsene be adam. ben sürekli sana maruz kalmak zorunda mıyım, uyucam lan ben pazar günü. ofiscek çok meraklıyız senle kahvaltı yapmaya sanki, götürme ya, gitmeyelim nolur.
içmeye gidelim dedi, hayır dedim, mağaza sorumlusu yapmak için torpil yaptın teşekkür ettim, bugün saatlerce seni Bekledim kahve içelim diye hayır dedin..