geceleri efkarlandığımda iki duble sek limon içiyorum. çok pis çarpıyor şerefsizim. hele de fondip yapınca böyle yüzün ekşiyor, sonra boğazından yüzüne çıkan bir sıcaklık alıyor ekşiliğin yerini. artistlik olsun diye de bardağın kenarına tuz döküyorum en son onu yalayıp vuruyorum kadehi masaya doldur usta doldur dermişcesine.sonra daaa... sonrasını hatırlamıyorum sözlük. *
Bugünler de gülüşüm sahte..öylesine gülüyorum keyiflenerek kahkaha atmayalı uzun zaman oldu..gamsız ifadesiz bir ruh hali içindeyim..hissizleşmenin en uç noktasındayım..ne sevinebiliyorum ne üzülebiliyorum öylesine bi hayat sürüyorum şu günlerde..uyuyorum gecelere yatıyorum, sabahlara uyanıyorum anlayamadığım ruh halime teslim ediyorum kendimi üzerime geçirdiğim bi kaç parça kıyafetle örtmeye çalışıyorum kendimi..ruhumu örtemiyorum ona söz geçiremiyorum, bedenimi koruyabiliyorum ama onu koruyamıyorum..aldırış etmeden hayatımı saçma salak tüketmesine ve bedenimi bunun için kullanmasına kızıyorum,yüzüme yerleşen donuk ifadeden sıyrılmak istiyorum..dokunmayın bana dokunsanız ağlayacağım.
amuğa koduklarım tuzu uzatın lan, demek isterdim uzunca bir masada, tıpkı filmlerdeki gibi aristokrat bir aileyle oturup, çenemizin altında kumaş peçetelerle yemek yerken. garsonları masaya çıkarır, siz burada yiyin derdim. ev sahibesini de mutfağa yollardım. ayrıca bu ev sahibesine salaklık yaptığında türlü cezalar verirdim. misal hizmetçinin sırtına kese yapmak...
güçlü olmak; herkesten tekme yiyip, tokat yiyip ayakta kalmaksa ben yoruldum güçlü olmaktan.. zayıf ve güçsüz olmak istiyorum artık. "tekme atarsam yıkılır, tokat atarsam kırılır" diye düşünülsün hakkımda, dokunulmasın kırılganlığıma..