Sana karşı zerre bir hissim yok inan. Ama bugün ihrac edilen subaylar arasında adını gördüm. Ve üzüldüm. Sevgilin de var biliyorum o nasıl üzülmüştür kim bilir.
Beni terk ettiğin gün çok ama çok üzülmüş ağlamıştım ama asla beddua etmemiştim. Fakat arife günüydü ve oruçlu oruçlu hakkım yenmiş kalbim kırılmıştı.
Dua etmiştim sadece mutlu olmak için herşeyin hayırlısının olması için. Allahın bana haksızlık yaptığını düşünmüştüm meğer zor bir hayattan kurtarmış bugün onu anladım. Umarım bir gün tekrar işine dönersin ben sana hiçbir zaman düşman olmadım. Beddua ettim tuttu gibi bir şey de demiyorum çünkü insanın başına gelir kötü şeyler benim de geldi. Bunun bir beddua yüzünden olduğunu düşünmek istemiyorum.
Ben sadece bir insan olarak haksız yere emek verdiğin işinden atılmana üzüldüm. Allah yardımcın olsun.
Seni sürekli mutlu etmek istedim ama hayallerimde seni sadece ağlarken ve ben seni severken gördüm. Düşündüm bunu, özür dilerim. Gülümselerin gerçek gibi duruyor görmeyeli seni. Hala görmesen de özür dilerim.
Keşke böyle işin yoğunluğu olmasa biliyorum işin bu ama ben hep yanimda ol istiyorum. Amaaa yine de seni beklerim ben işten dönmelerini. Yeter ki sağ salim dön. Sen benim bu hayattaki en kiymetlimsin kocaaaam.
Çok mutlu olabilirdik belki kafamızdaki o duvarlar olmasaydı. Çok sevebilirdik mesela bu kadar kırılmasaydık. Sevgiyi kalıplara sokmasaydık, olduğu gibi yaşasaydık hayatı bir şey kaybetmezdik kendimizden belki ama kendimizi kaybettik artık sırf bu kalıplar yüzünden.
Seni 'SEN' diye sevdim BEN..
Varlığına inat yokluğunda bile sevdim seni ben.
Sana duyduğum sevgim bir günlük olsaydı eğer,
Seni 'SENSiZLiK DE' bile yaşatmazdım sevgili.
Seni hiçbir zaman 'acılarımın insanı' diye sevmedim ben.
Ben; yüreğindeki sıcaklığı Ve gözlerindeki gözyaşlarını sevdim.
Gece ayazından sesleniyorum, sokaklardan, isimsiz kapı önlerinden, pencere pervazlarından, kırık dökük lamba ışıklarından, yaralı vakitlerden,
Duy beni !
Adımlarımla tekrar tekrar okşadığım bir kentten, koynuna girip nefesimle temize çektiğim kuytulardan sesleniyorum.
Kat kat üşüsemde gizlemediğim ellerimle, ses etmeden hiç, tüm göğe adanmışlığıyla yüzümün.
Unutmadan bir an bile olsa yerini kalbimin sesleniyorum.
Hayatın uzak bir kıyısında yürürken ve soluklanırken ihtiyar kediler gibi zaman zaman, uçamazken ama kanatlanırken sesleniyorum.
Duy beni !
Soğuk ya buralar, çok soğuk ya ellerim.
Ilık ılık içimden akan mavi nehir sensin, o yüzden kaybolup gitmemişliğim.
Hep o yüzden bu koku, bu dallar, böyle çiçeklere benzeyişim.
Sesleniyorum..
Toprağından göğüne kadar hayatın, tek hakikatim.
Aç kollarını, evimi özledim.
kırdığımın farkına varıp yazıyorum gönlünü alayım diye ama karşı taraf umursamıyor geri dönmüyor. Demek ki kırılmadın, umursamıyorsun. Keyfin bilir! Bu şekilde uzaklaştırıyorsun beni. En sevmediğim hareketler çünkü.
Sevgiye gelince en güzel en saf sen seversin hı hım.
Artık seni sevmiyorum galiba. Aslında sevmediğimden de emin değilim, tek emin olduğum şey seni ne yaparsam yapayım unutamıyor olmam. Sen de sanki unutmamamı istiyormuşsun gibi davranma. Benim tek başıma aldığım bir karar değildi ayrılmak. ilişkiyi oyuncak haline getiren de sendin. Ben sana senin dediğin gibi her zaman yanındayım, seni bırakmayacağım gibi sadece lafta kalan cümleler kullanmadım, ben sana bunu hissettirdim. Sen ne yaparsan yap ben senin yanındaydım. 'Sen, sana kaybetsen de yıkılmayacağını haykıran birini kaybettin.' Şaka gibi ya çok kısa sürede hayatımda ne kadar büyük bir yer edinmişsin. Sana dokunamadım bile eğer dokunsaydım daha kötü olurdum heralde. Benim orada olduğumu bile bile yolunu çevirip kendini bana göstertip, kendini benim gözüme gözüme sokma.
Her neyse, sana yaptığın seçimlerle hayatında başarılar dilerim kendini bana gösterip durma.
Her şey senin tülü yarı aralık bir pencereden gizlice beni izlediğin, oturduğum sandalyeden kalktığımda gideceğimi anlayıp panikle kendini dışarı attığın o günkü gibi kalmalıydı. Sevip de söyleyememeyi senden öğrendim. içimde kaldın be adam.
Gidişinden dolayı sana kızmayacağım.
Ben bütün suçları üstlendim.
Ama kırgınım sevdiğim.
içimdeki bütün faylar kırıldı, tüm gemiler yandı.
Altından kalkamayacağım bir yük kaldı sırtımda şimdi.
Ben senden gitmeyi seçmedim, buna beni sen mecbur ettin.
Uzun geceler beni bekliyor farkındayım.
Çoğu zaman ağlayacağım gizli saklı, içimi kimseye dökmeden toparlamaya çalışacağım.
Biliyorum bazı şarkılar daha çok acıtacak ve her güzel filmde ben seni hatırlayacağım.
Sen beni kırdın anlıyor musun?
Kimsenin, kimsenin yapamayacağı bir şeyi başardın.
Çünkü ben seni sevmeyi seçtim.
Ve insan yalnızca sevdiklerine kırılır sevgilim.
Başka biri olsa çıkarsın hayatından olur biter ama sen benim yabancım değilsin.
Seni böyle severek bana bunu yapmana ben izin verdim.
Kırgınım sana...
Ama en ufak bir kinim yok inan.
Çünkü sana inanmak, seni sevmek, sana güvenmek benim kendi seçimim.
Seni herkesten farklı gördüğüm için özür dilerim...
Gittiğinden beri dinlediğim her şarkıda sen anlatılıyorsun gibi ya da ben öyle anlamak istediğimden bana öyle geliyor. Sen gittikten sonra şarkılar daha bir anlam kazandı, şiirler, yazılar, en ufak bir ses, gördüğüm en basit şey bile daha bir anlam kazandı. Seni her şeyinle seven tek kadın olduğumu biliyorum, ben her zaman buradayım. şimdi olmaz ama eğer bir gün başka bir şekilde bir yerde karşılaşırsak belki yine olur, ilk aşklar unutulmazmış, unutamıyorum da zaten. Senin için gözyaşı döken ve ne olursa olsun, ne denirse densin seni bırakmayan bir kadın var burada, varlığımı bil ve hisset. Sen ne yaparsan yap, ne demiş olursan ol, her şeye rağmen seni seviyorum. Seni sevdim ve hep seveceğim.
insan 10 yıl boyunca her derdini acısını paylaştığı adamı, arkadaşı şehit düşünce aramaz mı?işte ben bugün aramadım seni...öyle kırılmışım ki sana, beni öyle kırmışsın ki bu kez acını paylaşmak içimden gelmedi. oysa hep böyle durumlarda telefona sarılırdım di mi?hep destek olurdum di mi?evet, yine üzüldüm ama bu kez senin üzüntünü paylamak içimden gelmedi.zaten sen gerçekten üzülmeyi bilir misin ondan bile emin değilim.bana yaptıklarına, bana olan davranış şekline bakarsak vicdanın konusunda ciddi tereddütlerim var.çünkü hiçbir vicdanlı insan senin bana yaptıklarını yapamaz. işte tüm bunları hatırlayınca bugün 10 yıl yaptığımdan farklı davrandım sana. insanlığımı yitirdiğimden değil senin bana yaptıklarına bir karşılık olarak farklı davrandım...beni bu duruma getirdiğin için mutlusundur belki, büyük iş başardın. benim gibi birini bu duruma getirmek herkesin harcı değil.
haziranın sanırım ya 13 ya da 14'düydü. sabah evden çıkmış biraz marketlik yapıp, gazetemi alıp eve dönecek, kahvaltımı yapıp biraz da dinlenecektim. keyfim de gıcırdı hani...
sevinçle evden dışarı çıktım. keyifli keyifli alışverişimi yaptım. market raflarında duran ürünleri çok severim, almasam bile evirir çevirir, içeriğini okur hsngisi daha iyidir diye mukayese ederken en az markette yarım saat vakit harcarım. seviyorum, ne yapayım. neyse aldıklarımı ödeyip, bir güzel itinayla poşetledim ve marketten çıktım. elime bozuk paraları veren kasiyer kızların eş zamanlı olarak gözlerimin içine bakmalarına hala alışamamış olsam da hala mahçup düşsem de, o kapıdan çıkarken mutluluğuma zeval gelmez.
neyse efendim, hemen marketin karşısında bulunan yılların bakkalı macir b... abimden de gazetemi alıp halini hatrını sorarak ayrıldım. o gün her şey çok yolunda gitmekteydi ve eve doğru beni yaklaştıran her adımda sanki mutluluğum gittikçe büyüyor, içim yaz tatilinin daha henüz ilk günlerindeki bir çocuğun sevincine benzer bir sevinçle dolup taşıyordu.
hava güzel, hayat güzel, evde usul usul demlenmekte olan çay güzel...
eve emin adımlarla yaklaşmaktaydım tam da karşı taraftan güzel, bakımlı bir genç kız seke seke yürüyordu. masum gözlerle yardım bekleyen bir antilop yavrusunu andırır gibiydi.
bana doğru yaklaştığına gittikçe emin olmaktaydım. ilk önce kendimden şüphe ettim, şöyle bir etrafı kolaçan ettim belki de yaklaşmakta olduğu kişi ben değildim. ne var ki aramızda tahminen 5-6 metre mesafe kaldığında bir ses işittim.
-" pardon" hüzünlü bir pardondu bu...
görüyorsunuz ki ayakkabımın topuğu kırıldı, yakınlarda bildiğiniz bir ayakkabıcı var mı acaba? buranın yabancısıyım da.
şöyle bir düşündüm bir iki durak ötede bildiğim yaşlı bir mahalle ayakkabı tamircisi vardı.
ama bu güzeller güzeli kızı, oraya kadar yürütebilmek benim için bir üzüntü sebebi olurdu. topuğu kırılmış ayakkabısını eline almış ve diğer ayağındaki ayakkabı ayağında bulunmuş olduğundan dolayı ayak parmaklarının ucunda kendini yükseltmekteydi, dengelemekteydi.
bir ara gözlerim ayaklarına ilişti. o kadar güzel, hoş bir ayakla o güne değin karşı karşıya gelmemişimdir. içimden bir şeylerin akıp beni, tesiri altına aldığını hatta kahredeceğini anlamıştım.
biraz duraksadıktan ve karşımdaki kızın güzelliğinin büyüsünden uyanma gayretimden sonra nerede ayakkabı tamircisi olduğunu söyledim.
fakat kız üzüldü tabi. orayı kolay bulamayacağını ve bu halde yürüyemeyeceğini belli eder gibiydi.
aklıma hemen bir fikir geldi.
dedim ki,
+ hanımefendi 'kibarlıği da elden bırakmam tabi.' arzu ederseniz ben bir koşu hemen idareten kırılmış olan ayakkabınızın topuğunu acilen olmak kaydıyla bizim amcaya anlatırım 3 dakikada bilemediniz 5 dakika içinde buradayım. bizim evin önünde hemen kaldırım taşı var. orada dikkat de çekmezsiniz siz buyrun dinlenin ben bir koşu gidip geliyim. poşetlerimin yanınızda kalmasında bir sakınca yoktur umarım.
- yoğ yoğ. tabi. kalabilirler. sizi de yoruyorum. kusura bakmayın...
+ olur mu òyle şey...
falan filan derken ben uçarcasına gittim gerçekten de acilen topuğu çaktırtıp 5 dakika içinde kızın yanına döndüm.
kızın gözleri mutluluktan parlıyordu. ben de güzel bir kızı mutlu etmenin ve bir işe yaramanın kıvancını duyuyordum yüreğimde.
-bu iyiliğiniizi nasıl öderim bilemiyorum. çok teşekkür ederim. çok iyisiniz. şanslıyım ki allah sizi çıkardı karşıma...
+ ben ne yaptım efendim. benim yerimde kim olsa bunu yapardı.... gibi sözler söyledim.
ayakkabısını zerafetle giydikten sonra ayağa kalkan güzeller güzeli kızımız gözlerimin içine bir minnet ve sevgi duygusuyla bakıp, samimi bir şekilde elini uzattı. ben de aynı samimiyetle uzattığı eli sıktım. 1,2 saniye tebessümle bakıştık birbirimize. içimde o anda, ona karşı hissetmiş olduğum yakınlık ona sarılmam gerektiģini söyler gibiydi. ama elbette bu olamazdı.
son sözler yakındı. kapıdan çıkacak ve sonsuza değin uğramayacaktı giden sanki. derin bir iç çekişle bir söz işittim.
-hoşçakalın...
her şey için tekrardan teşekkürler.
ben başımı öne eğip orada öylece kalakaldım. omuzlarım çökmüştü evde demlenmekte olan çay kan ağlıyor, elimdeki anahtar apartmanın kapısını ölümümüme açmak için bekliyordu.
o yanımdan ayrılırken, son bir söz ve hatıra olarak bana bırakmış olacağı, o son el sallamasıyla son darbesini vurup gitmekteyken, bense yalandan dış kapıya doğru anahtarı itelemekteydim. nihayet sokağın köşesini mutlu bir antilop gibi zıplaya zıplaya dönüp gözden kaybolduğunda dünyam başıma bütünüyle yıkılmıştı.
o şirin sesini, tavrını, güzel yüzünü, hikayemizi sonsuzluģa uğurlamıştım.
eve girdiğimde yüzümden anlaşılıyor olmalıydı ki validem sordu;
-oğlum bir şey mi oldu? giderken pek bir neşeliydin, kötü görünyorsun.
Hapsolduğum kapıları açabilecek sen varsın.
Göz bebeklerinle merhabalaşmayı özlettin.
Çivit yağmurlarda ıslanıyor mavi hayalin.
Söyle her yol sen mi yoksa sende mi beden.
Dişlerini bileylediğin geceden belli hasret.
Üzüldüğün ben miyim yoksa kapılarda kalmış gözlerin mi.
Sahi sen beni mi düşünürsün yoksa sevdanı mı yalnızlığında geceden.
Ya da boşver sen düşünme dehliz, ben yazarım karanlığını.
Tatile gidiyorsun dört gözle snaplerini beklerken tutuyorsun deniz manzarasını atıyorsun. olm manyak mısın?? Atsana güneşlenirken bir fotonu senden daha güzel manzara mı var?
Ben gemileri yaktım. Bıraktığın gibi biri de değilim. Bilmiyorum aslında cunku ben sana karşı cok farklıydım. Belki de hala ayniyimdir cunku sen ayrıcalıklıydın. Ama suna Eminim ki bazı düşüncelerim senle birlikte geçmişte kaldı. Sana verdiğim ayrıcalığı kimseye vermemekte cok güveniyorum kendime. Fakat bu ayrıcalığı sana vermiş olmanın gercegi karşısında o özgüvenim kaybolup gidiyor.
O Derenin altından cok su aktı sen belki de baska eller tuttun baska dudaklar öptün başkaları ile uyandın sabahlara. Bense hiçbirini yaşamadım. Belki de bu yüzden kendime güveniyorum cunku o ayrıcalığı veremem artık kimseye, sana bile. Lakin... tüm bu gerçeklere ve özgüvene rağmen bir detay var. Sanki birden karşıma çıkıp sarılsan ben sana daha sıkı sarılacakmışım gibi. Hicbirseyi hatırlamayıp kendimi yine sana kaptirabilirim korkusu var içimde. iste senin en büyük ayrıcalığın da bu...
Lütfen, geçen günlerde yaşadığım o şok sonrası kendini anımsatma artık bana. Bir kaç yıl önceki hislerime geri döndürme beni. Çünkü ben artık birini sevemeyecek ve üzülmeye hic niyeti olmayan biriyim. Beni kendini anımsatarak karşıma çıkarak kendimden uzaklaştırma. Yaşayıp yaşamadığını dahi bilmediğim şekilde kal, geri donup ‘iste ben geldim ve bir gün seni üzeceğim’ deme. Çünkü cok sevdin cok sevdim cok üzdün cok üzdüm. Beni bende bırak ki daha fazla üzülmeyelim.
40 dakika boyunca ona içimi açtım kendime inanamıyorum
Yarın pişman olucam muhtemelen ne vardı bu kadar diye, malum olaydan girdim içimden çıktım. Gerçekten içimden çıktım
Tepkilerindeki yapmacıklığa aldırmadım, devam ettiği yalanlara da aldırmadım
Ben sana kızıyorum, dürüst olmadığın için kızıyorum. Ve sen bana hala dürüst olamıyorsun
Yediremediğin için mi bilmiyorum, kuyruğu dik tutmak için mi onu da bilmiyorum. Ama endişeni hissettiğim için anlatıyorum
Belki de bu son şans, belki de ben de seni yargılamamalıyım. Ben bu kez, yine bir kez, sayfaları koparmaya hazırım. Sen dürüst olmaya hazır mısın?
Ben bu yazıyı 16 eylülde yazmışım
Şu an bana söylenen 5 yıl öncesi, topa tutulduğum konular 5-6 yıl öncesinden başlıyor
Ben vazgeçtim. Senden umudumu kestim, hepinizden de vazgeçtim.