Ben sadece bu kez elimde bir hiçle ortada kalmak istemiyorum.
Sadece seni sevmeye devam etmek istiyorum.
Ne bileyim işte, yanına uzanmak, seni seyretmek, beni düşündüğünü bilmek, kokunu içime çekebilmek istiyorum.
Çok şey istiyorum belki ama sonsuza dek yetinebileceğim şeyler bunlar.
Biliyorum, çekilmez birisiyim.
Biliyorum, vazgeçilmez değilim.
Sokakta onlarca güzel kız varken bana bakmanın saçma olacağını da düşünmedim değil.
Ama işte, bir kez yakaladım o şansı seninle.
Bırak sahip çıkayım.
Gitme.
Gitmeme izin verme.
Ne dersem diyeyim, ne yaparsam yapayım.
Gitmeye kalktığımda fevri davrandığımı bil.
Sadece beni kendine çek, ve öp.
Ben özür dilemekten bıkmam.
Sen de affetmekten bıkma.
Bu bir aşk yazısı değil.
Çoğu geceler gözyaşlarım temizledi allığımı.Hiçbir zaman bu kadar dökülmedi yaşlarım, tuzdan yanaklarım yanmadı.
Seni kaybettik evet,hatta 1 haftadır biliyorduk sonun böyle olacağını.Ama biliyorsun; ölüm,sevilen insana yakıştırılmıyor.Kalbimin sızısına ve güzel anılarıma yenilerini ekledin.Aslında ben pek iyi yazamam bile,hatta şu an konuşamam,konuşmak isteseler de.Ama buraya yazılan yazılar sonsuz oluyor,tıpkı senin gibi.
Sen bizimlesin.
hiçkimse pahalıdan satmaya çalışmasın kendini. biz biliriz kimin ne zaman indirimde olduğu günlerini.. gidene üzülme başkasına gidiyordur. gelene sevinme, başkasından gelmiştir.. biz üç kişiyiz ben, kendim ve kahyamız.. bizi tanıyan bilir, bilen anlar, anlayan susar anlamayan uzar..
şimdi sorarsın sen. sen kimsin?
azbuz ben; aynı şarkıyı 500 defa peşe peşe dinleyebilen, sabah yüzünü yıkarken sadece iki parmağını ıslatıp göz kapaklarına süren, buzdolabını açıp boş boş baktıktan sonra kapatan, mp3 dinlerken klip tadında yürüyen aynı zamanda etrafını keserken kaldırım taşlarını sayıp çizgilerine basmayan, çift taraflı çakmağımı iki tarafta gaz seviyesini eşitleme ihtiyacı duyan, girdiği mekanda ilk olarak çıkış kapısını arayan, o mekanın cirosunu hesap etmeye çalışan, oturduğu yerde ilk olarak her yere hakimmiyim diye bakan, lisedeyken trt radyosundan kaset kayıt edip arkadaşlarına dinleten, scotterına bindiğinde dünyası bambaşka olan, bi elinde biraları bi elinde sigara paketleriyleyken burnu ile ışıkları açan, gündem dizilerini ve ünlüleri bilmeyip sikine takmayan, bi türlü insanlara güvenmemesi gerekirken her defasında aynı hataya düşen, kazandığı ve kaybettikleri ile güçlenen, hayatı her zaman sil baştan yaşamayı en büyük görev gibi görmüş edaları takınan ama yapamayan, küçük dünyasının anlaşılamayan delisi seçilen hırbonun tekiyim.
ya sen kimsin demiyeceğim. sakın bana kendini anlatma yoksa tadın kalmaz gözümde. ne kadar başkaları için ulaşılmaz olsanda benim için her zaman bir utopyan olmalıdır. çünkü ben çabuk sıkılırım aynı zamanda.
benim için division zamanı her an tüm yazdıklarımı değiştirebilirim. ha söylemedim mi? aynı zamanda kişilik bölünmeside var bende neyse öteki benler gelmeden kaçayım. ben bu yazıyı "o"na yazım ha sen alınma.
Öleceğim elbette.beni sevişlerin seninle kalacak, kabre kadar, nafile.yardıma muhtacım.ilahi bir el değsin düşüncelerimize.
Dünyanın öbür ucundayım.hatta dışında.öyle bir manevi mesafe; sonsuzla yarışabilir.neyse ki uzansak dokunuruz birbirimize.uzanmak istiyor muyuz? Elbette, dokunmadan ellerine ermek, saadet verecek.
Eyvah ne yer kaldı ne yar! Hatıra kaldı,hatıralar hatta.şimdi otur işin yoksa, acıkan kalbini anılarla doyur.
Ben bu yazıyı ona yazdım , görmemekte direttiğin terden kızaran avuçiçimde birikenle hemde. Sana yazdım ben bu yazıyı görünmezliğin o kekremsi tadının getirdikleriyle. Giyotinin sivri ucu gibi umarsızlığına yazdım. ilahi bir yardıma muhtaçlığımın getirdiklerine , boğazımda düğümlenip bir türlü dışarı çıkamayan harf dizilerinin çaresizliğine yazdım. Boş bulunmuş yarımakıllığıma , saf dilli karanlığıma yazdım karşı koyamayan iradesizliğime , yapmak istediğini değil yapması gerekeni yapmaktan geri durmayan ezilmişliğime yazdım. Sözlerime sadakatsizliğime , istediğim yargıları bir türlü yaratamayan bir türlü istediğim etkiyi uyandıramayan sesi kısılmış çığlıklarıma yazdım. Kafesteki aslan kadar rahatsız kalbimin çarpışlarına , bunca çözümsüzlüğün içinde bir yol arayan nöronlarımın çırpınışlarına yazdım. Kör-topal gururumun dudaklarında okunmayan esamesine , gözlerinde kılınmış cenazesine yazdım.
Ahlarıma , eyvahlarıma yazdım. Kendimden gizlemeye çalıştığım heyecanıma , güneş siktirolup gidince çekilmeye başlayan kanıma , tam kabuk bağlamaya alışırken kan damlamaya başlayan yaralarıma , göğüs kafesime artık fazla gelen canıma yazdım. Ulaşamadığım düşlerime , yalandan olmayan gülüşlerime yazdım senle unuttuğum ne varsa...
siz o musunuz?
siz bu musunuz?
siz şu musunuz?
hanfendi siz orospu musunuz?
gece gece başlığı görür görmez aklıma gelen şeye bak. nejat uygur tiyatrosundan alıntıdır. zamanında çok gülmüştük. hah niye o kadar güldüysek, hiç de komik değil.
ulen var ya ne alaka uyumadan önce şu sözlüğe yazıp çıkasım geldi. içimi öyle döken adam değilimdir aslında.
ya sen nasıl bi kızsın ya ? sen, yarım saat 1 saat dirty dance'a kadar giden bi şekilde dans et, sonra bi telefon gelsin, "benim eve gitmem lazım ama gelicem" de saat 3'te bide. kaldık mı gene sap gibi? bahtımı sikeyim abi net. bu bu aralar 2. oluşu. her şey on numara giderken bi sıkıntı çıkıyo son dakika.
ulen 2013'e de şansız girdik. ben yatıyorum aq başım hafif dönüyo.
seni ilk kez gördüğüm güne dönme şansım olsaydı, hiçbir şeyi değiştirmez olduğu gibi yaşardım onu. yine sınıfa girip sana şaşkın şaşkın bakar, büyük ihtimalle yine ne dediğini anlamaz donup kalır ve yine yanına otururdum. geriye kalan tüm günleri ve geceleri de değiştirmeden yaşardım. yine sana aşık... ama bugün, bu gece öyle çok ağladın ki benimle; ne yaşadıklarımız ne de ben bu kadar etmiyoruz, değmiyoruz anladım.
'bakışların ki/ taşı onunla yıkasalar/ üzerinde akik biter'... ben pırıl pırıl bakışlarını karanlığa boğdum.
dikenlerim yokmuş gibi davranıp ellerini kanattım. yalanlarım yokmuş gibi, her şeyi olması gerektiği gibi yaşamış görünerek bana güvenmeni sağladım.
beni affetme. daha kolay olacak. ben kendimi affetmiyorum.
Bazen hayatınızda sizi iyileştiren birisine ihtiyacınız vardır
Bazen biri sizi gülümsetsin istersiniz
Bazen bütün çocukluğunuzla şımarmak, şımartılmaktır tek arzunuz
Bazen önemli olanın onunlayken mutlu olmak olduğunu düşünürsünüz
Bazen, saatlerce susmadan kendinizden bahsettiğinizde, karşınızdaki sadece gözlerinizin içine baksın diye beklersiniz
Bazen ise, hayatınızda böyle birisi varken, aşık olmak istersiniz.
ne etmeli
nasıl yapmalı da
söylenmeli seni sevdiğimi
değil seni görmenin
adının yazılı olduğu bir kağıt görsem heyecanlandığımı
nasıl etmelide söylemeli
mektup mu yazmalı
şöyle afili bir kağıda
dikkatlice yerleştirip zarfın içine
kitabının arasına mı bırakmalı
yoksa pat diye çıkıp karşına bu sana mı demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hiçbir çocuk ağlamıyor
hiç kimse nedensiz ölmüyor
ekmek için kavgaya gerek olmuyormuş gibi
mutluysam bir an
kızıla boyandığını dünyanın
bir de dünyanın kızıllığına
gülüşünün eklendiğini gördüğümdendir
diye nasıl demeli
ne etmeli
nasıl yapmalıda
söylemeli seni sevdiğimi
hatırlıyorum karın yağışına güzel dediğini
o zaman yağarken kar
yürümeli senle bir sahil kenarında
hangisi olduğu mühim değil
ak deniz kara deniz fark etmez
yeter ki sen ve deniz
bir kar tanesi seçmeli
takip etmeli varıncaya kadar denize
denize varıp eriyince de
balıklara yem atmış gibi mutlu olamalıyız
bütün bir dünyayı doyurmuşçasına
ayak izlerimiz ardımızda aşkı yazmalı
hemen orda
azıcık ileride
seyyar tezgahı
gaz lambası
kirli önlüğüyle
sanki bizi bekleyen
kestaneci dayı olmalı
bütün bir gece gaz lambasıyla konuşmaktan sıkılıp
araya birkaç öğüt sıkıştırmalı yaşlı sesiyle
mesela
bu genç adamı sevmelisin demeli sana
sana tutturmalı kestaneleri
üşümeli ellerin
üşümeli ki
bir an olsun
gecenin ayazından ayırmak bahanesiyle
almalı ellerini ellerime
tam o anda anlamalısın
işte o an ellerimi ellerine bırakıp gitmeli
ne etmeli
nasıl yapmalı da
demeli sana
niye gidiyorsun un cevabının
çaresizliğim olduğunu . . .
size bir fıkra anlatayım. bir gün adamın birisi oğlunu sünnet etmiş, sünntette takılan paralarla gemicik almış. :/ sonra hanımına dönmüş demiş ki ! hanım hanım biz şu çocukları 3 leyelim bir ülke bile satın alabilirz.
Güldürmedi değil mi? ama onlar çok mutlular!
bence siz en iyisi bir iyilik yapın, pusula haline getirip sandığa atın, sonra o sandığı denize atın o kadar gemiciğin arasından belki sizi de farkederler. belki yat belki kat .
hep hatalarimi ariyosun.
iyi yonlerimi hep gormezden geliyorsun.
99 iyilik yapip 1 kotuluk yapsam diger herseyi yok sayiyosun.
agzimla kus tutsam yaranamiyorum.
sevgili seri artı oy veren canım ciğerim...
güzel kardeşim; iyisin hoşsun da, kıllandırıyosun beni.
geçen, "ben bu yazıyı sana yazdım" başlığındaki tüm entryleri üşenmeden artılamışsın. durmamışsın, son zamanlarda girdiğim entrylerden bir buket yapıp, onları da artılamışsın.
bir özel mesaj neyin at, haberdar et kendinden.
seçilmiş insan mı kalmadı lan, yapmayın böyle şeyler.
sevgili on. Sen gerçekten çok güzel, çok çekici bi sayısın. En küçük 2 basamaklı sayı olarak seni çok beğeniyorum. Benimle evlenmeni çocuklarımın sayısı olmanı istiyorum. Duy sesimi...
ben bir yazıyı biri için yazdım. o kişi ona yazdığım yazıyı okuduysa lütfen, 2 dk delikanlı olda cevap ver hayırsız.
yarım saattir kapının önünde bekleyorum g*tüm dondu yeminlen!