ikimizde bilmediğimiz bize oldukça yabancı bir yolun başındaydık seninle. belki birbirimize de yabancıydık, yolda ilerledikçe tanıdık ya da tanıdığımızı sandık.. sevdik belki de sen sevdiğini sandın bense hala seviyorum eksilmeden. kaybolduk bilmediğimiz sokaklarda, bazen çıkmaz sokaklarda durakladık nefes aldık, uzaklaştık ama sonunda yine yeniden yola koyulduk elele. ben ve sen yani biz hiç biz olabildik mi sevgili? biz olmayı becerebildik mi?
biz olmayı başarabilseydik şuan çok ayrı, çok yabancı, birbirimizden kilometrelerce uzakta olabilirmiydik?
hep aklımdasın ve hergün biraz daha özlemle anıyorum seni. düşünüyorum şuan kiminlesin, kimin gözlerinde kayboluyorsun, kimin kimlerin için pırpırlanıyor kalbin.... onlara da yapıyor musun yoksa sadece bana mıydı tüm bu sahtelikler sevgili..???
gurur mu demiştin..
bilmiyorum gurur nedir, seviyorum ya seni tüm yaşattığın hayalkırıklıklarına rağmen.. sil baştan demiyorum sana diyemiyorum biliyorum mutlusun şuanki 'bensiz' hayatından ve biliyorum yeni bir başlangıç 'biz' olmamız için yeterli olamayacak. ama tüm bunlar sevmeme, özlememe engel değil sevgili...
hayyam'ın rubaisindeki gibi bir pergel misali ne kadar dönersem döneyim çevrende yine kafa kafaya verebilcek olsaydık seninle..
zakkum'un ahtabot'unda dediği gibiyiz oysa biz; ne kadar kabullenmek istemesem de:
'biz hiç güzel olamadık, dikis tutturamadik
birbirimizden baska bir siper bulamadik '
ben bu yazıyı "okuyamayacağını" bile bile sana yazdım.
oldukça derin bir uykudasın, ne zaman uyanacağını, ya da uyanıp uyanmayacağını kimse söylemiyor.
beraber yaşadıklarımızı, güzel anlarımızı düşünüyorum sürekli.
seni hiç kırdım mı acaba? üzdüm mü?
sanırım hayır.. umarım böyledir..
seni çok seviyorum canım teyzem , annemin yarısı..
uyan lütfen, yüzüne söyleyeyim.
ıssız bir adada kalıp yazdığı kağıdı şişeye koyup tıpasını tıkayıp - unutmayınız: ıssız adada yanında bulunduracağın 4 şey: şişe, tıpa, kalem, kağıt- dalgalara salmak gibi bir durum. bir okuyan olur olmazsa da umudun olur.
sonra oturdum soğuk kaldırım taşına. kendi başıma. çalılıkların arkasından gözüküyordu yüzün. gülüyordun. ya da gülümsüyordun. uzaktan ayırt etmek zordur...
ne kadar güzelsin!
her şeye bir anlam yüklerim genelde. tanrıya, insana, sanata, aşka, sevgiye, rüyaya, kopeklere ve çocuklara. her şeyin bir anlamı vardır yoksa ölürüm! külüyüm zaten aşkın karşısında, karşında. sen varken anlamadım ama: hiçbir şeyin anlamı kalmıyor mu yoksa artık korkmuyormuyum anlamsızlıktan?
aşk güzel derler de ben görmedim. eğer bu ise zaten istemem. gece olsa da uyuyamasam, gündüz olsa da mutsuz olsam, seni gördüğümde çocuk olsam diye mi seveyim aşkı?
ama bugün de çok güzeldin. ve bugün de bana bakmadın. sanki bugün de kahve acıydı. kesin sigara da yapıştı dudaklarıma, çektim de acıttı!
doğduğum yere geri dönmekmiş ya çözüm. döndüm de ne oldu? sen oldun. ben öldüm. çözümlerim tükendi. dönecek tek yer hak oldu. aşk dedikleri de basitmiş zaten.
aşk. aşk bu kadar sahte, yani yalnızlıktan korkup ilk hoşumuza gideni mükemmel kılmak ise aşk, bizler acınacak varlıklarız derim. ben de en önde geleniyim. ki öyleyim...ki öyle. acı daha güzel sanki sigarayla.
insan, insanı öldürsün diye yaratılmış heralde. oldursun diye değil. sen beni öldürmeden ben kafama sıksam ya!
bugün de ne güzel saçmaladım, senin güzelliğinin hatrına.
ben bu yazıyı sana yazdım. ama okumayacağını bilerek yazdım. her an düşüncelerimi işgal ettiğin için yazdım. beynimden seni çıkarmadığım için yazdım belkide. düşüncelerimi düşüncesizleştirdiğin için yazdım. artık seni düşünmek istemediğim için yazdım. biraz kendimi düşünmek, hayata tutunmak için yazdım. sabah uyandığımda hemen sigaraya sarılmamak için yazdım. ne zaman arayacaksın diye beklememek için yazdım. kendi korkularımı yenmek için yazdım. en büyük korkum sen olduğun için yazdım. belkide sana olan sevgim için yazdım. zamanı geri alamayacağımı bilerek yazdım. en büyük yanlışımın sen olduğunu bilerek yazdım. yanlışlarımdan ders almak için yazdım. belkide dersime çalışmadığım için yazdım.
ben bu yazıyı sana yazdım. okumayacağını bilerek yazdım. okuma ama en azından bir çıktı al diye. aldığın çıktıyı a**na s*k diye yazdım.
çocukluğundan beri en sevdiği şey okumak olan biri olarak ilk kez okumaktan korkuyorum.
hem okumak istiyorum, hem kaçınıyorum.
dayanıklı sanırdım kendimi acıya, ama kelimelerin verdiği acıya dayanamıyorum.
okumayacaksın biliyorum ama yazıyım dur zaten dolmuşum. seni hala aklımdan çıkartamadım, ne biliyim belkide çıkarmak istemiyorum. ama bazen acı veriyor inan bana. artık öyle bir konumdayımki sıçarken bile sen aklıma geliyorsun. * dinlediğim müzikte , içtiğim sigarada seni buluyorum. birde arada facebookta profiline bakıyorum. yakışmışsınız yeni sevgilinle,üzdün beni be. yeter artık . * *
(bkz: sevdiceğin gece gece akla gelmesi)
okumayacağını bildiğim için bu kadar rahat yazıyorum bilesin...
salağım ben biliyorum. hatalıların en hatalısıyım. yapmamam gereken her şeyi yaptım herhalde. ama bu her şeyin bitmiş olduğu gerçeğini değiştirmez di mi?
buna başlarken amacım neydi bilemiyorum. aslında hala da devam edip etmemekte şüphelerim var ama gittiği yere kadar artık..
bişeyleri çok arzulayıpta neyi arzuladığını sorduklarında kesin bir cevap verememek gibi bir dengesizlik hadisesi olmakla beraber içinde bulunulan garip duyguların çaresiz dışavurumu. beklentilerin manasızlaşması, hayallerin önemini yitirmesi,zamanın bişeylere çare olmasını beklemekten sıkılmak. aynaların gerçeği göstermediği, pusulanın alakasız yerlere saptığı vakit düştüğün azaplı boşluk, kendinden başka herkesten herşeyden medet ummak, belki de herşeyi sonlandırmadan gerçekleştirilen anlamsız çırpınışlar.