evet arwen' gitgide suyun ısınıyor, seni kapının önüne hiç koyamazmışız gibi kendinden emin hallerin, şu yerli turist havaların yok mu? zivanadan çıkarmak üzeresin bizi haberin olsun! sen böyle salağa yatmaya devam et; dur tasmanı çözeyimde gez biraz on dakika diye saldım seni 2.5 saat' sonra evin yolunu anca bulabildin! yok hani nereye gittin, kimlere takıldın? peşinden iki mahalle dolandım aradım bulamadım, ajan mısın nesin, ne biçim köpeksin sen? az köpekliğini bil, şüphelenmeye başladım. o yağmurda bütün köpekler evinde otururken paşa paşa ne diye kaybolursun ortalıktan, o tiple kimse bakmazda sana kır kıçını otur bir daha kaçma öyle evladım aaa!
Giden ve bir daha da asla gelemeyecek olan...hatta aslında benim bile olmayan bir köpeğe yazdım... Badem... Bebeğim... Babam seni sokakta bulup evimize getirmişti... Bahçeli evimizde sana bir de yuva yapmıştık. Ama sen bir ev köpeği olduğun için zırp pırt içeri dalar, kucağıma atlardın. Evde seni herkes severdi. Ama tüylerin dökülüyordu. O nedenle annem seni asla ev içine almıyordu. Bazen yalvar yakar seni içeri alırdım. Yere koca bir örtü sererdim. içine bir leğen ve eski bir yastık koyar, seni de üzerine yatırırdım... Hiç kalkmadan saatlerce kalırdın... Çünkü dışarda karanlıkta kalmaktansa, saatlerce orada kalmaya razıydın... Yağmurlu havalarda geceleri dakikalarca kapımızı tekmelerdin, havlardın, beni içeri al der gibi... Sabaha kadar kapının önünde yatardın... Ama alamazdım seni içeri... Bir gün annem seni istemedi. Evin her yerinden senin tüyün çıkıyordu. ya o ya ben dedi... Ona göre, köek giren eve melek girmezdi... Mecburen annemi seçtik. Gittiğin gün hepimiz ağladık... Yokluğuna alışamadık... Babam seni bir arkadaşına verdi. Adam adını tarçın koydu... Sen artık onundun galiba. Abim ara sıra seni eve getirirdi. Eskisi gibi uçarak kucağıma atladın ama sonra geri gittin. Bahçeye inemiyorum artık. Çünkü orada o kadar çok anımız var ki... Seni verdiğimiz adam, yolda seni gezdirirken, asıl sahibin görmüş... Seni almış... Fransa'da yaşayan bire gurbetçiye aitmişsin sen... Adın da lucy imiş... Yağmur ve şimşek fobin varmış... Korkunca evden kaçarmışsın.... Seni hala cok özlüyorum... Gece gece bu satırları yazıyorum telefondan... Gözyaşlarım telefonumun ekranını ıslatıyor... Sen ne iyi huylu sıcacık bir dosttun... Badem gel kıjım deyince uçarak kollarıma atılırdın... Tarçınken de.. Lucy iken de...sen en iyi dosttun...
Aylar sonra gelen edit: badem'i yani lucy'i sahibi bulduktan aylar sonra annemle bir marketten alışveriş çıkışı, marketin önündeki ilan panosunda! Evet badem'in bir resmi ve altında da aranıyor yazısı! Ve bir de telefon numarası! Yine evden kaçmış şapşik köpek yav :) anneme hemen lafımı yapıştırdım:
-anne eğer badem'i tekrar bulursam ve yine ya badem ya ben dersen, bu kez badem'i seçeceğim, sen gideceksin!
senden ayrılalı tam 3 yıl oldu ateş'im... o harika günlerim hep aklımda. sabah uyandırma servisi gibi dakik oluşların, mama kabını burnunla ite ite getirip bitti dercesine kafayı yana eip bakışların... oyun sırasında ortalığı yıkmanı, hızına asla yetişemeyişlerimi, o siyah dişiyi sürekli tenhaya çekme çabalarını, 2 gün ortadan kaybolup ardında 3 yavruyla eve dönüşünü... herşeyinle özleniyorsun çaki kılıklı manyağım, deli fişeğim. anne seni özledi...
bakışlarını özledim adamım. 'derdin bu olsun takma amına koyyim ben yanındayım işte' diyen gözlerini, ağzıma yüzüme dolan tüylerinin beni ısıtışını özledim. şimdi başka bi hatun var, tanısan sen de severdin. var dediğim, vardı. yedi düvelimi siktiği için kızardın ama eminim en az ben kadar severdin. arada onun fotolara takılıyorum, sonra senin videolarına. sonra yatmaya yelteniyorum, sanki yorganı açınca ikinizi bulucam uyurken, aranıza sokulup size eşlik edicem. yokluğu çok pis hissediyorum adamım. hiçliği, piçliği.
ben bu satırları yazarken sen çok uzaklarda ehö. ehö. ehem şey, evet; herkes kedisine bir şeyler yazmış benim neyim eksik diye düşündüm benimde köpeğim var neden ona yazmıyayım demi?
evet arwen' geldiğin günden beri sinir katsayımız çift haneli rakamları zorluyor hayvan sevgimizi gözden geçiriyoruz sayende, ayrıca halen merak ediyoruz korumakla yükümlü olduğun atölyeye hırsız girerken sen neredeydin, toplasan yüz metrekare tek göz dükkanda elin adamını nasıl farketmedin hımm? ve neden yemek seçiyorsun, neden sabah ezanında mahalleyi ayağa kaldırıyor yediğin onca sopaya rağmen sabah sabah anırıyorsun anlamıyoruz. daha dur bitmedi! bir köpek iki senede tuvalet alışkanlığı edinemez mi hem bu kadar mı yüzsüzlük olur, köpek dediğin hiç parkın ortasına tuvaletini yapıp sahibini mahallenin hanımefendilerine rezil eder mi?
son olarak hangi köpeğin arkasına bakarak yürüme alışkanlığı vardır, böyle bir şey olabilir mi? bu yüzden önünde duran arabanın tamponuna kafanı nasıl vurduğunu hatırlıyor musun? eminim hatırlamıyorsun ama ben yinede yazıp rezil edeyim istedim seni. şimdilik bu kadar bu sana bir uyarıydı. adi seni.
jo en sevdiğim dostum..
7 yaşında iken çocukların elinde eziyet gören yavru bir köpek gördüm, ilgiye şevkate ihtiyacı vardı.. onu ordan alıp çıkardım bütün sevgimi dostluğumu ona verdim 1.5 yıl boyunca en iyi dostum oldu okuldan her geldiğimde bahçenin kapısında karşılardı beni görür görmez deliler gibi tur atardı etrafımda zıplardı sürekli hadi oynayalım diye.. çantamı evin önüne koyar koşmaya başlardım kovalardı beni taki balkona çıkana kadar, jo balkona çıkmazdı inmemi bekler ben inmedikce sinirlenir atrafında dolanır zıplar havlardı, en yakın dostumdu ta ki bir sabah uyandığımda birinin onu zehirlediğini öğrendiğimde ölüm gerçeği ile tanıştığım o kış gününe kadar. gözlerimin önünde ölüşünü izlemiştim malesef yapabilecek hiç birşey yoktu.. bana o son bakışları beni görünce ayağa kalkma çabaları hala gözlerimin önünden gitmez..
Aradan 14 sene geçti hala aklıma gelince boğazıma birşey takılır.. ondan sonra hiç köpeğim olmadı hiçbir köpeği sevemedim artık..
Tanrıya şükürler olsun seni bana bağışladı. Teşekkürler sana da beni bırakıp gitmediğin için ve kuyruğu dik tuttuğun için. Seni seviyorum benji.
edit: fotoğraf https://galeri.uludagsozluk.com/r/335523/+
seni ezen serseriyi mahkemeye vermiştim ya oğlum bugun tazminatımızı kazandık tam 5 bin lira dexter
çocuk esirgeme kurumuna bağışlayacağım oğlum bu parayı, görüyorsun değil mi dexter , seni seviyorum unutmadım sen bir köpek değilsin be oğlum canımsın canım demiştim ya... hala öylesin...
canım benim.
seninle ilk karşılaştığım gün, dün gibi aklımda. küçücüktün, bizim balkonun altına gelmiş, akşamsefalarının orda öyle duruyordun, iki öpücük attık, yorgun ve bitkin bakışlarla kaldırın başını. ben enişteme "aman enişte şimdi sahibi gelir, yürü kızım, oğlum der,ben sinir oluyorum bunların sahiplerine kendilerini birşey sanyorlar" dedim. eniştem beni dinlemedi. iyi ki de dinlememiş rahmetli. sen ayrılmadın oradan belki iki saat. sonra biz senin sahipsiz olduğuna karar verdik. aşağı indim sana su ve lahmacun getirdim. korkuyordun,çok korkaktın oğlum benim. yavaş yavaş yaklaştın su kabına. o allahın izmir sıcağında her canlı gibi yemekten önce suya koşmuştun sen de. sonra geldin yaklaştın bana korkarak. aldım seni yukarı çıkardım. küçücüktün, sevgi doluydun şimdi de olduğu gibi. bir arayan soran olur diye balkonda bekledik öylece. sen sürekli bir yerlere sığınıyordun. ne çok hırpalamışlardı seni. yoksa hem bu kadar sevgi dolu hem de neden bu kadar korkak olacaktın ki. tüylerin birbirine karışmış, yapağı olmuştu artık. ertesi gün seni alıp zafer abine * götürdüm. baktı sana, muayene etti. turp gibiydin. 6 aylık filandın henüz. süt dişlerini yeni dökmüşsün, öyle söylemişti zafer. o da çok sevdi seni, tıpkı diğer bütün canlıları sevdiği gibi. "al bunu" dedi, "sahiplen. eğer arayan olursa, haber veririz sana". tüylerini traş etti. o koskoca tüy yumağının içinden küçücük bir köpek çıktı. boncuk boncuk parlayan simsiyah gözlerinle daha rahat bakıyordun bizlere artık. ve aslında insanların aslında iyi de olabileceğine kanaat getirmiş olmalısın ki daha bir sevgiyle dokunuyordun bana artık. korkaklığını, en azından bana karşı kısmen atmıştın.
zaman geçti seni ne arayan ne soran oldu. sen artık bizim evin bir sakini olmuştun. iki sinirlinin içinde bir sakin. aradan günler aylar geçtikçe insanlara daha da bir ısındın, artık eve hırsız gelse, içeri buyur edecek kadar insancıl ve sevgi doluydun. ah bir de sağa sola işememeyi öğrenebilseydin ne güzel olacaktı. telefon zili çalınca bacağımı becermeye çalışman, çükünün telefon sesine rabıtalı olması çok ilginç tabi. ve bir gün durup duruken sigara paketinin içinden o sigarayı çekip ağzına alıp öylece oturmadın mı karşımda. canım benim köy ağası kıvamında oturuyordun. evet artık karar vermiştim ki iyice insalaşıyordun. bir evrime tanık oluyordum ben de. sensiz bir hayat düşünemez olmuştum.
zafer abin bir gün beni arayıp yavru, iki üç günlük bir sokak kedisinin ölmek üzere olduğunu ve onu benim alıp bir kaç gün bakmamı istedi. evde sen vardın yavru kediyi nasıl alabilirim diye düşünürken zafer abin senin ona zarar vermeyeceğini söyldi ve kediyi bana verdi. yavrunun ten sıcaklığına ihtiyacı vardı ve yavruyu senin karnına yerleştirdik, sen o yavruya 4 gün annelik yaptın. evet annelik yaptın babalık değil, çünkü yavru kedi sende süt aramaya başladığında bacağını iyice kaldırdın, onu yaladın. ona sıcaklığını verdin ve o kedisenin sayendeyaşama devam etti. evet hem anne hem baba olmuştun.
aradan iki sene geçti ve ben istanbul'a yerleşmeye karar verdiğim de dayınla oturup senin hakkında konuştuğumuzda "sen kendine bakamıyorsun, benjiyi perişan edersin oralarda, benimle kalacak" dedi. mantıklıydı da aslında, çünkü ben sürekli gezmeye programlanmış gibi oradan oraya geziyordum ve seni ihmal edebilirdim. böylece sen izmir'de ben istanbul'da yaşamaya başladık. senin için değişen bir şey yoktu. ayn ev, aynı insanla hayatına devam ediyordun. ama ben sensiz kalmıştım, yalnızdım. her neyse konu benim çaresizliğim değil. konu senin hala mutlu ve insancıl bir köpek olmandan yana ilerliyor. sonra ben antalya'ya çok büyük bir aşkın peşine düşerek yerleştim. haklısın o zaman seni alabilirdim yanıma. ama o zaman da sevdiğim istemedi seni. senin yerine beni, twentyi alarak mutlu etti. evet twenty ço9k güzel bir van kedisiydi o da benim kızımdı ama sen başkaydın benji. hep öyle olacaksın. ve ben eşeğim ki seni alıp gelemedim.
sen iyiydin benji, iyiydin, mutluydun da. taa ki benim geri zekalı kardeşim evini karşıyaka'nın göbeğinden allahın siktir ettiği yere taşıyana kadar. işte ne olduysa ondan sonra oldu sana. önceleri alışmadığın bir evde gündüzleri yalnız kaldığın için korktun, sesin kısldı, sonrasında belki eve alıştın ama, benim geri zekalı kardeşimin eve gelmediği geceler oldu, sen susuz kaldın. artık giderek zayıflıyordun ve eski neşenden de eser kalmaıştı. başkalarıyla konuşurken durumu artık senin 10 yaşında oluşuna veriyorlardı ama ben biliyordum ki hiç de öyle değildi. sonra geçen gelişimde snei yine zafer abi'ne götürdüm, dişlerinin çürüdüğünü o yüzden yemek yemekten kaçındığını, dişlerinin çekilmesinin gerektiğini söyledi. ve sonrasında yavru kedi maması yemen gerektiği kanatine vardı. dişler çekildi, ben bir kaç gün daha izmir'de yanında kaldım senin ve antalya'ya sevdiğim adamın yanına döndüm. bütün bunlar olalı yaklaşık bir ay oldu.
ve bugün benji, benim geri zekalı kardeşim, senin dayın aradı beni, gayet güzel bir tonla konuşuyordu ki, senin sesini duydum, bana sesini duyurmak istiyordun zafer'in yanında olduğunu söylediğinde bir terslik olduğunu anladım. çok zayıflamışsın, gözlerin enfeksiyon kapmış ve vücudun susuz kalmış. ve senin bu gerizekalı dayın bütün bunların farkına bugün varmış. şimdi sen zafer abi'nin kliniğindesin ve sana serum veriliyor. ben de akşam yola çıkıp yanına geleceğim oğlum. senden tek isteğim var, dayan, dirençli ol ve iyileş. sen de dua et ki kan tahlillerin temiz çıksın başka bir hastalığın olmasın, bu kadarcık şeyle atlatalım. ve sonra sevgili oğlum, seni alıp buraya geitreceğim. tıpkı bundan on sene öncesinde olduğu gibi, yine beraber mutlu mesut gezeceğiz sahilde. belki sana güzel de bir kız buluruz kim bilir. seni ço9k seviyorum benji, canım oğlum lütfen iyileş annenin ayak ucunda yattığın günlerin hatırına, yeniden yatacağın günlerin hatırına iyileş benji. seni seviyorum bunu aklından yüreğinden hiç çıkartma oğlum
seni seven annen.
edit: fotoğraflar https://galeri.uludagsozluk.com/r/329087/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/329088/+
seni uysal, dost canlısı yetiştirdim evet. hiç bir hayvandan ve insandan zarar beklememen ve herkese o sosis saplanmış gibi duran kuyruğunu sallaman iyi hoş da eve hırsız girse yardım edecek kadar da iyi niyetli olunmaz ki kardeşim. sana bir köpek saldırsa ısırsa oyun sanacaksın. bırak bu polyanna tavırları. hemen kendini toparla yoksa seni koruması için bir rot almak zorunda kalıcam haberin olsun.
not: yatağımı bana bırak, hadi bırakmadın bari yan yatma düz yat da bana da yer kalsın. torba yanaklarından öperim.
kişinin sahibi olduğu köpeğine yazısıdır.
canım golden' ım atlas;
oğlum esir ettin beni kendine. artık sen ne istersen o oluyor. sabahın altısında sırf sen istiyorsun diye koşmaya çıkıyoruz. o hiç bitmek tükenmek bilmeyen enerjinin kaynağını gerçekten merak etmekteyim. sürekli oyun sürekli oyun biraz ağır ol koçum, her daim oyun olmazki. senin triplerini, kaprislerini çekmek zorunda değilim, öyle rol keser gibi attığın bakışlarınla harbi harbi sen benim sahibim oldun...
pati ver derim, verirsin. kap gel oyunlarına bayılırsın, gelen misafire yılışırsın, kendini sevdirmeye meraklısın.
oğlum sen ne narşist bir köpeksin lan. sürekli ben sürekli ben nereye kadar...
seninle ilgilenmesem çıldırırsın, toplum içinde pati ver desem vermezsin, intikam mı alıyorsun atlas...
bütün gün çalışıp, yorulmuşum eve gelmişim bide oyun istiyorsun, oynamazsam havlıyorsun, kıçımıza tekmeyi basacaklar atlas.
olum ben senin halıya işediğin günleri bilirim. seni gecenin köründe veterinere yetiştirdiğim zamanları bilirim.
peki sen yan gel yat...
canım golden' ım atlas;
ayrılalı beş saat olmasına rağmen çok özledim lan seni, geleceğim koçum az kaldı bekle. rahat ol koşacağız...
biliyorum, düşeceğini sandığın mücverler var. o yüzden mıyıklayarak suratıma bakıyorsun ayağımın dibinde, ama her ne kadar merhametli olsam da, yemek konusunda yanlış insandan hayır bekliyorsun sevgili zeytin.