bana aşık mıydın neydin? ya da şizofrendin, o ara beni takmıştın kafana. tüm hayatın benim müziğim, benim köpeğim, benim balkonum ve benim arabamdan ibaretti.
neden ben?
ben gitar çaldığımda neden rahatsız olduğunu güzel bir dille söylemeyip, oklava ile tavana vurarak belli ettin?
benim arkadaşlarım geldiğinde neden bana aşağıdan bağırarak seslendin?
eve temizliğe gelen yardımcım balkonu yıkarken, senin balkonuna birkaç damla su indi diye veya ağaçlardan yapraklar düştüğünde, sanki ben senin balkonuna atmışım gibi davranıp neden ortalığı ayağa kaldırdın?
otoparkımızın tek sıra halinde park etme zorunluluğunu bile bile neden sürekli arabanı ortaya koyup bana park etme olanağı sunmadın?
bir pazar günü sabah 10 da neden kapımı yumruklayarak uyandırdın beni, sırf otoparktan arabanı çıkaramıyorsun diye? ki sen 15 gündür yoktun. ben nerden bilebilirdim o gün geleceğini?
annem ameliyat olduğunda, senin evini böcek sardı diye neden annemi ameliyatlı ameliyatlı kapıda ayakta diktin? böcek ilaçlamayı konuşmak için bu kadar saygısızlık yapılır mı? sanki evindeki hamam böceklerini ben koydum evine..
birgün kapımı çaldın ve bana dedinki " evde çok sert yürüyorsun, bence parmak uçlarında yürü ". sen beni banu alkan mı yapmak istiyordun yoksa bu da mı benim kapımı çalmak için bir sebepti senin için ?
köpeğim evde yürüyor diye ( yanlış anlama, koşuyor diye değil, yürüyor diye ) neden peki bana çattın ?
aradan bir yıl geçtikten sonra annemler evdeyken kapıcıyı yollayıp," sizi mahkemeye vericem, bu köpek çok rahatsız ediyor beni " diye aşağıdan bağırdın. peki neden? bu köpek hiç havlamıyor. bunu sen benden daha iyi biliyorsun.
sen kapıcıyı yolayınca bende aşağıya indim. sana durumu anlatmak istedim. o sinirle biraz agresif konuştum ama peki neden alarmını çaldırdın ve polisi arayıp " haneye tecavüz ediyorlar " dedin?
amerika dan arkadaşım geldiğinde gece 2 de okadar kısık sesle ona türk şarkılarını dinlettiğimde beni cep telefonumdan arayıp neden beni tehdit ettin? ( ne kadarr kısık sesli olduğunu sen benden daha iyi biliyorsun ). üstelik cep telefonumu sana ben vermiştim. sırf köpeğim evde yalnızken bir gürültü yapar da rahatsız olursun, direk beni ararsın, bende hemen eve gelip icabına bakarım diye.
sen benim tüm dengemi bozdun. seni ilahi adalete teslim ediyorum.
sayın komşum bak sayın diyorum
ulan evde köpek beslenir tamam bir yere kadar dayanılır da 3 tane köpek yavrusu beslemek de neyin nesi sesten uyuyamıyorum sabaha kadar sesleri duyuluyor ha birde onları balkona koymuşsun ya balkonu bok götürüyor bak adın çıktı benden söylemesi herkes senin ne kadar pis olduğunu söylüyor.
deminden beri, oğlunla ablası bağıra çağıra şarkı söyleyip ayı gibi tepiniyorlar, tüy kadar iki sabiden nasıl bu kadar ses çıkıyor anlamadım. okuduğum cümleyi 186. defadır yeniden okuyorum. birazdan tokada çıkıyorum bekle.
sevgili komşu, yeter bi git artık. zaten ev sahibi değilsin. geceleri kapıyı hayvan gibi çarpmandan, kapının önüne ayakkabıları koymandan, günaydın demekten bile aciz olmandan kısacası insan olmayı başaramadığın için senden nefret eiyorum. git eski semtinde otur, buralar sana göre değil.
beni arayıp "sen mi hapşurdun evladım" dicene adam gibi gel "ben sübyancı bi sapığım, seninle sevişmek istiyorum" diyebilirsin, ben de seni kibarca reddedebilirim teyzecim.
Adım tahsin yolbeyli, 23 yaşındayım. bu yaz tatlilinde komşumuz ayfer ablayla yaşadığım macerayı sizinle paylaşmak istiyorum...
ayfer abla iki yıl önce kocasıyla birlikte apartmanımıza taşınmıştı... ve ben, o günden beri onun için çıldırıyordum...
ayfer abla 32 yaşında 1.65 boylarında beyaz tenli enfes bir kadındı...
kocası ümran abi 39 yaşında 1.85 boyunda atletik yapılı, yanık tenli, nefis bir adamdı... ama konumuz o değil, konumuz ayfer abla...
ayfer abla sürekli giydiği askılı bluz ve mini etekle aklımı başımdan alıyordu. bir gün dayanamayıp kendisine açıldım...
-ayfer abla sürekli niye aynı şeyleri giyiyon?insan kokar yav...
-yıkıyoruz herhalde...
aradan günler geçti... o gün başıma geleceklerden habersiz, semtimizin bakkalı ismet abiyle sohbet ediyordum...
ismet abi 43 yaşında 1.50 boylarında buğday tenli, buğday gibi bi adamdı...oldukça atletik bi gülümsemesi vardı...
konumuz ayfer abla olduğu için onu da es geçiyoruz...
ben bakkaldayken içeri ayfer abla girdi...üzerinde vücut hatlarını belli eden bir tişört vardı... nereye gittiğini
sorunca köpeği muffy'yi gezmeye çıkarttığını söyledi...
muffy 1,5 yaşında, 40-45 santim boylarında enfes bir köpekti... ipek gibi tüyleri... amaan, ayfer ablaya geçiyorum...
ayfer abla beş on dakika muffy'ye göz kulak olabilir miyim diye sordu. hemen kabul ettim tabi... eğilip köpeğinin
tasmasını takarken gözlerime inanamadım... sütyen giymemişti!!!
aklımı kaybedecek gibi oldum... elim ayağım birbirine dolanmıştı... sonra ayfer abla muffy'yi bırakıp gitti...
o gidince hayvan huysuzlandı... havlamaya başladı... sakinleştireyim diye kucağıma alınca gözlerime inanamadım... sütyen giymemişti!!!
hemen ismet abiyi kontrol ettim. o da sütyen giymemişti!!! peki kimdi bu sütyeni giyen?!... tanrım yoksa...
aman allahım ben giymiştim! hem de annemin sütyenini giymiştim! hatırlıyorum annem bu sütyeni tuhafiyeci erhan'dan almıştı...
tuhafiyeci erhan 1.75 boylarında, kumral... lan ben bu sütyeni nasıl giydim lan?!.
hemen sütyeni çıkarıp muffy'ye taktım. muffy çıkarıp, ismet abiye attı... ismet abi de dolgun kalçalarını sergileyerek
sütyeni tezgahın altına sakladı...
o esnada ayfer abla içeri girdi!.. üzerinde vücut hatlarını gösteren bi gömlek vardı... hani tişört vardı, gömleği ne
zaman giydin diye sorduk... tuhafiyeci erhan'a uğradım ondan aldım dedi...
tuhafiyeci erhan 1.75 boylarında, kumral. bi dakka noluyo lan orda? vay şerefsizler!!
-git lan! git!..
işte böyle.. artık muffy, ben ve ismet abi her gün buluşup sevişiyoruz...hayat bizim için çok daha renkli oldu. öyle değil mi ismet abi?
-harbiden dolgun mu lan kalçalarım"
Yiğit Özgür
üst çapraz komşum(!) evet sana sesleniyorum. öyle bir bina ki, duvarları öyle ince ki, üst çapraz komşunuza bile yazı yazabilecek kıvama geliyorsunuz. tamam anladım düzenli bir seks hayatın var* ama kıy şu paraya artık bi yatak al kendine şöyle bazalı falan olmuyo böyle tvyi son ses açıyorum yine de sizin yay sesinizden durulmuyor be evde.
iyisin, hoşsun, ama boşsun. biliyorum aramızdaki o incecik duvar bir şey ifade etmez ama duvarın inceliği aslında senin olması gereken evde yaşadığım anlammına da gelmez. biliyorum benim de yanlışlarım var örneğin saat 11 de keman çaınmaz eveeeeet, ama senin o canım kulaklarının sağlığını düşündüğümden asla keman sustırucusu kullanmam teyzeciğim. bi de oğlun çok pis tepişiyo üst katta haberin ola... daha 3. sınıfa gidiyor o ama anlayacan 4 sene sonra dünyanın kaç bucak olduğunu anlayacan.
yatağını benim duvarıma yaslamaktan vazgeç harbi fena abanıryosun tamam anladık kız taş gibi falan ama olmuyor yani senin gibi bir ayının onu becermesine dayanamıyorum artık.
her cuma gecesi içmek zorunda değilsiniz güzel komşularım. ben yalnızım, ben yalnızım yalnızım... diye bağırarak bir yere varamazsınız alt komşunuzunda psikolojisini düşünmek zorundasınız.
bir önceki yazımda kibarca uyardığım komşuma yazılan yazıdır.
-bıktım senden be kadın! bağırıp durma, yeter artık! ben tırstım burda, kafam patladı o el kadar çocuklar nasıl dayanıyor sana anlamış değilim hele kocana allah sabır versin. bak ne tür bir travma geçiriyorsun tam olarak bilmiyorum ama git acilen tedavi ol! hiç insan kendi çocuğuna defalarca bela okur mu? geber der mi be? ruh hastası çok var memlekette tamam da* sen aşmışsın artık, boyut değiştirmişsin sevgili kırık ablacım yazımı burada sonlandırırken o kadife sesini bir daha duymamayı nasıl içten diliyorum bilemezsin hadi kendine ve çocuklarına iyi bak.
lütfen bu akşam az müşteri al sevgili komşum. daha az elektrik yakarsan mesela bu kadar çok çalışıp apartmana tanımadığımız bir ton adamı doluşturmak zorunda kalmazsın. hem sana da yazık değil mi, gençsin bu kadar iş tutup yorulmamalısın.*
geçen gün evde yokmuşsun. size bir fincan kahve istemeye gelmiştim. beni sizin kadar güzel ve zarif olan kızınız karşıladı.
yavaş ve salakça sesle kahve dedim. olur dedi. bir dakika sonra kapıda tekrar göründü.
bana
- bir fincan kahvenin hatrı varmıdır? diye sordu.
+ vardır tabiki dedim. gülümsedim.
-ozaman içeri geçmezmisiniz dedi.
+ tamam olur dedim.
bir kaç saatlik güzel bir muhabbetin ardından samimi gülücükler saçmaya başladık. aramızda ki bir metrelik mesafe yerini kırkbeş santimetreye bıraktı.
ve derken... dudaklarında buldum kendimi hırsla sevişiyor benden hoşlandığını söylüyordu....
öhööm sadede gelelim efendim kısacası kızınız tambir sapık. sizden istirhamım bu mahalleden taşınmanız.
ayrıca babamı ayartmamanız.
''hoşça'' kalın.
nuray teyzecim, geçen böyle bi acayip börek yapmıştınız kıymalı ama börek gibi değil, çok iyiydi be, keşke tekrar yapsanız da annem geldiğinde bdoae'a gönderseniz çocuk yesin.
hem kurban bayramını hem de noeli kutlayarak yarattığınız ironiyi anlayabilirim de, kadınlar gününü kutlamak ne lan? maça falan gidin olum, bi pes atın. ne bileyim adam olun.