gece 12'de duştan çıkıp, askılı elbisen ile ıslak saçlarını balkonda tarıyorsun. sonra yalandan telefon görüşmesi yaptığında ismini açıklayıp facebook ta ki resmini söylüyorsun, bir yandan elimde yanan sigaraya bakıyorsun, beni görmemezlikten geliyorsun; anlıyorum ben seni, beni facebook'tan ekle diyorsun. bizde atlayıp ekliyoruz, sonra sen kimsin beni nereden tanıyorsun, diye mesaj atıyorsun. ben karşı balkonda sigara içen adamım dediğinde üff git başımdan be salak diyorsun.
ama aklın sıra oyun oynuyorsun iyi akşamlar dediğimde dayanamayıp, ertesi gün facebook'tan mesaj atıyorsun, kusura bakma diyorsun. alttan alıyorum, tamam önemli değil diyorum. 2 gün sonra buluşmak istediğinde buluşuyorum. bu sefer bana çok okumuş, çok bilmiş havası yapıyorsun, buralar güzel değil, deniz kenarına gidelim diyorsun. deniz kenarına gittiğimizde ise bana yanaşmıyorsun. aklın sıra namus timsali geçiniyorsun, ama bildiğin gösterip, elletmeyen kezbanlardan birisin işte. ben sana bunu söylemek istiyorum ama kalbin kırılmasın diye söylemiyorum. günde 100 sayfa kitap okuyormuşsun, bizim bir günlük hayatımız bir romana bedel kezbanım.
sevgili kezban, bana kezbanlık yapma, benim canımı sıkma; senin gittiğin yollarda bizim ayak izimiz vardı.
Sayın Kezbanlar,
neden karşınıza çıkan her erkeği sarı domuza benzeyen Kıvanç Tatlıtuğ ile kıyaslayıp yıllık kazancını sorgulayıp karşınızdaki erkeği para makinesi olarak görüp dibine kadar ümit verdikten sonra ''ama ben elektrik alamadım kieee'' yalanına sığınıyorsunuz?
kezbanların özelliklerinden biri de, ilgi ve alakaya bayılmalarıdır. Şöyle ki; sevgili olma aşamasından önce bir arkadaşlık vardır. ilişki olarak bu süreci ele aldığımızda en tatlı zamanlardır. bu dönem, erkeklerin yaptığı gibi kızların da yaptığı, her haltı yedikten sonra "n'apıyorum ben ya?" diye kendilerine sordukları bir döneme dönüşebilir. hem ilgiyi kaybetmemek adına, hem o insanla beraber olmamak adına görüşmelere gitmez, nazlanır, trip atar. sıkıldığında da pat diye keser her şeyi, yazmaz. erkek bazen boynu bükük, bazen de istediğini çoktaaaannn almış olarak yoluna devam eder...
karşı cins ile olan iletişiminizi kaybetmeyin. bakın bugün çok da önemli olmayan bir olay yaşadım onu anlatayım. okula gideceğim, bindim dolmuşa. tam elimdeki dosyayı koltuğa atıp parayı ödemeye gidecekken kızın biri oturdu koltuğa. nerdeyse çarpışacaktık. döndü sonra kalkmaya çalıştı hemen yok yok dedim buyrun oturun siz. kız bir gülümsedi bir gülümsedi anlatamam. acayip şaşırdım. normalde bir kızla böyle çarpışacak gibi olsanız yüzünde acayip bir stres ifadesi belirir ortamı gerer, neyse ben parayı ödedim arkada başka bir yere geçerken kız baktı bana. gülümsedi ben tam bilmiyorum buraları nasıl olacak özür falan diye dedi. benim kafa da denk etti tabi. ulan dedim bu yabancıymış. arkasına oturdum. döndü bir kaç kez muhabbet etmeye çalıştı yol yordam nasıldır onu öğrenmeye çalıştı falan. vay arkadaş dedim bizim kezban olsa buyrun dedikten sonra dönüp teşekkür bile etmezdi."
not: eden kardeşlerimizi bu klasmandan ayrı tutuyoruz. lütfen kezban olmayanlar üzerlerine alınmasın.
EY TÜRK kezbanı birinci vazifen atacağın triplerle türk erkeğini ilelebet canından bezdirmektir. Muhtaç olduğun kudret bıyıklı sakallı çenende mevcuttur.
