herşeyi zamana bıraktım diyorsun ama görüyorum ki zamanıda bıraktın. artık birazda kendin için yaşa. kendin için birşey yap. bu uyku halinden silkin, hayatı yaşamaya başla. konuş onlarla herşeyi içine atmaktan vazgeç. karşındaki üzülmesi diye göz yaşlarını içine akıtma artık. hiç birşey olmamış gibi davranma, bırak bu ben güçlüyüm triplerini. sende çok iyi biliyorsun aslında ne kadar zayıf olduğunu.
herhangi bir şey konusunda itiraf edecek bir şey bulamayacak kadar sığ, basit, tekdüze ve sıkıntı verici bir hayatım var. bu yüzden sözlük yazarlarının itirafları başlığında değil burdayım. şu sıralar yani genelde, kafasında huni şapka, elinde üfürünce uzayan şu salak düdükleri olan insanların içinde, üzerindeki geniş hırkasıyla elinde sadece sigarası olan, etrafı ve çoğu zaman da pencereden dışarının sessizliğini izleyen birisi gibi hissediyorum. birisinin, gelip bizimle eğlensene, neden orada tek başına takılıyorsun? demesini gerçekten bekliyorum. ama hayatım boyunca beklediğim gibi bu beklemenin sonunda kimse gelmiyor. ve ben o pencerenin kenarında, üzerime göre bol hırkamla, sigaranın dumanını o boş ve karanlık sokaklara içerinin gürültüsünen kaçırırmışcasına üflüyorum. kendimi atamıyorum o sokaklara, bari içimden, ta ciğerimden bir şeyler gitsinler oralara diye üflüyorum.
evet sözlük; ben bir canlıyım. herkesin yanındaki o yalnız çocuğum ben hayatın kenarından geçen. ben bu yazıyı kendime yazdım. çünkü benim kendimden başka bir başlığım yok.''
aşka bu kadar uzakken kızgınken insanlardan o alabildiğince kacarken nerden çıktı bu aşk.birine güvenilmemesi gerektiğini söyleyen o çok bilmiş ben nerde? onun karşısında ki bu durgunlukta neyin nesi hele birde uzaklara dair hayal kurmalar tek başna kurduğun hayallere onu da katmalar falan 7\24 sürekli gülüyor olmak telefona bakması sürekli gözlerinin en kötü olanıda hiç bitmeyecekmiş gibi sevmen bir karış havalardasın umarım çabuk çakılmazsın yere.
edit: insanın sonunu görmesi bazen kötü evet san demiştim çakılacaksın yere hadi bakalım şimdi ne yapacaksın yine tüm hayallerin elinden çalındı hırsızmı suçlu yoksa çalınacğnı bile bile verne ben mi ?
uzakta, çok uzakta ege'de. yazları sıcak ve sıklıkla sevgi dolu. kışları soğuk ve bir o kadar da bensiz bu şehir.
gittim gideli çok şey değişti oralarda. geri döndüğümde bıraktığım gibi olmayacaksınız çoğunuz. ama yeni halinizi de severim ben.
boyun büküklüğüm kadar başım dik çoğu zaman.
yarınımın nasıl olacağını bilemesem de bundan da mutluyum.
yolunda gitmeyenlere rağmen yüzümdeki tebessümü kaybetmediğim için seviyorum kendimi. onun için de bu yazıyı kendime yazıyorum.
ramazan dolayısıyla bikaç dileğimi yazıp kaçıcam babuş:
1) ramazan ayında "sinirliyim" triplerinde vazgeçilsin.
"ahh oruç kafa ahh! çok asabiyim olm sonuçta oruç tutuyorum" gibi dialoglar yaşanmasın. yaşatanlar katledilsin. mına koyım madem gergin oluyosun oruç tutma. bana mı tutuyosun sanki! ulan oruçla kazandığın sevabı kalp kırarak fitledin zaten. hatta eksiye bile düştün. böyle bi adam ramazan ayında karşıma çıkarsa onun çapını skerim, bak bu çok net!
hiç bi bok olmaz abicim. hee şu var: sen 11 ay diş fırçalamazken remezan ayında 3 öğün fırça olayına girersen, daha açık bi ifadeyle ağzında kalan suyun emilim yoluyla vücüda sinmesinden medet umarsan(yazar bilimsel bi dil yakalamaya çalışarak.. yoruldum lan) o fırçayı sana sokarım orucun bozulur. parfüm konusuna değinmiyorum bile bak.
3) "açlık neyse de sigara çok fena be hacı"giller:
döverim, geleceğinizi skerim. hele ki bu cümle şöyle devam ederse: "ben 3 gün yemek yemesem aramam haa babuş. ama bu sigara gözümde tütüyo saat kaç oldu abi?". bence yanlış!
4) "ramazan programlarında ağlayan islam alimi"giller:
gaza gelinmesin! valla sıkıldım artık. kalpten inanmak, bunu yaşamak, allah sevgisini kalpte hissetmek çok güzel ama çıkıp programa salya sümük girişmeyin abicim ya. çok itici ve hiç de inandırıcı diil!
5) 11 ayın sultanı:
kafam karışıyor. aslında 12 ayın sultanı olmuyor mu ramazan? sonuçta eşitler arası birinci gibi bi durum var. aklıma bi de hep şu geliyo bunun akabinde: kendisinin 2. takımının 4. golünü attı. bi uzmanla görüşmem gerekiyo.
6) "ben yiyip yatıyorum hacı, uykusuzluktan daha iyidir"giller:
oruç tutan arkadaşlar, sahura kalksın. bu tip açıklamalarla ortalarda dolaşmayın. tabi sonuçta sizin bileceğiniz iş.
7) vedat sakman artık romantik adam triplerinden vazcaysın.
senden olsa olsa romantik amca olur. o kontenjan da ilhan şeşen tarafından zaten doldurulmuş durumda. ismi de vedat aq hehee!
hararetli bünyelere müfit: yazıda tahrik, taciz, takrir, tabir, talih,tahrir söz konusu değildir. rahatsız olan arkadaşlar özelden mesaj atabilir, nefretten muazzam aşklar doğabilir.
aq yavşağı. adam mısın lan sen? sen varya adam olmazsın. sen kendini bir bok zanneden bir boksun! evet evet pisliksin.
bunca yediğin darbeden sonra hala aşk demeye utanmıyor musun? kime değer verip sevgi gördün? kimi insan yerine koyupta adam yerine koyuldun?
bundan sonra kimseye değer falan yok. prensip olarak da 4s kuralını alacaksın! o kadar uleyn!!
sana bu satırları yazıyorken kıçımı-bacağımı kaşıyor, yeni kestirdiğin saçlarının cilalı komidindeki yansımasından mal mal bakıp seni kınıyorum.
ikinci paragrafa senin ben dıbırına kafa atayim diye girmek istiyorum. ne olm lan kendinle derdin senin, ne lan derdin? cevap ver göd. abi şey deme, bi de cevap veriyor gavada bak sen.
hayatın boyunca hep dolu konuşup kendini dinleten, girdiği ortamda parlayan bi adam oldun. parlaklığın biraz da tüysüzlüğünden kaynaklandı ve sen bununla da gurur duydun. peki abisi nedir senin bu son 1 senedir ki halin? kime bu göt kalkmışlığın?
"yakın arkadaşım" dediğin insanlar sıkmaya başladı seni ilk, hatırlıyorum ben. her zaman gülüp kahkaha attığın muhabbetlerden iğrenir oldun çıktın birden. sonra incelemeye, süzmeye başladın insanları ve yıllardır tanıdığın insanlar çok başka gözüktü o an gözüne. ya da senin geçirdiğin başkalaşımdan kaynaklıydı bu durum.
arkadaşlarını, dostlarını, eski sevgililerini, yeni sevgililerini, akrabalarını ve en sonda da aileni eleştirdin kendince. sana göre herkesten farklıydın, ergen bir dönem değildi bu biliyordun ama kimse anlamıyordu seni farkındaydın, beni çok pis baydın.
kimi kimi sikmiş, kim ne almış, gecelere nerde akılmış, kaç bardak içilmiş, ne kadar harcanmış muhabbetleri oldum olası sarmamıştı seni biliyordum da, hiçbir zaman da seni seviyorum diyen sevgiline "öf ya sende mi" dememiştin.
seni şımartmışlar yavrum, el bebek gül bebek büyümüşsün de anlamamışsın sevgisizliği.
sineye çekildin aylarca, görüşmek isteyenlere mazaret buldun. seni bilen herkese canım sıkkın veya moralim bozuk dedin ama her seferinde de başka yalanlar söyledin. bir kere çıkıp da "hayatı sorguluyorum mınakoyim, ne bokuma geldik ne pipime gidiyoruz anlamış değilim. yahu beni bi salın lan bi salın beni, nefes almak istiyorum." diyemedin. çünkü sen hep kalabalıkken içinde, yalnız bir vadiydi koca vücudundaki tenin.
çabuk sıkılan, sıkılmadığına da ölümüne bağlanan, yaşayacağın hayatın evlendikten sonra başlayacağını düşünen, aşık hissetmenin aşık olmak kadar tatlı olduğunu bilen, sikimsonik şiirler yazıp tek bir satırını bile hatırlamayan, genç bir yaşta olmana rağmen birazcık yaşlı hisseden ve gençliğinin çocukluk olduğunu farzeden öyle tipine soktumunun bir adamısın sen lan. böğrüne tekmeyi sokartırım laan.
yalnızlığına hep yalnızlık katmak isteyip de yalnız kalmaktan korkan çelişkiler adamı, etrafına şöyle bir bak.
önce ailene bir bak;
- sana tapan bir anneye
- tarzı sana hoş gelmese de her şeyi senin için yapan bir babaya
- "az bi öl lan" dediğinde ölecek, "kalk la kalk, şaka ettim" dediğinde de senin için dirilecek bir kız kardeşe
sahipsin.
sonralıklan arkadaş çevrene bak;
- "hatrım için" dediğinde kişiliğine ters kişilikteki biriyle kanka bile olacak bir dosta
- "para lazım para" dediğinde armani donunu satacak başka bir dosta
- dostluğun tüm gereksinimlerini yerine getirebilecek dostlar grubuna (min. 3, max. 6)
sahipsin.
akrabaydı, iş arkadaşıydı falandı filandı koy kenara ve birine daha bak;
madde tiresi koyma, uzunca bak. doyana dek bak ona, doyamadığını anladığında gülümseyerek bak. hep bak, sonra gör, sonra dokun, öp, kokla.
...
hayatın sana verebildikleri başlığı açılsa "kol gibi yarak" entrysi girebilitesi olan bi insansın da hiç farkında değil misin bre kafir, hayatın sana verdiklerini evirip çevirip kendi götüne sokarsın?
önce ne istediğini bil, sonra farkındalığınla yürü. yörüü laayn!
aramalarının sonu gelmeyecek biliyorsun değil mi? ve bunların birçoğunda da elin boş döneceğini de. ne olduğunu anlayamadan yine dertleneceksin, bir kez daha hayal kırıklığı, ümitsizlik ve çaresizlik duygusu benliğini saracak. umutlarını, hayallerini bir kez daha askıya alıp sanki bir yabancıymışsın gibi izleyeceksin hayatını dışarıdan. elinden bir şey gelmiyormuş gibi hissedeceksin, sanki hayatın senin kontrolünün dışında bir yön almış da yetişemiyormuşsun gibi nefes alamayacaksın. boğulacaksın olan bitenin içinde. belirsizlik yoracak, üzecek belki de. işte böyle anlar ne kadar çok ve uzunmuş gibi görünse de vazgeçme, pes etme. seni sen yapan hayallerin çünkü. sen olduğun gibi iyisin. tutun küçük de olsa, imkansız da olsa bir yerlerden tutunmaya çalış. bırakma bıraktığını, geri gelmeyeceğini, telafisi olmayacağını düşündüğün zamanlarda. çünkü sen yapabilirsin, çünkü sen olmaz denileni oldurabilirsin. en azından deneyebilirsin ve bekleyip bunun sonuçlarını görebilirsin. gülümse bitmek bilmeyen zorluklara, terk edilemeyen alışkanlıklara ve insanlara, inanmayanlara. ve artık ne olursa olsun bir şeyler yap, çünkü sen görmek istediğin rüyayı sonuna kadar hakediyorsun.
çocuk!
her vedanın ardında bir bekleyeni vardır kimsenin bilmediği.
ve her gözyaşının altında bir dua kimsenin duymadığı.
çevir gökyüzüne başını!
bakma arkana...
daha sert basa basa, daha güçlü...
anlat bu kara şehrin yollarına ak adımlarınla!
gitmek yenilmek değil kazanmak da!
gitmek gitmektir işte
hepsi bu... *
tam olarak bir paradokstur. insanın -sözde- kendine itafen yazdığı bir metnin diğer insanlarca okunması ile sonuçlandığından aslında hiç de kendine yazılmamıştır, tamamen reklam maksatlıdır, albeniciliktir. **
ölümün kendi elinde olacak. seviyorum seni. bu kadar ben olmak zorundamıydın? aynaya her baktığımda beni görmek mutluluk veriyo. toprakla bütünleşicek olma hayali bile beni üzebiliyo. beni bensiz bırakma emi.. seni benden daha fazla kimse sevemez. kusursuzluluğuma hayranlığım göz yaşlarımı titretti. ben olmaktan öteye gitme. güzel gördüğüm kadar güzelleş. saklı kaldıkça benleş. yüzümde çıkan benlerden daha bir ben ol. gölgemide kabullen. siyah kalan, senin gözünden görebilme şansı yarat. seni şartsız seven biri için üzüntü yükleme. ben kabullendikçe beni, bende sevdi seni. var ol ben var oldukça seviyorum seni...
Garip bir yaratıktır insanoğlu...
Ne istediğini bilmez ve bilmeden her zaman daha fazlasını ister.Neden yaşadığını bilmez bilmeden yaşamaya devam eder kimisi,kimisi de öğrenmeye çalışır neden yaşadığını kör umutlarla.Her zaman mutsuzdur hiç bir zaman içinden "neden" demeden yapamaz.Zengindir belki hayatı kurtulur ama açtır o hala her zaman daha fazlasını ister çünkü,daha fazla zenginlik.Huzurludur belki ama o hala rahatsızdır çünkü daha fazlasını ister her zaman.Daha fazla huzur.Seviliyordur belki birçok kişi tarafından yada bir kişi tarafından birçok hislerle.Ama daha fazlasını ister her zaman daha fazla sevgi.
Ve ben şimdi bir ikindi vakti tek başıma olmak istediğim yerde olmak istediğim duygular içerisinde ve olmak istediğim kadar yalnızken...
Hala daha fazlasını isteme durumundayım nankörce...
Yoksa hayat mıdır bize az gelen,yada çok mu fazla hayatın bize sunduğu imkanlar?
Bitmesin isteriz en güzel anlardan biri olan arkadaşlarla mangal partilerini...
Bitmesin isteriz takımımızın üç sıfır önde götürdüğü en keyifli futbol maçını...
Bitmesin isteriz bir manzaraya karşı çay keyfi yapmayı...
Ama hiç düşünmeyiz hayat bile bir gün son bulurken en güzel anların bile bitmesinin gayet normal olduğunu...
Ve hiç düşünmeyiz bu anların ölümsüz olduğunda hiç bir güzelliğinin kalmayacağını.
Oysa gerçek şudur ki;Sonu olan her şey güzeldir.
Bu hayatta en çok istenilen şeydir ölümsüz olmak dünyaya kazık çakmak fakat hiç düşünülmez "nereye kadar ulan nereye kadar yaşasam nolur binlerce yıl" diye.
Bazen hayat fazla gelir artık yaşamış olduğumuz sıkıntılar taşınamaz bir yük haline gelmiştir ki bizi intihara kadar sürükler.Ama yine düşünülmez ölüm de yani "son"da zamanında yaşanılmalı ki güzel olsun.
Hayat güzel anılarla olduğu kadar kötü anılarla da güzeldir.Hayatın tadı güzel anılar olduğu kadar tuzu da kötü anılardır.Yaşanan her tecrübenin insana yeni şeyler kazandıracağı ve bu kazanılanan şeylerin insan için en iyisi olduğu düşünülmez hiç bir zaman...
yine yenildin bak... binlerce kez yemin edip bozdun... peki eline geçen ne oldu?? ne oldu kocamaaan bir hiç... yine aşka düştün işte... gülmeleri unuttun yine... uzanıp tutabilecek kadar yakınken semada parlayan yıldız kadar uzak sana... istemedi işte sevmedi... neden hala peşindesin neden... mezara dönmüş kalbine gömeceksin bu aşkı... üstüne toprak atacaksın kürek kürek... bunu yapmalısın artık unutmalısın... yeter acı çektiğin yeter... vazgeçilmez mi sandın kendini... kaçtılar işte arkalarına bile bakmadan...
sana birşey olsa kimsenin umrunda değil... ve sen yine ağlıyorsun işte... aferim sana... tebrik ediyorum seni yine başardın hayatını mahvetmeyi... tebrikler sana...
nefse hakim olmanın oruçla alakası yok kişilik meselesi derdim hep teoride. ve bugün pratikte de gördüm ki yanılmamışım. oruç tutan bir insan olmama rağmen özel bir konuda kendime hakim oldum ve o şeyi yapmadım. kendimi takdir ettim.
zorlanıyorum herşeyin böyle olacağına bu kadar iyi bilirken neden kendini bu yangına attın söylesene böyle acı çekeceğini biliyordun onu özleceğini onunda birgün çekip gideceğini biliyordun ama neden tekrar sevdin ne bu deli cesareti sende ki al işte bedenin uyuşur şekilde özliyor onu onu aramamak için kendinle mücadele halındesin peki ya neydi bunlara değen?
yine çaylak oldun. hala farkında değil misin? formata yatkınsın ama işin değil sözlük olayı. insanlar sürekli şutluyorlar anlamadıklarından seni. sen engellisin. sen engelli değilsin, herkes senin gibi. ben bu yazıyı sen olmama rağmen sana yazıyorum. sana yazıyorum derken hemen bir yerlerin kalkmasın asılmıyorum sana. hem insanların kendi kendilerine öyle düşkün olmasını pek onaylamıyorum. dünya kalabalık bir yer ve önem sırası diye bir şey yoktur. herkes ve her şey önemlidir.
ha, yeri gelir senden daha öncelikli olanlar olur ama sen ilk öncelikli değilsindir hiçbir zaman. sen başkaları içinsin, başkaları da senin için. hayır tabii ki hepimiz birimiz, birimiz hepimiz içindir diye salak bir şeyler söylemek istemiyorum sana, iyi dinle beni anla. mükemmel bir düzen içine kurulmuş düzensizliklerin önemli parçalarından birini oluşturan önemsiz bir ayrıntısın. insanlar yoksa sen hiçbir şeysin. sen tozsan eğer şu evrende, yanındaki toz tabakasıdır seni toz yapan.
neyse, fazla kafanı bulandırmadan toz oluyorum ama beni hisset. hisset ve anla beni.
