yeni başlangıçlar yapmaya karar verdiğin iyi oldu. artık bir ay geçti sonunda kendine geliyorsun. aferin sana.*derslerini ihmal etme, mart ayını iple çek. gül, eğlen, çalış arada bir spor yap * eferin steril eferin...
Rayiha: Ölümü bir kurtuluş olarak beklemek, varoluşunun sorumluluğunun reddiyesi dışında bir şey değil, büyük bir kaçış ve gerçekliği kapatma çabası...
Ruhsare: Tüm geriye ,en geriye dönme arzuları ve gitme ,en uzaklara gitme özlemleri ve hatta tüm içe çekilme , hiçe çekilme çabaları?..
Rayiha: Hepsi oldurulamaz kaçışlar ve kendine ihanetler aslında. Oysa burda, böyle acı çekerek ve acı çekerken maskesiz ,rolsüz , çıplak , kendin gibi kalarak da dönüşebilir ve varlığını sürdürebilirsin. Çünkü bu potansiyel sende varedilişinden bu yana mevcut.
Ruhsare: Öyleyse kapılar açılabilir acının kaçışlara yalancı gebelik yaptığı zamanlarda biryerler ve birşeylerden?
Rayiha: Kapılar... Kuşlardan , ağaçlardan ve çocuklardan kapılar... Yalnızca bekleyip görmeye çabalaman gerek , yalnızca bu...
kötü sanırım. zaten seni benden daha iyi kim anlayabilir?
artık kimse seni takmıyormuş. öyle duydum/gördüm. üzüldün di mi? ama hakkın yok ki üzülmeye.
neden her fırsatı tepiyorsun ki. ne ki bu artistlik. üzülmemek için koruyorum kendimi falan diyorsun.. saçmalama allasen. korkaksın, korkak. birinci olmaktan korkar mı bir insan? ya da sevdiği kişiyle çıkmaktan? sen korkuyorsun işte, böyle saçmasın sen.
ama seviyorum seni be. aşacaksın bunları zamanla, sen de kendini seveceksin. asosyal olmayacaksın hiç artık. benim gibi sosyal olacaksın.. ya da ben öyle umuyorum.
ağlama,tamam. hepsi geçecek. sen ve ben, beraber geçeceğiz bunları.
biliyorum, daha önce denedik diyorsun. evet, denedik ama sen hep başkalarını dinledin.. sana öğrendiğim tek şeyi söyleyeyim, senin benden başka dostun yok.
ama korkma. artık ben yanındayım.. seni asla bırakmayacağım.
dördüncü nesil olmana rağmen - sözlüğe yazmaya iki sene ara verdikten sonra - sonunda 500. entry ne geldi sıra. çok da önemli değil aslında ya ben 500. entry mi kendime yazmak istedim ve kendime söylemek istediğim tek bir şey var; sonunda kendinin farkına vardığın için çok teşekkür ederim, seni seviyorum.. **
-şşh, ben bu yazıyı kendime yazdım lan.
-şşh, ben bu yazıyı kendime yazdım lan.
-şşh, ben bu yazıyı kendime yazdım lan.
-şşh, ben bu yazıyı kendime yazdım lan.
bir kaç tane gözyaşı silinip atılmış mendil.Derinden gelen bir müzik.
En sevdiğim karanlık.odanın sol kısmında kalan takılarım kıyafetlerim ruhum...
Sağında kalan benliğim.Ulaşılmaz kalbim..Kendim için salya sümük ağlayan ben
En güzel kıyafetlerini giyip saatlerce aynada kendini izleyen bedenim..
Yokluğum...sessizliğim...yalnızlığım...Gururum..tek kişilik kalabalığım..
herşeyim bu odada sigara paketim yanmayan çakmağım...
Artık bakmadığım fotoğraflarım hani şu ne geçmişten kalanlar...
sadece ayna da gördüğüm yalnızlığım...Sevgisizlik..Arkadaşsızlık.yalnızlık kimlik değiştirdi.
şimdi bir kibir nöbeti oldu benim için.Derin derin ağlarken aynada gördüğüm o şeytani bakışlar oldu..
Neye kime ağladığımı bilmeden yaşadığım dakikalar..kimseye acımayan merhamet etmeyen
ama kendine herkesden çok acıyan ben...Kendime acıdığım kadar kabullenememem başkalarının bana acımasını
acınmak canımı acıtır.
Onlarca yanlızlığın içinde en çok yaralayan kalbi kendine duyduğun özlem..Beklersin gelmez..
beklersin...beklersin...beklersin...
Hayat yokluğumun ötesinde yaşayanların olduğu bir yerde gökyüzünün altında elele çiçek toplayanlar...yalnızsınız...
şimdi gözlerimde gördüğüm acıma nefret ve yalnızlıkla karışık duygum..
ağlamak istediğim kadar ağlıcam ama hiçkimse için yıpranmıcam ben.Tek kendim için giyicem
yine en güzel kıyafetlerimi ve kendim için saatlerce ağlayıp saatlerce uyucam..
Ilık Ilık Soluyorum bu gece,
Kısmi felç odanın bir yarısı
Kendimi göremiyorum ve kendime dokunup
Teyid ediyorum
Varmıyım yokmuyum diye...
Kaç metrekare bilmiyorum
Bütün duvarlar üzerime serili
Haykırıyor serzenişlerim ya
Bir sitem değil
Esasen bir temenni
Tıpkı
iyi diyelim iyi Olalım gibi...
Havalandırmalı biraz
Pencereyi Açmalı
Açabilirmiyim ki..
Her aşağı bakışımda
Tutunamayıp,
Düşüşlerim hayali bir gerçek gibi..
Fonda alakasız bir parça
Değiştirmeye gücüm yok da..
Hoş, her tıkırtı hüzünlü bir melodi
Zaten şarkılar da anlamını yitirdi,
Artık nakarat yok dudaklarımda..
Arada arkama bakıyorum
Geçmişime bakar gibi,
Yaşamadığım yarınımın Bugün olan
Geçmişi...
Zaman nasıl birşey çözemiyorum
Daha dün gibiydi
Gelişi heycanla beklenen
Şimdi...
Gidişe hazırlanan
Lakin..
An itibari ile,
Çabaya giremeyecek kadar yorgun biri...
incinen bir hayalin yollarında yürürken,
Hangi dağda kaldığınızı bilmezsiniz...
Hangi çölün tenhasına düştüğünüzü..
Ruhunuzda yankılanıp durur,
Ebedi dostunu arayan bir su sesi...
Sonra,
Bakarsınız içinize sadece hüzün kalmıştır
Yaşamdan size geriye...
Yaşam?
Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.
Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.
Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.
içinizde sevgiyi taşımak,
Büyütmek ve dağıtmaktır.
Yalnız başınıza asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak,
Hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
sıkıntılarımı attım üzerimden...
derin bir nefes aldım, hırkamı çıkardım, sıcak sanki...
çayımdan bir yudum aldım, güneşin doğmakla doğmamak arasında teredüt ettiği anlardandı.
bedenimi himayesi altına alan tüm duygulardan arındım.
sigaramı yakıyordum tam ki beynimde bir sahne canlandı birden, hayır yakmamalıydım.
gözüm ilerdeki aynaya takıldı, kendimle hesaplaştım.
ellerim eskisi kadar yumuşak değil sanki bu aralar, gözümün feri sönmüş, şu inatçı bir tel saçım yok ortalarda ona ne olmuş?
tırnaklarım çok uzamış bi de kesmem gerek, artık kilo mu alsam ne, iyice eridim.
amaaan neyse...
masada yazılı olan isimlere daldı gözlerim,
merve, ali, melih, gözde, nuray...
of bunlardan bana ne!
sildim tek tek, silinmeyenlerin üstlerini karaladım.
hırçınım bu aralar, çok dalgalıyım, akmıyor yüreğim eskisi gibi coşkun, yanaşamıyorum ya limana ondan bu durgunluğum, artık demir almak günü gelmiş ki zamandan meçhûle giden geminin halatlarını koparıyorum...
gemici düğümünden nefret ediyorum! çözülsün artık!
ama kaybolup gitmekten de korkuyorum...
ka- bul- le- ne- mi- yo- rum!
işte özeti bu!
elimi attığımda yetişememeyi, baktığımda görememeyi, görüp de duyamamayı, duyduğumu anlatamamayı kilitlenip kalmayı, şu s.tiriboktan ama yine de yaşanılası hayatta nerde zor varsa gidip onu bulmayı, hani zorluğundan da geçtim ama olanı biteni anlamayıp mal mal bakmayı, ne yapıyorum ben diye kendimi sorgulamayı, imkansızlıkları, yıkamadığım duvarları, yıkılmayan duvarları, yıkılacak gibi olup yine de ayakta durmayı başarabilen duvarları ki bunlar en gıcık olduklarım!, mesafeleri, soru işaretlerini, noktaları, virgülleri bazen, o saçma sapan kuyuları açan belediyeleri * ne biliyim ya gözüme batan her şeyi, bu ara böyle işte kabullenemiyorum!..
isyan değil bu sadece haykırış, yakarış mı yoksa? neyse aynı kökten geliyor...
elimin tersiyle itmeyi istiyorum benden beni bana sormadan alanları!
gözünün üstüne vurmak istiyorum bana beni gizli gizli soranları!
yıkmak istiyorum üstüme yıkılacak gibi duran bütün duvarları!
çok şey mi istiyorum ya?
ne var ki?
çok mu zor!
kabullenemiyorum...
Artık şu müziği kapatıp uyuman lazım, tüm hafta çalışmadın bari yarın sabah(!) erken kalk da çalış. Evet, şarkılar güzel sözleri güzel, ağustos böceğine hak veriyorsun; ama böyle gitmez, zaten gitmesini de istemiyorsun, e o zaman ne duruyorsun?*
Hadi itiraf et kendine... ölmeye niyetin yok değil mi?
dur! bekle. farketmedin galiba? bu acıyı kendine sen çektiriyorsun.
sadece bir sesi kovalıyorsun, gör artık. evet, belki ruhunu hafifleten cümlelere hayat vermiş bir ses, ama... hayır.
şimdi toparlan.
bu olasılığı hiç düşünmediğini söyleme. aklına geldi, defalarca. "ne yaparım?" diye düşündün sigara dumanları arasında. sonuca varamamıştın ya hani, hatırla. işte hayat, sana cevap bulamadığın problemleri birebir öğretiyor.
şanslı say kendini.
yaşayarak öğreniyorsun.
şimdi bırak hayıflanmayı, bir sigara yak, kendine gel. gözlerini ovuştur, kalbini cimcir...
Üzerinde battaniyeyle daha ne kadar bekliyeceksin.Eskiden efsun yapardık. Çar çöp toplardık.Üzerine kafandan uydurduğun cümleleri söyleyip ,ruhundaki binlerce hektarlık alana aoe* atardık.
Şimdi ise o "ruh" başkasının yanında.Ve burası benim evimmiş.Sizde çok güzelmişsiniz.
no bacardi no mojito'yla çıkıyorum yola. batıl mıdır bilinmez ama perşembe geceleri içmem. bunu derken bile kendimi kandırıyorum aslında. daha gece olmadı diyip acele hazırlanmış bir alkollü nane limonu hızlı hızlı yudumluyorum. çok şeye takıyorum bu aralar, her boka canım sıkılıyor. şu bokumtırak internet bağlantısı bile canımı sıkmaya yetiyor. onu da geçtim mesela ben niye bunları buraya yazıyorum onun da bilincinde değilim. okunmak, oylanmak zerre umrumda değil ama bembeyaz bir microsoft word sayfasına da yazmak içimden gelmiyor. kirletmek istemiyorum beyazları. çamurlu su bulanıklığındaki düşünceleri ağzı bozuk boktan bir dille saçmak istemiyorum sağa sola.
iki elimle kafamı ovalıyorum, sıkmak istiyorum, boşaltmak içini. irinleri ayna olmasa da laptop ın ekranına sıçratmak istiyorum. sonra kahkaha atmak gözü dünmüş bir şekilde anlamsızlığı tadarak. bütün bunları isterken bir nefes daha alıyorum doktorun yasakladığı ama içmeye devam ettiğim günün 1/30 uncu sigarasından. domuz gribisin dedi doktor ama sanırım öyle olmadığım için yasaklarını da sallamıyorum. hoş dürüstlük abidesi bir doktor da olsa değişen bir şey olmayacak. ne zaman birileri bana bir şey yasaklayacak olsa hep şu cümle geçiyor aklımdan; "olsun gözüm olsun, ne olacaksa olsun." ne kadar boşvermiş bir kişiliğin dudaklarından döküldü acep bu cümle, kıskanıyorum.
adam olmayı başaramadım sanki. yirmi beş yıllık ömrümde ben adam olamadım. gerisi fasa fiso. şimdi gözüme çarpan akvaryumumun içindeki balıklar bile ana avrat dümdüz gidercesine suratıma bakıyor. balıkların hafızası beş saniyeymiş. öyle tabi, bsg. suyu yarıya inmiş, beyaz taşları sararmış, filtresi katran dolmuş. o değil de, hala bakıyor şerefsiz...
şimdi yine klasik sonlardan biriyle ağzıma gem vuruyorum. niye? çünkü çok sıkıldım, yazmaktan da sıkıldım, düşünmekten de. yine olacak aynı. aynı boktan ben, yine adam olmamak için elimden geleni yapacağım. sonra tekrar kendime söveceğim, tekrar adam olamayacağım, tekrar, tekrar. allah belamı versin benim. şimdi susup sittirolup gidiyorum.
uzun zamandır bu dünyada yaşıyorum. erkeklerden ne kadar nefret etsem de heryerdeler. onların dağıttıklarını nasıl toparlarız bilmiyorum. kadın ırkının devamında onlara ihtiyacımız olmasa bir halta yaramazlar. çok umutsuzum sözlük.
yeni bir ülke-yeni bir hayat bulmalı erkeklerin olmadığı ve kadınların kendi kendine üreyebildiği...
dağıldın çok farkındasın sen de.
kitapların bir yanda, sorumluluk ayrı duruyor masa da. bardağın kirli mütamediyen arkanı toplamaktan şikayet edenlerle dolu hayatın.
yalnızsın.
evinde,okulunda,yatağında...
bunu kabullen tekil bir varoluş bu. hayatını yavaş yavaş eritmekten vazgeç. yaptıklarından pişmanlık duymaktan da.
suçu bırak kim üstlenirse üstlensin bu kez bu cinayeti. eline kan bulaşmadı hiç. unutma kan korkutur seni.
ekran duygusallığını da bırak. çık dışarı. soğuğu hisset göz kapaklarında. kendine acıma.
kendine acımazsız davranma. yalnızlık yönelimin senin. genlerin izin vermiyor bir başka yaşam şekline. izin verme
aklını yönlendirmelerine. inatçı ol.
hayatının tanrısı olmayı sürdür. merkezleştirme 'diğerleri' ni.
büyü. büyüdün biraz daha büyü.
kirlen. utanma bundan.
sürdür. yorulma çabalamaktan.
bencilleşme korkutma senden geriye kalanları.
senden geriye kalan çok fazla.
etrafına bak biraz. insanların yüzlerine bak. çizgilerini gör.
senden başka da acı çeken var bu hayatta bil.
acı iyidir acıyı sev.
anneni üzme, duvarlarını arala.
biraz uyu yorgunsundur.
uyurken sadece uyu.
yaşamak en önemli işin yaşarken ciddiye al yaptıklarını, insanları boş ver önemsiz kalanı.
meyve ye, su iç, kahveyi azalt.
aşktan bahsetme kolay kolay.
arkadaş edin, insan gör biraz. duvarlara bakmaktan vazgeç, seyretme çatlakları. adını unut, kimliksizlik iyidir.
kendini sınırlama, yargılama, yorma.
havalar soğuk hastalanma, yeterince ölü var etrafında.
korkma, dik yürü. gözlerini kısma, gözlerinden korkma.
sıyrıl şu sanallıktan gerçeğe dokunmaktan korkma.
kendini bil, başkalarından sakla.
gizini sev. yüzüne el sürme bir daha.
yüzüne el sürdürme.
yaklaşma,kandırma,aldatma.
annenin kaderini yaşama. reddet!
kırma kimseyi aklındaki kelimeleri iyi seç.
dur. düşün. oyna.
başkalarını tanrı yapma.
pişman olma sakın tarzın değil.
keşke deme o güzel cümlelerinde. hayatına sahip çık başkalarının hayatını komuta etme.
yürü sonra sadece yürü.
her gün okula düzenli gittin, dersleri ekmedin, devamsızlık yapmadın. her dersi gayet dikkatli dinledin, not aldın. o notları her akşam düzenli temize geçtin, her gün ders çalışıp, eski konuları tekrar ettin. saat 11 olunca yatağa gitmeyi de bıraktın, televizyon izlemeyi de. gece üç buçuklara dörtlere kadar ders çalıştın. buraya kadar iyi de... o bütün sınavların bok gibi geçmesi nedir yaa?? hadi, geçen sene çalışmadın da zilyon tane dersten kalmayı hakettin, kabul. e şimdi ne bu? kusura bakma ama kızım, bunun tek bir açıklaması var: ap-tal-sın!
beceremedin işte.
yine tökezledin.
kendine defa kez ettiğin laflara rağmen burnunun dikine gittin.
olmuyor kızım bu dik kafalılıkla nereye kadar? üzüldün, kırıldın, kırdın ama hep aynı hatayı yaptın. olmayacak olanı olur sandın.
zorladın, kanırttın hatta.
saçmaladın çoğu kez. hayatının her noktası sallantılı. düştün düşeceksin.
bu kez tutanın da olmayacak şu lanet şehirde. düşüyorsun kızım bu kez çok fena hem de. her yerin kan içinde kalana dek yuvarlanacaksın o gülerek çıktığın zirveden.
dibi gördün daha önce. yine göreceksin. sonu gelmeyecvek düşüşünün. ne zaman bitecek diyeceksin hangi hamle yere çarpacak beni sonunda. sahi hangi hamle?
kimsesizliğine üzüleceksin yine bu yüzden kızdın ya kendine hep.
insanlarla yakın olamamak gibi bir sorunun var diye.
insanlar seviyor seni sorun senin onları kabullenememende zaten çoğu kez senin yanında olmayı dilediklerin de seni düşlemiyor.
bu dünya böyle. hayat bu gerçek böyle.
kafan dağınık. mutsuzsun da. denizi de özledin hem. sevilmiyorsun da epeydir.
kitap aldın kendine bol bol sonra yürüdün çok yemek yapmayı filan da öğrendin.
fotoğraf çektin insanların da mutsuz anlarının olduğunu kendine kanıtlamak için sanki hep karanlık hem umutsuz anları çektin.
komik sevemedin buraları hiç arada kaldın ne büyüdüğün yer aitlik hissettirdi sana ne bu şehir. ne oranın güneşi sevdirdi kendini sana ne buranın ayazı.
beceremedin işte.
yine tökezledin.
bu kez çok fena o avuçların deli gibi kan içinde kalacak. sesin bağırmaktan kısıldı şimdiden.
duyan yok. şu lanet şehirde düştüğünde seni tutacak olan kimse yok.
kimsen yok.