ben bu yazıyı istanbul a yazdım

entry33 galeri0
    8.
  1. iÇiN BENi YAKAR, dıŞıN GENE BENi YAKAR BE iSTANBUL.
    2 ...
  2. 7.
  3. 6.
  4. sevgili istanbul , öğrencilik hayatım boyunca kar yağsın diye yıllarca camın önünde bekledim. toplasan o kadar yılda 2 bilemedin 3 hafta tatil oldu. işe başladım , sanki yıllardır attığım kar yağsın çığlıklarımı toplu olarak duymuş gibi mart ayında bile kar yağdı. Ayıp değilmi senin bu yaptığın.
    2 ...
  5. 5.
  6. çok garip ama seni herkes deli gibi severken seni çok da tanımayan biri olarak seni hiç sevmiyorum sanki seninde çok s.kinde olacakmış gibi bide buraya yazıyorum. deliriyorum sanırım.
    2 ...
  7. 4.
  8. 3.
  9. sevdiğimi benden alırsan eğer istanbul, andım olsun yenerim seni. senin bizi böyle ağlatmaya hakkın yok. senden alacağım sevdiğimi ve hiç bir şekilde geri vermeyeceğim. öldürdün beni, mahvettin. aç bıraktın, yalnız bıraktın.. uğruna yazdığım yazılar,şiirler haram olsun. övgü dolu sözler haram zıkkım olsun. bittin benim için istanbul. bittin!
    1 ...
  10. 2.
  11. istanbul denince akla hep o eşsiz manzaralar, boğaz köprüsü felan gelir. nedense direk aklıma gelen şey fıccın oluyor. istanbul denildiği anda gözümün önünde dalgalar halinde fıccını görüyorum. ne yaptın sen bana istanbul. *
    0 ...
  12. 1.
  13. her sokağı özlem kokan büyülü şehir. her semtinde ayrı bir yalnız kalp barındıran güzide şehir.

    masum bir kız çocuğu misali. eliyle gözyaşlarını silen, pamuk helvasını şapırdata şapırdata yiyen..

    ah istanbul! aşkın ta kendisi...

    hani "havası bir başka" derler ya, işte o cinsten. kendimi, benliğimi unutuyorum bu şehirde. trafiği, kalabalığı, gürültüsü bir yana insanlar neden her zaman kusursuz bir şey aramaya ya da hep olumsuz yanları görmeye alışık? herhangi bir kusur bulamayınca da neden hep kötüleme ve göze batırma söz konusudur ki?

    oysaki sen, hakkında kötü düşünenlerin gözlerine inmiş bir perdesin bir bakıma. gözlerini kapatmışsın ve onlar senin güzelliklerini farkedemeyecek kadar körleştikleri için kendi kusurlarında boğulmaya mahkumlar be istanbul.

    içinde yaşayan nüfusun bireyleri seni her gün dünya gözüyle sağlıklı bir şekilde görebildikleri için şükredecekleri yerde bardağın hep boş olan kısmını görmeyi tercih etmekteler. aslında senin değerini en iyi bilenler, senin hasretinle yanıp sana kavuşamayanlar. öyle olmasa bile, bu düşünceme olan inancım sayesinde kaçınılmaz bir gerçek olarak zihnimde yer etmiş şimdiden...

    sana kavuşamamak..

    oysa aramızda öyle kilometrelerce mesafe de yok. ama gel gelelim, gözümün dibindeyken sana kavuşamıyorum be istanbul. en çok da bu acıtıyor canımı...

    senin şimdi sahillerinde martılarına simit atan, vapurunda manzaranı doya doya seyreden sahiplerin vardır. düşünüyorum da, içlerinden kaç tanesi senin bu güzelliklerinden faydalanmayı hak ediyor diye..

    belki bir gün! belki bir gün kızkulesi'nde mehtaba karşı romantik bir akşam yemeği yiyebilecek miyim? yalnızca sen ve ben istanbul... başbaşa!

    sen, bir tarihin doğup büyüdüğü ve her gün biraz daha gelişen bir şehirsin. şehirden öte, kemanıyla aşk yaşayan bir viyolist gibi.. aşkı yaşayan ve herkesi kendine aşkıyla tutsak edensin sen!

    uzun lafın kısası, seviyorum seni be istanbul. aşksın, cansın, cancağızımsın. leylasına doyamayan bir mecnun misali. sen ellerimden kayıp giderken gözlerim gözlerine değiyor.. ve o an bu dünyalık bedenime bir güneş gibi doğuyorsun yeni bir günün başladığını umutla haykırarak...

    saf ve temiz duygularla bezenmiş bir istanbul var karşımda. mırıldandığım ilk şarkı, hafızama kazınan ve asla unutamayacağım bir çocukluk aşkı sanki...

    yıllar geçtikçe değeri artan kırmızı bir şarap misali... dudağımda bıraktığın o minik buseni özledim!
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük