sayın başbuğ öyle elini masaya vurunca korkuyorum öyle muhtıra verdiğinizde yine korkuyorum hele ki sabrımızı taşırma diyorsun daha çok korkuyorum, law silahları çıkıyor boru diyorsun endişeleniyorum , ordunun içinde hükümeti yıkmak için planlar üretenler hakkında soruşturmalar açılıyor cezalar kesiliyor sen onları halkıma nispet der gibi ziyarete gidiyorsun ben yine endişeleniyorum.kardeşim asker yine korkuyorum .hep korkuyorum paşam ne zaman şöyle yüreğimize dokunan bir konuşma yapacaksın ne zaman türk ulusuna karşı dürüst içten olacaksın bunu ise merak ediyorum.
edit: korkuyorum gülüyorum manasındandır.ironik vaka.
kozmik oda da, türk silahlı kuvvetlerinin tüm bilgilerini israil e açmış bir bilgilendirme odası oldugu dogru mu? 28 şubat cuntasının bu anlaşmayı imzalayıp bu bilgilendirmeyi sürekli yaptıgı dogru mu?
bu dogru ise, bu vatan hainligi degil mi? kozmik odada ki bilgileri yakacagız diyen komutan a, buradaki ulusaclıların küfrettigi vakit gazetesinin günlerdir manşetten sordugu bu sorulara neden cevap vermiyorsunuz? verdiginiz cevapta bunu kabul etmek zorunda kalacagınız için olabilir mi? israilli bakanların, türkiye cumhuriyeti başbakanı recep tayyip erdogan ı, türk silahlı kuvvetleri ile tehdit ettiginde de susmuştunuz, yargı ile tehdit ettiginde de yargı susmuştu, sebebi anlaşılamamıştı, tabi ulusalcılar anlamamıştı hatta kendi başbakanlarına nefretle baktıkları için, israilli ile aynı tarafta olmaktan da utanmamışlardı, hala israil konusunda konuşmamış olmanızın, sabrınızın sınırının taşmamış olmasına mı baglamalıyız? sabrınızın sınırı israil olabilir mi acaba? elbette bu kozmik oda israil baglantısı dogru ise.
( eğer bu suçlamanız, planı yapanlar ise; siz balyoz darbe planını kabul etmiş oluyorsunuz, değil mi? yok vicdansız dediğiniz, belgeyi yayımlayan gazete ise şunu soruyorum sayın başbuğ: taraf gazetesinin canice bir fikri mi bu camii bombalama işi ? )
bazı şeyleri cesurca açıklamanın zamanı gelmedi mi? ne zaman böyle, kaçamak açıklamalar yapmaktan vazgeçeceksiniz?
dursun çiçek gibi cuntacılıktan zanlı ve ifade vermek üzere sanık olarak gittigi mahkeme binasının girişinde/çıkışında kimsecikler görmesin diye bu zanlıyı, askere vatanı korusun diye gönderilmiş vatan evlatlarına etten duvar ördürerek saklamak sizin fikriniz mi bilmiyorum ama bu mide bulandırıcı çok çirkin bir hareket.
dursun çiçek gibi bir cunta oluşturmaktan zanlı kişi ile aynı katta görev yapmanız ne anlama geliyor?
balyoz planı konusunda fikirlerinizi açıklarken kınıyorsunuz durduk yere, eger bu plan dogru ise, bu planı yapan kişiyi mi kınıyorsunuz, yoksa sizi izleyenlerin genel kanısı olarak cuntanın şerefsiz planını sızdırılmasını ve basının bunu yayınlamasını mı kınıyorsunuz?
sabrınızın sınırı neresidir sayın general, sabrınızın sınırı, türkiye cumhuriyeti hazinesine kayıtlı, kimselerin hesap soramadıgı bir nevi kredi kartınızı hazineyi boşaltacak kadar fazla mı kullanırsınız? balyozda geçtigine göre ekonominin iyi gitmesinden rahatsız bünyeler orduda epey var, yoksa şifresi ile birlikte kartınızı onlara mı verirsiniz?
sonuc olarak aktütünleri açıklayamamış bir genelkurmay başkanısınız, neden 5 saat canlı yayında baskın izlendi de karakol bu pusudan haberdar edilemedi? siz farkında degilsiniz malum cuntacılar kurtlanmış pilav gibi heryerinizden fışkırıyor, ama bunu bir gün "sizden" bir şehit babası sordugu gün, cunta işleri ile meşgul, bu yapı türk milletinin sınırının aştıgını görebilir, dikkatli olmak lazım, bu millet ordusunu severde, yeniçeriden pek tiksinir.
25 ocak 2010 ilker başbuğ açıklamasından sonra buraya girdiğim entriyi geri çekiyorum. bu açıklamadan benim anladığım şeyleri kendi ifadelerimle izah etmeye çalışmıştım. bugün taraf gazetesinde ahmet altan da aynı düşünceleri farklı kelimelerle ifade etmiş. onun yazısını buraya almayı daha uygun buluyorum. buyrun sayın başbuğ;
--spoiler--
Genelkurmay Başkanı ilker Başbuğ Balyoz planıyla ilgili konuştu ama doğrusu ben ne dediğini gene pek anlamadım.
Bu planı araştırıyorlarmış.
Ben öyle muğlâk, ortadan konuşmaları sevmem, öyle de konuşmam, netlikten, açıklıktan yanayım.
Sarıkamışta binlerce askerin Enver Paşanın zekâsız çılgınlığı sonucu öldüğünü yıllarca bu halktan saklayan gazetecilerin bugünkü uzantıları olan küçük çakallarını bizlere, ailelerimize saldırtmak, bizi bu soruları sormaktan vazgeçirmez.
Küfürlerle, gürültülerle, aşağılık oyunlarla olayı saptırmalarına izin vermeyiz.
Onun için kurtuluşu buralarda aramayın.
Net ve açık konuşun.
Bu arada, TSKnın sabrının sınırı olduğunu söyleyen Orgeneral Başbuğa şunu da sormak istiyorum.
Ne olacak sabrınız tükenirse?
Vurduracak mısınız, tutuklatacak mısınız, gazeteyi mi kapattıracaksınız?
Bu ne biçim konuşma?
Türkiyenin hukuk sistemini sizin sabrınızın ölçüleri mi belirliyor?
Vazgeçin bu tehditlerden.
Ben yaşlı bir adamım, ölüm bana kapı komşusu artık, bir gün önce bir gün sonra hesabı yapacak halim yok, bu tehditlere aldırmam, sizin ;aferininizi almak için paçamda dolaşan solucanlarınızın yapışkan ıslaklığından iğrensem de, çok kızarsam elimin kirlenmesine aldırmaz onları da avucumun içinde ovalayıp parçalarım.
Bunları boşverin de siz işinizi yapın, darbe planları hazırlayanları ortaya çıkartıp yargıya sevk edin.
Ordunun içindeki bu darbeciler yüzünden biz asıl konuşmamız gereken konuları konuşamayız.
--spoiler--
sayın başkan; üstüste darbe planlarının ayyuka çıktığı bir türkiye'de siz hangi cesaret ve akla bürünerek orada sessiz sedasız oturuyorsunuz, anlayabilmiş değilim. tsknın üzerine bulaşana onlarca demokrasi karşıtı, insanlık ayıbı lekeleri temizlemek sizin vazifeniz değil mi?
tsk'daki bütün kirli yapılaşmalar, sizin bilginiz dahilinde gelişmemiş olabilir ama, her tarafta tsk aleyhtarlığı tavan yapmışken neden hala sessiz kalmayı tercih ediyorsunuz?
millete hesap vermekten mi çekiniyorsunuz, komik duruma düşmekten mi? ama siz zaten komik duruma düşmüşsüznüz, bunda çekinecek bir şey yok sayın başkan.
umutla, tsknın bünyesindeki 1960 harbiyelileri ve türevlerini temizlemeniz gerekmektedir. aciz olduğunuz durumdan kurtulabilmek adına.
