sevgilimle aynı evde yaşamaya başlamamızın dördüncü ayıydı. bunu eski buzdolabının kapağındaki pideci mıknatıslarına sıkıştırdığımız dört elektrik faturasından hatırlıyorum. o mıknatısların arasında bir sabah şu notu buldum:
onunla gidiyorum. sana hayatta başarılar dilerim.
hiç abartmıyorum, hemen orada, fayansların üzerine uzanıverdim. birkaç saniye odediğinin kim olduğunu anlayamadım. sonra hayatta başarıyı çok önemseyen, kestirme yolları gözleyip arkadan dolaşan ve sevdiği arkadaşlarına mobilya kataloğu getirecek kadar düşünceli insanların neslinin hızla tükendiğini fark ettim.
başarılar diliyordu kaçan sevgilim bana. mutluluklar yerine başarılar diliyordu. başarıyla mutluluğun bir arada bulunmasının imkânsız olduğunu bilecek kadar bilge kişininkine benzer bir tercih değildi, benim mutlu olmamı istemediği için de değil; sevgilimin çapsız kalbi aldatıp kaçarken mutluluklar dilemenin abesle iştigal olduğunu hissedebilmişti. allah razı olsun dedim içimden.