anne
naber kız? gene sinir ettin bu gün beni yakın zaman da başka eve geçecem haberin olsun! zaten en büyük oda benim diye gıcık oluyosunuz bana neyse bak bu baskıcı halin hiç hoş değil.
Bundan sonra çoraplarını banyoya at, her akşam yatağımdan çıkıyor bıktım.
ve anlamadım ki sabahtan mı koyuyorsun arkadaşım, kokusu çoktan çarşafa sinmiş oluyor.
acayip adamsın lan sen. seni ilk tanıdığımda kalacak yerim bile yoktu. pişmiş kelle gibi sırıtıp duruyordun okulun bahçesinde. elinde telefon, yanında ıskartadan bir adam[kokar adam derler]. olur olmaz baktım suratına. tanıştık işte buzhaneden bozma bir okulun bahçesinde. senin kepçe kulağınla bütünleşen lacivert keten montun bir de ''hadi bi çay koy da içelim.'' cevabına ayağım ağrıya aforizmasıyla cevap verişin yok muydu?
Mahallenin portakallı bahçelerinde homoseksüeller yiyişirken sen gır gır yapar vuvuzela çalardın afrikalı piçozlar gibi. aklın zinası yoluyla zihinlerimize sokmuştun saksafondan bozma sesini.
süleymancıydın bir de, üç kuruşluk otelden bozma cemaat yurtlarında namazlardan çaldığın vaktinle şişmanınımsı sevgiline yan bakışlar atar ve altmetinsel olarak hatunların verebilitesini kendinden menkul manuel[el yordamı] yöntemler ile ölçmeye çalışırdın. seyhanın sana yasakladığı televizyon kumandasında senin izlerin vardı. kumandadaki burun boku "senin göstergeselliğini" ele veren en büyük alameti farikaydı; keza koltukların altları senin burnunla akraba olmuştu.
keten pantol giyer metal dinlerdin. bir de götübüyüklerin ayşe ile vuruşmaca oynardınız savaşan şahinleri seyrederken. hani bir kere eskişehir de tekeri patlattıydın, mıncığı dağıtmış afroninjalar gibi. beş kızı bızırdan güldürme yeteneğine sahip, ortak hesapların göğüsü çıkık delikanlısı. yirmibin kişiye meydan okuyup sucu metinden kafayı yemiştin alnının çatının ortasına. suç senin değil koparılan çiçeklerindi!
bir kızı güldürebilmen için üçyüz tabak kontürlerdin. öbür tarafta zebani sorduğunda:''kime tapıyorsun diye''? "avrat" diyecektin. en büyük zevkin galapagos canavarı gibi ayaklarını burun boku sürülmüş koltuğun ucuna çarpraz asmandı.
kaynananın verdiği çükulatalar ve elbise dolabının üzerine yemin et yalan mı?