seni en çok 8 saat boyunca beni aradığını zannedip telefonumun sürekli meşgul olmasına şaşırdığın an sevmiştim. Aslında aradığın kendi ev numarandı dedecim.
ben doğmadan neden öldün? şimdi ben ne yazıcam buraya? söle bakim ne yazıcam?
bak adamlar soruyo nasıl bilirdin diye ne diycem ben?
ne bilim tanımıyorum ki...
senin için hiç iyi şeyler söylemiyorlar. ama hiç bir delil bani, senin dünyanın en iyi dedesi olduğun doğrusundan vazgeçiremez. en iyi arkadaşımdın sen benim. her ne kadar benden önce ve doğan torunların olsa da, ben senin ilk ve son torunundum. bunu hiç itiraf etmedin ama biliyorum. hangi ortamda ne şartlar altında olursan ol beni düşündüğünü de biliyorum. ve bir gün yine karşıma hayatımı değiştirecek bir şey ile çıkacaksın. adım gibi eminim. hissediyorum. ve emin ol ki, benimde eğer olursa torunum, seni bilecek.
bugün, ölümünün 8. yılını hüzünle andığım şeker, tatlı insan...
tavla oynamayı sen öğrettiydin bana dedem. sen gittin gideli tek zarım eksik, kayıp.
o zamanlar daha çocuktum. annemle-babamla kavga eder, koşa koşa senin yanına gelirdim. sen gittin gideli, her kavgadan sonra, odamın ücra köşelerinde herkesten habersiz ağlıyoruz dede.
her bayram en çok harçlığı senden alırdım.
biliyorum, torunlarından en çok beni severdin.
sen de bil dede, ben seni babamdan daha çok sevdim.
kıymet bilmeyi kaybedince anladığımız bi dünyada yasıyoruz..kıymet bilme mevzuu olunca "keşke"ler eksik olmuyor tabi..keşke seninle daha fazla vakit gecirseydim..keşke daha cok akıl alabilseydim..keşke senden daha cok sey ögrenebilseydim..keşke....
sen gittiğinde ben yarım kaldım..yarım yamalak, bı yanı eksik..sensiz yarım, ellerin olmadan elsiz gibiyim..dünyalara bedel addeddiğim sen git, hatıraların kaldı..kıyafetlerinde o kokun..anneanne'me yazdığın o şiir kaldı..cizdiğin resimler kaldı..aşçılık yıllarından yemek tariflerin kaldı..en önemlisi senin canından, kanından bizler kaldık..senin hayat'a karşı bakışını, o keskin düşüncelerini, konusmalarını, öğütlerini her daim yaşatacağız..yüreğimde sönmeyen bi alev misali yanıp duracaksın ta ki ben yanına gelene kadar..
normalde bir insan , bir erkek , doğar , çocuk olur, gençliğini geçirir ve adam olur... ama dedem genç kısmını yaşamamış.o direk çocukluktan adamlığa geçen bir erkek. 6 yaşında annesi ve babası yoktu , ablasının yanında yaşadı , ablası daha fazla bakamadı kimse bakamadı yetim hüsen derlermiş ona. 16 yaşında anneannemle evlendirmişler , 17 yaşındaki... eee evli yetim hüsen , bakmak zorunda... marangozun yanına girmiş sabahları , akşamları dağdan odun kesip eve getiriyormuş 1 saat yürüyerek sırtlanıp. 16 yaşında adam olan dedem , 18 inden sonra asker yolu gözleyen nenem.
ee haliyle çoluk çocuk olacak , yetim hüsen 2 bebesini toprağa verdikten sonra , üçüncü çocuk şükran teyzem doğmuş ve yaşamış. ardından hatice teyzem , annem , dayım... yetim hüsene çocukları olduktan sonra , herkesin yardımına koştuğu için çavuş hüsen demeye başlamışlar. dedem öyle bir insan ki çocuğunu 9 yaşında toprağa vermiş , tüm acılarına rağmen yıkılmamış bir insan. şükran teyzem , 9 yaşında ölmüş. çocuğunun acısını yaşamayı kimse istemez , allah'a dua ederken en çok söylenendir bu dua "çocuğumun acısını gösterme". çok il gezmiş dedem , kamyon arkasında evine ekmek getirebileyim diye , eee çocuk olmuş bakmak gerek.
dedem bakmakla kalmamış annemi ve dayımı üniversiteye göndermiş , haçlık yollamış.
dedemi çocukluktan hatırlarım , demir gibi kuvvetli , kaldırdı mı seni omzuna kafan tavana değerdi. hani dağ gibi adam derler ya o işte. ama bir kötü alışkanlığı vardı. dedemi anlatanlar bana derdi ki hep " deden kibrit kullanmaz" evet kullanmıyordu , paketten bi cigara alırdı daha diğeri bitmeden , sonuyla yakardı onu da... içe içe içe... ciğerler kalır mı ? kalmaz...
salı sabahı uyandırıldım babam tarafından. "kalk çabuk alifuatpaşaya" noldu dedim ses etmedi. dedeme bir şey oldu mu dedim ? "biz yoldayız denizliden çıktık" noldu dedim gene ses etmedi ,sonra sessizce "deden vefat etti oğlum". ben ilk defa bir yakınımı kaybediyorum , her akrabam sağ çok şükür , hiç beklemiyordum. daha 2 gün öncesinde anneme , "ben sakaryaya geçerim çarşamba günü , dedemi görüp denizliye gelirim anne".yetişemedim... yetişip göremedim. yolda hiç ağlamadım ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilmiyordum , üzülüyordum , bir daha göremeyeceğim , bana nasihat veremeyecek...
alifuatpaşaya vardım , söz verdim kendime ağlamayacaktım , erkek dik durmalı , dedem öyleydi dimdik , 72 yaşına kadar hala dikti , hiç belinin büküldüğünü görmedim ben... gittim eve yaklaştım , kapıda kuzenim gözler kırmızı , gördüğüm an bir şey oldu anlayamadım , görüşüm buğulandı , durduramıyordum , sarıldım ağladık , içerde kapının önünde dayım , sarıldım sıktı omzumu ,ağlıyorduk hepimiz , nenemi gösterdi git öp dedi elini , içeri girdim göremiyordum ki ne nerde , nenem beli bükük , ben nenemi de 5- 6 yıldır hiç dik görmedim , ama o gün dik duruyordu gitim sarıldım ağladık dayanamadım attım dışarı kendimi. dedem tabutta duruyormuş , soğutuculu tabut , annemgil gelene kadar , defnedemezdiler , bekliyordu onun için ... kardeşim geldi bursadan gözler kırmızı ağladık sarılıp , ama en kötü en kötü annemin gelişiydi. annem öğretmen kaç defa izin alıp sakaryaya geldi ben unuttum 2 gün 3 gün 4 gün en fazla ama geliyordu dedeme moral veriyordu 7 saatlik yol çekiyordu usanmadan... geldi sarıldı dayıma "yaşatamadık , yaşatamadık babamı" ben hayatımda bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum...
ben babamın ağladığını görmemiştim , baktım babam da ağlıyor , bir erkek çocuğunun babasının ağladığını görmesi , nasıl parçalandı içim... ağladık..ağladık...
ben salı günü dedemi kaybettim , bir adamı , dağ gibiydi... bu yazı ne kadar ki , ne kadar... sayfalar dolusu yazabilirim , keşke klavyenin su geçirmeyeceğini bilsem devam etsem...
alifuatpaşa da 3 gün boyunca yağmur yağdı , sadece dedemi defnettiğimiz saat yağmadı. mekanın cennet olsun , huzur içinde yat dedem...
babam gibi bir sevimsizin dünyaya gelmesine vesile olduğundan, yapısına koyulacaklar listesine ilk senden başlıyor, yedi ceddinizden de nefret ediyorum.
çocukken, ufacıkken ben, her ne kadar çocukları çok sevsende yakın olamadım sana bir türlü. en büyük torunundum en büyük evladından olan. hani şu gözünün içine baka baka "sana benim gibi bakan gözler körolsun" diye şarkılar söylediğin kızının çocuğu... hani sırf kızını elinden aldı diye hep kinle baktığın adamın kızı...
garip bir sevgiydi seninki, biliyordum. bana her gelişinde getirdiğin şemsiye çikolataları sevdiğim kadar çok seviyordun beni. "git bak bakayım, montumun cebinde ne var" dediğinde hep bir şemsiye çikolata ve bir de araba anahtarı bulacağımı biliyordum. ama olmadı, yaklaşamadım bir türlü sana.
sonra büyüdükçe gençliğini öğrendim dede. ve nasıl çektirdiğini annemlere... herşey yolunda gidebilecekken dahi hayatı çocuklarına ve eşine nasıl zindan ettiğini az çok öğrendim. içten içe kendimi suçlasam da yakınlaşamamamın nedenini hep senin aslında kim olduğunu hissetmeme bağladım. büyüdüm, sorumluluklarım arttı, işlerim çıktı ve uğramadım yanına sık sık. evet, bahaneler tükenmezdi. ve ikimiz de bilsekte tüm gerçekleri, salağa yatar ve inanırdık güya ürettiğim tüm bahanelere.
sonra bambaşka şehirlere düştü yolum hayatımı kurmak için. bambaşka arkadaşlar, bambaşka dostlar edindim. ve sayende dün akşam bambaşka bir hayat dersi...
dün gece arkadaşlarımla muhabbet ederken senden bahsettim dede onlara. senden ve karadenizli olmandan dolayı yaptığın akıl almaz işlerden. güldük gıyabında.
ama hayat o kadar garip ki dede, meğer adına dualar okunuyormuş o sırada. meğer sen bambaşka yerleri keşfetmekle meşgulmüşsün. meğer bir bilet alıp, binmişsin sonsuza kalkan bir araca. ben seni anarken sen evinden başka bir yerde; kapkaranlık, nemli ve soğuk bir toprağa uzanmış, yapayalnız uyuyormuşsun bir daha gözlerini açmamacasına.
oysa ne çok severdin sıcağı... kedi gibi sobanın kenarına kıvrılır uyurdun hep. zor ikna etmişti ananem seni doğalgaza geçmek için.
dede... hiç birşeyin yokken neden gittin böyle birden bire? sabah 9,30 hiç ölüme yakışan bir saat mi? ananeme temizlik yapıp seni uyutmuyor diye kızmışsın. bu kadar mı çok seviyordun uykuyu? hiç uyanamayacak olmana değdi mi?
insanın bir işi de aksi gitsin. 9,30 da gidip buralardan, ikindide bedenini de toprağa koydurtmaya değdi mi? bu kadar çabuk gidecek kadar mı bıkmıştın ananemin temizliğinden?
dede... sen de benimle birlikte ısrar etmessen ananem hala bana papaaates pişirir mi?
dedecim çaktırmadan kapıdan baktım ya sana hani el salladım öpücük yolladım..
gelip sana sımsıkı sarılmamak için zor tuttum kendimi..
21.02.11'den beri yoğun bakımdasın ama sen 2 gün önce sorduğunda 1 haftadır burdasın dedim birazcık yalan söledim.
az kaldı çıkıcaksın ordan..
rüyamda gördüm seni dün gece.
kokun bile aynıydı. dede kokusu, tabi farklı olacak.
ağlıyordum sana sarılarak. sonra sen de katıldın bana.
yüzünü görmedim rüyamda.
sahi aynı mısın hala?
iki yıl oldu görmeyeli.
çok,
çok özlüyorum seni...
dizine oturup,başımı göğüsüne yaslayayım.bana en sevdiğim gofretten al.işte o zaman,hiç derdim olmazdı sanki.hem sen ona kızardın da dede,beni üzdüğü için...seni özlüyorum.
dedecim bana anlatmak istediklerini anlamadım diye bana çok kızdın..
omuz silktin..
kafanı çevirdin..
gözlerini yumdun..
giderken el sallamadın..
doktorla hemşirelerle konuştum..
dedemin birşeyi var birşey anlatmak istiyor ama konuşamıyor işte bir yolu yok mu dedim.
yok dediler..
yoğun bakım sendromu ellerini çözmemizi istiyor bizede böyle şeyler yapıyor dediler..
dedecim ama ellerini çözdüklerinde ağzındaki hortumla üstündeki şeylerle oynuyorsun o yüzden çözemezler..
çok tehlikeli..
sabret..
hala bile kıpır kıpır hareket edip ayağındaki nabız kalp ritmini falan ölcen mandalı pat diye atıverdin..
o makineler bağırınca o kadar çok korktumki..
hasta bakıcı sakindi..
sanırım hep yapıyorsun sen bunu..
hemen ayağına baktı mandalı atmışsın..
kanım çekiliyor dede..
nefes alamıyorum dede..
biticek dede..
iyi olucaksın dede..
inan bana dede..
dedecim sana forma yaptırdım..
arkasına yattığın yatağın numarasını yazdırdım..
1 numara !! sen hepimizin 1 numarasısın..
şimdi yanına içeri gelince sana beşiktaş şampiyon falan olucak çok iyi diyorum ama yalan söylüyorum..
çıkınca bana kızma.
eve gelemiyorum sensiz boğazımı sıkıyorlar bu evde..
eskisi gibi olucaz dedecim evimize gelicez..
seni çok seviyoruz..
hasan dedem, bana küçükken kocaman kamyon almıştın ve kahvehanelerde kakao ısmarlardın..
hep dilimdesin.. 20 sene geçti ölümünden ama hala hatırımdasın..
dedem benim herşeyim onu çok sevorum yaşlı olmasına ragmen hiç alıngan olmaması ve huysuzluk yapmaması ona karşı olan sevgimide daha da çok arttırıyor .