Dayim antep fistigi tarimi yapmakta ve evlerinin tek oglu.
Dayii bizim seemimizi(pay) ne zman vereceksin? Artik su tarlaladan biris bizim olsa da yolumuza baksak be dayi. Ellerinden operim saygilar sevgiler.
Beş tane dayım var şimdi hangisini anlatayım bilemedim. Kısaca birinin eşi nefret eder benden yıllar önce öenesini tutamadı bende ağzının payını verdim o yüzden. Diğerlerinin eşi sever bende onları severim azıcık. Birde aslan gibiler maşallah. Hele ikisi olmayaydı dayının nasıl bişey olduğunu bilemezdim heralde. Seviyorum sizleri annemin kardeşleri.
Seni bir dayidan daha cok bir baba gibi goruyorum. Her daim yanimda olman, destek olman, varligin guc veriyor bana.
Babalik sadece dunyaya gelmeye sebep olmakla olunmuyor. Herkes babalik vasfini da haketmiyor ! Iyi ki varsin, yerin bende hep ayri ve oyle de olacak dayim, babam !
küçüktüm, kendim gibi küçük adımlarla koşarken düşmüştüm yere. akmıştı kanım her yere. daha önce böyle bir kaza yaşamamıştım. kanın sıcaklığını ilk kez hissettiğimi hayal meyal hatırlıyorum şimdi. önce kuzenlerim koştu yanıma, çeşmeye gidip yıkadık kanayan alnımı.
kan durmuyordu ki. dayıma bir telefon açıldı ve beyaz bir broadway kapıya geldi.
elimdeki pamukla sıkıca bastırıyordum alnıma.
elimin üstündeki kızarıklara bakarak elimin de acıdığını anladım. alnıma öyle derin bir yara açılmıştı ki belki de dizim ve elim daha kötü haldeydi ama acılar bastırıyordu işte birbirini. ben de tüm kuvvetimle minicik ellerimle alnıma bastırıyordum. dayımın bıyıklarını hatırlıyorum, eski türk filmlerindeki iyi adam ile kötü adam arasındaki tipti sanki. bazen çok sert bazen çok yumuşaktı kendisi.
doktora gittik hızlıca, dayım galiba arabayı iyi kullanıyordu. aslında heyecanlıydı yaralanmak. ölecek miyim duygusu gelmemişti daha. belki de daha fazla kan kaybım olsaydı ölecektim ama çocuk aklı işte. öleceğimi hiç düşünmemiştim. yaşamayı daha yeni öğreniyordum ölmek de nereden çıkmıştı..
beyaz önlüklü doktoru daha önce böyle yakından görmemiştim. elindeki iğne ile 13 dikiş attı 6 yaşındaki çocuğun alnına. soğukkanlı görünüyordu doktor amca halbuki kan sıcacıktı yeni hissetmiştim.. sonra bayılmışım..
işte böyle be dayı. yıllar geçti günler geçmezken. alnımda gözle göremediğim ancak elimle dokunduğumda eski bir video kaseti gibi o günü hatırlatan bir iz var..
seninle çok muhabbetimiz olmadı aslında geçen 4 ay öncesine kadar. sen büyük dayımdın çünkü ağırbaşlıydın. arada küçükken kucağına oturtur "ee anlat bakalım delikanlı" derdin. derslerimi sorardın "oku oku, büyük adam ol." derdin. çok konuşmazdık dediğim gibi. keşke o kadar küçükken "hangi takımlısın dayı?" diye sorsaydım koyu galatasaraylı olduğunu bilsem daha çok severdim belki çocuk kalbimle..
kaç ay geçti saymadım, galatasaray-real madrid maçının ardından. nasıl da sevinmiştin spiker drogbaaa derken.. ben de fanatiktim ama sen bu yaşında ayrı bir sevinmiştin, kıskanmıştım taraftarlığını.. ve yattın ameliyat masasına çok geç olmadan. biz her gece senin için dualar ettik. keşke o maç anına geri dönsek de kucaklasam seni.
dönemiyoruz ki işte, zamanda tek yol var maalesef.
hala yatıyorsun yoğun bakımda. dışarıdan güçlü görünen bedenin eridi günden güne ve ben hastaneye gelemiyorum o haline görmemek için. kusuruma bakma, bağışla beni. yeğenin doktor olacak, keşke ben ameliyat etseydim seni de iyi olsaydın çabucak.
bırakma kendini, öpüyorum ellerini, allah şifa versin..
yeğenin..
***
bu yazıyı yaklaşık 6 ay önce yazmıştım. lakin girmeyi unutmusum kalmış öylece.
ve dayı sen çoktan terkettin bu dünyayı. dedemi görmeliydin cenazede. dağ gibi adam çöktü, sen girerken o adi çukura bıraksalar senin yerine girecekti o adam. arkanda bıraktığın dört çocuğun, sevgili eşin ve bizler. biz önemli değiliz aslında. tek oğlun yok mu? işte o öyle bir sarıldı ki bana. ölmeseydin be. o çocuğa gözlerimde yaşlar boğazımda hıçkırıklarla bir söz söylemeye mecbur bırakmasaydın beni. gittiğin yerin buradan daha iyi olması duasıyla..
Ah be dayı, bu kadar bencilleşmen neden anlamıyorum. Hele bugün ayakkabılarıma kovboy ayakkabısı mı o, asfalt delen cinsten dedin ya seni boğmak istedim. Beni sinirlendirmek için varsın bugünlerde.
seni o yatakta, avurtların çökmüş, kolunu kaldıramaz halde gördüğümde çok küçüktüm. odada gözyaşlarını saklamaya çalışan, meşgul görünmeye çalışıp, ağlamak için başka odalara kaçışan kadınlar... annem itmişti odaya beni, gözyaşlarının arasından gülümsemeye çalışıyordu. biliyordum, küçüktüm ama ağlıyorlardı biliyordum. şimdi sadece bana baktığın o anı hatırlıyorum. dudaklarını kıpırdatmaya dahi mecalin olmadığı halde bana gülümsemeye çalıştığını hatırlıyorum.
kalbinde ağrıyan bir hastalık, '' kanser''...öldükten sonra rüyalarıma girdin hep... geç tanıdım seni ya da erken kaybettim. her ölüm erken ölümdür, ama bir sarılmalık daha yaşasaydın...
Dayı,
Ne yazık ki uzaklardayım. Annemi sana emanet ettim, unutma. Halini hatırını sor, ihtiyaçlarını öğren, O' na destek ol. Duygusaldır, gururludur bilirsin, kimseye yük olmak istemez. Ama bekler, usulcacık bekler, aranıp, sorulmayı.
Arasıra sürprizler yap, mesela, sıcak ekmek alıp, anneme kahvaltıya git, ne mutlu olur, özene bezene yaptığı, ev reçellerinden çıkarır sana, mis gibi kokulu çay demler. Misafirleri için tutttuğu, renkli, çiçekli böcekli kağıt peçetelerini çıkarır. Mutlu olur, O' nu mutlu et, e mi dayıcım?
Bizden konuş, bayılır evlatlarını konuşmaya, özlemini anlatmaya...
iyiliğe ve güzelliğe dair güzel şeyler konuşun, birbirinizin gönlünü açın...
Yapacaksın biliyorum. Sağol dayı...
Not: Her telefon da söylüyorum ama gidince sen de söyle, yavrun seni çok seviyor, çok özlüyor de, olur mu dayıcım? Söyle, unutma...