BOŞLUĞA YASLANMAK
Ağaca dayadın sırtını, duvara dayadın, boşluğa dayadın. Çürüdü sırtın, yıkılmadı dayadıkların. Hiç güven beklemiyordun oysa boşluk bile yıkmadı seni.
Tuttu, dayanak oldu. Dik durmanı sağladı.
Kalabalığa dayadın sırtını, kalabalık çekilmedi. Düşmedin sen. Dağlara dayadın, sanki bir şeyler denemek istiyordun, deneme yanılma yoluyla anlamlandırmak istiyordun bir şeyleri.
içinde bir ukde, için için yiyordu seni. Hayır, şüphe değildi. Birikmişlik vardı içinde. Hayır, eziklik değildi.
Sürekli bir arayış, sürekli bir debelenmeydi seninki.
Beynindeki damarların karmakarışık, çözülmesini mi istiyordun? Hayır.
Tedirgindin, ürkek değil, korkak değil. Bir yerlere mi ait olmak istiyordun yoksa bir yerlerin sana mı ait olmasını?
Kararlıydın kararsız kalmakta. Israrla en tok cümleyi işliyordun beynine. Beynin dayanamaz hale gelmişti. Kalbinde mecal kalmamış, içtiğin su bile yorgun ağzında serinlik belirtisi göstermiyordu.
Virajlı yollarda iz sürüyordun, düzlükten kaçar, yokuşa çıkar oluyordun her gördüklerinde seni. Terletmeyen yokuşlar düz geliyordu sana, gözlerini daha dik yamaçlara çeviriyor daha yükseklere çıkmak istiyordun.
Patikaydı çıktığın yollar. Ağaçlar henüz devrilmemiş, altında kalmamıştın tomrukların.
Zifiri karanlıkları aydınlatmamıştı ay ışığı, gökte parlıyordu parlamasına ay hem de on dördünde.
Işık görünmedi ucunda gecenin, ışığa dayamalı demiştin sırtını. Işık hızıyla geldi geçti. Kapalıydı perdelerin, açmayı unutmuştun.
Unutulan şey istenmeyen şeydir.
Kıvrımlarda, karmaşıklıklarda, düzensizliklerde, kararsızlıklarda boğulmak değildi derdin. insanlığa yaslamak sırtını, garantiye almak ettiğin duaları…
insanlığın ölmesini istemiyordun, evet tam da buydu istediğin.
Yara alıyordun, yaralanıyordun, insanlık ölmesin diyordun. Bana güven verenler ruhumu parçalasın, kalmasın yanımda hiç kimse, katlanırım. Ama insanlar iyi olsunlar istiyordun. insandı işte. Allah yaratmıştı ve Allah’ın yarattığı, O’na inanan, inandığını söyleyen, her gece ellerini açılmış dua eden insan! Kötü olmasındı. Güvensiz olmasın, kandırmasın kendisini yaratanı.
Ben buyum diye atılsın ortaya, iyi değilim desin, birilerini güvendirmesin. Ya da çıkmasın ortaya, gözlerini ve kulaklarını süsleyip, ruhlarını erozyona uğratmasın kimsenin.
Beden sağlığını düşünüp de her seferinde sana yardım edip, zararlı alışkanlıklardan seni alıkoymaya çalışıp ruh sağlığını bozan, ruh sağlığını allak bullak eden kimseler gibi olmasın Allah’ın kulları, diyordun.
Tekmeyi vurup da, ardından neden tökezledin? Diyenlerin pişkinliğine darılıyordun.
Ben kaybetmeye hazırım, sırtımı boşluğa bile dayarım, insan kaybetmesin yeter ki dediğinde, olmuyordu bir şeyler, ters gidiyordu işte. Sen ve insanlık, aynı anda kaybediyordunuz. Bu yarışın galibi olmayacaktı.
Olmadı da!
Heyhat!
Ben ki okyanuslara gözünü dikmiş biriyken, bu kadar sığ sularda boğulmak olmamalıydı kaderim.
Ne yazık ki mutluluğa yelken açmak için sözleştiğim kişi gönderdi beni bu derinlere.
ve hayata kulaç atmak yerine, onun için çırpınmak oldu beni batıran.
Sonumun, gelecek vaadeden kişi tarafından hazırlanmış olması ne büyük bir hayal kırıklığı.
Uzanacak yardım elini ondan bekliyor olmam ise bir o kadar ironik.
Oysa sanmıştım ki... http://www.youtube.com/watch?v=VcknMqADxWc
yok değil var söylemek istediklerim. suskunluğun en dibindeyim yalan söyleyecek değilim ya hem.
ağzımı açmamla değil ağzımı açmak istememle birlikte zihnimden hayır komutunun gelmesi bir oluyor tabii.
mürekkebi bitmiş. yoksa olmaz böyle. mürekkebi bitmiş dilin kaleminin anlatabiliyor muyum ?
anlatamıyorum elbette. anlaman için anlatsam,anlayacaksındır onu da biliyorum.
nah anlatırım ama. yok değil var,benim de var söylemek istediklerim. suskunluğun en dibindeyim ulan yalan söyleyecek değilim.
kendime bile anlatamıyorum sana nasıl anlatayım ?
şarkı,türkü falan mırıldanıyorum. ara sıra kendimi aşıp,benim çalgıyı alıp tellere de vuruyor,mırıldanmanın ötesine geçip avaz avaz söylediğim oluyor.
öyle be işte. uyuduk mu uyandık mı hala çözemedim. uyandık herhalde.
uyandık..
adı kaldı dilimizde.
bütün dargın çiçek isimleri gibi adın.
sen yaşamak adına tek bir fotoğraf çektirmenin büyüsü kadın.
işaretledin kendini gövdeme batan yıldızlardan inip.
ötesiz son yolcu kadın
öyle büyüdün göz çukurumda dinip.
bende bir yorgunluk hali..
yıldız sayıp umutlandığım mı ?
hayatın heybesinde bir şiir olup kanıtlandığım mı ?
yaşamının da sızısını biçimsiz bulup ayıplandığım mı ?
hangisi benim dengem ?
hangisi ?
nerde nasıl ?
beklemektesin o an gerisin geri bir adım atsın..
umudun üzerinde parmak izlerin
umudun adı batsın.
söylesene kaç yıldızın hilalisin ?
gitmeli burdan bu kent kalabalık
ben meskun mahal firarisi
hani şu bizim sinemanın önünden geçerken,
sen eteklerini gururuna yeğ tutmuş geçerken..
şarkılar şarkı değilmiş artık senin ardınsıra.
bir tramvay senfonisi,
giden insan kokusu,
vakur bir seranatmış.
hiç çicek satmazmış çingeneler
orospuları o yağmur ıslatmazmış
sen geçerken..
dudaklarımda devrik bir tramvay.
insanlar gülmeleri mahcup..
sen hep o cumartesinin kırmızısı
ve kauçuk papuçlarının küçük beyaz türküsü.
seni nerden tutup çıkarsam sen hep öbürküsün.
hani iki çift laf edersin
kalbin kuş olur.
hani el tutuşları olur;
bir kent o zaman kent olur.