Babam ah babam. Bu yasa kadar buyudugumuzu hiç bi zaman göremedin. Sen öldüğünde ben uc yaşındaydım. Abimse sekiz yaşındaydı. Bizi okutmak icin köyden kalkıp düzenini bozup geldin. Yasin daha cok gençti 32 yaşındaydım. Herşeyi bizim daha iyi imkanlarımız olsun daha iyi buyuyelim diye yaptın seni kaybedeli bu yıl 22 sene oldu. Ne isterdim biliyomusun babam ben hiç buyumeseydim senin iki yaşındaki olun olsaydım sen gene benim peşimde kossaydin terliklerimi giydirmeye calissaydin. Ben gene onları giymiyip çıkarıp atsaydim. Abim bisikletten düştüğünde sana kos saydım baba baba abim bisikletten düştü diye ama olmuyo babam olmuyo ben büyüdüm abim büyüdü ama sen yoksun babam. Özledik seni her yıl abimde bende aglamamaya calisiyoruz. Ama ya abim başka yerde agliyo bana göstermemek icin ya ben başka yerse agliyorum abime göstermemek icin. Annemi hiç söylemiyorum. O her aninizi anlattiginda gözleri doluyo konusmamaya çalışıyoruz ama olmuyo. Bana baktığında seni görüyor. Biliyomusun baba ben sana daha cok benziyomusum tüm arkadaşların bunu soyluyo. Ben babamın ogluyum diyorum. Ben babamın ogluyum deli dolu yaramaz. Yerinde durmayan nezaman ne yapicagi belli olmayan şimdide senin bildin gibiyim baba yaz olunca ayağına terlik giymeyen. Yaramaz oğlunun babam... Seni cok özledik BABAM...
Ben babamın ogluyum.
Terliklerini atıp sokağa fırlayan
Peşinden bütün mahalleyi kosturtan.
Ben babamın ogluyum.
Dustugumde babamı çağıran.
Ben babamın ogluyum
Her seferinde annemi değilde babamı istegen.
Ben babamın ogluyum
Onun peşine takılıp. Yuruyusunu taklit eden
Ben babamın ogluyum.
Ben babamın yaramaz deli ogluyum .......
Yaralarını nasıl kapatacağını ya da ne zaman kanatacagını bilen,yaralarını tanıyan biri olarak adını koyamadığım tek yarasın sen. Neden ayni candan olup birbirimize bir kere bile sarilmadik ya da neden birbirimizi hic opmedik?Ya da sen neden sevmeyi bilmeyen,kaba saba ama tatlı diger babalar gibi eşek şakalarına çevirmedin beni sevmeyi. Neden sana an kadar yakin asirlar kadar uzak kaldim?annemin gümüşlük adını verdigi içinde hiç kullanilmayan bardaklarin,vazolarin oldugu dolap gibisin;ulaşılamaz,farklı ve bir sure sonra degersizlesen.sesini unutuyorum yaşıyorsun ama sesini bile duyamiyorum istedigim zaman.yardima ihtiyacim oldugunda hiç yardim etmeyip,paraya ihtiyacin oldugunda halimi hatrimi sordugunda dunyanin en yavsak adami sen oluyorsun benim icin, bu benim karaktersizligim mi yoksa senin karaktersizligin mi? Evet,ben kin doluyum ve benden çaldığın ne varsa ölene dek hatırlayacağım.Yillardir yoksunuz ve ben,ben olmami kendimden baska kimseye borclu degilim ama sana kalsa her şeyi sen yaptın.simdi ölsen en fazla ben üzülürüm ama hayatina devam etmeyi de en iyi ben bilirim. Kalbim dogrulmuyor sana karşı yalvarırım yaralama beni daha fazla..Iyi ki varsin yine de baskalari yoklugunla aci cekmesin diye de hep ol,iyi ol ama benden uzak ol.
Birisi öldü demek kolay babam öldü demekteymiş asıl olay.
Ben seni görmeyeli on yıl oldu bıraktığımda 41 yaşında sağlam bi adamdın 51 yaşında öğrendim öldüğünü bi telefonun ucunda aptal bir sürü sesin eşiğinde. ilk başta hiç şaşırmadım şaşıramadım babanı kaybettik deyince telefonun ucundaki seni on yıl önce kaybettiğimi unutmuştu sanki. ilk yarım saat bişey eksilmedi benden içim tuhaf olmadı çünkü bizi bırakıp gittiğin gün ölmüştün benim için.
Ama öyle değilmiş, meğerse yaşadığını biliyomuşum ya hani hergün ayrı ayrı beddualar ediyomuşum ya hani binlerce kez sana mesajlar yazıp siliyomuşum ya hani işte öyle bişeymiş. Sen artık yoksun önceden yoktun evet ama artık hiç yoksun ben seni bugün ikindi namazıyla beni on yıl önce uğurladın o yere gönderdim. Ağladım çok ağladım yıllardır seni görmeyen insanların bile ağladığını gördüğümde daha çok ağladım. Burda olamadık seninle orda oluruz inşallah birlikte. Hiç yüzüne söyleme fırsatım olmadı evet seni affetmedim, affedemedim belkide. Ama helal ettim hakkımı rahat uyu.. baba..
farkındayım. bunu yazarken keşke diyeceğimin farkındayım, dememem gerektiğini, bunun bana sıkıntı yaratacağının da. ama hayır, bu sefer değil...
giden gitmiş, kalan sağlar bizimdir derler ya, hah tamda öyle işte.
pişmanlıklarımı anlatmıyorum, hayır. isyan da yok. öğreniyor insan üstünden koskoca 400 küsur gün geçince, bir yerden sonra saymayı bıraktım. biraz yavaş geçti bu süreç, ama demek ki kısmet şimdiyeymiş.
pes ettim. bütün açılımları terk ettim ve fark ettim ki yeni dostum hiç hainlik yapmıyor bana. arkamdan konuşmuyor, sırtımdan da bıçaklamıyor üstelik. o kadar sade, saf ve sessiz ki... bir o kadar da güzel eşlik ediyor yeri geldiğinde.
keşke tanışabilseydin onunla baba. zira seninde yakından tanıdığın bir sırdaşın o. bu konuya neden mi geldim? yakından tanıdığım herkes bir merak konusu idi senin için. çok kurcaladın telefonumu, bilgisayarımı, biliyorum. her seferinde isyan bayrağı açardım. ne kadar aptalmışım..
çocuk aklı deyip geçemem, ilk gençlik yıllarımda da böyleydi. o günleri özledim mi? evet, çünkü sen vardın, gitmemiştin henüz. sen burada olsaydın, özlemedim derdim.
aslına bakarsan özledim çok çok çok şeyler var. her yokluğun aklıma geldiğinde üşüyorum, kaleme sarılıyorum. yada birisi varsa yakınımda bütün yaralarımı deşiyorum, gözlerine bakarak esir aldığım kim varsa bir bir anlatıyorum.
sen gittikten sonra her şey değişti baba. sen bir kere gittin, artık gelemeyeceğini biliyorum, ama alışkanlık işte. sen gittikten sonra belki binlerce kez dönüp arkama baktım. bende bıraktın hasar, tarif edilemez.
aşayım bunu artık, büyüdüm ben değil mi baba? az mücadele vermiyorum doğrusu. zaten ömür dediğimiz, ölüme sağ salim ulaşmak değil mi?
bana dair, hayatıma dair planların vardı. senin çırpındığın kadar çırpınamadım belki o hayaller için. ama artık ne sonuç ne de süreç önemli. sen gittikten sonra geçmişimi deşmekten uzak duruyorum çünkü buna mecburum. yeteri kadar ah ettim mi dersin?
aslında yanlış yapıyorum, işi deliliğe vurup kaçsam mı?
bütün bu sorularıma cevap alamayacağımı biliyorum, bunu öğrendim. kimine ise garip geliyor hala sana yazmam. ama ben yazmaya başladığımda haz alıyorum nedense. şu an karşımda olsan, inan bu kadar açık sözlü olamazdım sana karşı. ah keşke burada olsan da, açık sözlü olmasam, hiç yazmasam bu mektupları...
babalar günü dendiği zaman, sen sağ iken çok mutlu olurdum. her ne hikmetse, günlerce ne alsam diye düşünüp yine gider her sene aynı hediyeyi alırdım sana. üstüne üstelik bir de senin paranla. hep aynı parfüm. şimdi düşünüyorum da, hiç yaratıcı değilmişim. gerçi şimdi de değilim, belki biraz sıkıcıyım belki biraz mızmızım belki de biraz sulugöz. bu konuda değişemedim henüz.
bu mektubu neden yazdığıma dair en ufak bir fikrim yok. ama yazdıklarımın her harfini hissedeceğini biliyorum. sanırım cemal süreyya nın o dizeleri geldi aklıma da, ondan yazıyorum yine. "sizin hiç babanız öldü mü?"..
arabada epeydir duran bir şiir kitabı var. orhan abi bırakmıştı, oku hoşuna gider diye. dün yolda sıkıldım, bir göz gezdireyim dedim. müthiş bir kalem.
bunu seninle yüz yüze, göz göze paylaşmak ne güzel olurdu kim bilir. senden dinlemek belki şiirleri. muhtemelen daha çok öğrenirdim, daha çabuk büyürdüm belki. allah biliyor o kadar çok şey var ki içimde; hala istek ve inanç doluyum. büyüyemedim hala. yaşıtlarım evleniyor birer birer, davetiyelerini, düğün fotoğraflarını görüyorum orada burada. ben hala bana aldığın oyuncak bebekle oynuyorum. mutluyum bu halimle, en azından öyle görünüyorum.
işte böyle baba, aynıyım ben hala. şartlar değişti, imkanlar değişti ama ben hala aynıyım. laf aramızda, hala tembellikte yapıyorum.
yazdığım mektubu bitirecek olsam da, söyleyeceklerim gelir yine aklıma sarılırım kalemime.
babalar gününü de çıkarttım zaten takvimden, bugünü seçtim senin-bizim için. hayattayken pek söylemedim, bundan sonra hep bugün söyleyeceğim, seni hala seviyorum ben baba. keşke bunu daha önce de söyleseydim.
Babalar kız çocuklarının tek kahramanı ve ilk aşklarıymış...
Bu duygulara sahip olduğumda en son sekiz yaşlarımdaydım. Sokakta oyun oynarken babasını görünce koşarak sarılan küçük bir kız çocuğuydum... Sırf sen seviyorsun diye belime kadar uzanan dalgalı, simsiyah saçlarımı kestirmeyen bir kız çocuğu... Boncuk boncuk gözlerimle izlerdim seni tüm dikkatimle. Tıraş olmanı, yemek yemeni, oturmanı, kalkmanı... Büyüyünce senin gibi birisiyle evleneceğimi söylerdim her zaman. Sen ise benim gibi birisini bulursan biz istemeye gideriz derdin. Gülüşürdük... Şimdi bakıyorum da ne çok şey değişmiş baba.
eskiden dibinden ayrılmayan, beni sev diye gözlerinin içine bakan küçük kızın kendisine dokunmana bile izin veremez bir hale gelmiş. Ne değişti??? Aslında çok şey değişti, hiç bir şey değişmedi... Kafamın içi resimlerle dolu. Kemerle dövmek belki de en başındadır resimlerin kim bilir?? Sahi baba gözümün önünde, belinden erkeklik taslayarak o kemeri çıkartırken hiç bir duygu yok muydu içinde??? Sahi baba kemerle vururken niye kaldırmazdın o battaniyeyi, çok acıtmasın diye mi? Acıttı baba! Çok acıttı! En az ettiğin hareketler, anneme attığın tokat, telefonunda gördüğüm mesajlar kadar acıttı!
niye dağıtırdın o sofraları? Erkek kuvvetine karşı çıkamayacağımızı bildiğin için mi bu kadar yakardın canımızı? Dışarıdaki insanlara gücün yetmediği için mi kalkıp bize püskürttün biriken hıncını. Sofraları dağıttığın için orucumuzu açamadan korkup uyuyakaldığımız günlerin hesabını kim verecek sahi? Söyler misin baba bana neden kendi evimde korkudan sığınacak yerler aratma mecburiyetinde bıraktın?
sırf gözümün önünde defalarca seni götürdüler diye ben hala polislerden korkuyorum baba. Hapishanelerden ürküyorum... Sevilmekten ürküyorum, dokunulmaktan ürküyorum... Kahramanım değil miydi canımı bu kadar yakan? Söyler misin baba tanımadığım insanlar neler yapmaz ki bana?
kahramanım değil miydi zevk için eve uğramayıp bizi bir kuru ekmeğe muhtaç eden? Kahramanım değil miydi bizi insanlardan bir poşet kömür istemeye mecbur eden? Biliyor musun baba, keşke o kahramanım evde olsaydı da ben o şekilde gidip zaruri ihtiyaç peşine düşseydim. inan bu kadar zoruma gitmezdi. kahramanım değil miydi beni 6 yıl yalnız bırakıp başının çaresine bak diyen?
şimdi kahramanım duruldu. Ben senin babanım dedi. Aynı donuk bakışlarımla yüzüne baktım sadece. Ördüğüm duvarların arkasına sığındım. içimden tek bir cümle geçti baba biliyor musun? Hayatımın sonuna kadar sana karşı yöneltilen donuk bakışlarımdan başka bir şey göremeyeceksin ve sadece merhamet duygumu hissedebileceksin.
Babişim arada bir şımarıyorum evet ama nasıl şımarmayayım? Bana hala oyuncak alıyorsun inkar etmeyeceğim hoşuma gidiyor * ne zaman birşeyi çok istesem onu yapacağını biliyorum ve sen çıtayı yükseltiyorsun. sen benim canımsın babamsın. Bazen çok ileriyi düşünüyorum. Torunlarınla olacak ilişkini sonra ya olmazsa diyorum çünkü ben tanımadım dedemi sende babanı. Torunların benimle aynı kaderi paylaşmasın onların iyi kötü bir limanı olsun istiyorum. Benden kaçtıklarında sana gelsinler paso beni çekiştirin. Sana sürekli yapma etme diyorsam vallahi bunun için. Sana birşey olsa nolacak hiç düşünmüyorsun geride kalacakları. Sen gülüp geçiyorsun ya ölüm hiç zor değil bir kere teğet geçtin ama ya iki olmazsa? Ya Torunların senden mahrum kalırsa? Ya bir daha hiç maçlara gidemezsek? Ben sürekli kimin başının etini yerim hem hıı? Hem ya elin oğlu beni ezerse baba? Sahiden hayat hafife alınacak gibi değil hayatı ciddiye al az biraz çok konuşuyorsam senin için seni sevdiğim için.
bugün böyle alnımdan saçlarımı çekip ne şanslısın kızım dedin ya o anda ne şansı beeeeee diye bağırıcaktım babacım ama olmadı sana kıyamadım anlatamadım şanssızlıklarımı.