daralıyorum anne. kendimi güçlü sanıyordum ama değilmişim. eskiden anlatırdım sorunlarımı ama artık yaşlandın. seni üzmek istemediğimden artık anlatmıyorum. . sarsan sarmalasan küçüklüğümde ki gibi. geçicek desen..alsan yanına bir daha hiç yollamasan? sana çok ihtiyacım var.
vay anam, garip anam, uzun yoldan gelmişindir, otur çorba pişirem sana, çay gatam. gel otur dinlen hele anam. anlat bana derdin nedir? kim üzdü seni?
söyle onu canını yakam.
sen otur burda sen böyle anam, ben gidem ilaçlarını alam. iç onları uyu hemi, ben başında nöbet tutam.
uzun zamandır sakladığım bir çok kaygımı sen daha yeni yeni fark ediyorsun, biliyorum. o korkusuz, dengeli, sakin, 1 saatte ancak bir kelime laf eden kızının aslında son derece korku ve kaygı dolu olduğunu görmek seni şaşkına çeviriyor. sana kötü bir haberim var anne. ben 11 yaşından beri böyle kaygılı ve korku doluyum. senin ve babamın yanında korkularımı bastırıp dik durmam tamamen senden kaynaklı.
düşünecek onca şey varken başında bir de benim için üzül istemedim. bu yüzden de ''okulda bugün ne yaptınız'' soruna her gün farklı bir şey uydurdum. lisede bu yüzden veli toplantılarına gelmeni engelledim. okula ve dershaneye verdiğin numaraları da bu yüzden değiştirdim. mezuniyette bütün öğretmenlerin sana dik dik bakma sebebi seni defalarca çağırmış, fakat hiç birine gelmemiş olmandı. o gün çok şanslıydım çünkü anneannemin de atağı tutmuştu anımsıyor musun? tören bittiği gibi 10 dakika uzaktaki eve arabayla gitmiştiniz. ben okulda kalmıştım. sizin eve erkenden gidişiniz o kadar rahatlatmıştı ki beni... 4 yıl boyunca öğretmenler beni onlarca defa seni aramakla tehdit etti. Veli toplantısında her şeyi anlatacaklarını söylüyorlardı. derdim benden şikayet etmeleri değil, ''bir de başıma bu çıktı'' diyecek olmandı. şimdi gelene geçene diyorsun ya ''beni bir o üzmedi'' diye. aslında üzdüm. sadece senin hiç birinden haberin olmadı.
senin hiç bir şeyden haberin yok ya... benim de yok senden haberim. bana onlarca defa anlatmaya çalıştın biliyorum ama geçti artık o tren. sen duraktan geçmiş bir trenin durağına gar yapmaya çalışıyorsun. çünkü sana bir şeyleri anlatmamı istiyorsun ama bunu isteme sebebin ''kızın'' olmam değil. aradaki açığı kapamaya çalışman. kapanmayacak boşluk var orada. üzgünüm...
bu arada herkesle ilgilenip beni es geçtin diye kızmıyorum sana. geçmemeye çalışıp geçtiğini,ve bunu fark edemediğini de biliyorum. sadece yeni yeni fark ettiğin kaygılarım yıllardır var ama bunlar sanki yeniymiş ve şımarıklık yapıyormuşum gibi davranıyorsun. bu yüzden sana kızgınım.
hiçbir sorunumu çözemiyorum . çözemeyip öteleyince dağ gibi önüme yığılıyolar. biliyomusun tıpkı sana benziyorum. asla " ben" demiyorum, hep başkaları mutlu olsun diye yaşıyorum. yokolucam ben anne. kaybolucam. yarın keşkelerimle başbaşa mutsuz bir insan olucam. keşke beni alsan sarsan, sarmalasan eskisi gibi. sen yanımda olursan ben yıkılmam ki. seni çok seviyorum.
ne güzel insanların annesinin karşısına çıkıp mutsuz olduğunu anlatabilmesi, hayatla ettiği mücadeleler de destek istemesi, hatta biraz onu suçlaması biraz sitem etmesi. hayatında ki o buhranlı tarafı annesiyle beraber def edebilmesi. bunlar bile bazen insanı rahatlatır güç verir. bir de sürekli mutlu taklidi yapmak zorunda olanlar, her şey yolundaymış gibi davranmak zorunda olanlar var. öyle olmayacağını bile bile annesini her şeyin düzeleceğine ikna etmeye çalışanlar var.
kötü bir şeyi ağzından kaçırınca o kadar kötü olmadığını anlatmak zorunda kalanlar.
anca buraya yazabiliyoruz bazı şeyleri.
ben de çok mutsuzum anne. kusura bakma ama sanırım sebeplerinden biri de sensin. yine de seni çok seviyorum ve ömrümün sonuna kadar yanımda olmanı, salak salak şeylere üzülmeni, benimle tartışmanı ama ne olursa olsun yanımda olmanı istiyorum.
Allah çok çok uzun ömürler versin sana. benimkini de
merhaba anne.
sanırım son 5 yıldır seninle doğrudan konuşmadım. konuşmak istemedim büyük çoğunlukla. hayatta olsaydın da ne kadar çok konuşurduk emin değilim. hayatta kalma koşullarına bağlı galiba.
sana dair birçok güzel şeyi hatırlayamıyorum. sesini, gülüşünü, kokunu.. ellerimiz çok benzediği için ellerini hatırlıyorum. bir de kötü olan her şeyi dünmüş gibi hatırlıyorum. hastalığını, acılarını, inadını, bencilliğini, bana ve babama yaptıklarını. babam hep "annenle benim ne kadar kötü huyumuz varsa almışsın" der bana. ben sana benzemek istemiyorum anne.
hakkını yiyemem, bana bütün o kaos içinde olmamam gereken her şeyi öğrettin. sana kocaman bir liste bile hazırlayabilirim bu konuda. küçük yaştaki bir kızın kafasında büyütüp sahip olmak isteyeceği birçok şeyi de ben daha istemeden bana sunduğun için; aşırı makyaj yapmak, topuklu ayakkabılar giymek ve aşırı süslenmek gibi huylarım da yok. zeki biriydin ve kısıtlansaydım ne olacağını biliyordun. bunu ne zaman fark etsem gülerim, teşekkür ederim.
olduğun insan için seni suçlamıyorum anne, senin yaşadıkların seni olduğun insan yaptı. aramızdaki tek fark ben yaşadıklarımın beni nasıl biri yapacağını kendim seçtim. büyük konuşmak istemiyorum, yine de senin yerinde olsaydım psikolojim ne kadar kötü olursa olsun çocuğuma bunları yapmazdım sanırım.
deniyorum, affetmeyi, kızmamayı, nefret etmemeyi.. ki kendimden nefret etmemeyi çözemeseydim nefretim daha da büyük olurdu. çünkü iğrenme noktasındayken ne yapacağını bilemiyorsun anne. gerçekte neler olduğunu o kadar az insan biliyor ki, bazen bunu bu kadar saklamanın bana verdiği zararı düşünüp korkuyordum. ama nasıl dışarı yansıttığımı fark ettim. kendimden nefret etmemeye çalışırken en çok da bununla savaştım.
merhameti, empatiyi, vazgeçmek gerektiğinde vazgeçmeyi, gurur denilen şeyin ne kadar saçma olduğunu, küsmemeyi, içine atmamayı, istenilen bir şey olmadığı için insanları suçlamamayı ve ne olursa olsun sevmekten asla vazgeçmemeyi de senden öğrendim. aslında sonuncusunu daha çok babamdan öğrendim. yaşadığımız onca şeye rağmen senden bahsettiğinde hala gözleri aşkla parlıyor anne. hatıranı bozmak istemediğim için ona da anlatmadım, kıyamadım.
yakın bir zamanda arkadaş ortamında biri "büyüdüğünüzü ne zaman hissettiniz" diye sordu. ölmen için dua edeceğim kadar acı çektiğin andı benimki. bunun için dua ettim ve o akşam gittin. 16 yaşındaydım ve en çok ihtiyacım olduğu zamanda senden vazgeçmem gerektiğinin farkındaydım. acına, ağrına ben dayanamazken senin onca sene göğüs gerdiğini düşününce içim sızlar hala.
seninle alakalı farkında olduğum her şeyin bir noktada çok dramatik olmasını sevmiyorum. ne öldüğünde, ne özlediğimde ağlayamamışken, yaşattığın şeylere öfkemden ağlamayı da sevmiyorum. en azından kabullenmeyi öğrendim. bunu yanımda taşımayı öğrendim. çünkü benim yaşadıklarım yüzlerce insanın yaşadıklarının yanında bile aslında çok hafif.
kelimeler döküldükçe içimin ne kadar soğuduğunu fark ediyorum. sana karşı böyle hissetmek istemezdim. her yıl dönümünde, doğum gününde ve anneler gününde içim çıkana kadar ağlamayı tercih ederdim sanırım. insan annesini çok sevmeli anne, ben böyle çok eksiğim.
biliyorum ki çok fazla insan seni çok seviyor, çok özlüyor. 8 yıldır neredeyse her arkadaşından senin ne kadar güzel bir insan olduğunu duyuyorum. ah be anne, o kadar çok insana yalan söyledim ki senin yüzünden.. yine de her günüm gecem sana dua etmekle geçiyor. burada bulamadığın huzuru orada bulasın, ruhun sağlığın yerindeyken saçtığı ışıltıyla dolsun. elbet bir gün aradığım soruların cevabını bulacağım, yine seveceğim seni. olması gerektiği gibi.
Kokusunun esi benzeri olmayan, sevgisinin yerine hicbir sey konmayan, sevkatine baskasinda rastlanmayan...
Guven ve huzur veren, basimi yaslayinca gogsune tum dunyayi unutturan melektir.
Canim annem allah(c.c) sana hayirli omurler versin...
Seni cok seviyorum.
Gittiğin gün doğanlar bu sene üniversite sınavına giriyor. Ali uğrayacakmış bu gün seni ziyarete. Selam gönderdim. Özledim . başka bişey yok.
Bu saaterde pazardan dönmüştüm ben. Çilek almıltım ve sana biri sarı biri beyaz kalın askılı 2 tshirt. Giyemedin sen onları. Kahve içtik beraber ve evden çıktık. Sonra o eve ben yalnız döndüm. Bütün bunlar oldu. Başka bir şey yok. Özledim.
anne. cevap alacağımı bilsem nasılsın diye sorardım. şimdilik inşallah iyisindir diye geçiştiriyorum. iyisin dimi? ahh cevap alamıyorum ki. kaç ömür oldu anne senden uzakta? zira sensiz geçen her gün bir ömür gibi geldi bana. hatırlar mısın bilmiyorum annem hani babam geç saatlere kadar çalışırdi bazen gece eve de gelmezdi. sen korkardın istanbuldan sabah okula gideceğim diye saat 7de yatağa sokardin beni. o zamanlar yaşım 7 ve ya 8 olmalı. sonra korktuğun icin beni saat 11 de geri uyandırırdın. beraber çay içerdik. sahi çayın yaninda şeker yemeyi ne çok severdin sen. kıtlama diyoduk dimi. sen yoksun bizde unuttuk. anne senin kadar güzel bi insan daha çıkmadı benim karşıma. ne fedakârdın be anne. okul harçlığı veremedin diye saat 1 de elinde sefer tasıyla yarım saatlik yolu yürür gelirdin. beraber yerdik yemeği. ama doğru sen hayatta tek yemek yiyemezdin ki. o sofraya hiç tek oturduğunu görmedim ben senin anne. hep diyodun ya büyüyünce bana siz bakacaksiniz diye. bak anne ben büyüdüm. ama sen hiç buyumedin. sen kaldın. ben hâlâ buyuyorum ama sensiz, tek başıma. anne. hani beni ilk defa sigara içerken yakaladığın gün vardı ya. o gün geldi aklıma, ne çok kızmıştın. sonra ben defalarca bırakmaya söz vermiştim sana ama hic birakmamıstım hep gizli gizli iciyordum ya da ben öyle sanıyorum ama merak etme annem ben sözümü tuttum görsen artık içmiyorum en azından o kadar çok değil. oku diyodun ya anne bak okulumda bitti. anne senin yerin neden dolmuyor? neden yemeklerde senin yaptığın yemeğin tadı yok. neden sen varken uyanamadığım sabahlar artık çok rahat uyandığım sabahlardan daha tatlı? anne neden sen yoksun. neden yanımda yoksun? anne beni unutmadın dimi? unutmazsın ki sen. sen annesin, sen benim annemsin. anne ne olurdu burda olsan? şu halimi görsen. ben para da kazaniyorum artık. sana da bakardım. sende sabahları yine çayı mı demleyip hazırlasan kahvaltımı. yine her sabah kavga ede ede yollasan beni evden * bin türlü nazımla ugrasarak uyandirsan beni uykudan. Sana candan bi anacığım diyip sarılabilseydim ne olurdu ki? başımı göğüsüne yasladığımda saçlarımdan öpsen yine ter kokunu özledim anne. ellerinin çamaşır kokusunu özledim. çorbanın içinden çıkan saç telini gördüğünde yüzünde ki utancı özledim, fırlattığın terliklerini canımı yakmasını özledim, ölürsem sebebim siz olacaksınız demeni özledim anne. bu laf benim canımı o zaman hiç yakmıyordu ama şimdi? anne ben artık kardeşimle de kavga etmiyorum. hatta onu okutuyorum bile * anne sen yoksun ya var olan herşey yokmuş gibi geliyor bana. oysa sen varken öyle degildi ki. sen varken yok olan şeyler de vardı. anne senin annenin öldüğü gün geldi aklıma. hani o gün aglayamamistin bile doya doya yanında ben varım üzülürüm diye. anne bunları okuyacagini bilsem buraya yazmazdım üzülme diye ama ben senin yerine de ağlıyorum anne. anne seni çok seviyorum. seni çok özlüyorum anne.