aldatmak, anlamların sığmadığı bir harf dizisidir, eğer sana aldanabileceğim kadar kendimi bırakmışsam, araya üçüncü kişilerin girmesi anlamına gelmiyor, araya yalanların girmesi bile aldanmışlık hissiyatı uyandırıyor insanda. güneşin doğası gelmiyor kendi gözlerinle yakaladığın yalana dolanmış cümlelerle. her şeyi yere düşüyor günlerin, zamanların. onca zaman, nasıl kandırılmaya izin verdim diye soruyor insan kendine. ben kendimden nefret etmiyorum.
bende zayıf yanı sen yarattın. kırabileceğin noktaları sen işaretledin ben uyurken. kalemi ben vermiştim, fakat bana batır diye değil. alnıma birkaç yazı yaz, yarınımda olmasan da olur, bugünüm güzel olsun diye belki. beni kendi bedenimle aldattın, benimle sevişirken, beni severken bambaşka biri yaratıyordun içinde.
hepsini bir deniz kenarında, üç beş saniyeye sığdırdığın yabancılık hissinden okudum. okumak bazen kaçmaktır. ki sen bilirsin, nefret ettiğim kitapları bile ağlayarak, küfrederek okumaya devam ettiğimi benim. ki sen bilirsin, bende üç varsa, beş hayal ettiğini senin.
bir başka beden girseydi araya, ki eski sevgililerini öldürmek için kullanmasaydın saç aralarımı.
ya da kullansaydın.
sen, onları içinde yaşatmak, diri tutmak için kokladın ellerimi. ellerime çiçekler çizdin, sana papatyalar alacaktım üstelik. çizmeyi bilmiyorum, öğrenecektik, tüm dini kitaplar gibi. ki nerden bilebilirim inanmak bir uyuşturucu çeşididir, sana inanmayıp, gözlerine göz bebeklerimi emanet etmeseydim,
inan tüm sevgililerinle sevebilirdim seni.
sen, onları içinde yaşatmak için, benim içimi öldürene kadar, inan yarınımız olmasa da olurdu. bugünler güzeldi.
şimdi tüm küfürleri kaldırım kenarına oturmadan edebiliyorum, ağzımdan çıkabiliyorlar alkol kokmadan dudak kenarlarım. şimdi senden nefret edebiliyorum, her gittiğim yerde iki kahve istiyorum. "biri sikilmemiş olsun." bir diğerini ağzınmış gibi deliyorum çay kaşıklarıyla. sonra masaya döküyorum. masadan atılıyorum.
seni içimden atıyorum, beni merak et, beni öl, beni yaşa, canın yansın, canını yaksınlar, saç aralarına ihanet tutuştursunlar.
şimdi yoksun, ama her aklıma geldiğinde ne olur ısrar ettirme.
"siktir git."
Hayatıma girdiğin o günü hatırlıyor musun? 20 Mayıs. Kapıldık gittik birbirimize. Çektin beni dertlerimden, bana güven dedin, birbirimize iyi geliriz dedin. Güvendim. Sevdim, çok sevdim. Seneler boyu sevdim. Hala sever miyim bilmiyorum, senden nefret etmek hatırlamamak istiyorum. Senin için yaptığım tüm fedakarlıkları düşündükçe canım daha da yanıyor, her şeyi herkesi bir kenara attım. Sen varsın dedim. Ama ben sende neymişim bilmiyorum. Gözüme baka baka kandırmışsın, canımı en çok yakabilecek şeyi, en büyük korkumu yaşatmışsın. Öğrendiğim an kendi ne hale geldiğimi unuttum sana baktım, senin haline üzüldüm. Böyle olmamalıydı. Umarım yaşattıklarını yaşar, en büyük korkularınla karşılaşırsın.
hangi kelimeleri kullanayım üç kuruşluk şerefin için ?
hangisi kaldırır senin o güzel gözlerindeki yükü ?
ulan var ya, hani ağlarsın, sonra uykun gelir uyursun.
öyleydin lan benim için. hep ağladım ben. sırf seni sevebilmek için.
sabahın altısında ''saat sekiz oldu kalk'' diyen anne gibiydin lan.
hep sürprizlerle dolu, ayrılıklarla süslüydün. korkaklığı öğrettin bana.
terkedilmeyi, ağlamayı, mutlu yaşamın değerini.
muhteşemsin lan. vallahi.
merhem miydin sen ?
sahi lan, neydin sen ?
beni koruması, kollaması, şefkatiyle sarıp sarmalaması gereken kimdi amına koyim ?
sürekli yokluğuyla korkutan, acı çektiren, ağlatan kimdi o zaman ?
muhteşemsin lan, vallahi..
herhangi bir adın olmadığı, lügatımdaki kötü kelimelerin, yaptıkların yanında denizde yüzen yağ damlası misali havada kalacağından seni isimlendiremiyorum.
ama aldatmak salt hemcinsimle beraber olmak değil, dimdik karşımda duramamaktır. söylediğin sözlerin altını dolduramamaktır esasında. söylediğin/görünmek istediğin kişiden ziyade gölgenin kılığına girmektir.
hayatta en değerli olup yeri kolay doldurulamayan 3 şeyden biri olan zamanımı senin için harcadığım için pişmanım.
unuttum, unuttuğum kadarını sana anlatamayacak ama senden başka herkese, özellikle kaldırımda oturup hıçkırmaya çalıştığımda yanıma gelenlere nefretle haykırabilecek kadar doluydum ki son zamanlarda eğer senden nefretle bile bahsetmenin toplum dilinde "ağzı yanmış" etiketine maruz kalmama sebep oluyorsa, "ağzımı yakan" olarak bile hatırlanma diye seni saç aralarımdan, seni kalp boşluklarımdan, seni beyin kıvrımlarımdan his üstü silebildiğimi görenlerin içlerinin rahatlamasına sebep olabilecek kadar iyiyim, bit cümle!