ben bu yazıyı sana yazdım

entry31061 galeri293
    130.
  1. önlenemez bir özlem var içimde, onüne geçilmez bir yolculuk havası...

    sadece yılları tamamlamaya yakın aylar da geçse üstünden, sadece istemediğini söylesende yüzümü görmeyi, zincirlemek var yüreğimi biryerlere gelmemek için yanına...

    garip bir havası var buraların senden gelen rüzgarlarda sen kokuyorsun, en sevdiğim kokun geliyor burnuma her sıgara dumanından sonra, ki sen hiç sevmezdin sıgara içmemi...

    yollar bile gözüme çok uzun gelmiyor; sen gidilmesi zor, gidilmesi meşakatlı ve bir o kadarda imkansız bir yerde olsan da...

    hala inanıyorum yalanına, hala öldürüyorum içimdeki gerçekleri seni unutmamı, seni özlemememi, seni sevmememi söyleyen gerçekleri...

    yüzün yeryüzümdü biliyordun, sen artık benden kaçırsanda yüzünü...

    senleyken olan susmalarım hariçinde pişman değilim hiçbir sessizliğimden, sen yoksunya konuşmanında hiçbir anlamıyok diyor dudaklarım, seni tutkuyla öpen dudaklarım...

    sensiz gülmelerim içimi acıtıyor, yalandan hepsi ama gülmem gerekiyor sensizliği anlatabilmek için birilerine gülmem gerekiyor, içim sessizce ağlasa da sensizliğe...

    artık daha çok küfür ediyorum, hiç eksik olmuyor lanetlenmiş kelimeler dilimden, lanetlenmiş bir bedene ait olan dilimden...

    tutunamıyorum, tutunmak istemiyorum belki de sensiz bir güne, tutanamayanlardanım sensiz doğan ve sensiz biten her güne...

    ince parmaklı küçük ellerini özlüyor ellerim, geceleri sensizliğe ağlayan gözlerimi, gözyaşlarımı silen ellerim...

    seni,

    özledim

    gidip göremedim,

    ama

    görmek isterdim...

    artık bir seni, bir de ölümü bu kadar çok özledim...
    53 ...
  2. 129.
  3. sevgili vestel;

    2000 ytl'ye buzdolabımı olur lan allahsız.
    63 ...
  4. 128.
  5. ...

    seni üzüyorum biliyorum. hala öğrencisin sanıyorum gel deyince gelesin, geleyim diyince koşayım kollarına istiyorum...unutuyorum orada ne zorluklar altında ne sıkıntılar çektiğini.. para kazanacağım diye nelerden vazgeçtiğini.. gereksiz kaprislerimle, ani çıkışlarımla en çok bana ihtiyacın olan yerde seni yalnız bırakıyorum,moralini bozuyorum.. bunları isteyerek yapmadığımı, sana ne kadar değer verdiğimi,önemsediğimi ve ne kadar çok sevdiğimi sende biliyorsun..

    çok özür dilerim.. bunların hiç birini hak etmiyorsun. tüm bunlara rağmen yüzünden o gülümsemen hiç eksik olmuyor ve hala o telefonu 'canım' diyerek açabiliyorsun..

    iyki varsın.. iyki seni tanımışım.. seninle çok mutluyum sevdiceğim..

    (bkz: en mükemmel sevgili) dir kendisi...
    13 ...
  6. 127.
  7. aslında herkes kendine yazarmış mektupları ve sadece başkası adına postalarmış... kendine söylemek istedikleriymiş aslında hepsi, bu ve diğer tüm yazılar, mektuplar...
    13 ...
  8. 126.
  9. dün yine bir rüya gördüm içinde mahlası olmadan isimsiz seni, sen miydin ben mi bilemedim... en son yazdığımdan bu yana aksatmışım beni. dün bir rüya gördüm sabahtan beri sonradan düzelan aksilikler vardı yine tersini gördüğüm gerçek hayatta. power supply'ı patlamış bilgisayarımın 1 haftadır fiş takılı kalmış... güç depolaması tetiklemiş olabilir diye düşündüm ama gittim çıkma bir power supply alıp delilleri kararttım. o an farkettim lan benim güç kaynağım yok. hemen hatırladım söküp attığımı bıkıp da düz kontak yaptığımı beynimi. neyse dedim ya aksilikler üstüste geliyor sevgili ben!
    bugün sülalesiyle sözde haşır neşir olduğum bir denyo sürücü'ye kızıp 90'la viraja girip yol vermem gereken yerde ölüyordum lan ben. çok korktum lan adam direk soldan alacaktı beni sakat gitseydim napardım bensiz? sinirlerime hakim olmalıyım diyorum elli kere kendime mübaşir gibi bağırasım geliyor boş sokaklara ama dedim ya power suplyım yok, yanmış ama içim pişmemiş hala. sütlaç gibi hissettim kendimi bir an pirinçlerimle cam bir kasede...hastir yemek kaşığı kalmış. yenmem ben. her puştun eti yenmez. 'bunu böyle atiyosun pos diye pos tepe oluyo'... ne oleyo?
    çok sıcak lan sana bu yazıyı yazmak için bile değmez, değdi dün rüyamda yaslayanı bir bulursam lan neyse... 50 kontör transfer ettim hata olmuş eksilmemiş yaa. ben de üzüldüm benden kıymetli mi diye koskoca dürükcell hata yapacak değil!
    köylü milletin efendisidir diye gittim gürültü ve ışık kirliliği yok yıldızlar o kadar çokmuş ki özlemişim seni bilmem kaç ışık yılından bu yana...salıncağın ne işi var deme köyde eşekarıları yuva yapmış salıncağın kenarına. az daha sokacaktı şerefsizler. küçüklüğümde aldığım torpillerden yaptığım havaya uçurma eylemi ile göçe zorladım eklembacaklı zavallıları öteki dünyaya.
    küçükken hep korkuturlardı ya beni 'öbür dünyada da onlar aynısını sana yapacak' diye... öbür dünyada kaç kere ölecez ki?!? hahayt Fahrenhayt! ya farkettim ben bu yazıyı yine bana yazdım...içimdeki senler mi bana benzedi yoksa ben şizofren mi oldum senin hayırların yüzünden. hayır derken iyilik manasında düşündüm. hayrat yapacam kıyısına uzanıp arp çalacam, sonra gökyüzüzünü bakıp yıldızların en küskününe diyeceğim ki artık gelsin şu eşşekarıları da patlatsınlar beni torpille yerleştirsinler uzayın en sessiz yerine...

    geleneksel şiir ekleme olayına gireyim yine...bak bu sefer benim için:

    Yarısı buradaysa kalbimin yarısı Çin'dedir, doktor
    Sarı nehre doğru akan ordunun içindedir.
    Sonra her şafak vakti doktor!
    Her şafak vakti kalbim Yunanistan'da kurşuna diziliyor.
    Sonra, bizim burada mahkûmlar uykuya varıp
    Revirden el ayak çekilince
    Kalbim Çamlıca' da bir harap konaktadır
    Her gece doktor..
    Sonra şu on yıldan bu yana
    Benim fakir milletime ikram edebildiğim
    Bir tek elmam var elimde doktor
    Bir kırmızı elma:
    Kalbim..
    Ne ateroskleroz,ne nikotin ne hapis..
    işte bu yüzden doktorcuğum bu yüzden
    Bende bu angina pektoris
    Bakıyorum geceye demirlerden
    Ve iman tahtamın üstündeki korkunç baskıya rağmen
    Kalbim en uzak yıldızla birlikte çarpıyor...

    *
    15 ...
  10. 125.
  11. özel olduğunu sanma sakın.

    Güzel ve emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden yapılmasın.Hepimiz aynı pürenin parçasıyız.

    Kültürümüz hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey değiliz....

    sana bırakabilecek bir şeyim yok.
    bana dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar *
    13 ...
  12. 124.
  13. SeninLe oLmak zamanın oLmadığı bir yer gibiydi..Sen oLmadan yaşamak ise zamanLarın en durgunu..Çok değiL,gidişinin üzerinden 288 gün geçti.NeLer aLdı da geçti.NeLerimi yitirdim yokLuğunda ve hiç bir zaman tamamLanamadım..YazıLmış onca boynu bükük yazının akıbeti gibi oLacak birazdan bu yazı da..Okunacak ve atıLacak bir köşeye.AnLamsız kaLacak, "yazık" oLacak..
    Ben inatLa yazacağım sana,sensizLiğe.Yine de biL; kaLbim 288 gün-288 gecedir buram buram sen kokan o yaz akşamLarından iLeri gidemedi bir türLü..
    BiL ki, ben yine her gece yaptığım gibi; bu yazıyı sana yazdım...
    ..Fonda kaLsada ve okunmayacak oLsada..
    12 ...
  14. 123.
  15. I am a man of constant sorrow
    I've seen trouble all my days
    I bid farewell to old Kentucky
    The state where I was borned and raised

    For six long years I've been in trouble
    No pleasure here on earth I find
    For in this world I'm bound to ramble
    I have no friends to help me now

    It's fare thee well my own true lover
    I never expect to see you again
    For I'm bound to ride that northern railroad
    Perhaps I'll die upon this train

    You can bury me in some deep valley
    For many years where I may lay
    Then you may learn to love another
    While I am sleeping in my grave

    It's fare you well to a native country
    The places I have loved so well
    For I have seen all kinds of trouble
    In this cruel world, no tongue can tell

    Maybe your friends think I'm just a stranger
    My face you'll never see no more
    But there is one promise that is given
    I'll meet you on God's golden shore
    11 ...
  16. 122.
  17. ben bu yazıyı sana yazdım, aslında şair yazdı ben de buraya iliştirdim. yazı da değil ha, şiir aslında...

    BEN SENi SEVDiM Mi

    Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime ne
    Tuttum, ta içime oturttum seni
    Aldım, okşadım saçlarını, öptüm
    içtim yudum yudum güzelliğini

    Ben seni sevdim mi? Sevdim elbette
    Bendeydi özlemlerin en korkuncu
    Çıldırırdım sen ne kadar uzaksan,
    Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi bu

    Ben seni sevdim mi? Sevdim doğrusu
    Sevdikçe tamamlandım, bütünlendim
    Biri vardı ağlayan gecelerce
    Biri vardı sana tutkun; o bendim

    Ben seni sevdim mi? Sevdim en büyük
    En solmayan güller açtı içimde
    Ömrümü değerli kılan bir şeydin
    Sen benim bozbulanık gençliğimde

    Ben seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya
    Bir çizgiye vardım seninle beraber
    Ve bir gün orada yitirdim seni
    Ben seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?
    14 ...
  18. 121.
  19. 120.
  20. hiçbir şeyim'e...

    gittin ve bittin...
    hani her şeyimdin ya sen benim, hani nefes alamam, yarım kalırım diyordum ya sensiz... öyle değilmiş; alışmışım aslında gitmelerine... bakıyorum kendime, üstelik görebiliyorum da kendimi; hem yaşıyorum hem tamım...

    üzmek istemedin ya beni(!), üzmedin merak etme... zaten etmiyorsundur da... gelmerine de alışmıştım bir zamanlar; ama artık beklemiyorum gelmeni... gelmemene alıştırabilmişim sanırım kendimi...

    haklıymışsın sanırım 'söylediğin kadar sevmiyorsun' derken bana... öyleymiş... gittiğinden beri çok büyük bir eksiklik hissetmiyorum, sadece alışkanlığın vermiş olduğu garip bir şey... çıkan dişin yerini dille yoklamak gibi bir his yaşadığım... işte bu yüzden üzülmüyorum çünkü o dişin yerine başka bir dişin çıkacağını biliyorum... işte burada anlıyorum hiç ama hiç farkın olmadığını, çürüyen dişin gittiği zaten aşikardı... halbuki hiç çürümemen gerekirdi, senin söylediklerine göre...

    düşündüğünü ve üzüldüğünü hatta aklına bile geldiğimi hiç sanmıyorum ama yine de iyi dileklerimi ileteyim sana;
    mutlu, mesut(!) bir hayat yaşarsın umarım... çocuk değilim ben, bir sürü yapbozum olduğunu biliyorsun, parçaları nasıl birleştirebileceğimi de...

    ama bilmiyorsun;
    değişebildiğimi-değiştiğimi... söylediklerimin doğru olduğunu hem de sonuna kadar... bana söyleyip, inandırdığın her şeyi unuttuğumu daha doğrusu söylediklerinin artık yalan olduğunu düşündüğümü... unuttum çünkü biz hiçbir şey yaşamamışız aslında, beyinlerimizin ve bedenlerimizin yanılgısıymış geçirdiğimiz geceler... birbirine karışan sadece karbonmonoksitmiş,nefeslerimiz değil...
    unuttum çünkü dokunduğum tenin değil, sadece etmiş... kokan da teninin kokusu değil sadece parfümmüş... şimdi bakıyorum da et çürümüş, parfüm uçup gitmiş...
    bilmiyorsun kanamadığımı, kabuk o kadar kalın bağlanmış ki ne kadar deşilse de kanamıyor artık gittiğin yer... belki bağışıklık kazanmasından yaramın belki de iç kanama geçirmesinden... içime bakıyorum; orada da kaçak yok... ciddi ciddi bitmişsin sen...

    ve yine bilmiyorsun;
    hiçbir şey kalmamış sana dair ve sen sadece, yüzü aşina olan birisinden başka bir şey değilsin artık...

    benim hiçbir şeyim olmuşsun...
    14 ...
  21. 119.
  22. sadece ihtiyaçlardan ibaret miydi ilişkiler?sen ihtiyaç hissettiğini benim aracılığımla bulmaya mı çalışacaktın?herşeyi anlamıştım da niye bendim tarafından seçilen(!) bi bunu anlamamıştım.çok uzun da sürmedi zaten.keşke biraz daha uzun sürseydi ve en güzel yerinde bitseydi herşey dedim ihtiyacının en yakınımdaki insan olduğunu öğrenince...bak şimdi kimseyi sev(e)miyorum ben;hala seni sevdiğim için değil, benim üzerimde giderken korkularını bıraktığın için.halbuki ya kokunun ya da sadece güzel anıların kalmasını dilemiştim ben.çok zaman geçti ama ben unutamadım hala yaşananları, şimdi boktan yalvarmalarını da al ve git.gerçeği duymak mı istiyorsun?evet, yazmaya başlarken senindi bu yazı ama artık değil...
    14 ...
  23. 118.
  24. anlamamakta ısrar ettin beni. hala kızgın olup olmadığımı sordun. bir an yüreğim cız etti, ' acaba çok mu üstüne gittim? ' diye bir düşüncenin tutsağı oldum. meğer yanılmışım; sana verdiğim değerin altında ezilmişim o zaman. sadece altta kalmamak, egoistliğini haklı çıkarmakmış amacın.
    eğer birazcık sevseydin, üstte kalmaya çabalamazdın.
    eğer birazcık değer verseydin, kapımı tekrar çalmazdın.
    eğer farketseydin ağlayan yüreğimi, ' bunaltıyorsun beni ' diyerek daha da ağlatmazdın.
    çok büyük bir hata yapıp sevmişim. mutlu ol yeter, yeter ki eski sen olmaya çalış, o kocaman altın kalbin artık gerçek haline geri dönsün. söyleme yalanlarını, sevmiş ve değer vermişliğimin çürümesine izin verme, tek bırakma beni dostunum yalanını söyleyip, seninle geçirdiğim zamana düşman etme.
    hala anlamadıysan beni, sözüm yok, sen yoluna ben yolma, gözyaşlarıyla.
    12 ...
  25. 117.
  26. 116.
  27. biliyorum gözlerini kapayacaksın, okumayacaksın, deli gibi inat edecek ve karşımda, yüreğimden dökülenlere bakarken yine susacaksın. elinden bir şey gelmeyecek. oysa ne kadar değer vermiştim sana. göz kırpıp gülüşün o kadar aydınlatmıştı ki içimi, aşk değildi bu; dünyada hala dobra yaşayan, göz kırpıp gülümseyen neşe küpleri var demiştim. değer vermiştim sana. imkansızdı aşık olmamız, bunu biliyordun ama sevginin en asilini, dostluğu gözüm kapalı koydum önüne. nerden bilebilirdim zerre kadar bana değer vermediğini? beni sevmediğini nasıl anlayabilirdim? sana verdiğim dakikalara, gözlerini kırptığında yumuşayan kalbime yazıklar olsun, ne kadar safmış. 250 kişinin sevgisini verdim sana, arkadaşlıklarının dolduramayacağı sevgiyi, gözünü kırpmadan sustun. ben bunu haketmedim. bana o güzel günleri geri ver, o tatlı hatıraları, hiçbiri sende kalmayı haketmiyor. ben senin eski yüzünü sevdim, ben senin sen olabilme ihtimalini sevdim, seni hiç sevmedim ki!
    edit: sadık arkadaşlar...
    15 ...
  28. 115.
  29. gerçeklerle savaşırken, sevişmezken asla ve bunu beyan etmezken, sen bil diye geceye sözler fısıldadım... Sol yanımda duran, yaşımca koşturan daha bir coştu, geçti kendinden... "bu saçmasapanlıktan kurtar beni" dedim, "çünkü ben bunları kimseye anlatmadım... bil, yalnız sen bil, sadece sen sarıl ve asla darılma diye..."
    bu masalın en orta yerinde, gerçeklikler ve efsunlu sözler indirdim gökten... yanıbaşıma aldım bir gece, uyudum... uykuyla karışık bir yolculuğa çıktım, yolda kaldım... bir tuzlu denizin kıyısından geçerken sonra bakakaldım dünyaya, saçları yosun kokan bir çocuk kucakladım, kimseye anlatmadım... bir sen bil diye...
    yaz beni... adına engel deme... mani yok ki masallara ve çocuklar aç buna...
    açlıklarını bastıracak üç elma da gökten düşmüyor ki sonunda..
    bulanık sularda yüzdüm, boğuldum hatta uykuyla karışık bir zamanda... uyandığımda toz içindeydim, o denli susuzdu karmaşa, öyle ki, arınamadım ben de... kuru topraklara indir beni, tozu tenime yapışmayacak, gözlerime kaçmayacak uslu topraklara.
    yalnız sen bil, sen duy, gör, anla diye...
    bir tek sen eylemler sırala diye,
    var ol diye nihayet, benim ol diye ben bunları kimseye anlatmadım. aklarıyla aydınlık ay gökte, bu şehirde, öğleden sonra.. ve ben bir masalın en orta yerinden bildiriyorum...
    13 ...
  30. 114.
  31. duymuyorsun sesimi, duymayacağını da biliyorum. ama duysaydın seni nasıl özlediğimi, her yanımın özleminle nasıl titrediğini anlardın kesinlikle. suçluyum ben, aşka ihanet ettim, iri ve ıslak gözlerini, uzun siyah saçlarını, şelale gibi akan sesini, egenin incisine terkettim. elini birileri tutuyordur. tanımıyorum onları, tanımam da önemli değil, benim sana baktığım gibi, benim sana güldüğüm gibi gülemez onlar, deli gibi aşık olmak, geceleri yastığını ısırıp ağlamak nasıldır bilemez, yine de haksızlık olmasın, seni keşfetmişler be gülüm, helal olsun onlara. bırak beni, beni bir türlü közlenmeyen bir özlem ateşinde yanarken bırak, cayır cayır yaksın beni güzelliğin. susmalıyım, akan son gözyaşı olmayacak yoksa gözlerimden süzülen. lütfen mutlu ol, bırak çıkayım kalbinden, ufak da olsa beni özlüyorsan, düşünüyorsan, vazgeç. sıkıntı vermeyeyim sana. sigara dumanında kaybolmak düşer bana. kal sağlıcakla.
    19 ...
  32. 113.
  33. Üniversite hayatım boyunca gerek sosyal alanlarda gerekse mesleki alanlarda kendimi geliştirmeye özen gösterdim. Ne hayattan tek beklentisi dersler olan sıradan bir öğrenci oldum, ne de her şeyim sinema ve müzik oldu. ilgi ve eğitim alanlarımı oluşturan bu öğelerin dengelenmesinde çok hassas davrandığıma inanıyorum.

    Ayrıca kazandığım analitik düşünce yapısı ve ilgi ile geliştirmeye çalıştığım ve hala da geliştirmek için çaba gösterdiğim yabancı dillerim ile şirketinizde elit şartlar altında çalışabileceğime inandığımı söylemek isterim.

    Bu yüzden sizinle çalışmanın benim için büyük bir sevinç kaynağı olduğunu belirtmekten mutluluk duyarım. Her türlü görüşme için tarafınızdan gelecek tekliflere açığım.

    Cevabınız için şimdiden teşekkür ediyorum. Saygılar.
    17 ...
  34. 112.
  35. ben sana hiç yazı yazmamıştım bittikten sonra ama bu yazıyı sana yazdım diyebileceğim elle turulur gözle görülür bir şey olsun istedim.
    sana git dedim istemiyorum dedim... inandın gittin... belkide ben o zaman birşeye sinirlenmiştim içimde büyütmüştüm bu derdi ve sana böyle yansıtmıştım. çok sordun ama söylemedim, bir inatçı keçi gibi davrandım,tek taraflı düşündüm,gitmen konusunda ısrar ettim.
    gittin,haklıydın... ben istemiştim bunu. ama ben bunu şimdi sana yazıyorum.
    giderken bendende birşey alıp götürdün! kaç senedir kimseye tekrar veremediğim birşeyi aldın. canın saolsun. bunada razıyım..
    işte ben bu yazıyı sana yazdım.
    11 ...
  36. 111.
  37. okudum ve yazıyorum..

    En yakın dostlarım çevremdeydi, ama kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. Hayatta.
    15 ...
  38. 110.
  39. "buz gibi havada camlara çarpan yağmur misali" gibisinden tanımlamalarla başlamayacak bu yazı. camus vari derin sözlerle kafa bulandırmayacak. herşey açık ve net olucak.

    inasanoğlunun yarattığı ve birbirine karşı güttüğü en karşıkonulamaz duygudur aşk. bunu ne kadar genç yaşınızda anlarsanız katlanılması o kadar kolay olur. zira taze olan kalbin yenilenmesi, farklı duygulara yelken açması kolay olur.

    hayatımın akışını değiştirdiğim gün bir insanın en mutlu anlarından biri olan bir doğum günü partisi idi. klişeleşmiş amerikan gençlik filmlerindeki "partide kız ayarlama tanışma koklaşma yiyişme" muhabbetinden uzakta, her bakışla eriyip biten, bir daha kendine gelemeyen ve hayatında ilk defa birine bakmaya bu kadar korkan bir insana dönüşmek. gözlerin derinlerindeki anlamından korkmak. midede uçuşan kelebeklerle oynaşmak. yere değmeyen ayaklarla koşmak.

    aşk...

    benim için 2. dereceden bir polinom denkleminden farksız olan aşk. ya da newton un etki tepkisi gibi kolay olduğunu sandığım aşk. her problemin içinde çözümünü barındırdığı, ya da her etkinin bir tepkiyi yarattığını düşündüğüm şey. insan olanı insan dışı bir şekilde bağlatan, yemeden içmeden kesen şey.

    mailler, telefon görüşmeleri, araya giren yüzlerce kilometre mesafeler, beklemeler dayanmalar sabretmeler. kavuşamadan geçen bir 3 yıl. en kolayı da bu olsa gerek. cümlenin anlamı. 3 yıl. 1000 gün. yazması kolay.

    ben bu yazının sonunu getiremeyeceğim...

    12/06/2007
    Micro
    *
    12 ...
  40. 109.
  41. karşımızdakinin yüzüne söyleyemediğimiz sözleri bir yerlere çizittirmektir. bazen bir parça kağıda bazen de uludağ sözlük'e yazılabilirler..
    14 ...
  42. 108.
  43. Acı istiyordun ya, işte sana acı! içine akıttığın bu gözyaşı, vefanın artık sözlüklere bile alınmadığı bir zamana dair süzülüyor gözünden. Yüzündeki gülümsemenin vaadi dolmakta. Ve evet, solmakta bu vermeye bile kıyamadığın çiçekler, en ufak bir rüzgarda yerle bir olan o sırça sarayda.

    Zamana, kadere ve kendine hükmediyordun hani ! Göz açıp kapayıncaya kadar, evde yalnız kalmaya başladın. Sırf karanlığa duyduğun korkuyu içinden atabilmek için, evin arka odasında ışıkları kapatıp gözlerini dört açardın. Odanın loşluğu içine sinerdi. Kapkara gözlerinle birlikte, bir olurdun sessizlikle. Şimdi, yüreğin paramparça, kan damlıyor bileklerinden. Simsiyah !

    Oysa kan dediğin kıpkırmızı olurdu, değil mi, ya ? Kızıl düşler gerekirdi o zaman, içindeki karamsarlığı atıp sevgiye ulaşmak için. Oysa sen hâlâ o sekiz yaşında, karanlık bir odada uyuyakalan çocuksun. Daha hayatın ne olduğunu bile bilmiyorsun.

    Bedeninin istekleri uğruna, gözlerindeki sevgiyi göremeyenlere yanıyorsun habire. Bırak artık boş insanları, tıpkı onları acziyetlerine terkettiğin gibi. Şimdi hissettiğin bu büyük boşluğu, hayallerinin peşinden koşarken aldığın yaraları unutma vaktidir. Gözlerini güneşe çevirmenin ve gerçekten gülümseyebilmenin ne olduğunu anlama vakti geldi de geçiyor.

    Hayatın sana verdiği bu çürük yaşantılar, dua etmek için ve hayatta kötülüklerin de olduğunu görmek için bir bahane. Haytta bahaneden öte, sana sunulan bir hediye.

    içindeki sese güven. Karanlığın içinde inadına parlayan kapkara gözlerin yeniden ışıkla buluşsun. işte o zaman, mutlaka daha da ışıldayacaktır kimsenin görmediği ama her zaman gülen yüzün.
    16 ...
  44. 107.
  45. 106.
  46. her sabah , senin o suçlayan bakışlarınla çıkıyorum kapıdan... 3.5 yaşındaki suçlayan bakışlarınla. Sonra o suçlayan bakışlarını ananene çeviriyorsun , kreşin kapısında...
    her sabah 7.30 da başlayan bu adi suçluluk duygusu 12 saat boyunca peşimi bırakmıyor! (12 saat çünkü , köleliğim " yol dahil 12 saat " sürüyor. )

    " iş " ten nefret ediyorsun...

    kendin bildin bileli "annen" işe gidiyor.
    yine , kendini bildin bileli "baban" başka bir şehirde, iş için... yaşamımızın sürekliliğini sağlayabilmek için...

    iş e gitmeyen tek kişi de seni okula götürüyor. (senin deyiminle "okul". ve sanırım "okul" dan da nefret edeceksin büyüdüğünde)

    küçücük bakışlarınla , sen bizi suçlamaya devam edeceksin..
    seni yalnız bıraktığımız için...

    oysa ne çok isterdin " öyümcek adam konseye gitmiş, oyda da gitmiş otuymuş yukayı" diye şarkı söylemeyi annenle...
    157 ...
© 2025 uludağ sözlük