ben bu yazıyı sana yazdım

entry31061 galeri293
    155.
  1. bu yazıyı sana yazıyorum, eski aşkım!
    bu yazıyı sana yazıyorum, salaklığımdan kaybettiğim aşkım!
    bu yazıyı sana yazıyorum, gururumun içine sıçıyım eski aşkım!

    hani ayrıldıktan sonra, sana hiç bakamdım ya. hani, sanki bir bokmuşum gibi hep kendimi ağırdan sattım ya. hani yan yana geçerken, sanki yokmuşsun gibi davrandım ya. hepsi numaraydı.

    cep telefonumda, saatimi dakikası ve saati aynı şekile, (11:11, 12:12) gördüğüm zaman, aklıma sen geliyordun.

    kötü vakitlerimde seni aramadım be aşkım! gelsede moralim düzelse hiç demedim.
    çünkü ben seni, hep güzel anlarımı paylaştığım insan olarak hayal ediyodum. ama olmadı be aşkım. biliyorum. benim salaklığımdan olmadı.

    çok bekledim. belki ararsın diye. arasaydın, bana 1 adım gelseydin, sana koşmaya hazırdım be aşkım.
    ama salaklık bende! neden mi? çünkü senin 1 adım gelemeni beklediğim için. niye direk koşmaya başlamadım ki!

    aşkımmmm. seni çok seviyorum beeee....!!!
    11 ...
  2. 154.
  3. bende çok duygusalım, salımı duyguyla yükleyip, dalgaları bir bir alt etmek istiyorum bu entryler denizinde, ne olur alsanıza aranıza. ben bu yazıyı size yazdım.
    13 ...
  4. 153.
  5. ne hasta bekler sabahi
    ne taze oluyu mezar
    ne de seytan bir gunahi
    seni bekledigim kadar
    ****
    gecti istemem gelmeni
    yoklugunda buldum seni
    birak vehmimde golgeni
    gelme artik neye yarar..
    11 ...
  6. 152.
  7. aynadaki görüntüm...

    hayatımda ilk kez, senin için bir şey yapayım dedim. hep başkaları için çırpındım. bu yazıyı da sana yazayım. yıllarca ihmal ettim seni. yıllarca üzdüm. bir külah dondurmayı bile çok gördüm sana. bir kez bile, bir vitrinin önünde, hayranlıkla bir elbiseyi seyrettirmedim sana. başkaları için üzüp, uyutmadım seni. düzene, vefasızlığa yenik düşürdüm. en sevdiğin şarkıları bile dinleyemeyecek kadar bunalıma soktum. senin zayıf yönlerini sömürmelerine izin verdim hep. öyle iyisin ki, bunun karşısında ezilenler, seni yok ederek varlıklarını sürdürmeyi seçtiler. hayattaki en sıradan şeyler bile, mucizeydi senin için. seni odalara kapattım, panik ataklar geçirttim, depresyona soktum. metroya binmekten bile korkuttum seni. o cıvıl cıvıl kalabalığın içinde olamadın. hayat önünden akıp giderken, seyirci koltuğuna oturttum seni. bu yazıyı bile, hep başkaları için düşündüm. kimi seçeceğimi bilemeyip, vazgeçtim hep. ben bir başlangıç yaptım. ben bugün ilk kez senin için yazdım. ben bugün ilk kez senin için ağladım. öğrendim artık. hayatta en çok, belki de sadece seni sevmem gerekiyormuş. öğrettiler sonunda. aynadaki görüntüm, güzelim, canım, çilekeşim, haydi gül artık, sevin, bir kez olsun sevin. ben bu yazıyı sana yazdım.
    17 ...
  8. 151.
  9. kutlum...
    aşkıma en çok yakışan adın gibisin gönlümde. gönlüm artık sakinleşti karanlık duvarların gölgesinde, şimdi sadece soluk alman yetiyor gülümsemek adına.
    el yazması bir kitap gibi, bir kitabı saklar gibi tutuyorum seni ay ışığına bakan raflarında odamın. bir kıstas kazandırarak bıraktığın yolda, seni okuyarak sildim hüzünlerimi bir bir ve temizledim kanlı gözyaşlarımı "hayal" bahanesine sığınarak. artık acı cümleler kurmuyorum, yüzüm yine ışığa dönük.

    nur ı aynım...
    ben bu yazıyı sana yazdım. ister sakla bir çiçek say kurusun defterinin arasında... ister harca bir zaman say geçsin hayatın akışında...
    ben bu yazıyı sana yazdım. sen anlayacak mısın bilmiyorum...
    * *
    10 ...
  10. 150.
  11. Yazın ortasında tir tir titremekti yokluğun. Ne yana baksam sen... Kim bilir kaç kez ter içinde bölündü uykum. Baş ucumdaki su bardağını dudaklarıma götürürken dişlerimin titreyerek cam'a çarpması ve o çıkan ses... yalnızlığın , terkedilmişliğin sesi... Sonra yatakta doğrularak oturuşum. Saatlerce tek bir noktaya odaklanan gözlerim... Gece lambasını açıp, içinde mutluluğun milyonlarca örneğini taşıyan resimlerimize bakmam... Sonra yine ıslanan gözler, sonra yine içilen sular, sonra yine duvarlara bakmalar, sonra yine sen, sonra yine karanlık, sonra yine hüzün, sonra yine olmayan yarın, sonra yine bir türlü doğamayan güneş, sonra yine +40 derecede soğuk, sonra yine göremediğim gözlerin, sonra yine bir başıma kalan ben ... sonra yine sessizlik, sonra... Sonrası yok..!
    10 ...
  12. 149.
  13. içinde uzun uzun entryler barındıran nadide başlık. yazarlarımızın edebi yeteneklerini ve duygularını sergiledikleri yer.
    13 ...
  14. 148.
  15. hey you

    sen hiç 'hiç' oldun mu? birden duruldun mu?
    bulanıkmış berrakmış her suyu içtin mi?
    altında ağ olmadan yerden yükseldin mi?
    tam zevkine varmışken birden yere düştün mü sen?
    düştün mü sen? *
    10 ...
  16. 147.
  17. yüzünün kıvrımlarını unuttum gittiğinden beri.
    ellerini, dokunuşunu..
    bana bakışını ve gülüşünü unuttum..
    kalbime dokunuşun kalmış aklımda..yüreğimde kalmış yüreğinin izi..işte o yüzdendir ki ben bu yazıyı sana yazdım..
    ilk bakışındı içimi eriten ve sonsuza dek eritecek olan. midem ilk kez seni öptüğümde kasıldı. ellerin ellerimdeyken huzura erdim. güne yanında uyandığımda gün güzeldi emindim. sonra bir gün uyandım yoktun. ne bedenin ne ruhun..
    ben de bu yazıyı sana yazdım. nehre atılan şişeler ve içlerindeki notlar gibiydi. ulaşır da bana dönersin belki yeniden diye..
    aramızdaki sınırlar biter belki..o bitmek bilmez kilometreler ve saat farkı..
    13 ...
  18. 146.
  19. biyolojik değil duygularımın kusmaları bunlar...

    kah nefret dolu, kah sonsuz sevgi barındıran sözcüklerim var sana...

    adının geçtiği yerlerde nefesim kesilse de...

    karşılığı olacağı vaad edilsede tüm aşkların...

    belki de en güzeli karşılıksız olmasıydı kelimelerin...

    ne okuyacak ne de okuduğunda boynuma sımsıkı sarılacak bir sevgili...

    karşılıklı olacağı bile karşılık bulamamışlar tarafından vaad edilse de aşkın...

    ben

    yüzün yeryüzüm oluncaya dek, tüm yazılarımı sana yazdım...
    11 ...
  20. 145.
  21. dök içini rahatla durumudur.. kuralları olan her yerde, biraz kuralların dışına çıkmanın süreklilik için gerekli olduğunu gösteren durumdur.
    8 ...
  22. 144.
  23. Küçüğüm daha çok küçüğüm
    Bu yüzden bütün hatalarım
    Öğünmem bu yüzden
    Bu yüzden kendimi
    Özel önemli zannetmem

    Küçüğüm daha çok küçüğüm
    Bu yüzden bütün saçmalamam
    Yenilmem bu yüzden
    Bu yüzden kendime hala güvensizliğim

    Ne kadar az yol almışım
    Ne kadar az
    Yolun başındaymışım meğer
    Elimde yalandan kocaman rengarenk
    Geçici oyuncak zaferler
    Küçüğüm daha çok küçüğüm

    Küçüğüm daha çok küçüğüm
    Bu yüzden bütün korkularım
    Gururum bu yüzden
    Bu yüzden çocuk gibi korunmasızlığım
    Küçüğüm daha çok küçüğüm
    Bu yüzden sonsuz endişem
    Savunmam bu yüzden
    Bu yüzden bir küçük iz bırakmak için didinmem!
    13 ...
  24. 143.
  25. ben değil belki ama içimdeki ben kadar yakın yazmış yılmaz erdoğan...

    böyle zamansız güneşli,
    umulmadık mavi günlerde
    bir bekleme salonu yanlızlığına bürünüyorum...
    iliklerimdeki yitik aşkı
    sarhoş bir unutkanlığa ilikliyorum...

    sanki şiirini bilmediğim
    bir fransız akşamında
    kaldırım taşlarını sayıyorum kalbimin...
    içimde ayak izlerin,
    aylak bir yaz geçiyor avuçlarımdan...

    ve ben ne zaman,
    kiminle sevişsem,
    hala seni aldatıyorum!
    12 ...
  26. 142.
  27. 141.
  28. 140.
  29. 139.
  30. MADEMKi BU AŞK BiTTi BIRAKIP GiDiYORSUN
    DÖNDE BiR ARDINA BAK BiRŞEY UNUTMADIN MI
    HERYERDE HATIRAN VAR HER KÖŞEDE BiR ANI
    DÖNDE BiR ARDINA BAK BiRŞEY UNUTMADIN MI

    iZMi KALIR DiYORDUN AŞKIMIZDAN GERiYE
    O HALDE BU GÖZYAŞLARI KiMDEN BANA HEDiYE
    HANi BiZ ÇOK MUTLUYDUK BU AYRILIK NE DiYE
    DÖNDE BiR ARDINA BAK BiRŞEY UNUTMADIN MI

    BAHTIMDAKi ÜMiDiN GÜNEŞi SÖNDÜ ARTIK
    TALiHiMiZ ŞANSIMIZ TERSiNE DÖNDÜ ARTIK
    BiR BÜTÜNDÜ ÖMRÜMÜZ iKiYE BÖLDÜN ARTIK
    DÖNDE BiR ARDINA BAK BiRŞEY UNUTMADIN Mı.
    14 ...
  31. 138.
  32. her şey bittiğinden beri düşünüyorum. neler oldu, ben neler yaptım, neler geçti elime, nelere üzüldüm, nelerden ders çıkardım diye... ben çok şey öğrendim sayende. 1 seneden bir kaç gün fazla oldu geriye baktığımda. aslında tanışmamızın üzerinden tam 1 sene geçtiği gün sana yazdım bu yazıyı... ama oturdum, okudum defalarca... sadece bende gizli kalmaması gereken, okusan da asla anlayamayacağın bu yazı işte... senden sonra küçük çocukları yetiştirmeye çalışmam ve bununla avunmam, kimseyi sana en ufak bir özelliğiyle bile benzetememem... nasıl koyuyor bir bilsen... nerden bilebilirsin ki? okusan da anlamazsın zaten... işte o kocaman senenin özeti:

    Tam bir sene önce bugüne bakıyorum da... Pek uzak gelmiyor açıkçası. Hayatımı değiştiren, tamı tamına 11 ay beni kendine bağlayan insanı tanıdığım gündü bugün. 1 sene geçti, benim yalnız kalışımın üzerinden ise 1 ay...

    Bu 1 sene içinde yaşadıklarımı kendim seçtim, kendi seçtiklerimi yaşadım. Çok kalp kırdım, çok can yaktım, çok insan üzdüm ama çok az canım yandı belki... Ha sırf zarar vermedim! Çok insana yardım ettim, çok insana elimi uzattım, birçoğuna da destek oldum sadece yanlarında durarak...

    Ben böyle büyüdüm, ben seninle büyüdüm ve bilmiyorum sen benimle büyüdün mü? 21 senenin en güzel 11 ayını verdin sen bana. Ben seninle mesafe kavramını, gerçek sevgiyi, özlemeyi ve çektiğim acının karşılığının bir gün çok tatlı bir şekilde bana geri dönebileceğini öğrendim...

    Kilometrelerce uzaktan ellerimi uzattım sana ve sen tuttun. Bıraktığın zaman, bırakmak zorundaydın ve ben daha uzağa uzatamazdım ellerimi... Tam sana geliyorum diye kararımı almışken, arkama bakmayacakken bu ayrılık... Neden diye sormaktan kendimi alamadım ama hiçbir cevap bulamadım sorduğum sorulara...

    Artık sormuyorum, cevaplamıyorum! Artık cevabı buluyorum! Cevap benim göz ardı ettiğim şeylerde gizli... Geçmişime dönüyorum, küçüklüğümü buluyorum, ve o saf çocuğu tekrar canlandırmak için uğraşıyorum... O akıllı ama kırılgan, dışarıdan yardım görmeden ayakta duran çocuğa ulaşmaya çalışıyorum ve başarıyorum, çünkü hissediyorum!

    Sağıma soluma bakıyorum ve benden birkaç tane daha görüyorum! işte şimdi tek çocuk olan ben abi olmanın sorumluluğunu alıyorum hayatımda ilk kez!

    Geliyorlar...
    Onlar da büyüyorlar...
    Tıpkı benim şu bir sene içinde büyüdüğüm gibi...
    Ve çok yakınlar...
    Zarar verirseniz canınızı acıtacaklar...
    iyi davranırsanız ellerini uzatacaklar...
    Çok yakındalar, dikkatli bakınca göreceksiniz...

    Sen bana zarar vermedin...
    Sen bana elini uzattın...
    Dikkatli baktım, seni gördüm...
    Büyü ve gör, koca gözlerini aç ve bak...
    Hala sana baktığımı göreceksin, yanımda birkaç çift gözle beraber...

    Ben böyle büyüdüm...
    Onlar daha iyi büyüyecekler...
    Önce kendimi yeneceğim...
    Sonra onları tehdit eden her şeyi...
    Bir gün onlar benim açtığım yoldan ilerlerlerse biliyor olacağım...
    Başardım ve büyüdüler!
    Benle beraber büyüdüler!!!
    13 ...
  33. 137.
  34. lavinya' ya,

    hic bir anım yok mutluluklarıma dair,
    Ellerimde birer kelepce var, hissediyorum ve sen yine gulmektesin bana utana utana. Biliyorum, ozledin beni ama anlatabildigim kadarıyla mutsuzum. Niye diye sorma, ben de bilmiyorum. Bildigim tek bir sey var; o da bunu kime yazdıgımı, niye yazdıgımı bilmemem...
    Sokaklar bos. Bir kac adam var geceyi sabah zanneden ve sokaklara cıkan. Bir de ben varım, bense sabahları gece sanan. Aldanmaktayım, biliyorum lakin anlatamadıktan sonra adam gibi yasamanın ne faydası var?
    Gozlerime bakma oyle. Tutamam kendimi; soyleyiveririm, soylemesini bile bilmedigim seyleri. Unutmak mı? Hayır, daha degil. Henuz yapabildigim seylerden degil unutmak ama sana soz, basaracagım. Tıpkı bir turlu soyleyemedigim yalanlar gibi...
    Elveda bile demedim sana. Biliyorsun; veda edemem, aglamaya baslar gozlerim. Aklımda ne mi var? Yarınlarım, hayallerim, sevgim. Kaybedislerim, kayboluslarım ve sen. Baska ne mi var? Bir de eski bir resmimiz var, arka fonda huzunle batan gunes ve yanımda sen ama ben senin yanında degildim o resimde. Nerde miydim? Gozlerinin icinde..
    Coktandır aglamamıstım; tesekkurler ve simdi yine aglamak zamanıysa eger, ben o hakkımı kullanmıstım senden seneler, seneler evvel...
    Beni sana terkediyorum, bana iyi bak ve bir gun eline gecerse bu yazdıklarım, sakın aglama. Aglarsan hissederim, biliyorsun ve sakın unutma hicbir seyi hayata dair.
    Elimden gelse daha yazardım, kalemimden gelse... Ama yazamıyorum seni satırlarıma; aglıyorlar, susturamıyorum ve sonra ben de aglamaya baslıyorum...Ben sana, sen de satırlarıma emanetsin lavinya. Kendine iyi bak en guzel aynalarda

    Yuzlerce dize yazabilirim seninle ilgili,
    Ama hicbiri anlatmaya yetmez;
    Kalbimdeki kelimeleri,
    Seni...
    13 ...
  35. 136.
  36. tanıdık kelimeler kullanamayışımın müsebbibisin sen!
    takvimlerden bahsetmeyişimin nedeni!
    12 hayvanlı takvime dönsem yine tanır mısın beni?
    belki de yolda görsen tanımazsın zat-ı şahanemi..
    tutmadı, tutmayacak takvimler hiçbir zaman..
    seviyor, yanılıyor, aldanıyor insan..
    iyi ki uzaksın şimdi benden..
    söz vermiştim sana ama ruh ayrılamıyor bedenden..
    yaş 25 demiştim öylece oturup bekleyecektim bir eylül sabahı ölümü..
    senin kutlayacağın gündür o gün doğum gününü..
    uzakta olsan ve beni sevmesen de eylül'de unutursam seni anmayı..
    doğum günün şimdiden kutlu olsun ağustos böceği..
    12 ...
  37. 135.
  38. Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
    Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
    seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
    sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
    kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...

    Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
    ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
    imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
    isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma elim gidiyor,
    sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni,
    hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
    nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

    içimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
    Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
    Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
    anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
    Anlamsız ve cevapsız sorular hıhzırca sırıtıyor, ben görmemeye
    çalışıyorum... Düşler uzak gibi görünüyordu ama yakındı...

    Belki de görmeyi istemek gerekiyordu... Gözlerini aç desem kapatacaksın
    ama kapatma gözlerini! Kendime bir demet papatya aldım ama bakmadım
    falıma... Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş
    itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
    Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
    kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
    sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
    dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
    hiç niyetin yoktu aslında... Kendimi kandırdığımı anladığımda ağlıyordum...

    Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
    ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
    gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...
    Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
    gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
    Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsin ki?
    Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...

    Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ben, geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
    yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...

    Kimi zaman bir çocuk oldum gülüşlerinde şımaran, kimi zaman bir kadın;
    dokunuşlarında kendini bulan... Ama! En çok da imkânsızın oldum...

    Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum... inanamadığın, Yenemediğin,
    üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
    sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
    Yüreğindeki kadın ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
    bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken
    belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
    Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım, sana geldim...
    Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

    Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda sadece bir mevsim yaşanan
    ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini,
    öğrenirse onun da acı çekmesinden korkuyorum... Seni halen
    benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan söylüyorum...
    Gittin! Sevdamın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
    sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
    suskunluğunla vurdun beni asıl acı olan, canımı acıtan unutulmak...

    Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
    Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...

    Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
    sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum
    benim kırgınlığım aşk'a... Sen üstüne alındın... *
    20 ...
  39. 134.
  40. kırdım gözlerimi baktım sana kıymık battı kalbime ama ruhum hala huzur bulamdı sensiz .Seni sevmemeliydim belkide tapmalıydım o zamanda egzos borusundan çıkan tuhaf dumana bakarmıydım acaba. Gittin sonra yağmur yağdı ayaklarıma rengim çıktı renksizleştim hayat sevmedi beni renkli şeylerden hoşlanıyormuş her nasılsa insanların renkli ve uğursuz olduğunu bile bile .isyan ettim taşlara hep mi teke dolanır insan araya bi taş bile gelmez mi ama o da haklı sayılır taşlarda renk var bende kalmadı. Annem tanımadı beni atkısını istedi verdim oysa ne sıcaktı tüyleri ama sen de sıcaktın sende gittin belkide cehennem de bu yüzden sıcaktır kimbilir. sakinim ben kızgın olan renklerim benim.
    10 ...
  41. 133.
  42. Evet bugün sende kendini Tanrı'ya tamamen verebilirsin. Kaybedecek hiçbir şey olmamasına rağmen, kazanacağın cennette sonsuz bir yaşamdır.
    11 ...
  43. 132.
  44. daha 8 aylıkken anlamaya baslarsınız bazı seyleri; o küçücük bedeninizle; anneniz ve babanız kavga ederken gidip babanızın bacagını ısırarak. aslında o zaman anlarsınız kim iyi kim kötü bebek olmanıza ragmen. gözleriniz fiziksel olarak yeni yeni acılsa da ilah-i kudret yüreginizle görürsünüz bazı seyleri. zaman gecer büyürsünüz; hayatı, anneyi babayı tanırsınız. ikiside sizin için cok önemlidir, sevgileri ayrıdır. ana sevgisi ise bambaska. mukayese dahi edilemez. yıllar gectikce, insanları tanıdıkca babanızı daha iyi tanırsınız, onu anlamaya calısırsınız. anlamaya, tanımaya calıstıgınız kişinin aslında anlasılamayacak biri oldugu karsınıza cıkar. bu durum size öyle bir koyar ki arkadaslarınıza türlü masallar anlatırsınız olumsuz durumu yok saymak için. ama arkadaslarınız cocuk degil ki masala inansın; sadece inanmıs yaparlar. hafta sonları her ögrenci için mutluluktur; okul yok, erken kalkma yok, maclar var.. bazıları için ise işkencedir. cumartesi ya da pazar pencere önünde saatlerce gelecek 'sarhos babanızı' beklemek aglayamamanın verdigi sıkıntıyla camın bugulanmasına sebep olacaktır basınızı dayadıgınız. derken evden gitmek istersiniz üniversiteyi kazanıp, bir nevi kurtulustur sizin için. ama olmaz. sartlar el vermez, sartlar el verse imkanlar el vermez. 5 yıl daha cekersiniz bu işkenceyi. sonra gidersiniz üniversiteye annenizin binlerce sükür gözyasını ardınızda bırakıp. uzaklasırsınız. ama artık kocu yoktur annenin yanında. bu hep beyninizin bir kösesinde yer edinir. üzülürsünüz.. sonra aradıgınız askı, sevgiyi bulursunuz sizden 6 yas küçük birisinde. hiç bir zaman yadırganmaz bu durum ne siz de ne onda ne de cevrenizde. cünkü bilirsiniz, hatırlarsınız 8 aylık bir bebekken yaptıgınızı; yaş ile bazı seylerin alakası olmadıgını. artık hayatınız 2 sey üzerine kuruludur. onların mutlulugu sizin mutlulugunuzdur. ' ana ve yar' . yaz tatili için memleketinize gelirsiniz sevgiliden zar zor ayrılarak; annenizin yanına. kapıyı acar acmaz aglar; sarılır aglar ama siz aglayamazsınız. cünkü güclü olmak zorundasınızdır. yegeniniz dogmustur ufacık, minicik. kucagınıza alıp öper koklarsınız günahsız bebegi.evde yolunda gibidir hersey, o eskiden camın bugulandıgı günlerin artık geride kaldıgını düsünürsünüz bir an; yanılırsınız.. birkac gün sonra hiç birseyin tahmin ettiginiz gibi olmadıgını anlarsınız. yine eskisi gibidir hersey. ama bu sefer güclüsünüzdür eskisine göre. sadece üzülürsünüz anneniz için. ablanız büroya gider minik bebegiyle anneniz de ona yardıma gider (ana yüregi ya) yeni iyilesmiş kırık ayagına ragmen. babanız asagıda araba yıkar, siz ise kahvaltı basındasınızdır. o sıra babanızın evde unutulmus telefonu calar; ısrarla. içinize kurt düser bakarsınız cevapsız aramaya. içinizdeki kurt bu defa içinizi kemirmeye baslar mesajları okursunuz. basınızdan asagı kaynar sular dökülür, babanız annenizi aldatmakatadır. 25 yıl öncesini hatırlarsınız ' 8 aylıkken yaptıgınızı' kendinizi yalnız hissedersiniz. sevgiliyi arar kollarınız sarılıp aglamak için ama uzaktadır o. ama sizi hisseder o telefonla arar o sırada konusamaz aglarsınız. sizi anlayan tek kişinin o oldugunu düsünürsünüz. anneniz ise hiçbirseyden habersizdir. yine kocasının ütüsünü yapar, yemegini yapar, türlü otlardan karısım cayını hazırlar babanızın. bunlar size koyar; öldürmek istersiniz babanızı. ama sizi frenleyen sorumlu oldugunuz birileri vardır; ana ve yar.. sizi cok seviyorum. .
    14 ...
  45. 131.
© 2025 uludağ sözlük